"Sanki dünyadaki şiddet olaylarının ve savaşın kökünü mü kazıyacaksın ki, bu resimleri yapıyorsun" diyenlere, Botero der ki... "Franco'nun kışkırtmasıyla Almanlar tarafından bomba yağmuruna tutulan Guernica kasabasının resmini yapan Picasso İspanya iç savaşını nasıl sonlandıramadıysa, aynı şekilde benim de resimlerim şiddetin ve savaşın kökünü kazıyamıyacak. Ancak ben bu resimleri, asrımızdaki vahşet ve dehşetin görüntüsünü, ibret olmak üzere, gelecek nesillere taşımak için yapıyorum"
Manşette şiddet karşıtı diye tanıttığımız ressam ve heykelci Fernando Botero’dur.
En çok beyaz zehire karşı bir tavır ortaya koymak için yaptığı resimler ve Irak savaşındaki Amerikan askerinin vahşetini gelecek nesillere taşımak amacıyla Abu Ghraib tutukevinde işkence gören Iraklı tutukluları betimleyen yapıtlarıyla ünlenmiştir.
Abu Ghraib, Bağdat’ın Batısında bir kasabadır. Bu kasabanın tanınması, burada bulunan ve kasabayla aynı addaki tutukevi sayesinde olmuştur. Botero bu tutukevinde işkence altında yaşayan Iraklılara ait 85 tablo, 100 kadar da desen yapmıştır. Bu yapıtların Irak’da, bu tutukevinde gerçekten yaşananlarla ne değin örtüştüğünü basına yansımış fotoğraflardan görmek zor değildir.
Sanatçı bu yapıtlarını iki ayrı sergide halka sunmuştur. İlk sergi 2007 yılında “University of Columbia” da, ikincisi ise gene aynı yılın sonlarında “American University Museum” da açılmıştır.
“Sanki dünyadaki şiddet olaylarının ve savaşın kökünü mü kazıyacaksın ki, bu resimleri yapıyorsun” diyenlere, sanatçı
“Franco’nun kışkırtmasıyla Almanlar tarafından bomba yağmuruna tutulan Guernica kasabasının resmini yapan Picasso İspanya iç savaşını nasıl sonlandıramadıysa, aynı şekilde benim de resimlerim şiddetin ve savaşın kökünü kazıyamıyacak. Ancak ben bu resimleri, asrımızdaki vahşet ve dehşetin görüntüsünü, ibret olmak üzere, gelecek nesillere taşımak için yapıyorum” yanıtını vermiştir.
Bu resimleri para için yaptığını ileri sürenlere yanıt olarak da, resimlerden elde ettiği gelirleri sanat müzelerine bağışlamıştır.
Botero’yu biraz yakından tanıyalım:
1932 yılında Kolombiya’da dünyaya gelen Botero küçük yaşlarda sırasıyla babasını ve annesini yitirdi. Öksüz kalan Botero’yu amcası büyüttü. Amcanın ilk işi onu devam ettiği Cizvit okulundan alıp, matador yetiştiren bir okula vermek oldu.
Resme 16 yaşındayken başlayan sanatçının ilk işi Kolombiya’da yayımlanan günlük bir gazetede illüstrasyonlar yapmak oldu. Aynı günlerde, çevresindeki bir çok sanatçıyla beraber karma bir sergiye katıldı. 1949-50 yıllarında sahne tasarımcısı olarak çalışmaya başladı.
1951 de Madrid’deki San Fernando Akademisine girdi ve resim eğitimini burada edindi. 1953 yılında Paris’e yerleşti ve Louvre müzesinde araştırmalar ve çalışmalar yaptı.
Gloria Zea’yla evlendi ve bu evlilikten üç çocuk dünyaya geldi. Ancak bu evliliği uzun süre götüremeyip boşandılar. Boşandıktan sonra politikaya yönelen Botero Savunma Bakanlığına kadar ilerlediyse de, 1995 yılında mali bir suçtan ötürü cezaevini boyladı ve iki buçuk yıl tutuklu kaldı. 2002 yılında yeni bir suçlamaya maruz kalmamak için Meksika’ya kaçtı.
Sanatçı natürmort ve peyzaj çalışmaları da yapmakla beraber, en çok, insan figürlerine uyguladığı biçimsel deformasyonlar, oranlardaki sapmalar ve olağan ötesi şişman tiplemelerle dikkat çekti.
Zaman zaman yaptığı ünlü tabloların yorumlamaları ve ünlü kişilerin portreleri de dikkat çekicidir.
Şişman tiplerin oluşturduğu heykellerinde de resimlerdeki oran sapmalarını ve biçimlerdeki deformasyonları saptıyoruz.
Sizleri bu büyük sanat adamının resimleriyle baş başa bırakıyorum. Hoşçakalın.
Onur Ayangil, Ressam
İstanbul, Ekim 2010