|
|
Allı pullu kabahatKategori: Yaşam | 6 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 08 Ağustos 2010 06:59:36 30 yıl geçmiş aradan. 30 yıl önce NSW Etnik İşler Komisyonunda çalışıyordum. Polonya'da Solidarnosc ("Dayanışma" adlı işçi kurumu) kurulalı daha birkaç ay olmuştu. Bir akşam dostum Şarık Arıyak'la telefonda Polonya'daki gelişmeleri konuşmuş, bunun "doğu bloku"nu nasıl etkileyebileceğini tartışmıştık. Ertesi gün Mustafa Peker'in telefondaki sesini bugün gibi hatırlıyorum. "Şarık Beyi vurdular" demişti.
Mustafa'nın böyle bir eşek şakası yapmayacağını bildiğim için ne diyeceğimi şaşırdım. Kısa bir süre sonra bir Ermeni terör grubunun Şarık Bey'in ve koruması Engin Sever'in cinayetlerini üstlendiğini öğrendik. Etnik İşler Komisyonunda birlikte çalıştığımız ve çok sevdiğimiz Ermeni arkadaşımız Leon'un ilk tepkisi "hayır, bizimkiler bunu yapmış olamaz" demek oldu. Kendisi de Ermeni kökenli olduğu için "bizimkiler" diye konuşmuştu. Bu cinayetlerde Leon'un en küçük bir kabahati yoktu, ama Leon cinayetleri işleyenleri bizimkiler diyerek sahiplendiği için gereksiz bir suçluluk duygusu içine düşmüştü. Çoğumuz çok kez "bizimkiler"den söz ederiz. Bu "bizimkiler" etnik grubumuz, din kardeşlerimiz, ideolojilerini paylaştığımız kişiler de olabilir, bir futbol takımı da. Çorumlulara ya da Beşiktaşlılara "bizimkiler" diye toz kondurmamaya çalışırız. "Bizimkiler"in yaptıkları iyi şeylerle övünür, kötü şeyleri ya tevil etmeye çalışır ya da "bizimkiler böyle şey yapmaz" diye inkâr etmeye yelteniriz. Örneğin "ceddimiz" Osmanlı'nın ne denli âdil bir yönetim kurduğu bizim için bir övünç kaynağıdır ama başka toprakları kılıç zoruyla ele geçirmelerini, yabancı halkları haraca bağlamalarını tarih kitaplarımıza bile sokmayız. Milliyetçiysek bizim milletin kötü birşey yapmış olması olanaksızdır, dinciysek bizim dinden olanlar asla kimseye bir kötülük yapmış olamazlar, ırkçıysak bütün kötülüklerin kaynağı bizim ırkımızdan olmayanlara aittir. Saplantı haline gelen inançlarımız sarsılmasın diye yapmayacağımız cambazlık yoktur. Suç, kabahat hiçbir zaman bir gruba, bir topluma ait değildir, bireyseldir. En uç bir örnek alırsak, Hitler'in seçimle başa gelmesinden ve işlediği cinayetlerden 1933'te ona oy veren yüzde 44 Alman seçmenini belki teker teker sorumlu tutabiliriz ama ne 1933'teki tüm Almanları, ne de o günlerde daha babası bile doğmamış olan Alman bireylerini sorumlu tutabiliriz. Yine gerilere gidiyor aklım. Yıl 1965. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en âdil seçim yasasına göre yapılacak seçimler öncesi. İşçi Partisinde çalışan ben, yükselmekte olan MHP ve MSP'nin çizgilerinin ne olduğunu iyice anlamak için Ankara Büyük Sinema'daki kongrelerine gidiyorum. MHP kongresinde her kötülüğün kaynağı safkan Türk olmayanlar olarak anlatılıyor. Delegelerden birisi soruyor "peki, bu Türk kanı taşımayanları ne yapacağız? Elbette bunları öldürmek bize yakışmaz." Yanıtı halâ çok iyi hatırlıyorum: "Elbette öldürmek bize yakışmaz. Ama nesillerini devam ettiremeyecek hale getireceğiz". Bunun kısırlaştırmak anlamına geldiğini sanırım salonda anlamayan insan yoktu. Yıllar sonra bir yazımda Türkeş'ten ırkçı diye söz etmeme öfkelenen MHP'li bir okurum, Türkeş'in ırkçı olmadığını ileri sürmüştü. Bu okurumun buna içtenlikle inandığından eminim. Burada işleyen mekanizma insanın kabul edilemez gördüğü bir yaklaşımı kendi inanç sistemine yakıştıramayıp inkâra girişmesidir. Avustralya'da mahkemelerde yargıç "sana isnat edilen suçu kabul ediyor musun, etmiyor musun?" diye sorar. Bizimki ve bizimkine benzer kültürlerden gelen kişiler hemen hemen istisnasız o suçu işlemiş olduğunu bile bile "suçsuzum" der. Ya bu sistemde kendisinin suçsuz olduğunu değil, mahkemenin onun suçlu olduğunu kanıtlaması gerektiği için bunu yapar, ya da işlemiş olduğu suçu tevil etmeye çalışır. Cinayete "adam öldürme", "töre gereği", hırsızlığa "tırtıklama", yolsuzluğa "yolunu bulma" gibi daha kabul edilebilir isimler vermeye çalışır. 1915'te Ermenilerin Müslümanlara yaptıkları Ermenilerce anılmaz, ardından Osmanlı yönetiminin ve Müslümanların Ermenilere ve diğer Hıristiyanlara yaptıklarını Müslümanlar kabul etmez. 12 Eylül sonrası faşist yönetiminin solculara ve Kürtlere çektirdiğinden düzenden yana olanlar söz etmez, PKK'nin işlediği cinayetlere PKK destekçisi Kürtler "bizimkiler" böyle şey yapmaz diye tepki gösterirler. Abdullah Öcalan terör sonucu öldürülenlerin sayısının çok olmasına dayanarak (bu nasıl mantıksa) buna terör değil, savaş denir diyerek mazur göstermeye çalışır. Terör olduğu yadsınamaz bir durum ortaya çıktığında da "bizim kontrolümüz dışında oldu" mazereti öne sürülür. Dini bütün bir hanım arkadaşa Kuran'da kadınlarla ilgili (hiç te iç açıcı olmayan) sûreleri okuduğum zaman "Kuran'da öyle yazmış olamaz. Mutlaka tahrif edilmiştir" diyerek kendi inanç bütünlüğünü korumaya çalışır. Oysa bir şeyin tahrif edilmiş olduğunu iddia edebilmek için o şeyin tahrif edilememiş halinin bilinmesi gerekir. "Kabahat allı pullu gelin olmuş, kimse almamış". Ermeniler Ermenilere kabahat bulmaz, Türkler Türklere kabahat bulmaz, Kürtler Kürtlere kabahat bulmaz, Atatürkçüler Atatürk'e kabahat bulmaz, Müslümanlar Sayın Muhammed'e kabahat bulmaz ve eleştirisiz yaşam devam ederek kör döğüşüne dönüşür. Ta Hamurabi'den bu yana içimiz işlemiş olan "göze göz, dişe diş" yolunda gittiğimizde Gandhi'nin unutulmaz sözleri "göze göz, bütün dünyayı kör eder" aklıma geliyor. Tevekkeli bir kör döğüşü içindeyiz. Biliyorsunuz Mao Zedong yaşamı boyunca adeta ilâhlaştırılmış bir liderdi. Ama Çin halkı binlerce yıllık uygarlıklarının getirdiği bir olgunluk içinde Mao'nun 8 iyi yanı, 3 te kötü yanı vardı diyebilmektedir. Bu olgunluğa bizim de erişebilmemiz için birkaç bin yıl mı gerekecek acaba? Kabahatimizi kabul edersek bu, bir anlamda bunu bir daha yapmayacağımız sözünü içerir. Saplantılarından kurtulmak istemeyen, dahası bunların saplantı olduğunu görmeyen insanlardan kabahatini, hele hele "bizimkilerin" kabahatini kabul edip dillendirmesini beklemek çok mu abes dersiniz?
Yorumlarsevgi aksevi
{ 26 Ağustos 2010 09:47:45 }
Doğru olmak, doğruyu söylemek hep bedel ödetmiştir o insana.
hasan uyanik
{ 23 Ağustos 2010 10:34:24 }
Korler sagirlar birbirlerini agirlar. Oh be ne guzel dunya. As kes delilsiz yorum yap tabuyu oldur. Hele osmanli hakkindaki yoruma bittim. Ibni Haldun ancak bu kadar sosyal tarihcilik yapabilirdi. Sahi yazarin asil meslegi neydi?
Ne zaman adam oluruz, cevap aslinda basit `Yarim, hatta ceyrek uzmanlarin yerini gercek uzmanlar aldigi zaman, bu kafayla kestirmeden soyleyecek olursak, Balik kavaga ciktigi zaman. hadi hayirli traslar pardon kose yazilari diyecektim. Ibrahim Aktag
{ 22 Ağustos 2010 20:03:46 }
2 Temmuz katliamindan dolayi bir arkadasimin bana yazip yolladigi e-mailindeki bir kisa cumle bircok seyi ozetliyordu. "Kisiler ve tolumlar gecmislerindeki utanclariyla yuzlesme cesareti gosteremezlerse ne bugunu kurtarabilirler nede geleceklerini kurabilirler".
Kisilerede, topluluklara/toplumlarada cesaret diliyorum! Saygilar. Bezmi Kaya
{ 18 Ağustos 2010 10:48:53 }
Sayin Gundogdu Gencer "Belirli bir zumre'ye" hitap eden bir yazardir.Yazilarini baganmeyenler okumasinlar.Hepsi bu kadar basit!Bu yazisina sansur konulmamis aslinda.Sadece yazisi yayinlanmamis anladigim kadariyla.Ayrica bazi yazarlarin bazi yazilarinin tepki cekmesi son derece normaldir.Herkesi memnun edebilmenin imkansiz oldugu bir dunyada yasiyoruz!Bu realite'yi kabullenmek lazim.
Bekir Durunesil
{ 18 Ağustos 2010 04:43:24 }
Sayin Gundogdu Gencer
Yazilarinizi mumkun oldugu kadar ilgiyle takip ediyorum.yazilarinizda tabulara indirdiginiz her darbe bende bir umut isigi yaratiyor,bu umut isiklarinin cogalarak dunyayi aydinlatmasi dilegiyle. saygilarimla yuksel demirkaya
{ 17 Ağustos 2010 05:03:00 }
Sayin Gencer,
Diğer Sayfalar: 1. Yazdiginiz ilk yazinizdan beri sizi takip ediyorum ve cok begeniyorum hemen hemen yazdiginiz her yorum benim goruslerimle paralellik tasiyor. yayinlanmayan yazinizida burada okudum ve yuzde yuz ayni fikirdeyim. Umarim yakin bir zamanda tekrar yazmaya devam edersiniz. Basarilar, saygilar.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|