A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Kim ne mi demiş?

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 05 Nisan 2010 04:10:42

Efendim, ABD Temsilciler meclisinin falanca komisyonu 1915'te bir Ermeni soykırımı olduğunu söylemiş ama biz höt höt edince Amerikan Kongresi ve de ABD'nin devletlû başkanı ağzına "soykırım" sözcüğünü almamış. Hele bir alsa alimallah İncirlik'i falan kapatır, Amerikalıların başına çuval geçirir, derdest edip denizaşırı postalayabilirmişiz.

Bu arada İsveç parlâmentosu “bu olaylar bir soykırımdır” demiş, başka birçok ülkenin dediği gibi. Hop oturup hop kalkıyoruz, kafamızı kızdırmasınlar, Volvo ve Saab’ı ülkeye sokmayıveririz, IKEA’dan alışveriş etmeyiz, görürler İsveçliler günlerini!
 
Şimdi ben 1915’te olan olaylar soykırım mıydı, değil miydi tartışmasına girmeyeceğim.  1915’te bir yanda ölen, öldürülen Müslüman Türkler ve Kürtler ile öte yandaki Ermeniler ve diğer Hıristiyanlar için olayın adının cinayet, katliam, vahşet veya soykırım olması ne farkeder?  O dönemde birçok insan ölmüş, öldürülmüş.  İnsanlar can verirken “bu acaba soykırım mıydı, değil miydi” diye mi düşünüyorlardı?  Türkiye’nin halâ masada geçerli duran “konunun Türk, Ermeni ve tarafsız tarihçilerce incelenmesi” teklifi bence en mâkûl öneri.  Karşı taraf buna yanaşır veya yanaşmaz, kendileri bilirler.  Şimdi biz kalkıp Amerikalı dostlarımıza “siz de kızılderilileri soykırımına uğrattınız” desek tüm Amerika ayağa kalkar, Türkiye’ye protesto mektupları yağar, ABD büyükelçisi geri çekilir mi sanırsınız? 
 
Yooo, kimsenin umurunda olmayacağından emin olabilirsiniz.  İskandinavya’nın yerli halkı Laponlar ne olmuş diye sormayın sakın, İsveçliler sonra Türk mallarını boykot ediverirler... mi sanırsınız?  Yooo.  Aztekleri, İnkaları kılıçtan geçirdiniz, soykırım yaptınız diye İspanyol dostlarımıza serzenişte bulunsak flamenkolarının ritmini aksatırlar mı sanırsınız?  Peki nedir bizim bu aşırı duyarlılığımız, o ülkeye, bu ülkeye “soykırım” sözcüğünü telaffuz ettirmemek için neredeyse tüm dışişlerini seferber etmemiz?  Biz olayların soykırım niteliğinde olmadığına inanıyorsak bunu söyleriz, ötekiler “hayır, soykırımdı” der, bunu bir kenara koyup bugün kardeş kardeş nasıl birlikte yaşarız, ya da iyi iki komşu olarak nasıl geçiniriz, ona bakalım diyemez miyiz?  
 
Peki bir korkumuz mu var?  Elbette var.  Soykırım olduğu kabul edilirse gündeme tazminat gelecek, ardından da toprak talepleri… İsteyenin bir yüzü kara!  İstediler diye verilecek mi?  Bugün ABD’nin yaklaşık üçte biri Meksika’dan gaspedilmiş topraklardır.  Hadi bakalım Meksika bunları geri istesin.  Kim ciddiye alır? 
 
“Aman kimseler duymasın”, “kol kırılır, yen içinde kalır” mentalitesiyle 1938 Dersim hakkında, 1942 Varlık Vergisi hakkında, 6-7 Eylül olayları hakkında, 1971 darbesi hakkında, 1979 Maraş hakkında, 1980 darbesi hakkında, 1993 Sivas hakkında, yakılan Kürt köyleri hakkında, PKK’nın 40,000 kurbanı hakkında aman konuşmayalım!  Konuşmazsak, adını anmazsak abra kadabra püf olup uçar gider.  Ve biz konuşmadıkça, Türk beşerinin hafızası nisyan ile mâlûl etmeye devam ettikçe aynı şeyler tekrarlanır, yapanlar değil, yapılanları dillendirenler cezalandırılır.  Mehmet Akif’in “tarihten ders alınsaydı tekerrür mü ederdi?” sözleri unutuldu gitti.  Tarihten ders almak için önce tarihi hasır altı etmemek, olanları iyisiyle, kötüsüyle, nedenleriyle utanmadan, sansürlemeden öğrenmek, incelemek gerekir ki belki o zaman ders alabilme olasılığı doğsun.  Ama biz söylememeye, hırsıza hırsız, kâtile kâtil dememeye o kadar alışmışız ki… İnsanımız nedense Neyzen Tevfik’in (sansürlü) dizelerinde dediği gibi “eşek dersin kızar da, semer vursan aldırmaz”.
 
Bırakın söylesinler, telâşa ne gerek var?  İsveç parlâmentosu ya da ABD Kongresinin ne dediği bizi neden bu denli gerilimlere sokuyor? 
 
Tarih dersinde öğretmen küçük Mehmet’i uyuklarken yakalıyor ve gafil avlayacak ya, sert bir sesle “Istanbul’u kim fethetti?” diye soruyor.  Uykusundan öğretmenin sert sesiyle uyanan Mehmet “Valla billaaa ben etmedim örtmenim” deyince öğretmenin iyice tepesi atıyor, Mehmet’in babası Hüsamettin Bey’i okula çağırıp olayı anlatıyor.  Hüsamettin Bey utanıyor, ezilip büzülüyor, “öğretmen bey, bunlar hep böyledir işte.  Yaparlar yaparlar, yapmadım derler” diyor.
 
Yasaklarla, ayıplarla, günahlarla yetişen, en doğal, en zevkli şeylerin ya ayıp, ya yasak ya da günah olduğu dayatılan, “komşular ne der” ile yetişen bizler büyüdüğümüzde halâ “valla billaaa ben yapmadım” demeye devam etmez miyiz?  Birey olarak “evet, yaptım, ne olmuş yâni, komşular ne derse desin umurumda değil” diyemeyen bizler daha sonra da bedence büyüyüp “İsveç parlâmentosu ya da ABD Kongresi ne derse desin” diyemeyen yetişkinler oluyoruz.  Çocukken cezadan ya da kınanmaktan, azarlanmaktan olan korkumuzu bedence büyüdüğümüzde içimizden atamıyoruz.  Üstelik yalnızca kendi yaptığımız değil, “bizimkilerin” yaptığı şeyleri kabul edersek tek ayağımızın üstünde köşede cezaya kalkacağız sanıyoruz.  Bir de büyüdük sanıyoruz.  Ayıptır, ayıp!
 
Konuyla ilgisi yok, biliyorum.  Dil konusundaki takıntılarımdan söz etmeyeyim diyordum ama bu sıralar çanaktan TRT’yi seyrettikçe kendimi tutamayacağıma karar verdim.  Bu da benim saplantım işte:
 
Otobüs alınmaz, otobüse binilir, toplantı alınmaz, toplantı yapılır, sahne alınmaz, sahneye çıkılır
 
Birisi yemeğe alınmaz, yemeğe çağırılır, davet edilir
 
Birisine konuşulmaz, birisiyle konuşulur, birisine birşey söylenir
 
Televizyona bakılmaz, televizyon seyredilir, dizi (sürekli olduğu için) izlenir, film seyredilir
 
Yapılabilinir, çözülebilinir değil, yapılabilir, çözülebilir
 
Bayındırlık eski bakanı değil, eski bayındırlık bakanı
 
Kavga yapılmaz, kavga edilir, telefon açılmaz, telefon edilir
 
Ayrıyeten değil, ayrıca
1985’li yıllar ya da 1985’ler olmaz, ya 1985 olur, ya da 1980’li yıllar (1980-1989) olur
 
İlticacı olmaz, sığınmacı veya mülteci olur
Tsunami’nin okunuşu tusunami değil, sunami’dir
Vakaa değil vak’a, târikat değil, tarîkat’tır
“Bilhassa” özellikle demektir, “bilakis” aksine demektir
1960’tan 1970’e kadar geçen zaman “süre”dir.  1960’tan 1970’e kadar olan bir gelişme bir “süreç”tir.

 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Serdal Cinar { 05 Nisan 2010 19:19:38 }
Dogru soze ne denir ?
Eline, diline saglik.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git