Farkında olmadan yıldızlar aydınlatmış yaşamımı.... Belleğimdeki aralıklı pırıltılar, şimdi çok uzaklarda kalan o yıldızlardan mı?....
SATILMIŞ PEHLİVAN
Doğduğum kentten 12 yaşımda ayrıldım,
Bazı şeyleri anımsıyorum…
Şimdiki festivaller yerine
Panayırlar kurulurdu…
Sonbaharlarda
Kentin alt başında.
Köylüler- kentliler
Ürettiklerini satmaya çalışırdı,
Eğlencelerle birlikte…
Güreşler tutulur,
Çocukların ellerinde on para, yirmi para…
Dönme dolapların yanında…
Baş pehlivanı seçilir…
Meydan eğlence yerine döner.
İlk okulun son sınıfları
Konuk bir pehlivan
Namazgah denen meydanda
Merzifonlu pehlivanlara
Meydan okuyor
Güreş var!!!
Koştuk Namazgaha…
Pehlivan
Ellerini kisbetine vura vura
Dolanıyor ortalıkta…
Biraz sonra bizim Merzifonlu pehlivan da...
Heyecan dorukta
Korkuyoruz, yenilirsek!…
Güreş başlıyor…
Birbirlerine elense çekecekler
Oyunlarını gösterecekler!
Heyecanla bekliyoruz…
Karşı karşıya gelip
Selamlaşıyorlar
Güreş başlıyor…
Bizim pehlivan
Aniden dalıyor
Kucaklayıp
Yerden kaldırıyor
Havada çevirip
Sırtüstü yatırıp
Sırtını yere getiriyor…
Güreşin bitmesi iki dakika!..
Konuk pehlivan neye uğradığını anlayamıyor,
Biz de!..
Şaşkın
Sağa sola bakınıyor
Ne oldu diye…
Nasıl üzgün!..
Yerden kalkıyor
Aptallaşmış…
Kendini toparlayınca
Yerde yatan telefon direğini
Kaldırıp havaya dikiyor kucağında
Meydanda bir tur atıyor…
Direğin kalın tarafını
Çenesine koyup bir tur daha…
Alkışlar…
Meydanın egemeni gibi şimdi…
Yenilen pehlivan ben miydim!?
Sevinemiyorum, üzgünüm…
Oysa bizim pehlivanın yenmesini istemiştim!..
***
Pehlivan öyküleri çoktur ya!...
Babam anlatmıştı bir tanesini:
Pehlivanlar nerede bir pehlivan olduğunu duysalar
Hemen onunla güreş tutmaya giderlermiş…
Bir pehlivan düşmüş yollara…
Tarlada çift sürer diğeri
Tohumlar önlüğünde.
Pehlivan,’’Ne ekeceksin?’’ deyip
Bir tutam buğday alır önlüğünden
Parmaklarının arasında sıkınca buğdaylar un!..
Bunu gören çiftçi
Sabanın kollarına yüklenir,
Öküzleri havaya kaldırır
Aradığın pehlivanın evi işte orada der…
Çiftçinin kız kardeşi
Yabancı pehlivanı konuk eder.
Akşama doğru Çiftçi de gelir
Yemek yenir, Pehlivana yatak serilir…
Çiftçi, kız kardeşine olayı anlatır
Parmakları arasında buğdayı sıkınca un etti
Bu adam korkarım beni yener…
Tasalanma!..
Konuk pehlivan uyur
Kız çıplak ayak tabanlarını
Onunkine yapıştırır…
Öylece uyurlar.
Sabah olunca
Konuk Pehlivan
Çok yorgun,
Güreşemem!..
Der köyüne döner…
***
Karacakayalı Satılmış Pehlivan
Çok ünlüydü
Güçlü, yiğit, alçak gönüllü…
Babama dayı der
Akrabaymışız…
Satılmış Pehlivan’ı
Kimse yenememiş.
Hastalanmış
Güreşi bırakmış…
Bizim eve getirdiklerinde
Halsiz,
Ama nasıl bir yiğit olduğu belli…
Anasıyla gelmişti…
Arada bir nöbet geliyormuş…
Derdine çare aranacak!..
Eve konuk gelince
Günlük yaşam renklenir
Ev daha canlı ve neşeli olur…
Sevindiğimi anımsıyorum.
Bir sivil bir de asker
Doktor var kentte.
Hangisine gitti?!
İlaçlar, dinlenme!..
Don gömlek beyaz
Yatıyor Pehlivan…
Gecenin bir saati
Bir patırtı!
Hamle ediyor pehlivan
Don Kişot gibi…
Kalabanın üstüne fırlamış
Meydan okuyor bilinmeyene!..
Ne dediği anlaşılmaz…
Uyandık
Babam kollarından tutmuş
Yere indirmeye
Yatıştırmaya çalışıyor,
Güç yetmez…
Anası telaşlı, üzgün..
Kardeşim Hasan ve ben
korku içinde…
Kükrüyor pehlivan!..
Zar zor aşağı indiriliyor…
Birkaç gece böyle,
Kalabanın üstünde don gömlek
Beyaz hayalet!..
Küfrediyor, bağırıyor…
Annem, babam, anası
Zapt edemiyorlar
Satı anam iki büklüm,
Öksürüyor yatağımızda.
Onunla yatıyorum…
Astımı var…
Pehlivanın öfkesi geçmiyor…
Gündüz sakin,
Yatağında…
Geceleri uyanıyoruz
Neler görüyor?!.
Her gece pehlivan Don Kişot!..
Mızraksız…
Satılmış Pehlivan, anası
Uzunca bir zaman kaldılar bizde…
Nöbetleri geçer gibi olunca
Döndüler köylerine…