|
|
Şaşırtıcı İnsan BedenleriKategori: Yaşam | 3 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 21 Ekim 2007 09:45:19 'The Amazing Human Bodies' serginin adı bu. Şaşırtıcı yerine hayranlık verici diye de çevrilebilir. Eğitimsel amaçlı olduğu vurgulanan bu sergide, ölmüş insanların bedenleri, çürümeye yok olmaya bırakılmamış. Alman asıllı bir doktorun geliştirdiği, 1978 yılından beri uyguladığı yöntemle plastikleştirilmiş.
Babası Polonya’da çalışmış bir nazi subayı olan Van Hagens, karısıyla evlerinin mutfağında başlamış yöntemi uygulamaya. Yöntem, kısaca insan bedeninin kan ve yağlardan arındırılıp, sıvı plastiğin içine daldırılarak, tüm boşluklarının silikonla kaplanmasından oluşuyor. Doktorun, cesetleri nasıl edindiği şüpheli. Rusya ve Çin’deki hastanelerden, hapishanelerden aldığı söyleniyor. Doktor, tüm cesetlerin bilimsel amaçlı kullanılmak üzere sahipleri tarafından bağışlandığını belirtiyor. Sergiler, ‘Anatomi Sanatı’, ‘Beden Dünyası’, ‘Şaşırtıcı İnsan Bedenleri’ gibi adlar taşıyor. Van Hagens, kimi zaman kendini bir sanatçı olarak tanımlıyor. Malzemesi ölü insan bedeni. Onları sergileme biçimleri oldukça yaratıcı olabiliyor:
Plastikleştirilmiş kadavraları sergileme yöntemi, bedenin işlevlerine göre seçilmiş. Biraz mizah da katılmış elbette. Derisini kolunda taşıyan adam kadavrasına gülümsemeden geçemiyorsunuz. Keyiften gelen bir gülümseme değil bu. Ne dersiniz? Van Hagens’i, malzemesi, boya, tuval, mermer, sözcükler değil de ölü insan bedeni olan bir sanatçı olarak görebilir miyiz?
Yaratıcının malzemesi ölüm olabilir mi? İnsanın varoluşundaki gizemi, derisini soyarak, kaslarını lifleyip, kemiklerini ayırarak yok etmek olası mı? Sergide, sessizlik içinde, kadavralara neredeyse saygıyla uzak durmaya çalışarak dolaşan bir kalabalık vardı. Siyah bir çadırın içinde sunuluyordu bütün bedenler, beden parçaları. Kışkırtıcıydı evet. Ürkütücü değildi ama. Çirkin de değildi. Şaşırtıcıydı. Düşündürücüydü. Bu sergiye iki oğlumla gittim. Merakla gezdiler. En çok beyin onları ilgilendiriyordu. Yaptıkları her işte hep beyinlerini kullanmalarını, her zaman önce kafalarını korumaları gerektiğini o kadar çok söylüyorum ki, ondan olsa gerek. Ufak oğlum, altı yaşında değil daha, herşeye ellemeye çalıştı. Onun için bir heykel, robot ya da gerçek bir insanın plastikleştirilmiş bedeni arasında fark yok. Farkı ellereyek anlayabiliyor ancak. Plastikleştirilerek çürümeden korunmuş kadavralar için bunun hiçbir tehlikesi yok. Yine de kadavralara dokunulması yasaktı. Ona yalnızca bakmasını, ellememesini söyledim. O bildiğini yaptı yine de. Gizlice elledi. Büyük oğlum, 15 yaşında. Yaşamla ölümle ilgili kendi soruları var. İnsan bedenine ilişkin merakından çok serginin onda ne tür duygular yaratacağını anlamak için geldi. Onun için itici bir deneyim olmamış ama kendi bedeninin plastikleştirilmesini, bir sergide sunulmasını istemeyeceğini söyledi. Doktor Van Hagens, anatominin demokratikleştirilmesi gerektiğini söylüyor. 1543 yılında, Avrupa’da Andreas Vesal adlı bir cerrah, modern anatomiyi kurmuş, insan bedeninin haritalarını çizip yayımlayarak, halka açık yerlerde kadavraları parçalayarak, insan bedeninin araştırılmasını halka indirmiş. Van Hagens da aslında demokratik bir Avrupa geleneğini sürdürdüğünü savlıyor. En büyük amacı, yıldızlara, yıldız kümelerine, evrene ait bilgilerin sunulduğu, açıklanmaya, anlaşılmaya çalışıldığı halka açık Planeteryum’lar gibi, insan bedeninin sergilendiği, incelendiği halka açık kalıcı bir Plastineryum kurmak. Van Hagens’i bir bilim adamı, bir doktor ya da şan şöhret para peşinde bir kaçık ya da kışkırtıcı bir sanatçı olarak görmek ya da görmemek olası. Plastiğin hayatımızdaki yerini yadsımak olası değil. Hayatın plastikleşmesine engel olamadık. Ucuzluğa, kolaylığa kucak açtık. Ölümün plastikleştirilmesinden kaçamayız. Çoktan keşfedildi. Hem neden direnelim onu da bilmiyoruz. Peki ya duygularımız? İlişkilerimiz? Düşlerimiz? Onların plastikleşmesine engel olmak için ne yapıyoruz?
Yorumlarelifcan
{ 21 Haziran 2008 17:02:26 }
şuan ne bi doktor nede bi sanatçıyım sadece öğrenciyim..ama buna duygusal değil bilimsel açıdan yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum..bence böyle bir birşeyin yapılması gerekiliyordu ve yapıldı..insan kendisini merak eder inceler nası lbir sisteme sahip olduğunu görmek ister..böyle bi sergiye gitmek istemeyen gitmez gitmek isteyende gider..enteresan şeylerinde olması gerektiğini arada bi pürüzlerin yada istisnaların çıkmasını çok doğru buluyorum..zamanında elleriyle insanları iyileştiren kadınalrın şu zamanda büyücü görülmesi ve yakılması gibi bir değişimin olması bu konu içinde mümkündür..ben doğru yaptığını düşünüyorum ve kötü eleştirilerin onu daha çok güçlendirdiğine inanıyorum belkide bu zaana kadar kötü eleştiriler yüzünden bu çizgiye gelmiştir??..
meltem hınçal
{ 25 Ekim 2007 20:25:32 }
ben bir doktor olarak bu sanatsal(!) çalışmada vicdani,ahlaki ya da eğitsel bir boyut göremedim.
karşısındaki insana bakarken ,onu,ölümünden sonra hangi kesi ve işlemlerden geçirerek hangi uygun ve çarpıcı pozisyonda sergileyebileceğini aklından bir an olsun geçirebileceğini düşünerek bu sanatçı(!)larla karşılaşmayı doğrusu hiç istemezdim. sanatsal bir kaygıyla oluşturulduğu çok açık görünen bu çalışmalarda insan bedenine ya da bir zamanlar sahip olduğu canlılığa aynı oranda bir saygı ya da saygısızlık kaygısı göremiyorum. kurban bayramının hem insanlar hem de hayvanlar için vahşet içerdiğini düşünenler, insan bedeni üzerinde çanak çömlekmişçesine bunca işlemin hangi bilimsel amaç için yapıldığını nasıl anlatabilecekler çocuklarına. anatomi derslerinde insan bedenine ve hayatına saygı duymayı ve saygılı davranmayı hepimiz öğrenememişiz anlaşılan. bizden çok bilen (!) hastalarımız hep olmuştur. herşeyi bilmek ya da bildiğini sanmak isteyenler içinse bu eğitsel(!) çalışma; neyin ne kadar bilinmesi gerektiği tabii ki tartışılabilir.ama insan bedenini böyle bir yolla insanların beynine adeta kazıma çabası hem sadizm kokan çirkin bir karar hem de görünen beden parçalarının çalışma mekanizmasını bilmeyen sıradan insanlara, bu mekanizmayı anlatabilmek için eş zamanlı olarak insan bedenine ait histolojik, fizyolojik, biyolojik bilgiler de vermek de gerektiğinden görüntüden varılan kanı ve ulaşılan ruh hali dışında eğitsel açıdan ne kazandırdığını anlamak pek güç. belki de bu sadece plastiğe anlam katma içgüdüsüdür! şiddetli olumsuz olay ya da görüntülerin insanda yaratabileceği stresi veya tetikleyebileceği bazı psikolojik problemleri düşünürsek; bazı çizgi ötesi şeylerin sadece onunla ilgili meslek grupları tarafından belli bir süreçte ve birçok yönden uygun ve kapsamlı bir eğitimle ancak başedilebilir ve amaca hizmet edebilir hale getirilmesidir doğru olan. kendilerini yüzyılın leonardosu ya da salvadoru sanan, insan ya da hayvan bedeniyle sanat yapılamayacağını anlayamamış bu cüretkarlar için yukarıda anlattıklarımın bir önemi olmasa gerek. leonardo da vinci ve salvador dali ise insan bedenine ve hayatına gösterdikleri saygı ve verdikleri değer kadar çok saygı ve değer görmüşler ve sonsuza dek de göreceklerdir. aykutyazgan
{ 22 Ekim 2007 16:40:53 }
etik normları hiçe sayarak televizyonda canlı olarak otopsi yapmaktan sahte ünvan kullanımına kadar garip davranışlı ve bol patent sahibi bir bilim adamı.
Diğer Sayfalar: 1. bu söylediklerim tabii ki eserlerinin değerini hiçbir zaman küçültmez. ancak eserleri eğer, mesleği olan anatomi ve pataloloji dallarına hizmet etmek yerine insanlarda merak, iticilik ve belki de tiksinti uyandırabilecek insan figürleri ise, bu cidden itici ve tiksindirici olabilir. bunun da ötesinde plastikten bir figürü yeniden yaratmak yerine ölü insan etini plastifiye etmenin de bir takım sınırları aştığını söyleyebilirim. pataloji dalında bir zamanlar leonarda usta da çalışmış ve kesip biçtikten sonra geleceğe daha yararlı ve insanca resimler bırakmıştı. aykut
|
| Tüm Yazarlar |
|