|
|
Orman yağmasına onay.Kategori: Çevre | 0 Yorum | 27 Ocak 2010 20:43:01 Küresel ısınma, iklim değişiklikleri hiç akla getirilmiyor... Kamuoyunda 2-B olarak bilinen düzenleme sonunda yasalaştı. Orman niteliğini yitirme kavramı ihtiraslar doğrultusunda yorumlanıyor. Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri hiç akla getirilmeden orman alanları, turizm ve diğer sektörler aracılığıyla ranta dönüştürülecek.
Yıllardır tartışılan ve kısaca 2-B olarak adlandırılan orman özelliğini yitirmiş alanların, kadastro işlemleri yapılarak, Hazine adına tescil edilmesini sağlayacak yasa değişikliği Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. TBMM’de geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız üstelik de 13 ret oyuna karşın 187 oyla kabul edilen yasayla ilgili tartışmalar hala devam ediyor. Meclis’teki görüşmeler sırasında yasaya itiraz eden muhalefet milletvekillerini ikna etmek ise Bayındırlık Bakanı Faruk Özak’a düştü. Özak’a göre yasayla orman talanına izin verilmiyor, aksine 2-B’ler ile ilgili kadastro eksiğinin giderilmesi amaçlanıyor. Bu düzenlemeyle işgalcilerin saptanacağını, bunun yapılmadığı taktirde işgalin süreceğini söyleyen Özak’a göre buralar devletin ve yapılan işlem de gecikmiş bir işlem. Özak “Bunu hep beraber çözelim. Biz 2-B arazilerinde AKP ile ilgili hiçbir günah yoktur demiyoruz günahı da beraber alıyoruz” diyerek muhalefeti ikna etmeyi başardı. Sadece 200 milletvekilinin katıldığı bir oturumda oylanan yasa, Türkiye’de yaşanan bunca hengâme arasında her zaman olduğu gibi sessiz sedasız ve hızlı bir şekilde kabul edildi. EN FAZLA TURİZM BÖLGELERİNDE Aslında yıllardır bütün hükümetlerin gündeminde olan bu yasa AKP hükümeti döneminde yeniden TBMM gündemine taşındı. Özellikle seçimlerin yaklaştığı tarihin tercih edilmesi ise bunun da bir seçim yatırımı olduğu yönündeki eleştirileri iyiden iyiye alevlendirdi. Oysa aynı yasayı eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer veto etmiş, tekrar görüşülüp değişiklik yapılmadan önüne yeniden gelince de kabul etmek zorunda kalmış ama Anayasa Mahkemesi’ne giderek yasanın iptalini istemişti. Anayasa Mahkemesi de bu yasayı iptal etmişti. Şimdiki yasanın Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen yasadan tek farkı “tarih değişikliği”. İptal edilen yasa 1981’den önceki araziler için, yeni yasa ise 2007’den önceki araziler için aynı düzenlemeyi getiriyor. Yani Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesinde yer alan maddelerde hiçbir değişiklik yapılmamış aksine 3.5 milyon dönüm araziyi daha “yağma” kapsamına almıştır. Kısaca 2-B olarak adlandırılan yasa, bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerin Hazine lehine orman sınırları dışına çıkarılmasını düzenlemektedir. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin B bendinde yer alıyor olmasından dolayı da 2-B olarak adlandırılıyor. Bu sahalarda kamuya ait bina ve tesisler, tarım alanları, otlak, yaylak, kışlak, mera, mezarlık ve yerleşim yerleri bulunuyor. Aslında uzmanlara göre “bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmek” kendiliğinden oluşan bir süreç olmayıp insan tarafından gerçekleştirilen bir eylem. Yani ormanlar durduk yerde orman vasfını kaybetmiyor. Böyle bir şeyin olabilmesi için, deniz seviyesinin yükselerek ormanlık arazinin sular altında kalması, ciddi şekilde meydana gelen toprak kaymaları, deprem veya yanardağ patlamaları sonucu lavların altında kalması neticesinde ormanların bulunduğu arazilerin tamamen ortadan kaybolması gerekiyor. Mevcut rakamlara göre en fazla 2-B alanı, 45 bin 548 hektarla Antalya’da bulunuyor. Ardından 9 bin 287 hektarla Mersin, 34 bin 887 hektarla Balıkesir, 29 bin 632 hektarla Sakarya, 29 bin 138 hektarla da Muğla geliyor. Büyük şehirlere baktığımızda ise birinci sırada 18 bin 233 hektarla İstanbul bulunuyor. İzmir’de 14 bin 772 hektara, Bursa’da 14 bin 534 hektara ulaşıyor. Hakkari, Van, Şırnak, Mardin, Batman, Erzurum, Erzincan, Ağrı, Kars, Ardahan ve Iğdır illerinde ise hiç 2-B arazisi görünmüyor. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ise doğu illerinde hiç 2-B arazisi bulunmaması. Ayrıca resmi verilere göre, 2-B’lerin 22 bin 233 hektarının üzerinde toplu yerleşim alanları bulunuyor. 6 bin 624 hektarlık alanda ilçeler, 8 bin 514 hektarlık alanda beldeler, 7 bin 35 hektarlık alanda da köyler yer alıyor. Sera alanları 2-B’ler içinde 2 bin 365 hektar, narenciye, zeytinlik, fındıklık, meyvelik ve bahçelikler 111 bin 115 hektar, otlak ve yaylaklar 35 bin 419 hektar tutuyor. Diğer ekili alanlar ve değerlendirilemeyecek alanlar da 294 bin 206 hektarlık kısmını oluşturuyor. İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin, Muğla ve Bursa’da toplam 160 bin hektarlık 2-B alanı üzerinde rantı yüksek yerleşim, sanayi tesisi, narenciye, muz bahçeleri, seralar ve zeytinlikler yer alıyor. Bu yasaya göre hak sahiplerine rayiç değerleri üzerinden satılması planlanan ve 2-B durumunda olan arazilerin toplamı 473 bin 419 hektar. Ancak kadastro çalışmalarının tamamlanmasının ardından bu rakamın yaklaşık 600 bin hektara ulaşacağı tahmin ediliyor. Tüm bu verilere bakıldığı zaman aslında devlete ait olan ormanların zaten bir şekilde yok edilmiş ve paylaşılmış olduğunu görebiliyoruz. Ayrıca bu arazilerin sadece orman köylülerine değil isteyen herkese satılacak olması da kafalarda soru işaretleri yaratıyor. Zira 29 Mart yerel seçimleri öncesinde süratle yasalaştırılması ve 2-B arazilerinin herkese satılabilecek olması, ormanların da özelleştirildiği yorumlarına neden oluyor. Bir başka endişe ise bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte yeni orman yangınlarının ve tahribatlarının yani yeni yağmaların artış göstermesi ve doğal yapının giderek bozulması konusuna odaklanıyor. Orman alanlarını koruyucu tedbirler getirmek yerine yok edenleri ödüllendirircesine yağmalanmış arazilerin satışa çıkarılması kabul edilebilir gibi değil. ORMAN İŞGALİ YOKMUŞ! “Bizim dönemimizde hiçbir şekilde ormanların işgaline müsaade edilmemiştir. Çünkü biz bunları uydudan kontrol ediyoruz. En yüksek teknolojiye sahibiz” şeklinde açıklama yapan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na şu soruyu sormak gerekiyor: “Acaba daha geçen yıl Muğla’nın Bodrum kıyılarında çıkan yangılardan sonra deniz kenarının toprakla doldurulduğunu uydudan kontrol edemediler mi? Özellikle turizm bölgelerinde ardı ardına çıkan yangınlarla ilgili çok değişik spekülasyonlar yapılırken aslında bu yangıların nedeni bu yasayla ilgili olabilir mi” diye de düşünmemek mümkün değil. Geçmiş yıllarda ormanların kesilerek golf alanları yapılması da hala unutulmuş değil. Yani yanan ormanlara üzülüp dövünürken bunların yerine yeni ağaç dikilerek yeniden yeşillendirilmesi çalışmalarının yapılması beklenirken, yanan yerlerin orman vasfını yitirdiği gerekçesiyle birilerine rant sağlamasının önünün açılması anlaşılır gibi değil. Anlaşılan o ki, kamuoyunun dikkatinin başka konulara çekilmesi, bu tür yasaların apar topar çıkarılmasının önüne bir perde gerilmesi ihtiyacını da gideriyor. Dolayısıyla kamuoyunda neredeyse hiç yer almayan 2-B yasası ile ilgili birkaç aydın ve sivil toplum kuruluşunun sesini duyan da pek olmuyor. Bu çevrelerde de yasalara aykırı olarak işgal edilen bu arazilerin satışından haksız kazanımlar olacağı ve ormanları talan edenlerin bir şekilde ödüllendirilmiş olacağı ortak görüş halini aldı. Dilek FİLİZFİDANOĞLU TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|