çoluk çocuğunuzla kahvaltı ettiniz.belki biraz televizyona bakıp saçma programlara güldünüz. sonra arabanıza binip şöyle keyifle ya yüzde kırkikilik deniz kenarlarına, ya yüzde elliikilik dağlara tepelere doğru vurdunuz.. çoluğunuz çocuğunuzla.. özgürce.
özgürce?...
siz öyle sandınız.
içinde yaşadığınız parmaklıkları, çitleri
duvarları olmayan devasa bir hapisanede
sıkışıp kaldığınızın farkında olmadan..
yüzde nekadar başkaldırıp direnmeye yeltendiğinizin
ya da yüzde nekadar biyat ettiğinizin önemi olmadan..
daha da ötesinde hepinizin, yüzlerce günahı dahi
bilinmeyen insanların parmaklıklı,
çitli ve duvarları olan mahpusanelerde
tutulduklarını bildiğiniz halde..
diğer milyonlarcası işsiz ve aç..
siz deniz kenarlarında ve dağlarda özgürce
gezdiğinizi farzettiğiniz zamanlarda..
bunları artık umursamamaya çok çabuk alıştınız.
sizlere yollar dolusu arabalar verildi.
sizlere dükkanlar, marketler, alışveriş
merkezleri dolusu şuursuzca, tüketme, sarf
etme imkanları verildi.
kredi kartları, borçlar, paralarla sizi satın aldılar...
ya da bir torba kömür veya biraz nohut karşılığı..
bunlara çok çabuk alıştınız.
ama bilmediğiniz bir şey var.
uzun süredir bu verdiklerine karşılık artık siz
ve ötekileri size layık görülen üçbeş kuruşla,
ve bir torba nohutla düşünmeyi terk ettiniz..
farkında mısınız?
artık size düşünmemenize karşılık verilenin size layık
olduğu söylenemez.
siz ona müstahaksınız..
iyi pazarlar..
aykut