İngiltere'de bir baba genç kızını bir başka mezhepten bir gençle çıkıyor diye öldürüyor, 1500 dolara Şanghay'da yenen yemeği getiren garson kızın aylık maaşı 60 dolar, Uganda "azılı" eşcinsellerin idamı yasasını çıkarıyor, Türkiye'de zorunlu askerlik yapan yedi genç salt o üniformayı giydikleri için öldürülüyor.
Bir Müslüman ülkede tecavüze uğrayan kız taşlanarak öldürülüyor, Güney Afrika’da lezbiyenlerin “aklını başına getirmek için” erkeklerin tecavüz etmeleri teşvik ediliyor.
Oysa…
Nazım Usta’nın dediğini daha iyi söyleyebilme yeteneğim yok. Yeni bir yıla girerken
“Yarısı burdaysa kalbimin
yarısı Çin’dedir, doktor”
diyen Nazım’ın anlatısına sığınıyorum:
Aydının Türk köylüleri,
Sakızlı Rum gemiciler,
Yahudi esnafları,
…
Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
için
on binler verdi sekiz binini…
(Şeyh Bedreddin destanından)
Sonra yaşam sevincini haykırıyor Nazım, “Taranta Babu’ya Mektuplar”ında:
Hehehey TARANTA - BABU
hehehey
yaşamak ne güzel şey
anasını sattığımın
yaşamak ne güzel şey..
…
Düşün TARANTA - BABU!
İnsanoğlunun yüreği
kafası
kolu
yedi kat yerin altından
çekip çıkarıp
öyle ateş gözlü çelik allahlar yaratmış ki
kara toprağı bir yumrukta yere serebilir,
yılda bir veren nar
bin verebilir.
Ve dünya öyle büyük,
öyle güzel
öyle sonsuz ki deniz kıyıları
her gece hepimiz
yan yana uzanıp yaldızlı kumlara
yıldızlı suların
türküsünü dinleyebiliriz...
Yaşamak ne güzel şey
TARANTA - BABU
yaşamak ne güzel şey...
Anlayarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
YAŞAMAK...
Yaşamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi...
Hep bir ağızdan
sevinçli bir destan
okur gibi
YAŞAMAK
Dünya güneşin çevresinde bir kez daha döndü, geçen yıl ölmeyenlerimiz bir yıl daha yaşlandı. Gelin, Türk, Kürt, Süryani, Arap, Yahudi, Yunanlı, Avustralyalı, siyah, beyaz, sarı kırmızı derililer, hep birlikte söyleyelim:
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...