A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

MABET-İNSAN (4)

Kategori Kategori: Felsefe | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Metin Bobaroğlu | 28 Mart 2010 07:39:26

Daha önce Antik Yunan dönemi ile ilgili olarak, kavram ve kozmik yasa diye anlattıklarımızın bu anlatımlarımız içinde içerilmiş, gizlenmiş olarak görebilirisiniz. Aslında söylenen şey ne? Kozmos, yani düzen. Evrende varolan düzen yasalardır, Nomos'dur ama o yasalar Lex Naturalis yani doğa yasalarıdır.

Onlar doğada gizildirler ve işte onlar tragedyayı oluştururlar. Yasalar doğada kuvvetler biçiminde olup doğaya gizil ve oroda içerilimiş olarak bulunurlar. Ama o kuvvetlerin doğayı yapması ve yönetmesini göstermeye kalktığınızda, nasıl göstereceksiniz diye bir tasarım yaptığınızda mabedi bulursunuz, mabet ve mabetteki kuvvetler.

Dört tane mukarreb melekten söz ediliyor; mukarreb yani yakın, akraba sözünden türetilmiştir. Akrep, akraba, mukarreb, yani kan bağı yakınlığı, hısım yakınlığı, kültür yakınlığı, toplumsal yakınlık. Kuvvet demek Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil mukarreb bunlar yani birbirlerine akrabalar ama aynı değiller. Hem farklılar hem akrabalar. Demek ki ortaklıkları var. Peki, bunlar nerededirler? Arşı alayı aşarlar, yüce arşı, arş ne? Arş kâinatın en yüksek yeri gibi düşünülmüş. Arş, arke diye “biçim” olarak da Jung’un kullanacağı bir terim. Arş ilk biçim, her şey o biçime göre biçimlenmiş, ideaların ideası. Arş işte onun için tanrı, ama tanrının kendisi değil, nesi? Tahtı.
 
Arş taht, ama tanrının tahtı. Bütün kâinat o model üzerine kurulmuş, fakat arşı taşıyan dört tane melek, Kerrubi var. Dört tane kuvvet var, bu dört kuvvet Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil. Hayret verici bir şey; bu gün dört tane temel kuvvetten söz ediyoruz fizikte öyle değil mi? (Kütle çekim, elektromanyetik, zayıf ve kuvvetli çekirdek kuvvetleri). Doğanın dört kuvvet üzerinde inşa edildiğini bugün fiziksel olarak söylüyoruz, ama bunlar kavramsal. Örneğin Cebrail dediğiniz zaman; cebreden kuvvet demek, zorunluluk demek. Melek sözü de zaten Arapça’da kuvvet demek. İbrani’ce de moleke, kuvvet demek. Bu dört kuvvetin merkezinde arş var, tanrı tahtı var ve anlatımlarda arş bir su içindedir. Bir okyanus daha doğrusu, tuzlu su içinde çünkü. O muhkem kalelerle korunmuştur ve dört melek de o arşı taşımaktadır.
 
Buna biraz nüfuz ettiğinizde yani mabedin giderek İsa olması, İsa’nın da simge olup, insanın anlatılmak istendiğini görürsünüz: Anlamaya doğru gittiğinizde; arş kürsü üstündedir, şimdi bir kainat var, bu kainatın bir kürsüsü var, kürsü (beden), kürsünün üstünde arş yükseltilmiş ve arşı da dört melek taşıyor. Arş bir tuzlu su, bir okyanus içinde ve etrafı da (baş) muhkem kalelerle örülmüş.
 
Bu; işin meseli… Burada arş anlatılırken insan beyninden söz edildiği çok açık. İnsan beyni tuzlu bir su içindedir, çevresi çok muhkem kaleyle örülmüştür. Evet, kürsü üstüne konmuş, yükseltilmiştir, arşı alâdadır, en yücededir.
 
Evet, dört melek Cebrail; cebreden kuvvet, akıl. Azrail; can alan kuvvet, göz. Mikail; nimetleri toplayan ve dağıtan kuvvet, kulak. İsrafil; ruhları nefyeden ve ölü canları dirilten ağız olduğu apaçıktır. Peki, tüm kâinatın arşı alası insan beyni; vay biz neymişiz … ama dört kuvvet de onu taşıyor ki melekti bunlar doğada. İnsanda meleke; meleke, yeti, yetenek demek. Fakat bu tahtta oturan, bu tahtmış meğerse, arşı ala taht, tahtta oturan tanrı.
 
Şimdi bakın İsa simgeselliği daha önce Süleyman mabedi, daha öncesi de var. Piramitler vb. Bu kez Tabernakıl nedir? Yani Kutsal Mabet ya da Musa’nın çadırı ki Sina dağında gösterilmişti imajı; ona göre yap denmiş olan çadır nedir? St. Paul, Pavlus bunu söyleyiveriyor: Tanrının mabedi bizim bedenimizdir. Tabernakıl buymuş, çadır bedenmiş, ama diyor; “tanrının ışığının onda yanması için onu temiz tutun”. Şimdi böyle bir arınma talebi de var, Katarsis’in gereği var.
 
Peki, tanrı tahtına oturduğunda, o nedir? Ya da nedir denmez belki ama sorusuz bir şey, nedir, nasıldır gibi değil de en azından nasıl algılarız, nereden bileyim ben geldi tahtına oturdu, oturmadı, temizledikte geldi mi vb. O zaman diyor ki; “bu şimdilik bizim için bir umuttur” ama tanrı tahtına, arşa, Kuran’daki biçimiyle söylersek; “Allahu arşı esteva”, Allah, tanrı arşı. İşte o kürsünün üstünde duran, arşı, beyni ona yayıldı, onunla bütünleşti dedi. Şimdi bu ne? İşte kutsanma dediği, Ruhül Kudüsle kutsanma, vaftiz olma, ana teması bu. Peki, ne olur o zaman? O zaman diyor ki saltık sevgi dir. Agape saltık sevgi başka deyişle aşk, agape dir. Saltık olması ne? Katıksız olması, nesnesine bağlı olarak değil, nesnesiz olan. Merkez kavramı da buradan geliyor. Merkezsiz olmak aslında merkezin kendisidir. Aşk nesnesiz bir yangın olarak kavrandığında Agape’dir.
 
Spinoza der ki; akılsal yaşam insanın kendi gerçekliğini özgürce yaşaması için zorunludur ki bu akıl der, onun kendi varoluşunun yasalarıdır. Böyle bir akıldan söz ediyoruz, o zaman doğasının yasalarıyla, onlara bağlı düşünen ve yaşayan insan, kendi aslına uygun ve insan olarak yaşamaktadır der Spinoza.
 
O zaman bu herkes için kılındığında tek bir aklın, aklın davranışları, aklın düşünce hareketleri, aklın varyasyonları değil, arketipal olarak tek bir biçim anlamında, tek bir aklın akrabalığı bu; Philos, Philosophia’nın olduğu alandır.
 
Filozof dediğimiz bu akıl akrabaları ama bu nasıl bir akıl? İçinde hikmet olan, yani Sophia olan ve Philos, sevgisi olan, yani o hikmetle insanlar birbirlerine sevgi duyarlar, hikmetin doğurduğu sevgiyi paylaşırlar anlamında bir akrabalık. Philosophia’nın olduğu alan, ya da anlatılırken Philia, ama dikkat ederseniz bunların her birinin nedenselliği var. Bir tanesi erotik olan, cinsel dürtülerin nedenselliği ile ortaya çıkar. Storhi, yani akrabalık zaten bedenlerin çoğalması aynı erostan çoğalmalarıyla içerilmiş olan içsel akrabalığa bağlı bir sevgi.
 
Agape nedensiz, hiçbir nedeni olmaksızın aşk. İşte Ruhül Kudüs ya da Roah el Kadoş diye de söylenen ve üzerine bir dönem şövalyelik kurulan Kadoş Şövalyeleri var biliyorsunuz. Kutsal Şövalyeler, Kadoş Şövalyeleri. Bir ruhla birleşip onun örgütlenmesine doğru giden tarihte de çok ünlü bir şövalye teşkilatı var. Bu da Agape. Agape sevgi ama nedensiz. Peki, bunun bu kadar nedensiz olarak konması gerçekten nedensizliği mi söylüyor? Bu çok sorgulanmış çok söylentiler var: Ancak Kabalist yöntemlerde Tiferet diye nitelendirilen, bütün insan organizmasındaki yetilerin hepsinin kesiştiği bir kavşak, bir kavuşma noktası olarak kabul edilen Tiferet. Hokmah (hikmet), Binah (anlayış) gibi on tane Sefira var.
 
Sefirot; Hayat Ağacı diye, hani şu cennetteki hayat ağacı ve bilgi ağacı vardı ya onun açılımı. Hayat Ağacının içinde insanı anlamak için onun yetileri arasında ilişkiler kurmuş, Tiferet her yetinin ilişki kurduğu bir kavşak. Akıl, zihin, bellek, vicdan, içgüdü, sezgi ne kadar yetenek varsa, bütün bu yetenekler, irade, kelam birbirleriyle belirli ilişkiler altındadırlar ama tümünün ortak ilişkisi olan bir yer var. Yer demeyelim bir kavuşma noktasının, armoninin olduğu bir denge hali var: Bu denge haline, bu dengenin simgesel gösterimi Tiferet. Bu İbrani’ce bir sözcük. Tiferet dediğiniz zaman güzellik (beauty), Platonun en önemli idealarından biri olan Tiferet ya da Platonik idea olarak güzellik.
 
İşte “aşk” ın nesnesi bu. Agape’deki aşkın nesnesi Tiferet. O mandala, o izdüşüm şunun bunun değildir, şunda, bunda dır. Bütün doğadaki Armonia o Tiferet’tir işte. Onun için tevhit, tasavvuftaki tevhit düşüncesi, tevhit kavramı da budur. Her harmonik kavuşma güzellik olarak çıkar ortaya, kendisi gerçek bir nesne değildir, ama nesneldir.
 
Mesela bir akor bastığınızda, fa majör bir akor bastığınızda eril bir güzelliği elde edersiniz. Onu dezarmonik yaptığınızda, nesne orada durmaktadır, ama onlar armonik değildir. Güzellik orada yoktur, onun insanda uyandırdığı algı, nefrettir. Aynı öğeler armonik hale geldiklerinde güzellik ya da Tiferet ortaya çıkar. Bu, insanı hayranlık ve giderek aşka taşıyacak olan öğedir. İşte bütün varolanların içinde bu anlamda Tifereti, güzelliği seyretmek, temaşa etmek aşkın nesnesidir.
 
O zaman aşk nesnesiz gibi, ama nesnesi güzellik, o da nesneler olmaksızın yok, nesnelerde yansıyor. O zaman da nesnenin kendisini aşan öğelerinden bir tanesi, bir hat, hani o aşkın olan, nesnenin kendinde olmasıyla, kendi kendiyle tanımlanmasıyla değil, kendini aşan öğesiyle yani ona anlamı verecek olan algı ile birlikte ancak güzelliği söylemek mümkün.
 
Hiçbir nesne kendisi için güzel veya çirkin değildir ama o arş-ı alâda ışığı yakacak aşkınlığıyla güzeldir. O zaman diyor İsa; “işte bu birbirinizle de olabilir”, yani sadece doğa nesneleriyle değil birbirinizle de olabilir ve bunun için içinizde sevinç doğması gerekir. Sevinç yani ışığın yanmasının içsel algısı, sevinç, sevgi değil sevginin somutlaşması. Sevgi bir aşkınlık, kendini aşıp bir bağ kurmak, ama kendi üstüne döndüğünde sevinç.
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 4 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

ahmet marangoz { 06 Nisan 2010 05:02:33 }
yazıların puanlanması nasıl bir ihtiyaçtan doğuyor?diyelim ben urada sıfır puan verseydim bu yazının yetersizliği vb bir sonuca varmanızı mı sağlayacaktı?ya da tam tersi. ben şimdi 10 puan verdi mesela. eğer sıfır verseydim sn yazar "ben şimdi kendime bir çekidüzen vermeliyim" mi diyecekti. saygılar
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git