|
|
inancın ve aklın hayat hamlesi -3-Kategori: Felsefe | 0 Yorum | Yazan: Metin Bobaroğlu | 27 Aralık 2010 23:03:16 Aristoteles'te ulam dediğimiz kategoriler sonsal sınıflamalardır ki birbirlerine dönüştürülemezler. Örneğin nicelik niteliğe döndürülemez ama her biri olmaksızın da düşünce oluşturulamaz. Bir düşünce Tesliste üç kategori olarak karşımıza çıkıyor, birbirine dönüştürülemez ama üçü bir töz açılımı, birin anlaşılması için zorunlu olduğu ileri sürülüyor.
Pythagoras demişti ki; tek bir nokta uzayda tanımsızdır (aslında biz bunu düzlemde demek zorundayız), iki nokta ilişkiyi gösterir ve sonsuza gider, üç nokta kesişmeyi gösterir ve kavramı, anlamayı, sınırlamayı, limitasyonu koyar. O zaman bir, birlik, bütünlük, birlik için: Bir tanımsız, biri tanımlı kılmak için üçe ulaşmak gerekiyor, yani bir noktayı diğer iki nokta ile ilişkilendirdiğimizde yani üçgen dediğimiz olay ortaya çıktığında bu ilk kavramdır, bilincin ilk biçimidir. Bilincin kökü budur diyor Pythagoras, armonia budur, ahenk budur, evrenin bütün kuruluşu bununladır. Her şey bununla varolmuştur ve bununla anlaşılmaktadır Petrus Abaelardus, (Paris’te ilk üniversiteyi kuran); teslisteki üç ayrı kişilik (baba-oğul-kutsal ruh) tanrının güç, bilgelik ve iyiliğini söyler dedi. İşte bakın felsefe başladı, üç niteliğinden başka bir şey değildir dedi. Baba, tanrısal güç demektir, Oğul; bilgelik, Ruh-ül Kudüs de iyilik demektir dedi. Bunun anlamı, “bir varlık ancak bu üç nitelik bir araya gelince yetkinliğe kavuşur” demektir. Bir varlığın tanrısal olması, kutsal olması ya da kutsanmasını söylediğinizde diyor Abaelardus, onun üç niteliğinin bir araya gelmesi gerekir. Bu bir bina yaparken böyle, bir resim yaparken, bir şiir söylerken de böyledir, yani kutsanmak demek, gidin onları kutsayın demek güç, bilgelik ve iyiliği bir araya getirin demektir. Sonra bir ezoterik okul Abaelardus’un bu ifadesini, yani teslisi başka bir biçimde söyledi, dedi ki; Aklu Hikmet bize yol göstersin, dua haline çevirerek, aklu hikmet, yani bilgelik. Güç onu bütünlesin, güzellik onu süslesin. Bu üç sütundur. Güç, Dor sütunu. İyon sütunu, simgesel olarak üstünde koç boynuzu (üretkenlik, rahmin görünüşü) üretkenlik ama yukarıya konduğu için akli üretkenliğin yani felsefenin simgesi, işte o bilgelik. Korint sütunu cafcaflı, gösterilmek istenen güzellik, estetik, o zaman “güç, akıl, bilgelik, bu üçü bir araya gelirse bir nesne yetkinleşir” deyiverdi duvarcı ustaları. Ayrıca Abaelardus Ruh-ül Kudüs, Kutsal Ruhun İbranicesi Roah el Kadoş düşününü İsa’dan çok önce kavramış bulunan ve kutsal kitapta adı geçmeyen Plato, Aristoteles ve bu gibi düşünürlerin de kafir olmadıklarını öne sürdü. Abaelardus birden bire başka bir boyut getirdi, yani “hakikati anlamak İsa iledir” diye o zaman söyleniyordu, insanlar İsa geldi ve hakikati anladı diyorlardı. Dedi ki; hayır, İsa’nın öğretisi neydi? O öğretinin ilkeleri daha önceden veya başka kültürlerde kim yapıyorsa, kim onlara uyuyorsa onlar da iman sahibidir. İsa bunlardan biri olmakla yegane olmak yerine bunlardan biri olmaya eşitlendi. O zaman Plato ve Aristoteles de kutsanmış oldu. İşte Abaelardus’un yaptığı bu iş ortaçağdaki felsefeyle, dinin Aristo mantığı ya da düşüncesi üzerine kavuşmasına neden oldu. Madem Aristo da kutsanmış o zaman İsa ile Aristo’nun düşünceleri arasında ayrım olamaz bunlar birbirlerini bütünler, dışlamaz. İşte asıl dogmatik dönem o zaman başladı. *** Dogma kavramı bizde pek anlaşılır bir şey değil, dogma daha çok ayet olarak anlaşılıyor bizde, hayır, dogma ayet değil. Dogma; ayet yorumlarında, ayetin anlaşılmasında, ayetin içtihadında bir yetkin kurulun aldığı karar, değiştirilemez karar. Ayetler vahiy olarak kabul edilmiştir ve vahiy ile dogma arasında büyük bir ayrım var. Dogmatik düşünce, işte Aristo mantığıyla ben her vahyi açıklıyorsam ve onu uygun görüyorsam diyor adam, o zaman Aristo mantığına uyan her şey kutsaldır. İşte dogma bu. Dogmanın burada ayet gibi insanlar tarafından konması ama herkes koyabilir mi? Hayır. O zaman birilerinin bunu temsil etmesi gerek, yani ayetleri temsil etmesi lazım. Bunlar kimlerdir, işte bunlar kilisedir. Kilise, Türkçe’si cemaat. Cemaat bir bütündür, bir bedendir, tanrının bedenidir, çünkü onlar Ruh-ül Kudüs ile birleştirilmişlerdir diyor Hıristiyanlık. Yani bir kitle, bir kutsal ruhu ya da vahyi kabul ediyorsa, o söze hepsi birlikte inanıyorlarsa işte onlar bir cemaattirler, bir kilisedirler. Bu vahye inanmak onları birleştirmiştir. Bunlar bir cemaatseler ve bu cemaatin ortak bir kararı varsa, bu nedir? Diyorlar ki bu ortak karar vahye ters düşmediği zaman cemaatin uyması gereken ikinci bir karardır. Vahiy kadar güçlüdür, o halde bu dogmadır. Peki çoğaldık, nasıl yapacağız bunu? Bu ancak temsilcilerle olur. Seçelim mi, demokrasi var mı? Olmaz. O zaman atama ile olur. Kim atayacak? İlk günden beri gelen bu işin azizleri atayacak. Böylece hiyerarşi oluşur, işte bu günkü Vatikan. Bir meclis vardır, karar alır ve tartışılmaz, herkes uyar çünkü o meclis kararı ruhla almıştır. Ruhla almak ne demek? Ruh bir, birlik, bütünlük ilkesiyle olmalıydı. Bir ileri sürülen ilke, o vahiy bir ilke olması lazım, birlik olması lazım, herkes hemfikir olacak, bütünlük olması lazım, orada boşluk, dışarıya açık herhangi bir şey kalmamalı, bu olursa o zaman o dogmadır. Daha sonra felsefede bu, kavram için kullanılacak, ama Hıristiyan düşüncesinde önemli olan bu. “Ruhla karar verdiler aralarında ayrılık yoktu. Onlar tek bir can idiler, onlar ruhla birleşmiş idiler”, demek ki ruhla olmak demek, birlik içinde olmak, ayrılıkta olmamak demek. Bir anlamda demokrasi gibi, sonuçta şöyle bir şey var: Bunu değiştiremezsin dogma çünkü. İlgi çekici bir şey var, pozitivizme aktarılırken mahkum edilerek aktarılmıştır. Dogmayı çıkartan meclis dogmayı değiştirebilir ancak, ama halk değiştiremez; kilisenin hiyerarşik üst kademesi onu değiştirebilir. Bu gün demokrasilerde de öyle, Parlamentonun çıkarttığı yasaları biz değiştirebiliyor muyuz? Aynı ilke, burada ayırt edici olan bunu hangi yönde olursa olsun ilkesiz ama tanrısal bağlamda vahye dayalı olmaksızın yaptığınızda adına demokrasi diyebiliyoruz.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|