|
Aptallığıma verin: AKYASAKategori: Aptallığıma verin | 0 Yorum | Yazan: A.Ulak | 27 Mart 2010 19:51:50 Bu hafta Anayasadan Akyasaya, Zaman gazetesin yararları Ali Bulaç'dan Ali Ünal'ye, Padişah torunu Mükerrem Şah'dan seçim barajina, Savcı Cihaner'den Anatolia Minerals'a, Medya maymunlarından TÜSİAD'a teğet geçenler...
Süslemeleri çıkartılınca görülüyor ki anayasaya uymayan parti anayasayı partiye uydurmaya çalışıyor. *** Şubat ayında Ali Bulaç’ın yeni Anayasa’nın hazırlanmasında Şeriat uygulamalarının hatırlanması çağrısının ardından, bu defa Ali Ünal “kanunlar kudsî bir değerden gelmeli” dedi. AKP’ye değişikliklerle ilgili Zaman gazetesinden yapılan akıl hocalığı artık açık ve net şeriat uygulamalarından feyz alınması gerektiğini söylüyor. Ali Bulaç, 24 Şubat yazısında, Anayasa için Şeriat hükümleri ve uygulamalarının kaynak olması gerektiğini savunmuştu. Bu hafta da Ali Ünal aynı çağrıda bulundu. Yazının başlığı “Anayasa Tartışmaları”. Yazıda kanunların bir maksada, bir değer üzerine oturması gerektiğini belirtip, uzun uzun Muhammed dönemi Mekke ve Medine`sindeki hukuk yapısını aktararak, şu örneği verdi: “İslâm, tebliğ sürecinde insanların zihinlerine ve kalblerine yerleştirmediği hiçbir doğruyu önce kanun olarak koymamış, önce zihinleri ve kalbleri hazırlamış, sonra ilgili kanunları koymuştur. Meselâ, kadınlara tesettür emri gelmeden önce Peygamber Efendimiz'e kadınlara örtünme emri vermesi için defalarca müracaatta bulunulmuş ve bu emir nihayet bir Kur'an hükmü olarak gelince, onu seve seve ve gereklilik olarak görüp tatbik etmeyen Müslüman kadın kalmamıştır.” Anayasa ve kanunların, halkın büyük çoğunluğunun benimseyeceği değerler üzerine oturmadığı ve halkın bu değerler istikametinde eğitilmiş olmadığı durumda tesirsiz kalacağını savunan Ünal, “Bu çerçevede kanunlarla değerler ve eğitim birbirini desteklemesi gerektiği gibi, hayatı kuşatan sistem, bütün inanç, düşünce, içtimaî, siyasî ve ekonomik boyutlarıyla tam bir âhenk içinde olmalı ve kanunlar hem bu âhenkten kaynaklanmalı hem de onu destekleyici olmalıdır” dedi. Ünal, “halkın büyük çoğunluğu Müslüman olduğu için onların inancına uygun bir hukuk, diğer adıyla Şeriat yerleştirilmeli” diyor. Ünal, devam ediyor ve “İnsanlar, özellikle Müslüman halk için kanunlar ve üzerine oturduğu değerler, halkın büyük çoğunluğunun kabul ettiği, edeceği kaynağa dayanmalı, yani halk nazarında "kudsî" bir kaynaktan gelmelidir” dedi. Modaya uygun olark Cumhuriyet fikrine saldırmayı da ihmal etmeyen Ünal’ın yazısı söyle son buldu: “Türkiye, Cumhuriyet tarihinde her şeyden önce halkının değerlerini reddetti; sonra, bırakın bu değerlere dayalı bir anayasaya sahip olmayı, kendi içinde bütün bir sisteme de sahip olamadı. Sürekli revizyon geçiren sistemle eğitim asla birlikte yürümedi. Ve bu süreçte biz daha çok kanun ve anayasalar yapar, bozar ve değiştiririz.” Yaşasın, araç Demokrasi! *** Padişah torunu sarayını satıyor. İstanbul’da yaşayan Türkiye güzeli Manolya Onur’un eski eşi ve Abdülmecit’in torunu Mükerrem Şah, mali durumu bozulunca Hindistan’daki sarayı satışa çıkardı. Tüm gazetelerde bu haber.. Padişah torunu için çok üzüldüm ama o sarayı alacak bir çok padişah var 2010 Türkiyes’inde. *** % 10 seçim barajını istikrar için düşürmüyorlar. AKP, işsizlik ve yoksulluğun tavan yaptığı ülkede baraj düşerse ‘istikrarın’ bozulacağını iddia etti. *** Yeni anayasa taslağını, AKP nın dışındaki hiçbir siyasi parti desteklemiyor. Sivil örgütlerin ezici çoğunluğu desteklemiyor. TÜSİAD desteklemiyor. Odaların çoğunluğu desteklemiyor. Hukukçular desteklemiyor. Kim destekliyor? AKP Bazı köşe yazarları, Medya maymunları. Anayasa toplumun ortak uzlaşma metni ise, bu değişikliğin adı olsa olsa akyasa olur. Bazılarını aklamak içinde gerekli hani... *** Gecen hafta bir e-posta aldım ve sizin ile paylasmak istiyorum From: ozgurxxxxx@xxxmail.com (e-posta kisisel haklar dolayisi ile gizlenmistir.) “Savcı Cihaner’i apar topar aldılar, adliye bastılar, evini aradılar. Günlerdir gelişen olaylar zinciri neticesinde ‘devlet krizi’ bile çıktı. Konuyu ve gelişmeleri az çok herkes bildiği için bu kısımlara çok girmeyeceğim. Peki asıl neden neydi? Gerçekten başsavcı bir cemaat yapılanması hakkında yürüttüğü araştırma nedeniyle mi cezalandırılıyordu? Hayır, gerçekler şunlar: * AKP, olayın cemaat üzerine giden bir başsavcının kendileri tarafından cezalandırlıyormuş görüntüsünden memnun. * AKP, olayın Ergenekon davası vb. konularla ilişkilendirilmesinden ve siyasi bir olaya dönüşmesinden memnun. Bu sayede konunun aslı hiç araştırılmıyor, çünkü tribünler dolu, herkes maça odaklanmış durumda. * AKP, olayın bir yüksek yargı çatışmasına dönüşmesinden memnun. Çünkü AKP-Asker, AKP-Yargı, AKP-AdınıSenSöyle tartışmalarının hepsinde mağdur, mazlum rolünü kimselere kaptırmıyor. Bu süreçlerde basın yoluyla sürekli kurumlar yıpratılıyor. Olayın gerçek sebebi ne olabilir? Erzincan altın, gümüş ve diğer değerli metal varlıkları açısından çok zengin bir bölge. Sadece altın rezervinin ilk yapılan çalışmalarda bugünkü değerle 3milyar dolar (yaklaşık 80 ton) olduğu söyleniyor. Bu rakam uzmanlara göre ancak devede kulak. Erzincan’ın İliç ilçesinde altın madeni ruhsatı alan şirket tahmin edin kim? Sürpriz yok: Çalık Maden. Hani Holding’inin genel müdürü var ya, Başbakan’ın damadı. İşte o şirket. Ortağı kim? Sürpriz yok: Anatolia Minerals. İsmi Anatolia Minerals ama bir Kanada şirketi. İlginç değil mi? Kanada şirketinin adı Anadolu Madencilik. Ortakları kim dersek yine sürpriz yok: Ahmet Çalık. Artık Türkiye’de her taşın altında aynı ismi görmek mümküm. Çalık Holding’in maden konusundaki stratejik ortağı Ahmet Çalık’ın da member of board’da olduğu AMDL grubu. AMDL’nin açılımı Anatolian Minerals Development Limited. Kim bu AMDL diye sorarsak karşımıza yine sürpriz olmayan bir global şirket çıkıyor: Rio Tinto. Rio Tinto ismi yabancı değil, dünyada daha çok çevre katili olarak anılıyor. Kısaca Rio Tinto, 200 milyar dolarlık bir şirket, yaklaşık yarısının sahibi UK asıllı. Ayrıca geçtiğimiz yıl Çin’de bu şirketin 5 yetkilisi fesat ve casusluk suçlamasıyla (corruption and espionage) tutuklandı. Rio Tinto’nun büyük hissedarı Rothschild ailesi. İşte bu da hiç sürpriz değil. Rothschild ailesi 16. yüzyıldan beri avrupanın en köklü ailelerinden biri. Bankacılık ve finans piyasasında neredeyse her büyük şirketin ardında bu aileden biri var. Pek tabii ki Rothschild ailesi Musevi kökenli. İki büyük dünya savaşını da bu ailenin çıkardığı söyleniyor. Şaka gibi ama gerçek. Bu aile son 250 yıldır dünyanın en güçlü odağı, şu anki servetleri 10 triyon dolar civarında, yön verdikleri para büyüklüğü ise bunun en az iki katı. HSBC Bank, J.P.Morgan-Chase, De Beers, Rio Tinto, Aviva, Citigroup, Exxon-Mobil, Chevron… Un Rothschild qui n’est pas riche, pas juif, pas philanthrope, pas banquier, pas travailleur et qui ne mène pas un certain train de vie, n’est pas un véritable Rothschild. (Edmond de Rothschild) Bir Rothschild; zengin, musevi, banker ve hayata yön veren bir işadamı değilse, gerçek bir Rothschild değildir. (Edmond de Rothschild) Yani bizim savcı yaş tahtaya basmış. Savcının Çöpler köyündeki Çalık ve Anatolia Minerals ortaklığına ait Çukurdere Madencilik Şirketi konusunda yaptığı araştırmalar konuyu buralara getirdi. Anlayacağınız bizim savcının tek suçu Erzincan’da görev yapıyor olması.”
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|