A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Atatürk ve Müzik

Kategori Kategori: Kültür/Sanat | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: A Yorum | 04 Şubat 2010 20:38:47

Atatürk, bir gün Arapça ve Farsça kelimelerden oluşan bir şarkı sözünü Türkçeleştirerek Adnan Saygun'a bestelemesi için veriyor. Yıl 1923. Vatanı her taraftan kuşatmış olan düşmanlar, ülkeden kovulmuş, yıllar önce Atatürk'ün sınırlarını çizdiği Misakımilli hudutları içinde Osmanlı Devleti'nin yıkıntısı üzerine bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu.

Kurulmuştu ama düşman ayağı girmiş şehirler birer harabe, başkent yapılan Ankara ise bir köy halinde idi. Burada ne otel ne lokanta ne de oturacak doğru dürüst ev vardı. Bütün bunlara karşın, ilk olarak bir “Heyet-i İlmiye/ Bilim Kurulu” kuruluyor.

O yıkıntılar ve parasızlık halinde, dışarıya bilim öğrenecek öğrenciler yanında müzik ve plastik sanatlar eğitimi alacak gençler gönderiliyor. Okullarda musiki dersi verecek öğretmen yetiştirilmek üzere bir musiki öğretmen okulu (Musiki Muallim Mektebi) açılıyor. Bu okulda hem Türk hem de Batı musikisi öğretiliyor. İstanbul’da olan Mızıka-i Hümayun/Saray Orkestrası Ankara’ya getirtiliyor. Bu orkestra, İkinci Mahmut zamanında (1828) Yeniçerilik kaldırılıp çağdaş bir ordu kurulunca İtalya’dan getirtilen Giuseppe Donizetti tarafından kuruluyor ve ilk kez çok sesli müzikle askeri marşlar çalınıyor. Bu müzisyen yoluyla Saray’a da Batı müziği giriyor, padişah ve prenseslerden bu türde besteler yapanlar oluyor. İstanbul’da Türk müziği dersleri yapan “Dar-ül Elhan/Ezgi ve Melodi Okulu”n da eski geleneği sürdürülen kısmı kaldırılarak “Konservatuvar” yapılıyor.

Atatürk, konuşmalarında, “Millet, ruha hitap eden bir sanatçı olarak müziğini, edebiyatını ve bütün güzellikleri bir vatan aşkıyla ve onu belirterek seslendirmelidir. Osmanlı musikisi, bu büyük inkılaplarımızı anlatacak güçte değildir. Bize yeni bir musiki gerek. O, özünü halk musikisinden alacak. Bunun için önce duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişler toplanmalıdır. Onlar önce genel, sonra da müzik kurallarına göre işlenmelidir. Ancak böylece ulusal müziğimiz yükselip evrenselleşebilir.” diyor. Buna benzer sözleri Atatürk 1 Kasım 1934’te Meclis’te yine söyleyince, kraldan fazla kralcı olanlar bunu emir kabul ederek hemen radyodan Türk müziğini kaldırıyorlar. Bir süre sonra Atatürk bunun farkına varıp “Neden Türk Müziği çalınmıyor?” diye soruyor ve hemen çalınmasını istiyor. Bunun üzerine başta Selahattin Pınar ve Münir Nurettin Selçuk olmak üzere radyoda icra yapan müzisyenleri çağırıyorlar. Rahmetli Selahattin Pınar, bir gün bu konuyu anlatırken “Bizi öyle acele radyoya çağırmışlardı ki, meşk edemeden hemen icra yapmak zorunda kalmıştık...” demişti. Atatürk’ün bütün isteği, halk müziğimizden çok sesli müzik yapılmasıydı. O günlerde bunu yapacak müzisyenlerimiz de vardı. Bunlardan biri, Cumhuriyet marşımızı yazan Osman Zeki Bey’di. O, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na şef oldu.

Fransa’da müzik öğrenimini tamamlayıp gelen Cemal Reşit, 1924’te müzik öğrenimi için gönderilen ve 1930’da dönen Ekrem Zeki, Ulvi Cemal Erkin ve Adnan Saygun bunların başında geliyor. Ekrem Reşit ve Adnan Saygun, ilk eserlerini Paris’te seslendiriyorlar ki, bu çok önemli. Paris, dolayısı ile Batı ilk kez bir Türk müzisyeninin eserini dinliyor.

Atatürk, bir gün Arapça ve Farsça kelimelerden oluşan bir şarkı sözünü Türkçeleştirerek Adnan Saygun’a bestelemesi için veriyor. O da hemen onu bir “lied” olarak besteliyor. Bu sözlerle işte gerçek Türk müziği oldu, diyor Atatürk. Onun bütün isteği, daha öncede yazdığımız gibi halk müziğimizden çok sesli bir müzik yapılmasıydı. Orhan Pamuk’un söylediği gibi, bir gecede Bach’ı halka öğretmeyi asla istememişti.
 
Bu işe Adnan Saygun gönül vermiş ve halk musikisi araştırmalarına başlamıştı. Bu arada, Macar bestecisi Bela Bartok’un da aynı yolda çalıştığını duyup ona bir mektup yazarak kendisinin de “Türk Halk Müziği” üzerinde çalıştığından ve halk müziğimizin karakterinden söz ediyor. Saygun’un yazısı üzerine ve aracılığı ile Türkiye’ye davet edilen Bela Bartok, 1936 geliyor ve Adnan Saygun ile Adana Osmaniye köylerinde halk müziği araştırmaları yapıyorlar... Çardak Köyü’nde, civardaki halk müzisyenleri ile toplantı yapıyorlar. Bartok, Macar halk musikisinin Asya kökenli olduğunu, bu bakımdan eski “Kuzey Türk Musikisi”nin bir kolu sayılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca, Türklerin kuzey Türk musikisi ile güneydeki Arap musikisi arasında bir köprü oluşturduğunu ekliyor. O sıralarda Ankara’ da bulunan Alman Paul Hildemith, boyuna bizim halk müziği ile evrensel müzik yapılamayacağını söylüyor. Bugün olduğu gibi o gün de yalnız Batılıların sözünü doğru sayanlar, Adnan Saygun ve Bartok’un uğraşılarını alayla karşılıyorlar. Böylece, bu yolda çalışmalar askıda kalıyor. Yine o Alman’ın önerisi üzerine, musiki öğretmen okulu kapatılarak yerine 1936 yılında Devlet Konservatuvarı açılıyor. Atatürk, bir gün Vasfı Rıza Zobu ile Dellalzade İsmail Efendi’nin İsfahan makamındaki bestesini dinledikten sonra, “Ne yazık ki, benim sözlerimi yanlış anladılar. Ben bunu zevkle dinledim; ama bir Avrupalı bundan bizim gibi zevk alabilir mi? Bizim seve seve dinlediklerimiz onların tekniği, bilimi, fenni ve orkestraları ile seslendirilse, Rusların yaptığı gibi, Batılıların da hoşuna gidecek ve müziğimiz uluslararası olabilecektir. Ben Türk’ün nağmelerini atıp yalnız onların musikisini kendimize mal edelim, demedim.” Evet Atatürk’ü hâlâ anlamayanlar pek çok.
 
Atatürk’ün çok önemli bir girişimi de, İran şahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye’yi ziyaret etmesi söz konusu olduğunda, konusunu kendisinin vererek librettosunu Münir Hayri Egeli’ye yazdırdığı bir perdelik operayı Adnan Saygun’a besteleterek bir ay içinde sahneye koydurtması idi. O gün için bu çok büyük olaydı. Olayın en önemli ve olağandışı yanı da şudur: Adnan Saygun’un elinde ne hazır bir orkestra ne hazır bir koro ne de solistler vardı! İstanbul Konservatuvarı’ndan, Şehir Tiyatrosu’ndan, Ankara’da İsmet Paşa Kız Enstitüsü’nden, Gazi Terbiye Enstitüsü’nden, Halk Evleri’nden, Ankara’daki sanatçılardan seçilen kimseleri bir arada çalıştırmak ve bir taraftan da operanın müziğini yazmak ve hepsini kısa bir zamanda hazırlamak olağandışının dışı idi... Orkestra bile İstanbul ve Ankara’dan toplanmıştı. Çok kısa zamanda bu kadar birbirine yabancı topluluğun bir arada uyum sağlayarak büyük başarı kazanması, devrimin o günkü gençlere verdiği o büyük heyecandan kaynaklanıyordu. Ülkemizin yüzünü ağartmak için gece gündüz demeden çalışmış ve başarmışlardı. O zamanlar kimsenin operadan haberi yoktu. Operanın konusu da İran şairi Firdevsi’nin Şahname’sinden alınan “Feridun Efsanesi”... Adı “Özsoy” olan konunun özü: Hakan, Feridun’un ikiz oğlu oluyor. Bu oğullardan biri İranlıların, diğeri Türklerin atasını oluşturuyor. Böylece iki millet kardeş oluyordu. Bu İran şahını son derece heyecanlandırmış ve Atatürk’ün elini büyük bir dostlukla yakalayarak sıkmıştı. Atatürk de bunu istiyordu zaten. Müziğin etkisini biliyordu O!


Bu tarihten sonra Ankara’da Devlet Konservatuvarı kurularak burada tiyatro, bale ve opera sanatları eğitimi başladı. O eğitimi alanlardan dünya çapında olanları, ödüller alanları duydukça kısa zamanda bu seviyeye geldiğimize çok seviniyor, eğer biz de Batı gibi 400 yıl önce bunlara başlasaydık kim bilir ne büyük sanatçılarımız yetişecekti, diyorum. Aynı şekilde, Atatürk’ün istediği gibi kendi ezgilerimizden seslendirilmiş eserleriyle dünyaya seslerini duyurmuş, övgüler ödüller almış Cemal Reşit Rey, Adnan Saygun, Fazıl Say gibi müzisyenlerimizle büyük gurur duymaktayım ve herkesin de duymasını istiyorum. (1)
 
Bir not olarak buraya Adnan Saygun’un kitabındaki Önsöz’ü almak istedim: “Atatürk’ün güzel sanatlar ve musiki konularındaki görüşlerini kavrayabilmek için, O’nun sadece bu konuda dediklerini değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğması, kalkınması ve çağcıl, uygar dünyada şerefli yerini alması için, hayatı boyunca yaptıklarını ve söylediklerini bir bütün olarak ele almak zarureti vardır. Ancak ondan sonradır ki, onun görüşlerini kavrayabiliriz. Böyle yapmayanların ve sinsi maksatlarla Atatürk’ün sözlerini yorumlayanların teşhis olunarak, Türk zehirlemelerine fırsat verilmemesi gerekir.”

MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ



 
(1) Bu yazıyı yazarken iki kaynaktan yararlandım:
1-) Sayın Prof. Dr. Gülper Refiğ’in kendisi tarafından yazılmış ve bana lütfedip verdiği Atatürk ve Adnan Saygun, Özsoy Operası kitabı. İçinde olan operanın CD’sini dinlediğim zaman müziğinin o gün için bu kadar muhteşem olacağını tahmin etmemiştim. Sayın Gülper Refiğ’e ayrıca bunun için teşekkür ediyorum.
2-) Üniversiteliler Kültür ve Eğitim Vakfı Başkanı Ayşe Sarıalp Cebesoy ve yönetim kurulu tarafından hazırlatılan Cumhuriyetimizin Ünlüleri ATA’yı Anlatıyor kitabında “Adnan Saygun Anlatıyor” bölümü. Sayın Ayşe Sarıalp Cebesoy’a kitap için teşekkürlerimi sunarım
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git