A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Köy Enstitüleri'nin Işığında Yetişmiş Bir Çınar: Fakir Baykurt

Kategori Kategori: Kültür/Sanat | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: A Yorum | 15 Aralık 2009 04:43:34

Her sözü ile bizi, önce söz ırmağında gezdirip; hayata, yazıya, insana dair yaşanmışlığın, tanıklığın birikimine kavuşturan ve bunu dingin bir su gibi akarak, bilgece yapan bir yazara değiniyoruz bu yazımızda. Köyün, köylünün umut ışığı, Türk Edebiyatı'na başta "Yılanların Öcü" olmak üzere "Irazca'nın Dirliği", "Tırpan" ve "Amerikan Sargısı" gibi birçok eser kazandıran bir çınara...

Bundan tam on yıl önce 11 Ekim günü bizlere veda eden, köy çocuklarına kapatılan eğitim olanaklarını kısa bir süre kazanmış olmanın borcunu yaşamı boyunca ödeyenlerden bir aydın olan Fakir Baykurt’a…

Yazmaktan Hiç Yorulmadı

Memleketi Burdur’da dostlarının kurduğu Fakir-Der (Fakir Baykurt Kültür ve Sanat Derneği) öncülüğünde her yıl düzenlenen Fakir Baykurt Günleri’yle anılıyor Fakir Baykurt. Bu yılki etkinlikler de 9–11 Ekim tarihleri arasında, yazarın doğduğu Akçaköy’de gerçekleştirildi. Yazımızın esin kaynağı aslında biraz da bu etkinlik oldu.

Yaşamı boyunca hep üretti Fakir Baykurt. Bugün hayatta olsa 80 yaşında olacaktı. Onu kaybettiğimiz günden bu yana geçen on yılda kim bilir daha kaç eser verecekti. Çünkü o, hiç yorulmadan, her koşulda yazdı. Edebiyatımızda köy romanı diyince ilk akla gelen isimlerden oldu. Köylüyü yazdı, en çok onları yazdı. Ama kentliyi, emekçiyi kendi deyimiyle “darda kalmış” diğer insanları da ihmal etmeden yaptı bunu… Yazdı, durmadan onları anlattı. İşte bunun içindir ki onca öykü, roman, bir şiir kitabı, sekiz ciltlik öz yaşam öyküsünü yarattı, hem de yaşamın bin bir uğraşı arasında. Yaşamının son yıllarında yerleşmek zorunda kaldığı Almanya Duisburg’da yazdığı şu dizeler bu tutkusunu çok güzel anlatıyor:

“Yoruldum yurda uzaklardan bakmaktan,
Ama yorulmadım hiçbir zaman
O yoksul sevgili gibi dağ başlarında
Karda kalmış, darda kalmış yolcular için yazmaktan.”

“Köy Enstitüleri Beni Çağırıyor…”

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra 1940 yılında, eğitimi, şeriat kurallarına göre işleyen medrese usulünden kurtarmak için Köy Enstitüleri açıldı. Eğitimde gerçek anlamda bir devrim olan bu enstitüler, Atatürk’ün “milletin efendisi” dediği köy çocuklarına eğitim vermeye başladı. Baykurt da o yıllarda ilkokulu bitirmişti, birçok köy çocuğu gibi o da okuma aşkıyla tutuşuyordu:

“...Köy Enstitüsü benim için olağan üstü bir fırsat oldu. İlkokulu bitirdikten sonra gidebileceğim başka hiçbir okul yoktu. Ailemin gücü yetmezdi. Ben okumak istiyordum Enstitü benim gibi köy çocuklarını çağırıyordu...”

Bu çağrıya Isparta Gönen Köy Enstitüsü’ne yazılarak yanıt verdi Fakir Baykurt. Diğer bütün enstitülü gençler gibi o da klasiklerin en iyi okurlarındandı:
“Ceplerimizi ona göre yaptırırdık, kitap sığsın. Kız arkadaşlarımız koyun kuzu gütmeye giderken, torbaya azıkla birlikte kitap da katardı...”

1948’te Enstitü’yü bitirdi ve beş yıl süreyle köy öğretmenliği yaptı. 1953 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’ne girdi. Enstitü’ye yeni atanan müdürle sorunlar yaşayıp, defalarca kovuşturmaya maruz kaldı. Öğrenimini 1955’te tamamladı ve ortaokul öğretmeni olarak Sivas, Hafik ve Şavşat’ta çalıştı; ilköğretim müfettişliği yaptı.

Köyün, Köylünün Umut Işığı Olmak…

Enstitüler olmasaydı Fakir Baykurt ve diğer Köy Enstitülü yazarlar acaba olur muydu; hiç düşündünüz mü bunu? Türkçemiz, edebiyatımız bu yazarların eserlerinden yoksun kalmaz mıydı? Evet, o arı Türkçeleriyle en yalın şekilde anlattıkları yapıtlardan, o yapıtların kahramanlarından yoksun kalacaktık. Belki en önemlisi insan yanımızı besleyen o yazarların oluşturduğu güzel duygulardan, düşüncelerden yoksun kalacaktık.

Yazımızın başlığında belirttiğimiz gibi Köy Enstitüleri’nin ışığında aydın bir köy öğretmeni olarak yetişti Baykurt ve bu ışığın yeşerttiği filizi büyütme gayretinde oldu hep. İsterseniz biz susalım ve O’na kulak verelim:

“Ne yapmak istedim ben? Köyün, köylülerin yaşamına ışık tutmak. Toplumda hiç konuşmayan ya da yeni yeni konuşmaya başlayan bir katmandı biz yazmaya başladığımızda köylüler. Özellikle kadınların ağızları var, dilleri yok gibiydi. Hepsinin eline vur, lokmasını al. Giderek her şey gibi bu da değişti. Köylüler de konuşmaya başladılar. Kadınların dili çözüldü. Edebiyat dünyamıza yeni yeni kadın erkek tipleri, karakterleri girdi. Bilincini belki daha tam olarak bulamamış, ama onu sürekli olarak arayan insanlardı benim insanlarım. Bu dünya güzel, yaşamak tatlı, ama toplumun düzeni alabildiğine bozulmuş, kurallar köhnemiş. Kurtulmak için, düze çıkmak için ne yapmak gerekir? Kurtuluşun ilk adımı ‘Ne yapmak gerekir?’ sorusunu sorabilmektir. Önce el ve göz yordamıyla, sonra ışıkla, aydınlıkla bulmağa başladılar aradıklarını. Şimdi, yaptıkları üretime dayalı olarak ve gerçekten düze çıkabilmek için siyasal savaşıma da yöneliyorlar…”

Dil Virtüözü
Emeğin ilkeleriyle örgütlenmiş bir dünya mücadelesine omuz verenlerin olduğu kadar, örgütlenmiş emeğin gücüne inananların, köyden çıkıp köyü unutmayanların da simgesidir Fakir Baykurt. “Sanat kimin içindir?” sorusuna yanıt aramakla vakit geçirmek yerine, sanatı emek için, emekçiler için bir araç durumuna getirmiştir. Bunu yaparken sanatın ilkelerinden ödün vermemenin, ona yeni kurallar katmanın da bir örnekleyicisi olmuştur.

Enstitü yıllarında edebiyatla uğraşmaya başlamış, “Fesleğen Kolum” adlı ilk şiirini yazmak için eline aldığı kalemini bundan sonra hiç bırakmamıştır. Günlük değil ama sürekli notlar tutup, onları biriktirip kendi deyişiyle “onlara biçim aramış”tır. Aynı zamanda da bir dil virtüözüdür Baykurt. Romanında olsun, öyküleri ya da denemelerinde olsun ele aldığı bir konuyu; onun deyişiyle, sözcükleri seviştirerek inceliklerle işlemiştir. Çünkü O’nun kullandığı dil sadece kitaplardan öğrenilmemişti:

“Evimizde, köyümüzde, Türkçenin olduğu her yerde çocuklardan, kadınlardan, okumuş okumamış halkımızdan emdiğim Türkçedir benim dilim. Halkımın göğüsleri bereketle dolu olduğu için, ben de onu eme eme büyüdüğüm için, gürbüz bir yazar olabilmişimdir…”

Kendi Patlamasını Yapan Bir Eser: “Yılanların Öcü”
Verdiği tüm eserlerinin hareket noktasına hep “yaşam”ı koydu Fakir Baykurt. 1958 yılında ilk romanı olan “Yılanların Öcü”nü yazdı. Bir köyde geçen ve bu köyün yitik kahramanı Bayram’ın haklı mücadelesini anlatan eser, Cumhuriyet Gazetesi’nin açtığı Yunus Nadi Roman Ödülleri’nde birinci oldu. Daha sonra sinemaya ve tiyatroya da uyarlanan eser, çıktığında, bazı kesimler tarafından olumsuz eleştirilere maruz kaldı. Özellikle de burjuva yazarlar ve şairler tarafından… Halkın dil ve anlatım gücüne güvenen Baykurt, bu eleştirilere; “Edebiyat doğru, etkileyici, yararlı, ama aynı zaman da güzel de olmalıdır. Güzellik deyince ille burjuva güzellikleri anlaşılıyor. Ne yanlış! Bütün toplumsal sınıfların özgün güzellik anlayışları vardır. Benim sınıfımın, katmanımın güzellik anlayışı da ona göre…” yanıtını verdi. 13 romanı, 14 öykü türünde eseri, 2 şiir kitabı yanında çeşitli toplum ve eğitim yazılarıyla çocuk kitapları da bulunan Baykurt’un birçok alanda eserleri 13 ödül almıştır.

Örgütçü Fakir Baykurt

Yazarlığının yanında, öğretmen hareketinin lideri olarak da kitleler üzerinde büyük etki yaratan bir örgütçüdür Baykurt. 1965 yılında Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) kuruluşuna katıldı ve genel başkan seçildi. Öğretmenler onun zamanında 1968 Devrimci Eğitim Şûrası’nı, 1969 Eğitim Mitingi ve Yürüyüşü’nü, Öğretmen Boykotu’nu gerçekleştirdi. 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası’nın ardından arkadaşlarıyla birlikte haksız yere hapiste yattı. Mahkemede unutulmaz bir savunma yaptı, arkadaşlarıyla birlikte aklanıp çıktı. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu tek çatı altında toplayan Fakir Baykurt, örgütlü mücadelesiyle hem kamuoyu, hem de bakanlık üzerinde baskı grubu oluşturabildi.

Son Söz Yerine
Belki bazılarımız ilk kez adını duydu Fakir Baykurt’un. Elbette olabilir; buna sözümüz yok. Bir dönem halk arasında, özellikle de öğretmenler, öğrenciler arasında yaygın bir şekilde okunan Fakir Baykurt’un ve diğer toplumcu gerçekçi yazarların kitaplarının bugün çok okunduğunu söylemek güç. Dilerseniz biz, bu duruma hayıflanmak yerine güzel bir şey yapalım. Eğer hiç okumamışsak ilk iş olarak bir Fakir Baykurt kitabı alıp okuyalım. Türk köylüsünün yaratıcı gücüne inancın romanı olan “Kaplumbağalar”ı ya da Amerika’ya kinayeli “sövgüler” eden Türk Köylüsü’nü anlatan “Amerikan Sargısı”nı… O eşsiz ırmağa bir kez de biz dalalım. Sonra o kitapları elden ele gezdirelim. Bu toprakların yetiştirdiği böylesine büyük ustaların eserlerini okumak, sadece ölüm yıldönümlerinde onlara saygımızı gösterip anmak, onları hatırlamak değildir. Aynı zamanda da üzerinde yürüdüğümüz toprağa daha sıkı basmamızı sağlayacak bir vesiledir… Hepimize kolay gelsin.

Kaynakça:

- Fakir Baykurt, Benli Yazılar, Denemeler, Papirüs Yayınevi, İstanbul, Ekim 1998.
- Fakir Baykurt, Dost Yüzleri Öz Yaşam, Papirüs Yayınevi, İstanbul, Ekim 2002.
- Feridun Andaç, Anadolu Aydınlanmacısı Fakir Baykurt, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, Haziran 2000.
 
Bu yazı tgb.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Foto: Uğur Günyüz

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git