|
Kış ÖyküleriKategori: Bir Ressamın Yaşamı | 2 Yorum | Yazan: Cemil Eren | 28 Mayıs 2010 14:36:52 Çocukluğumda Merzifon'un kışları çok karlı ve soğuk geçer, karlar aylarca kırlık yerlerde erimez, kat kat birikir... Sevinirdik kızak kayacağız diye. Akşam erken olur, yemekten uykuya değin, elimizde gazyağı yakan camlı fenerlerle, komşulara oturmaya gider, masallar, meseller, kış öyküleri ile çay içer, pestil, küme yer, evlerimize dönerdik...
Bir haber geldi, Sarı Köyden Hüseyin dayı ölmüş... Bahtiyar babam Bir eşek buldu Çay şeker gibi Şeyler alındı Heybenin gözleri dolu. Yola çıktık. Beş kilometre yol, Zemheri'deyiz Ocak ayı. Kar kış dondurucu. Sıkıca giydirdiler Yürüyoruz... Bütün ova karlar içinde. Samadolu köyüne varmadan Yoruldum ve üşüdüm. Satı anam, ''Bahtiyar heybenin bir gözünü boşalt'', dedi. Her şey bir gözde toplandı Beni de diğer göze koydular. Başım boğazım sarılı. Her yer beyaz Çok soğuk... Merzifon'da kış Kar fırtınaları içinde geçerdi. Sarı köye yaklaştık, dediler, İki üç köylüye rastladık. Sağ tarfımızda yolun kenarındalar, Yerde köpek gibi bir hayvan var, KURT'muş! Kurt öyküleri dinlemiştim Satı anamdan. Kurda CANAVAR! Denirdi!. Satı anamın kurt öykülerinden birini anımsarım: '' Bir köylü köyüne dönmektedir, Atına binmiş, sırtında yamçısı, Başında külahı, Boynunda atkı Belinde kılıcı. Hava buz gibi soğuk, Henüz kararmamış. Köyden çıktıktan bir süre sonra Bir kurt sürüsüne rastlar. Yolcunun çevresini sararlar. Yolcu kılıcını çeker Kurtları kılıçtan geçirir... Kılıcını kınına sokar Yoluna devam eder... Hava kararır, Köy görünmez henüz. Yine kurtlar... Kılıcına el atar, Kılıç bir türlü çıkmaz kınından. Kurtlar saldırmaya başlar. Bütün gücü ile asılır kılıca, Kılıç çıkmaz... Kurtlar üzerine atlar, Ayaklarından ve yamçısından çekiştirir. Atttan düşürürler... Parçalarlar yolcuyu... Yolcu ilk kurt sürüsünü öldürdükten sonra Kılıcını temizlemeden Kınına sokmuş!.. '' CANAVAR'ı köylülerin ayakları Altında görünce inanamamıştım. Köye götürüyorlardı. Deynek bağlı bacakları üzerinde Dimdik duruyor Korkunç dişlerini göstererek... Heykel gibi diktiler Köy meydanına... Geceleri kurtlar gelir diye korkardık... Gece bir yere gideceksek Camlı fenerimizi alırdık. Adım attıça gölgelerimiz Bir uzar, bir kısalır, Lastik ayakkabılarımızın altında Gıcırdayan karlar üzerinde. Bazı geceler rüzgar uğuldar Karları toz gibi savurur. Özellikle tekke bahçesindeki Kavakların uğultulu hışırtısı Korkularımızı körükler... Gece Piri Babanın uzaktan da olsa Önünden yalnız geçemem, Korkarım Hortlaklar, cinler dolaşıyordur... Satı Anamın anlattığı Kurt, cin, peri, dev masalları Doldururdu belleklerimizi. Dünyaya masallar arasından bakardık... Kış gelip kar yağmaya başladığında Kar topu oynamayı, kızakla kaymayı Düşünürdük... Tekke içi meydanı, bizim sokak Paşa Deresi'nin dik yamaçları Önem kazanırdı Kızaklarımızı çıkartır Oralara giderdik çocuklarla... Nerede yokuş varsa oradayız. Birinci sırada Tekke İçi... Küçük bir kızağım vardı, Uydurma bir şey Onu kaptığım gibi dışarı... Piri Baba'nın yan tarafındaki Yokuş uzun ve dikti, Orada kayarken kızağın Hızlandığı noktaya karları yığarak Tümsek yapardık, Kızak onun üzerinden Havaya sıçrar, gürp diye Düşer yoluna devam eder. O tümseğin adı Gürpatan'dı. Sıçrayınca kimi çocuklar düşer, Düşene gülünür... Kızak kayarken bacaklarımızı Öne uzatarak oturur kayar, Yada Sol bacağımızın üstüne Yan oturur, serbest kalan sağ bacakla Sağa sola sallayarak dümen tutardık kayarken. İkinci oturuşun bir de adı vardı, Kolej biçimi kaymak... Merzifon'daki Amerikan koleji Öğretmenlerinin kayma biçiminden... Bir süre soğuğu hissetmem kayarken, Üşüdüğümün farkına varınca eve dönerim. Soba yanmaktadır, karşısına oturup Elimi ısıtmaya çalışırım Ellerim öyle bir sızlamaya başlar ki Dayanamam, çekerim ellerimi, Canım çok yanar... Satı anam ellerimi ılık suya sokturur Yavaş yavaş ısınırım... Sobanın üzerinde yemel pişmekte, Tas kebap yapılıyor. Önceden pişirilmiş etler Sivri bakır tasa doldurulur, Sobanın üzerindeki lengerin Ortasına ters yerleştirilir, Tasın etrafına da pirinçler konur Yavaş yavaş birlikte pişirilir, Tas kebabı olur... Elim ayağım ısınınca Yine tekke içine kaçarım, kaymaya... Kızak kaymaya gittiğim en uzak yer Paşa Deresinın bayırları. Karlardan çok güzel ve uzun bir pist Oluşturmuşlar, eğimli yamaçta. Büyük, küçük çocuklar kızakların üzerinde Şamata bayram gibi!.. Haydar ağabeyimin güzel bir kızağı var Kendi kayar kimseye vermez. Kar yok ama bizim Doğu sokakta buz var, Kızağı habersiz aldım Sokakta kayıyorum... Benden yaşça büyük bir çocuk Kayarken ve kızak yedekte Yukarı çıkarken beni izliyor. Tanıdığım biri değil. Hiç görmemişim. Ben bir kaç sefer kaydıktan sonra Bir kez de ben kayabilir miyim? Diyor. Veriyorum, kayıyor, Yokuşun bittiği yerde yok oluyor. Peşinden koşuyorum. Yok!.. Şimdi ağabeyim bana ne der!? Korkusuna kapılıyorum. Ağabeyim okulda. Eve gitmiyorum. Bizim sokaktan biraz aşağıda Ahmet amcalar var, onlara gidiyorum; Ne yapacağımı da bilemiyorum... Hava kararırken eve dönüyorum. Ağabeyim kızmıyor, beni dövmüyor... Bahar ayları geliyor, Mezarlıkta bir cenazedeyiz. Komşularımızdan Satılmış abi Kızağı kaçıran oğlanı görmüş... Cenazeye gelenler arasında. Ağabeyime söylüyor, Oğlanı sıkıştırıyorlar... İnkar edemiyor. Onunla birlikte gidip kızağı alıyorlar. Çalınmış kızak aylar sonra geri geliyor... Bahtiyar babm da meraklı kaymaya. Onunla birlikte tahta merdiven Üzerine oturup kayıyoruz Buz tutmuş sokakta, Geceleri... Kışlar çok soğuk geçer ama Eğlencesi de bitmezdi... İyi görüşen komşular geceleri Masallarla vakit geçirirler Turşular, çaylar, meyveler, kümeler, pestiller... Bazı gceler de birisinin evinde Tel tel helva çekilir... Her mevsimin tadını çıkartırdık!.. Toplumsal dayanışma içinde mutluyduk Komşuların gelmesi Bizim onlara gitmemiz Biz çocuklara yaşamı Bayrama çevirirdi... Herkes paylaşmayı, İkram etmeyi severdi... ** Karlar erimeye başlar, Hıdırlık tepesinde sarı çiğdemler Baş gösterir, güneşli pazar günleri Çiğdem toplamaya giderdik... Çiğdemler kışın bittiğini söyler, Baharda başka öykülere yönelirdik.
Yorumlarnilgün
{ 31 Ağustos 2010 04:52:07 }
yanaklarınızdan öperim. Babam yaşıyor olsa ve ben yazılarınızı ona da okusam diye geçiyor içimden.
nihat ziyalan
{ 30 Mayıs 2010 18:17:29 }
GENE HARİKA
Diğer Sayfalar: 1. YAKICI BİR HAYATI İMGE YÜKLÜ YALINLIĞINDAN ÖTÜRÜ GENE DUYGULANARAK OKUDUM. ÖMRÜN UZUN OLSUN USTACIĞIM. ELLERİNDEN ÖPEREK. SYDNEY'DEN DOSTLUKLA NİHAT ZİYALAN
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|