A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Kötü anlaşma yoktur az votka vardır.

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Haberci | 06 Temmuz 2010 18:07:16

PKK'nın son dönemlerde artan saldırılarının, siper tartışmalarının, Anayasa Mahkemesi'nin beklenen referandum kararının ön sıralarda yer aldığı gündemin içinde kendine henüz hak ettiği yeri bulamayan konularından bir tanesi Mersin Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santral meselesi.

12 Mayıs 2010 tarihinde (aynı zamanda vizelerin karşılıklı olarak belli süreler için kaldırıldığı günlerde) Türkiye ile Rusya arasında iki tarafın enerji bakanları tarafından imzalanan bir anlaşma ile Akkuyu Nükleer Santralı için siyasi süreç başlatılmıştı.

Bunu takip eden süreçte anlaşmanın TBMM’de onaylanması aşamasına geçilmiş; anlaşma metni 28 Haziran 2009’da Bakanlar Kurulu üyeleri tarafından imzalanarak 29 Haziran 2010 tarihinde 1/902 esas numarası ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Hakkında Kanun Tasarısı başlığı altında Başbakan Erdoğan’ın imzası ile TBMM Dışişleri Komisyonu’na gönderildi. Komisyonda yer alan muhalefet milletvekillerinin anlaşma şartlarına olan yoğun itirazlarına rağmen iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla acele bir şekilde onaylandı ve genel kurulda görüşülmek üzere meclis başkanlığına gönderildi. Muhtemelen önümüzdeki günlerde genel kurul görüşmeleri sırasında yaşanacak tartışmalar sayesinde bu anlaşma ve içeriği basında çokça yer alacaktır.

İÇERİĞİ TARTIŞILACAK

Peki, ne tür bir içeriği var anlaşma metninin? Özellikle Dışişleri Komisyonu’nun muhalefet partilerine mensup milletvekillerinden bu anlaşmanın ulusal bağımsızlığımıza aykırı olduğu yönünde itirazlar yükselmişti. Onlara göre, Türkiye söz konusu anlaşma ile kurulması öngörülen nükleer santralı her şeyiyle Ruslara bırakıyordu. Akkuyu bir ülke sınırları içinde kurulup, sahibinin bir başka ülke olduğu ilk nükleer santral olacaktı yeryüzünde! Bütün bunlar doğru mu? Gelin tüm bu iddialara resmi belgeden, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın Rus muadili ile imzaladığı anlaşma metninden alıntılar yaparak bir kez daha bakalım.

Öncelikle sıkça dile getirilen Proje Şirketi’ndeki Rus payının hiçbir zaman %51’in altına düşmeyeceği meselesine bakalım. 12 Mayıs tarihinde imzalanan ve şuan Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmek üzere bekleyen anlaşma metninin Madde 5/4’ünde durum çok net ifade edilmiş: “Rus yetkili kuruluşlarının Proje Şirketi’ndeki toplam payları hiçbir zaman %51’den az olamaz.” Bu ne demektir? Ruslar resmi anlaşmanın öngördüğü sürenin dolmasının ardından dilerlerse hisse satışı yapabilirler, ancak “hiçbir zaman” payları yarının altına düşemez. Bu maddenin ters okunuşu, “Türkiye hiçbir zaman Proje Şirketi’nde yarı yarıya ortaklık hakkı ya da, %49 hisse elde edemez” değil midir? Proje her yönüyle Türkiye’de hayata geçirilecek ancak Türk tarafının bırakın üstün olmayı, eşit ortaklığı dahi kabil değil. Yine Madde 5/3 olayın bir başka tarafını da yoruma gerek kalmayacak biçimde açıkça belirtiyor: “Proje Şirketi Rus tarafınca yetkilendirilen şirketlerin doğrudan veya dolaylı olarak başlangıçta %100 hisse payına sahip olacak şekilde Türkiye Cumhuriyeti kanunları ve düzenlemeleri kapsamında anonim şirket olarak kurulur.” Ruslara proje şirketinin kuruluşu aşamasında başlangıçta verilen pay %100! İktidar bu ve benzeri maddeleri örtebilmek için komisyona gönderdiği tasarının gerekçe kısmında santralin yapımının Türkiye’ye herhangi bir maddi yük getirmeyeceğini ifade etmektedir. (sayfa:2) Kısaca bedavadan nükleer santral sahibi oluyoruz bu anlaşmayla hükümete göre.

ARAZİ TARTIŞMASI

Devam edelim. Akkuyu’da kurulacak olan nükleer santralin yapımı için tahsis edilecek olan arazinin karşılığı var mı anlaşma metninde? Maalesef yok! Bakınız Madde 7/1: “Türk tarafı sahayı mevcut lisansı ve mevcut altyapısı ile birlikte bedelsiz olarak Nükleer Güç Santralinin söküm sürecinin sonuna kadar Proje Şirketi’ne tahsis eder. Santralin kurulacağı ve Türk devletine ait ilave arazi de Proje Şirketi’ne bedelsiz olarak tahsis edilir. Gerekli olursa, Proje Şirketi ilave arazi için Orman Fonu’na gerekli ödemeleri yapar”. Gördüğünüz gibi yalnızca santral inşası için öngörülen arazi değil, ilave araziler de Rusların hiçbir zaman %51’in altında hisseye sahip olmayacakları Proje Şirketi’ne bedelsiz olarak veriliyor, şirketten “gerekli olursa” Orman Fonu’na ödeme yapması bekleniyor. “Gerekli olursa…”

İmzalanan anlaşma ile Türk tarafı aynı zamanda gerekli görülmesi halinde özel mülkiyete konu başka arazilerin de kamulaştırılabileceğini ifade ediyor. Ayrıca Proje Şirketi’nde görev almak üzere getirilecek olan yabancı işçi ve personelin ülkeye giriş çıkışları, çalışmaları konusunda kolaylık göstermeyi de taahhüt ediyor. Bkz. Madde 7/2: “Türk tarafı Proje Şirketi’ne yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti kanun ve düzenlemeleri kapsamında Proje ile ilgili olarak ihtiyaç duyulan özel mülkiyete konu diğer tüm arazilerin kamulaştırılması hususunda kolaylık sağlar. (…) Proje ile ilgili olarak yabancıların çalışmasına ilişkin gerekli izinlerin verilmesi kolaylaştırılacaktır”. İlgili maddeden de anlaşıldığı üzere santral inşası ve çalışması sürecinde de pay Ruslara bırakılmış; onlar kendi işçilerini, kendi uzmanlarını, kendi personellerini ülkelerinden getirecekler; Türkiye ise işlerinde kolaylık sağlayacak yalnızca. Hâlbuki hükümet tarafından komisyona gönderilen tasarının gerekçe bölümünde anlaşmanın ilgili maddesi açık olmasına rağmen “şartlar elverdiğinde” santralde Türk personelin yetiştirilip çalıştırılacağı ifade ediliyor. (sayfa:2) “Şartlar elverdiğinde…”

Ve gelelim inşa edilecek nükleer santralin çalışmaya başlaması ile birlikte açığa çıkacak olan nükleer atığın çaresine nasıl bakılacağı meselesine. Anlaşmanın genelinde olduğu gibi hükümet bu konuyu da Ruslara havale etmiş görünüyor. Bkz Madde 12/4: “Proje Şirketi Nükleer Güç Santrali’nin sökümü ve atık yönetiminden sorumludur”. Yani Rusların aslan payına sahip olduğu şirket nasıl uygun görürse nükleer atıklar o şekilde devre dışı bırakılacak. Mersin’in doğasına, insanına zarar verecek, bölgenin turistik yapısına çok büyük bir darbe vuracak bu gelişme karşısında Mersinli sivil toplum örgütlerinin itirazlarını, seslenişlerini duymuyor hükümet ama biz daha derinden, halktan bir haber verelim: Nükleer santralin kurulması planlanan Akkuyu mevkii Mersin’in Gülnar ilçesi Büyükeceli beldesi sınırları içinde. Ve bu beldede yaşayan insanlar nükleer santral kurulacak haberini aldıklarından buyana yerleşimlerinin yaşanmaz bir yer olacağına, sağlıklarının tehdit altına gireceğine inandıkları için yaşadıkları toprakları terk etmeye başladılar. O kadar büyük sayılarla göçler başladı ki Büyükeceli beldesi belde hüviyetini yitirip muhtarlığa düşme aşamasına geldi. Yaklaşık bin kişinin ev ve arazilerini satışa çıkararak beldeyi terk ettikleri konuşuluyor. Bu anlamda sosyolojiye yeni bir kavram daha kazandırdı bu gelişme: Nükleer Göç. Ama bütün bu gelişmeler, o insanların yaşamları, hayat şartları, kayıpları bu hükümetin hiç umurunda değil, bu çok açık.
 
GEREKLİ OLURSA

Görüldüğü üzere önümüzdeki günlerde TBMM genel kurulunda görüşülecek olan Nükleer Santral anlaşması ve maddeleri pek çok açıdan Rusya’ya büyük avantajlar, getiriler sağlarken Türkiye’ye kendi ülkesindeki bir santralden elektrik satın alan müşteri rolü kalıyor. Bunca açığın farkında olan hükümet tasarının gerekçe kısmında “santralin inşasında “mümkün olduğunca” çok Türk şirketi yer alacak” gibi ek hükümler belirtip, nafile bir çaba ile eksiklerini kapatmaya çalışmış: “Mümkün olduğunca…”

Siz 2010 yılında kalkıp “mümkün olduğunca”, “gerekli olursa”, “şartlar elverdiğinde” gibi muğlâk ifadelerle kendi adınıza taahhüt elde etmeye çalıştığınız anlaşmalara imza atarsanız, bırakın hükümetin yıllardan beri propagandasını yaptığı “enerji alanında bağımsız” olmayı, siyasi-hukuki bağımsızlığınız bile tartışılır hale gelir. Anlaşmaya imza koyan Rus tarafı nasıl bir ifade takınıyor peki? Tek bir örnek yeterli: Bkz. Madde 5/4: “Rus yetkili kuruluşlarının Proje Şirketi’ndeki toplam payları hiçbir zaman %51’den az olamaz.” Hiçbir zaman!

“Hiç bir zaman” mı “mümkün olduğunca”, “gerekli olursa”, “şartlar elverdiğinde” mi? Hangisi daha dirayetli? Hangisi daha bağımsızlıkçı? Hangisi daha tutarlı? Yorum sizin…
 
Ali Bilgenoğlu
 
Kaynak : Odatv.com
 
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

deniz kızı { 09 Temmuz 2010 23:50:45 }
ve görüldüğü gibi paranın imanı yok

imanlı satın alma gücü ise sınırsız.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git