Dün beklenen oldu ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal istifa etti. Şimdi de yeni senaryolar başladı, "Dönecek-dönmesin-beklesin-onursal başkan olsun..." Yine CHP'li olmadan parti başkanlığı konusunda yazan yazana. Benim dün yazdığım yazıya gelen yorumlar da değişik, kimi Zülfü Livaneli sevenleri üzdüğüm açık, bu beni şaşırtmıyor, ben Livaneli'nin yazısını öyle okudum. Ama yazıyla ilgili en çok kızanlar sanırım AKP ve Recep Tayyip Erdoğan severler, çünkü yazımı yazarlara göndermem bir uyarıyla Yahoo tarafından engellenmiş. Neyse ki teknolojide çare çok...

Baykal’ın dünkü konuşmasına değişik yorumlar var, oysa bence yorum yapılmayacak kadar net konuştu. En önemli açıklaması Fethullah Gülen’le ilgili olan bölümdü, Gülen’le telefonla görüştüğünü ve onların yapmadığına inandığını söyledi ve bu kasetle ilgili hükümeti suçladı.

Ben uzun zamandır yazılarımda AKP içinde çok ciddi Gülen – Erdoğan tartışması olduğunu yazıyorum. Beraat etmesine karşın Gülen’in Türkiye’ye gelmeyeceğini yazmıştım. Gülen geldiği taktirde Erdoğan’ın birinci adamlığı ciddi bir gol yer. O yüzden de gelmiyor. Baykal’la ilgili bu kaset bence Erdoğan – Gülen kapışmasını hızlandıracak. Bu kapışma zaten sadece parti içinde yok, en büyük kapışma emniyet içinde ve orada Gülenci ve Milli Görüşçü polisler kapışıyor.

Baykal’la ilgili kaset doğru yada yanlış, tartıştığım bu değil. Kimsenin sevgi ve aşk öyküsü beni ilgilendirmiyor. Bu konuların iğrenç bir şekilde ortaya konulması da kızdırıyor. Bunu da ancak sevgi ve aşkı tanımayanların yaptığını görüyoruz zaten.

Bu kaseti yayınlayabilecek üç değişik dinci gazete var, Yeni Şafak, Zaman ve Vakit gazeteleri. Zaman ve Yeni Şafak gazetelerinde yayınlanmamasının iki nedeni var, birincisi bu gazeteler eski solcu yazarları da kadrosuna alarak daha aydın bir gazete olmaya çalışıyor, bunu da kendi çapında başarıyor. İkinci konu bu gazeteler nerdeyse göbekten Fethullah Gülen’e ve Abdullah Gül’e bağlı. O yüzden kimi AKP destekçisi yazarları arasıra da olsa Recep Tayyip Erdoğan’dan fırça yiyorlar.

Kasetin Vakit Gazetesi yada yan kuruluşu bir firmada yayınlanmasının da nedenleri var, Vakit Gazetesi ve yazarları Fethullah Gülen’e saygı duysalar yada duyar gibi yapsalar da özünde Milli Görüş’ü temsil ediyorlar. Gazeteyi ve yazılarını devamlı okursanız Milli Görüşçü Saadet Partisi’ni de hoş tuttuklarını görürsünüz. Ama daha da önemlisi Vakit Gazetesi bu kesimlerin “Küfür”lerini rahatça edebilen bir gazete. Doğal olarak bu kaseti yada videoyu yayınlamak da onların görevi…

Deniz Baykal kaset konusunda hükümeti suçlarken haklı. Kaseti AKP yada başkası yapmış olsun, Vakit Gazetesi bu kaseti yayınlarken kesin olarak AKP ve Erdoğan’dan izin almak zorundadır. Bütün Türkiye’yi ilgilendiren bir konuda parti gazetesi görevi gören gazeteler bu konuları danışmadan yazamazlar yada yayınlayamazlar. Çünkü bu çok ciddi bir risktir, bırakın okur anlamındaki tepkiyi (Ki pek olacağını sanmıyorum) ama bu haberin çok ciddi bir maddi karşılığı olmak zorundadır. Haberin doğruluğu yada yanlışlığı pek önemli değil, bu haberden dolayı o site çok ciddi bir maddi tazminat ödeyecek. Gazete yada site bu tazminatın karşılığını garantiye almadan böyle bir haberi yapamaz.

Deniz Baykal’ın dediği gibi bu kasetten Recep Tayyip Erdoğan ve kurmaylarının haberi olduğu kesin, bu istifadan sonra düşünme sırası bence onlarda. Seçimlere az kala her şey kızıştı, sadece CHP içindeki savaşım değil, AKP içindeki Fethullah Gülen – Recep Tayyip Erdoğan tartışması da artık su yüzüne çıktı. Bu tartışma Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan tartışmasını da iyice ortaya çıkaracak. Hele Milli Görüşçülerin bir kısmı Saadet Partisi’ni desteklediğinden Erdoğan iyice yalnızlaşacaktır. Parti oyunu yüzde 30’lara düşüren Erdoğan da AKP’den gidicidir. Tek umudu cumhurbaşkanlığı olan Erdoğan burada kendine en büyük rakip olarak Deniz Baykal’ı görüyordu ve aklı sıra bu yolla yok etmeye çalıştı.

Ahmet Nesin