|
ERZİNCAN - Yazgımla başbaşaKategori: Bir Ressamın Yaşamı | 0 Yorum | Yazan: Cemil Eren | 22 Aralık 2010 02:30:30 Dersim ovası görünür, boğazdan geçerken. İçimde ayrılık acısı, dumandan gözlerim yanar, sabah ayazında kömür zerreleri yüzümü yakar. Makinist düdük koluna asılır... Erzincan'a doğru uçarız. Acı çığlıklarla... Kendi gurbetime dalarım, buruk!.. Sivas düş gibi kalır geride.
Yazgımla baş başa! Sınavı kazanıp Okula girmeliyim Başarısız eve dönemem… Erzincan’ın orta yerinde Öğrenci Yurdu, Yataklar serilmiş yerlere. Boş yataklardan birini seçerim. Yurt, sınavların dışında Öğrenci kantini olur hafta sonları. Caddeye bakan avlusunda kanepeler, Ortada bir havuz… Caddenin karşı tarafında Ordu Evi. Bir gün birkaç çocuk Fırat’a yüzmeye gidiyoruz. Beyaz donlarla, Fırat’ta yüzülmez Merzifon’daki Çilingir gölü değil… Sınavlar başlıyor, Her gün bir dersten yazılı. İki gün sonra Nizamiye kapısında toplanıyoruz İsmi okunan demir kapıdan içeri! Kazanamayanlar dışarıda kalıyor Ağlayan çocuklar var… Sınavı kazananları Müdüriyetin önünde topluyorlar Okul Komutanı kazananları kutluyor, Hepimiz sevinçliyiz… Benim ismim okunuyor, Okul Komutanı,’’Sınavı kazandın, ama Geldiğin yerde orta okul var, Seni okula alamayız!’’ diyor, Başımdan aşağı kaynar sular… Hiç beklemediğim bir şey. Çabuk topluyorum kendimi, “Evet efendim orta okul var ama Benim babam Alıcık nahiyesinde Köy katibi, orta okula gidemem,’’ Demem kurtarıyor beni, Okula giriyorum. Bunu düşünüp söylediğim için Seviniyorum, eve dönmeyeceğim… Okula her alınanın şanslı olmadığını Çok sonra anlayacaktık!.. Sevinç içinde eve mektup yolluyorum… Okulda giyeceğimiz Dahili elbise dediğimiz Elbise, çamaşır, ayakkabı veriliyor. Üstümüzdekileri bırakıyoruz. Berbere yolluyorlar Saçlar üç numara… Gıcır gıcırız… Dershaneler belli oluyor Yabancı dil Fransızca ve Almanca Ayrım ona göre… Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği, Disiplin alabildiğine, sert, sıkıcı. Ders aralarında bilye oyunu, fındıklarla, Sporcular için büyük bir alan Futbol oynanıyor. Harici elbiselerimiz lacivert Şapkalarımızın teli gergin… Cumartesi öğleden sonra, Pazar günü kente gidiyoruz. İkinci sınıf öğrencileri dahil Bütün üstlerimize altı adım kala Selam, birkaç adım geçinceye değin. Fransızca hocamız Dersleri aksatıyor, Boş geçiyor… Yine yok öğretmen Gürültü ediyoruz… Aniden kapı açılıyor, Sınıf subayımız yüzbaşı, Herkes yerine. Sınıf çavuşu Dursun… Benim odama git orada bir sopa var Al gel!.. Diyor, Korku içinde bekliyoruz. Dursun sopayla geliyor, Aç elini! Dursun elini uzatıyor Yüzbaşı bütün gücü ile Eline indiriyor sopayı, Dursun eli kopmuş gibi… Sırayla gidiyoruz önüne. Avuçlar açılıyor… Elim yere düştü sanıyorum… Ertesi güne kadar sızlıyor Askeri disiplinin ne demek olduğunu Tanımaya başlıyoruz… Dışarıya hoparlör bağlı Haberleri dinliyoruz Hitler Polonya’ya saldırmış… Gelecek felaketin bilincinde değiliz… Küçük dünyamızda yaşıyoruz. Cumartesi akşamları kantinde Azıcık neşelenmemize izin var Bazı çocuklar taklit yapıp Güldürüyorlar En ünlü taklitçimiz Miki Yaşar Miki fare taklitleri yapıyor, Yaşar bizim sınıfta… Bazı akşam nöbetçi subay Kantinde toplar Kötü şeyleri yapmamamız için Bizi uyarır, sigara içmeyin, der Mastürbasyonun Kötülüklerini anlatır Ne demek bilmem Soramam… Öğretmenler çok sert… Coğrafya dersinde, Hepimiz heykelleriz. Gözlerine bakarız Eller sıranın üzerinde … Nasıl uykum gelir! Saffet Kurt Acımasız… Tarih öğretmeni üsteğmen Neden sevdiremezler tarihi? Askerlik dersi sıkıcı, Sağa dön, sola dön Selam ver… Hiç bireyliğimiz yok Her an her yer aranır. Korku yerleştirilir beyinlerimize. Kişiliklerin önemi yok Robot eğitimi… Abdullah’la arkadaşız Almanca kısmında Paydoslarda buluşuruz. Pazar izinlerine birlikte çıkarız. Tanıdığı bir binbaşının evine Götürür beni Kapıyı eşi açar İçeri almaz elimize para tutuşturur, Neden gittik anlayamam!.. Öğle saatinde okula dönüyorum Bir üçüncü sınıf öğrencisi Eldivenlerini verir Bunları bizim sınıfa bırak!.. Çocuklar birbirimize alışıyoruz Askerliğin sert disiplinine alışıyoruz. Her ne kadar zor gelse de Başka seçeneğim yok. Üçüncü sınıfta Merzifon’dan Tanıdıklarım çıkıyor Uzun paydoslarda onlarla buluşup Özlem gideriyoruz… Yaşamımız bir düzene girdi Eve yazıyorum, onlar da bana. Havalar soğuyunca Kaputlarımızı veriyorlar Renkleri gri- mavi Önde altışardan iki sıra Sarı metal iri düğmeler… Yaramazlık yapanlara İzinsizlik cezası veriyorlar Hafta sonları okuldan çıkamıyorlar. Avrupa’da süren savaş Umurumuzda değil Neler olduğunu izlemiyoruz bile ! Yaşamımız tek düze… Sık sık hastalanıyorum Revire gidiyorum, Doktor ateşime bakıyor 39 Revire yatırıyor Aspirin veriyorlar Günde üç beş kez atuşman! Tendürdiyota batırılmış pamuk Şişmiş bademciklerime sürülüyor Çok tatsız bir şey… Üç beş gün kalıyorum revirde Ateşim düşünce taburcu ediliyorum. Havalar biraz daha soğuyunca Karlar düşmeye başlıyor. Okulun damları ve yerler karlar içinde Erzincan’ın dolaylarındaki dağlar Bembeyaz, bir tanesi sararmış gibi görünüyor. Akşam yemeklerimizi Bir mütalaadan sonra veriyorlar Yemekten sonra bir mütalaa daha var Ondan sonra koğuşlara gidiyoruz. Yataklara girmek en güzel saat!.. Yat borusu çalınana dek yatmaya hazırlık, Nöbetçi subayı geliyor! lafıyla Yataklara koşuyoruz. Koğuş sobalarla ısıtılıyor… Geceleri sırayla nöbet tutuyoruz. Haftada bir kez Okulun hamamına gidiyoruz… Yıkanacak çamaşırlarımıza Numaralarımızı yazıyoruz. Her şey düzene girmiş gibi, Arada bir sıralarımız, Dolaplarımız aranıyor, Yasaklar çok… Samsundaki arkadaşım Orhan’la mektuplaşıyoruz. Seyrek te olsa evden mektup geliyor Okunduktan sonra veriliyor, Yazdığımız mektupları da Zarfları kapatmadan veriyoruz. Askeri kurallara uymaya çalışıyorum, Derslere de çalıştıktan sonra Sorunumuz yok. Evden üç beş lira harçlık geliyor, Hangi ihtiyaçlarından artırarak! Onunla idare ediyorum… Programlanmış robotlar gibiyiz, Yavaş yavaş her şeye alışıyoruz…
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|