A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

'Hayatımdan şiir eksilemez'

Kategori Kategori: Kültür/Sanat | Yorumlar 4 Yorum | Yazar Yazan: Ferruh Dinçkal | 03 Mayıs 2007 12:57:11

1980 yılından bu yana yaşamını Avustralya'da sürdüren Nihat Ziyalan, uzun yıllar sonra yeniden "şiirleriyle" okur karşısında. "Sevgili Şiir" adlı bu yapıtta şairin, çoğu son dönemde yazılmış, birkaçı dergilerde de yayımlanmış olan şiirleri yer alıyor. Kitaptaki şiirler, deyim yerindeyse, hüzünlü bir mektuptan dizeler sunuyor okura.

Mehmet ÇAKIR

-Bir önceki şiir kitabınızla "Sevgili Şiir" adlı kitabınız arasında yirmi yedi yıllık bir zaman dilimi var. Bu uzun bir süre değil mi?- Kuşkusuz uzun bir süre. Bunun nedeniyse dergiler. 1980 yılında Sydney'e indiğimde paniğe kapılmıştım. Diline, kültürüne yabancı olduğum bir ülkede ne yapacağım diye tutunacak bir dal ararken, ben varım ya işte diyerek şiirim, anadilim dalını uzatmıştı. Dergiler bana kucak açtı. Buradan gönderdiğim şiirler yayımlandıkça bir doyum oluyordu. Şiirimin çıktığı dergileri kitabımmış gibi okşarken kendimi geldiğim yerdeymiş gibi hissediyordum. Üstelik o dergiler bir kitaptan daha fazla okuyucuya ulaşıyordu. Dergi şairi olmak çok güzel bir duygudur. Derdimi, sızımı dile getirirken şiirimin eksik kaldığını hissettiğim zamanlarda, düzyazıyı da denemeye başladım. Romanlarımı, öykü kitaplarımı okşarken çocuğumu kucağıma almış gibi hissettim kendimi. İşte o zaman bir şiir kitabımın da olmasını istedim. Yapı Kredi Yayınları'nın yazı kurulu dosyamı kabul ederek kitabımın basılacağı tarihi bildirdi. Söz verdiği her şeyi eksiksiz yerine getiren ciddi bir yayıneviyle karşılaştım. Bu yüzden kendimi şanslı sayıyorum. - "Sevgili Şiir" yirmi yedi yıl için oldukça ince bir kitap. Oysa sizin bu süreç içinde dergilerde bir hayli şiiriniz çıktı. Çok mu seçici davrandınız? Yoksa başka bir nedeni mi var? - Çoğu son dönemdeki anlatımcı şiirlerimi kapsıyor "Sevgili Şiir". Elli parça. Şiirde vardığım yer hakkında okuyucunun bir karar vermesine yeter de artar sanırım. Şiirimin geçirdiği evreleri gösteren toplu şiirlerimin basımı söz konusu olduğunda tamamı gündeme gelebilir. Bir de Öküz'de yayımlanan Sinemam Şiirleri var. Sinemam Şiirleri'ni ayrı bir kitap olarak düşünüyorum. - İkinci Yeninin içinden geçerek anlatımcı, açık ve yalın bir şiir dilini yeğlediniz. Neden?- İkinci Yeni sözcük "deformasyonunu" amaçlayan; anlamı, bütünlüğü dışlayan, dizeci, imgeci bir şiir. Bu akım bir süreliğine şiirime yakıştırılsa bile, bende ömrü kısa olmak zorundaydı. Ortalıkta salınan şiire bakın. Çoğu şair sanki birbirlerinin elini tutarak aynı şiir yazıyor. Buna "Cemaat şiiri" diyorum. Aman benden uzak olsun. Edebiyat, yazarın dünyaya kendi gözüyle bakmasıdır. Bir bütünlük içinde anlamı irdeleyen, anlamı binbir parçaya ayırarak geçip giden hayatı, hayatımı sorgulayan bir şiirin peşindeyim. Anlatımcı şiir zor bir işe soyunmaktır. İkinci Yeni gibi afallatmayı değil, okuyanın anlamasını amaçlayan bir şiirdir. Bir bütünlük içinde, sözcüklerden örülü anlam öne çıkar. Çıkmalıdır. Sızımı, dertlerimi dile getirirken, söylediklerimin anlaşılması için yalınlık şarttır. Buna yoğunluğu da katmaya çalışıyorum. Bir de şu var: Düzyazıya bulaşan bir yazar, anlamı öne almak zorundadır. Anlaşılması güç bir yazıyı anlaması için okuyucudan sabır bekleyemezsiniz. Kolayca vazgeçer okumaktan. Düzyazı üretmeye soyunan bir şair, anlamın ne demek olduğunu er geç anlar.


OYUNCULUK VE ŞİİR

- Önce tiyatro, sonra sinema oyunculuğunuzun nasıl bir yansıması oldu şiirlerinize? Daha doğrusu genelinde yapıtlarınıza?- Askerlik dönüşü iş ararken Adana Şehir Tiyatrosu'nun açılması hayatımı yönlendirdi. Fiziği yerinde fakat diksiyonu bozuk bir Adanalı olarak tiyatroya alındım. Diksiyonumu düzeltmek için büyük çaba harcadım. Bin kişilik salonun dolduğu, kapalı gişe oynadığımız bir dönemde tiyatro kapatıldı. Siyasi bir kurum olan belediyeye karşın tiyatromuz çok şükür muhalifti. Tiyatro kapandıktan sonra şimdi ne yapacağım diye evde düşünürken, Ankara Sanat Tiyatrosu'nun yönetmeni Asaf Çiyiltepe telefonla arayarak beni AST'ın kadrosuna aldığını söyledi. AST benim için bir okul oldu. Zaten mayamda var olan hayata karşı duruşu orada pekiştirdim.AST'Taki ikinci yılımda sevgili Orhan Kemal'in 72. Koğuş'unda oynarken ilkgençlik arkadaşım Yılmaz Güney'in dayatmasıyla sinema oyunculuğuna geçtim. Beni olgunlaştıran, hayatı öğreten bu iki oyunculuk deneyiminin içinden geçerken, şiir her zaman vardı. Daha sonra, yer yer, düzyazı yapıntılarıma da serpiştirdiğim bir hayat dilimi. Önümüzdeki yıl Adana-Sydney Romanı adlı otobiyoğrafik romanın içinde vermeye çalışacağım bu dönemi.Önce tiyatro, sonra sinema oyunculuğunun, hayatı anlamama çok önemli katkısı oldu. Tiyatroda hem kendi hem de çevremdekilerin beden dilini okumayı öğrenir gibi oldum. Öğrenir gibi oldum dedim, çünkü beden dilini öğrenmek sonsuza dek sürer. Bir de her iki oyunculuğum sırasında Türkiye'yi dolaşma, tanıma olanağına kavuştum. Bu iki kazanım, ürettiklerime zenginlik, derinlik, ayrıntı kattığı için mutluyum.- Türkiye'den, dolayısıyla Türkiye'deki yazın çevresinden uzakta olmak, nasıl bir duygu? - Buraya göçünce vatan, bayrak, anadil, Atatürk ilkeleri gibi kavramlara bağlılığım çok güçlendi. Körü körüne milliyetçilikten nefret ederim ama göçmenlik bu kavramlara daha bir bağlanmamı sağladı. Hemen hemen bütün şiirlerimde bir yurt özlemi var. Bir ara "hapishanesinde yaşasam gene razıyım" demiştim. Bir yazarın soluduğu sanat ortamı anadiliyle olmalı. Geçip gideni anlamalı ki özümseyebilsin. Türkiye'de çıkan sanat dergilerinden çoğunu ediniyor, gazeteleri internetten okuyorum. Kişiliğimde hayatı güler yüzle karşılamak var. Gene de kendimi göçmen hissederim. - Bu yüzden mi şiirlerinizde hüznün egemenliği var?- İlk iki buçuk yıl içimden ağlama hastalığına yakalandım. Bunda hem ben buraya düşecek adam mıyım hem de yurt özlemi vardı. Üzüntüden saçlarım döküldü.Bu duygularla yüklü bir şairin şiirlerinde elbette hüzün öne çıkar.- Dizelerinizdeki yalınlık, sesiniz... Şiirlerinizi, yalnızlığınızı paylaşmak için bir dosta mektup yazar gibi yazıyorsunuz... Bu nedenle mi kitabın adı "Sevgili Şiir"?- Dizelerimdeki yalınlığı, sesi, bütünlükle vermeye çalışırken anlamın anlamını, yoğunlukla örmek isterim.Şiirde anı, hikâye anlatmak benden uzak olsun. Anıyı, hikâyeyi kurmak boynumun borcu olsun. Bu kurmaca işini kotarırken, geçip gitmiş hayatı köklerinden söküp, şimdiye getirip yeni bir fide gibi dikmek isterim. Anlamı didikleyip taze anlamlara varmak. Daha önce söylenmemiş gibi söylemeye çalışmak şiirimin varmak istediği yerdir. "Sevgili Şiir" başımın tacı, aşkım benim. Sevgili şiir tanrıçası, elli yıldan fazla bir süredir sana şiirimle mektuplar yolluyorum ama bir yanıt alamıyorum. Belki de karşılık alamadığım için sana olan aşkım daha bir körüklenerek sürüyor.


ÖYKÜ VE ROMAN

- Öykü kitaplarınızda romanlarınızda kullandığınız dil, anlatma biçimi, şiirlerinizdekiyle belirgin farklılık göstermiyor. Böyle olduğu halde niçin farklı "edebi türlere" yöneldiniz?- Anlatımcı şiir sözcüklere oyunsuz yaklaşır. Sözcük deformasyonuyla göz boyamaz. Yıpranmış görünen konuşma diliyle, taze anlamlar içeren dizeler kurup bütünlüğe gitmek isterim. Bu kurmaca dili, ürettiğim her türe yansır.Vizesi Güneşle Damgalı diye bir şiir yazdım. Anlatmak istediğimi yetersiz anlattığı için öyküsünü denedim. O da yetersiz kalınca Güneşle Damgalı romanını yazdım. Türler, anlatacağım şeye bağlı.- Son yedi yılda art arda düzyazı türünde ürünler verdiniz. Özellikle bu göz önüne alındığında, şiirin edebiyat yaşamınızdaki yeri nedir? - Söylediğiniz zaman dilimi içinde sürekli olarak dergilerde şiirlerim çıktı. Şiir-öykü-roman hep birlikte yürüyor. Söylemek istediğim şeyi hangi türle daha iyi söylüyorsam, hangi türde yerini almak istiyorsa onu yazıyorum. Hayatımdan şiir eksilemez.- Yirmi yedi yıldır Avustralya'da yaşamanıza karşın, şiirlerinizin pek azında bu yerden izlenimler var. Öte yandan şiirlerinizin hemen hepsi Türkiye temalı. Neden?- Yazdığım şiirlerin temaları geldiğim yerin kültürüyle görerek, karşılaştırarak oluşuyor. Kökü orada dalları burada bir şiir diyebiliriz buna. Teması buralı olan şiirler de yazıyorum kuşkusuz. İngilizce düşünemiyorum, İngilizceyle duygularımı dile getiremem. Ama yirmi yedi yıldır yaşadığım bu ülke de vatanım. Bana niçin Türkçe yazıyorsun, Blacktown'daki evinde niçin bir Adanalı gibi yaşıyorsun diye sormuyor? Yargılamıyor. Yasanın gözünde Avustralya vatandaşıyım. Fakat Türk vatandaşlığını korumam için izin veriyor. Çifte vatandaşlığa geçmeden önce bizim Dışişleri'ne yazarak izin istedim. Oradan izin geldikten sonra bura vatandaşlığına geçtim. Ne olur ne olmaz diye kâğıdı saklıyorum.- Avustralya edebiyatıyla ilişkiniz nasıl? Etkilendiğiniz şair veya yazar var mı?- Patrick White gibi Nobel ödüllü bir yazarın da içinde bulunduğu Avustralya edebiyatı güçlüdür. Ne yazık ki İngilizce yazamadığım için buradaki edebiyatın pek içinde değilim. Fakat eleştirmen Ivor Indyk'ın çıkardığı Heat adlı edebiyat dergisinin başından beri abonesiyim. Heat'den izliyorum burada olup biteni.Bir ara burada Türk yazarlarının, orada Avustralya yazarlarının kitaplarının basılması için toplantılar yaptık. Fakat gerçekleştiremedik. Belki ileri bir tarihte. Polonya asıllı Peter Skrzynecki beğendiğim bir şair. Şavkar Altınel'le birlikte Tek Fotoğraf adlı şiirini çevirdik. Ekim 2005 Kitap-lık'ta çıktı. Gene Şavkar Altınel'in David Maoluf'tan çevirdiği öyküler Adam Öykü'lerde çıkmıştı.- Dostlarınızla yaptığınız telefon görüşmeleri neden sık sık yer bulmuş şiirlerinizde? - İnsan dostlarıyla vardır. Dostlarımı içimde gezdirir, sık sık konuşurum onlarla. Bazen dayanamayıp seslerini duymak isterim. Kahkahalarını duyar, ne yemek yediklerini öğrenir, kaynatırız.Adana'da yaşayan şair Mehmet Bacaksızlar dostluğun ötesinde benim Türkiye temsilcimdir. Salt bana değil birçok yazara kol kanat geren güzel bir insandır. Övülmeyi hiç sevmeyen arkadaşım bağışlasın beni. Yurtdışında yaşayan nice yazarın kitaplarını alıp dağıtır. Bir-iki tane değil. Yüzlerce. Çoğu yayınevi tanır onu. Böyle bir dost sık sık aranmaz mı telefonla?Bir de şu var: Şiirlerimde hayatımı anlatmaktan korkmam. Bu yüzden dostlarım da sık sık girer şiirlerime.


Sevgili Şiir/ Nihat Ziyalan/ Yapı Kredi Yayınları/ 82 s.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

aydan { 15 Aralık 2008 08:45:50 }
Haklisiniz kendimi tanitmadim.Ben Behzat Ay in kiziyim.Bilmem animsadinizmi?Paristen sevgilerle
aydan { 11 Aralık 2008 15:34:29 }
duygulandim ve anlattiklarinizda ,yazdiklarinizda kendimi okudum.Benim yasamimda silada geciyor.4yildir Turkiyeye gidememenin burukluguyla geciyor gunler ,aylar,yillar.siz ne guzel siirler yazmissiniz boyle.tebrikler.Paristen sevgilerle
zirve gökbel { 30 Eylül 2007 10:55:18 }
bravo süper yani
ali caldir { 14 Mayıs 2007 01:29:29 }
Tebrik ederim
Diğer Sayfalar: 1.

 




'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

Hollanda'da kadın düşmanlığına dikkat çekmek için öldürülen ‘cadılar’ anısına anıt dikilecek.
'Dezenformasyon Yasası' bilançosu
Merkel anılarını kaleme aldı…
Avustralya'da 16 yaşından küçüklere sosyal medya yasağı
TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi
"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git