A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Bir eserin düşündürdükleri - Kağıttan Düşler

Kategori Kategori: Kültür/Sanat | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Mustafa Alagöz | 20 Eylül 2007 10:24:51

Başkalarının davranışları üzerinde söz sahibi olmak için kudret gerekir. Zorbalık bunlardan birisi; suçluluk, utanç, çaresizlik gibi duygular yaratmak da psişik yöntemlerdir. Egemenlik hırsına kapılmış bir kimse ilişkide bulunduğu, özellikle yönetimi -inisiyatifi- altında bulundurduğu insanların özgünlüğüne katlanamaz

Kültürel farklılıklar, yaşamın değişik araçlar ve yollarla gerçekleştirilmesinden kaynaklanır. Yaşam tek, kültür çoktur.
Anlamak; varolanın bilince çıkarılıp kavranması olduğuna göre anlamanın kendisi bütün kültürlere aşkındır, başka bir deyişle yaşamla ilişkilerine bakarak her kültürün özgün niteliğini kavrayabiliriz. Bir kültürün temel değerlerinin düşünme yönteminin yetkinleşmesi üzerinde derin etkisi olduğu inkar edilemez.
 

‘Kağıttan Düşler’  romanı bu gerçeğin edebiyatta kendini nasıl ortaya koyduğunu  bir kez daha gösteriyor bize.

 
Sanatta  klasik, modernist, postmodernist vd., yöntemlerden söz edilir, bunlar sanat eseri aracılığıyla tinsel bir içeriği ortaya koyma biçimleridir. Bu eseri okuyan insan onu istediği kalıba sokabilir; ancak anlatımın simgesel yetkinliği karşısında kendini bir arayışın içinde bulmaktan kurtaramıyor. ‘Bu da nerden çıktı’ veya ‘yazar burada ne anlatmak istiyor’ türünden  sorular sordurup, yanıtı size bırakıyor, yarattığı boşluğu doldurmaya zorluyor.
 
‘Kağıttan Düşler’de, insani hallerin simgeler aracılığı ile görünüşe çıkmasına şahit oluyoruz.. Romanda özel insan ismi geçmiyor, sadece bir yerde Joseph adına rastlıyoruz. Joseph (Yusuf), Yakup Peygamber’in on birinci oğlu; güzelliğin, düşünceliliğin simgesi: “Yusuf, kaynak kıyısında verimli bir dal gibidir.” (Yaratılış, 49:22) Yunan mitolojisinde tanrılar insanın belirli bir niteliğine karşılık düşer. İslam tasavvufunda da peygamberler aynı işlevi üstlenmiş olarak değerlendirilir. Onlar üzerinden insanın halden hale geçişinin (Seyr ü süluk) süreci anlatılır.
 
Bahıyyıh Nakhjavani eserinde kişilerin macerası değil tutkuların, hırsların, yüzeyselliğin, bencilliğin, erdem’in kişileşmiş davranışlarını izliyoruz. Kitabın adında da yer aldığı gibi Kağıt, temel öğedir. Belli başlı kişilikler ise; Başgardiyan, Molla, Katip, Elçi, Başgardiyanın Kızı, vd. Her biri belirli bir insani niteliği simgeliyor. Her okuyucu bunlara kendine göre bir içerik yükleyebilir. Örneğin Başgardiyan’a akıl da diyebiliriz, Amerikan saldırganlığı da. Kağıt’a hem düşünce, hem deneyim hem de tarih diyebiliriz. Simgelere içerik yükledikçe bunlara bağlı olarak olay örgüsü ve çağrışımlarda farklılaşıyor. Betimlemelerle simgelerin organik birliği anlatıma daha bir yoğunluk katıyor. Bu zengin anlatımın yol açtığı şaşkınlık ve arayış duygusu okuyucunun edilgen bir konuma düşmesine fırsat vermiyor.
 
                                           ÖZGÜNLÜK-YARATICILIK
 
Hiç kimse özgün ya da yaratıcı olmak zorunda değil; ancak bilinç varlığı olarak hep kendi sınırımızı aşmaya kuruluyuz. Bir edebiyat eserinin, insanı bu sınırı aşmaya zorlayıp,  yol açıcı olması ölçüsünde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Onlar yalanıp tüketilen bir şeker tadından çok duyumsattığı acıdan, aynı anlama gelmek üzere yaşattığı zevkin tekrar tekrar üretilebilmesinden dolayı açık yol gibidirler. ‘Kağıttan Düşler’ etkili betimlemeleri ve güçlü simgesel anlatımı ile insana bu deneyimi yaşatacak olanaklar sunuyor.
 
“Çok güçlü bir iradeye sahip olan kadın, oğullarının güvenini kazanmasını sağlayacak şekilde onların yanlış yönlerini sürekli eleştirirdi.” (S. 125)
 
 
 
İktidar tutkusu insanı sürekli kusur bulmaya iter. Birey, kusurlu olduğunu gördükçe suçluluk ve yetersizlik duygusuna kapılacaktır. Böylece bağışlanmak ve sığınmak gibi edilgen bir hal, boyun eğmeye hazır durum yaratılır ki, bu da egemenlik için gerekli koşullardır.  Başkalarının davranışları üzerinde söz sahibi olmak için kudret gerekir. Zorbalık bunlardan birisi; suçluluk, utanç, çaresizlik gibi duygular yaratmak da psişik yöntemlerdir. Egemenlik  hırsına kapılmış bir kimse ilişkide bulunduğu, özellikle yönetimi -inisiyatifi- altında bulundurduğu insanların özgünlüğüne katlanamaz. Oğullar burada, davranışlarına müdahale edilen herkestir. Mükemmeliyetçilik, memnuniyetsizlik, eleştiri karşısında güçlü savunma tepkisi vermek, aslında bu olumsuz tutkunun değişik biçimleridir. Hepside insanın kendini dokunulmaz kılmak, güvenlikte olmak dürtüsünün görünüşe çıkan halleridir. Mistik söylem insanın bu halleriyle yüz yüze gelmesini, zihinsel aktarımlardan çok bunu bizzat yaşayarak deneyimlemesini önerir. Bundan dolayı mistik anlatımlar örtük olmalarına karşın yoğun bir simgesellik içerirler. Anlatım biçimi ve içeriği açısından elimizdeki romana benzeyen Filibeli Ahmet Hilmi’nin  A’mak-ı Hayal’i buna bir örnektir. Kişiye akıl vermek, onun yaşamına müdahale etmek yerine kendi kendini keşfe yöneltir. ‘Kağıttan Düşler’in, temel kişilerinden birisi olan Katip’in yaşamında bunu gözlemliyoruz.
 
Tüm aşıkların en gözdesi! Kitap, Katip’i okuyordu!
Katip gördüğü şey karşısında hayretten sendelemiş ve neredeyse düşecek gibi olmuştu. …Katip kendisini boşluğun karşısında eğilirken bulmuş ve büyük bir sürprizle delikanlının da artık orada olmadığını fark etmişti. Delikanlı ortadan kaybolmuş ve kitap da onunla birlikte gitmişti. (155-6)
 
Hepimiz sadece bir kitap okur bir kitap yazarız; Kendimiz. Bütün zihinsel kazanımlar, düşünsel üretkenlikler kendi bilincimizin kurgusundan, kavrayış düzeyinden süzülerek biçimlenirler. Aklımız tarafından sindirilir, yeteneklerimiz yoluyla dışlaşırlar. Her birey kendine rağmen özgün, kendine rağmen merkezdir; ancak ilişkisiz değil, öteki özgün merkezlerle etkileşim içinde. Bu organik ilişki içindeki etki derecemiz kendi biricikliğimizin ölçüsüdür. Okunan bir edebi metin, okuyanı değiştirip onun kendiliğini zenginleştirir; okuyanlar tarafından farklı anlam yüklenerek kendi sınırını aşar. Bu, öncelikle kendi düşüncesini önkabullere, birilerinin denetimine bağlayarak değil akıl yetisini bağımsızca kullanmasıyla mümkündür.
 
“İnsan ruhu, varoluşun bıraktığı etkiye olan cevabıyla tanınırdı. Katip bir zamanlar çırakken, kalem ve sayfa arasında ahenk kurmayı gaye edinmesi gerektiği öğretilmişti. (S.157)
 
Deney ile deneyim birbirine bağlı, ancak farklı insansal etkinliklerdir. Deney, bedensel ve zihinsel bir süreç, deneyim ise duyguların, psişik öğelerin katıldığı bir yaşam birimidir. Bilgi, belleğe kaydedilen izler olarak kaldıkça zihinsel niteliklidir. Pratik işlerin çözümü için malzeme olarak hazırda dururlar. Ancak onun insan varlığına katılıp anlayışına biçim vermesi, sevinç ve coşku uyandırması gerekir. Ayrıcalık talep etmeyen paylaşım, övgü beklemeyen yardımlaşma, gösterişe değer vermeyen bir beceriyle davranmak bunu sağlar diye düşünüyorum. İşte o zaman kazanılan bilgi ve yaşanan ilişkiler hayata can katar, yani heyecan uyandırır. Bu, varoluşun bıraktığı etkiye ruhun verdiği cevaptır, özgün olmaktır.
 
“Metinleri kopya eden hiçbir katip, üzerine yazdığı kağıda değer katmadığı sürece metnin anlamını doğru yansıttığı konusunda kendisine güvenilmezdi. Geçmişte çıraklar kağıt kullanabilmeleri için yıllar boyunca ağır işlerde çalışır, … yerleri temizlerlerdi. Kağıt üzerine sözcükleri yazmayı hak etmeden önce … mükemmel kağıdı yaratmak zorundaydılar.” (S.158)
 
Özgün fikir üretemeyen onun-bunun aklıyla yaşayan birisine dönüşür. Örnek almak, başkasının deneyiminden yararlanmak olarak alındığından yol göstericidir. Bu ise geleneksel söylemle usta çırak ilişkisine saygı duymayı gerektirir. Günümüz hızlı yaşamı, hızlı iletişimi, hızlı tüketme hevesi, tüketmek için kendinden geçen insanı tüketiyor; avcı ava dönüşüyor. Özerklik kendini bilmezlik değil, başkalarının emeğini umursamazlık, onu görmezden gelmek hiç değil. Çağdaş yaşam daha çok tüketim, daha çok hazzı kutsadıkça; hız yapmak (kısa yoldan sonuca gitmek) ve heyecan yaşamak mutluluk zannediliyor. Sevinç ki mutluluk doğurur, bunun için öncelikle insanın kendi kendisiyle yüzleşme becerisini göstermesi gerekir. Usta-çırak ilişkisinin kaybolduğu yerde ‘Ben’in şeytani enerjisiyle herkes kendini usta zannedebilir. Ustaların emeği tüketilmeden yeni bir şey ortaya çıkmaz. “Metinleri kopya eden katip’ler” türer.  
  
 
 “Kağıttan Düşler” baştan sona örtülü  anlatımla yüklü bir eser. Okuyucuya güvenli açıklamalar sunmuyor, somut olarak Açık Yapıt kavramıyla yüzleşmek isteyenler için; etkili anlatımıyla, güçlü alegorileriyle  örnek bir eser. Her sayfası sanki taze bir başlangıçmış gibi dirimsel, her okuyucunun kendine göre ona içerik yüklemek zorunda kalacağı kışkırtıcı bir kurguya sahip. Eserin biçimini anlatabilmek için ona yönsüz bir roman demek uygun bir belirleme diye düşünüyorum. Yönsüz demekle; içine girildiğinde her yöne çıkış yolu bulunabileceğini, herkesin kendine göre anlamlar üretebileceğini söylemek istiyorum. Sadece paragraflar ve romanın bütünü değil cümleler de çok anlamlı. Her cümle bir fikir birimi olmanın ötesine geçiyor.
 
İçeriğin çok yönlü oluşu okumayı da çok katmanlı kılıyor; politik sorunlara dikkat çektiği, bireyi kendi olmaya çağırdığı, iletişimsizliğin yarattığı sıkıntılara parmak bastığı, mistik anlamda bir arınma deneyimini anlattığı eşit haklılıkla söylenebilir. En azından bu romanı okuduğumda düşüncemde bunlar canlandı. Eminim ‘Kağıttan Düşleri’ okuyan her insan kendi bilincinde farklı olguların yankılandığını görecektir.
 
Not: Bahıyyıh Nakhjavani, Kağıttan Düşler, Roman. İnkilap Yayınları

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış




'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git