|
|
Fethullah'ın İstihbaratçıları mı?Kategori: Ayorum Güncel | 2 Yorum | Yazan: Tayfun Şahin | 13 Kasım 2009 02:33:33 Son dönemlerde yaşanılan 'hukuksuzlukları' göz önüne alıp, rahat rahat telefonda konuşabilen insan sayısının fazla olduğunu hiç tahmin etmiyorum. Baksanıza ses kayıtları, neredeyse 'işporta' tezgâhlarına kadar düştü. Her konuda bir kayıt var. Korkarım, yakında 'yatak odası' kayıtlarını da sağda solda yayınlayacaklar.
Ama sakın bu işlerin son birkaç yılda ortaya çıktığını düşünmeyin. Yaşadığımız ‘hukuksuzluk’ çağının ipuçları geçmişte saklı. Bakın Necip Hablemitoğlu, 2002 yılında basılan, ‘Köstebek’ isimli kitabında neler yazmış. “Fethullahçılar, Türkiye’nin tek özel istihbarat örgütüne sahiptirler. Devletin istihbarat birimlerinin tüm olanaklarını kullanan; gizli bilgilerin tamamını elde eden bu yasadışı örgüt, gerek kendi “hasım”ları ve gerekse, hedef siyasiler, gazeteciler, mafya babaları, bürokratlar, akademisyenler, askerler ve diğer önemli meslek mensuplarının “açıklarını” içeren, şantaj malzemesi olarak kullanılabilecek her türlü görsel ve işitsel bant kayıtlarından, bu kayıtlara ait çözümlerden, fotoğraflardan her türlü resmi belgeye, hatta kişisel anekdotlara kadar her şeyi içeren bir arşive de sahip bulunmaktadırlar. Parayla satın alamadıklarına, hatta korkutamadıkları “hasım”larına karşı, çarpıtılmış, fabrikasyon bilgi ve belge tanzimi de, bu örgütün ilgi ve uzmanlık alanı içindedir. Aynı şekilde, fethullahçılar, kendi şirketlerine rakip şirketleri bertaraf etmek için bu özel istihbarat örgütünü kullanmaktadırlar. Bunun için daha çok, “kaçakçılık” duyumları çerçevesinde şirket merkezlerine yapılan aramaların yıkıcı etkisinden söz edilmektedir. Aynı taktik, “hasım” vakıf, dernek ve şahıslar için de uygulanmaktadır. Bu örgütün servis hizmetlerinden kimi siyasilerin sıkça yararlandığı yolunda duyumlar alınmaktadır. Özel istihbarat örgütü sayesinde, radikal sosyalist partilerin dışında, seçim barajını aşma olasılığı kuvvetli olan tüm siyasal partilerde, fethullahçıların aday gösterme gücünün söz konusu olduğu bilinmektedir." Yanlış okumadınız. Ticari çıkar sağlamaktan tutun, siyasi yaptırıma kadar hemen her konuda kullanılmak üzere, ‘kanunsuz’ telefon dinlemelerden, görüntülerden, belgelerden oluşan koca bir arşivden bahsediliyor. Maalesef dinleme gücünün kaynağı da, ‘Fethullahçı İstihbarat Elemanları’, Hablemitoğlu’na göre. Fethullahçıların, Emniyet içinde ne kadar güçlü olduğunu söyleyen başkaları da var elbette. Yıllarca Gülen’in ‘en yakınında’ bulunan Nurettin Veren de, ‘ABD’nin Truva Atı Fethullah Gülen Hareketi Kuşatma’ adlı kitabında; “ Daha önce de birkaç yerde söyledim; Emniyette çok etkilidir Gülen Cemaati. Emniyet’i İçişleri Bakanlığı mı, onlar mı yönetiyor belli değil.” diyor. Nurettin Veren’in 35 yıl boyunca Gülen Cemaatinde bulunduğu için, ifadelerinin ‘intikam’ amaçlı olabileceğini düşünenler çıkabilir. O zaman, ‘acar demokrat’, Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı’nın, ‘32.Gün’ programında, ‘ağzından kaçırdıklarına’ bakalım; “Gülen Hareketi, kendini korumak için bir sürü atraksiyona giriyor. Bu doğrudur. Bakın burada şunu çok açıkça söylüyorum. Hep şöyle bir laf var değil mi; ‘Emniyet içi F Tipi yapılanma!’ Bunda, muhafazakâr yazarlar da, bizim liberaller de genelde suskun kalmayı tercih ediyor. Bakın ben açıkça söylüyorum; ‘Evet, Emniyet içinde, Gülen Hareketi mensubu ya da Fethullah Gülen’e sempati duyan ’ciddi sayıda’ insan vardır. Bu realitedir.” Ozan Kütahyalı, ‘atraksiyonların’ neler olduğunu söyleyemedi ama ‘tarikatçı polislerin’ yasalara göre değil, Fethullah’ı korumak amacıyla çalışmalar yaptığını ‘itiraf’ etmiş oldu. Elbette ki, Kütahyalı gibilerin ‘şahitliğine’ ihtiyacımız yok ‘gerçekleri’ görmek için… Soruları önceden ‘bazı öğrencilere’ sızdırılması sebebiyle iptal edilen, ‘Polis Meslek Yüksekokulları Sınavı’ bile durumun vahametini ortaya koymaya yeter. Ama böylesi ‘itirafların’ onlarca köşe yazısından daha etkili olduğunu düşünüyorum. Yargı mensuplarının telefonlarının dinlenmesi olayıyla birleştirildiğinde,’ AKP-Fethullah Tarikatı ittifakının neler yapabileceğini bir kez daha görmüş olduk. Ancak bu iş burada bitmeyecek. Emniyet içindeki ‘F tipi tarikatçılar’ başta olmak üzere her kuruma yuvalanmış ‘karşı devrimciler’ çok daha fazla hukuksuzluk yapacaklar. Ellerine geçen her fırsatı değerlendirecek, tehdit edecek, yalan söyleyecekler. Demokrasi, barış, özgürlük gibi kavramları istismar edip, arzuladıkları gibi at koşturabilecekleri ‘zorbalık’ düzenini kurmak için uğraşacaklar. Zaten bu işleri yıllardır yapıyorlar. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 2000 yılında hazırladığı ‘Fethullah Gülen’ iddianamesinde yer alan, Gülen‘in sözlerine bakın lütfen. “Arkadaşlarımızın mevcudiyeti İslami geleceğimiz adına bu işin garantisidir. Bu açıdan Adliye Mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ülkelerde garantimizdir. Bizim varlığımızın bunlar nabzıdır. Zayiata meydan vermeyin. Daha bunun neye ihtiyacı var, nasıl takviye edilmeli, bu demeli, sürekli o araştırılmalı, daha bir takviye edilmeli, fakat mevcuttan da bir ölçüde taviz verilmemeli derken yani fevkalade korumaya alınmalı, katiyyen zayiata meydan verilmemelidir. Bu açıdan bizim ister bu dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Bu koruma mevzuunda işte arz ettiğim gibi belki işin esnekliğinden istifade edilebilir. Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın.” Evet, Gülen-AKP ittifakı sistemin ‘can damarlarında’ dolanıyor. Onlar yıllarca sinsi sinsi, zayiat vermeden kadrolaştılar ve bugün, yeterince güçlü olduklarını düşündükleri için saldırıyorlar. Şimdi karar verme zamanı… ABD icazetli AKP-Fethullah ittifakının egemen olduğu, hukuksuz bir ülke mi? Yoksa daha eşit, özgür, adaletli ve tam bağımsız bir Türkiye için mücadele etmek mi?
Yorumlarphoenix-suşehri
{ 13 Kasım 2009 10:36:53 }
iletişimin kullanılarak insanların bu kadar köşeye sıkıştırılması alışkanlığı aslında Osmanlıdaki jurnalciliğin günümüze yansımasıdır ve bu gelişen teknolojisayesinde daha acımasızyapılmaktadır.ayrıca bunu hukuku yürüten devlet eliyledeğilde özel istihbaratçayürütülmesi daha acıdır.Vedat Günyol'un Devlet insan mı?adlı kitabında ifade ettiği gibi...devlet idare edenler,yönlendirenler.insanlarda şunu gözlemliyorum...Yaw korkmayın bunların hesabı sorulur,mutlaka birileri elkoyar,ordu var vs.
1-Devlet kimin elindedir? 2-Devlet ütopik birtanrı değildi,o halde hala neden ona güven duymaduygusudevam etmektedir toplumun büyükkesiminde? 3-orduda cumhuriyete ve Atatürk'ün ilkelerine,bilimsel düşünceye aykırıbireylerbulunamaz mı?ben tam tersiordunun artık Atatürkçü birduruşu yeterince iyi sergilemediğini düşünüyorum.Bu kadar asimetrik savaşla yapılan hakaretvari saldırıya Atatürk'ün ordusu gereken yanıtı hukuk sınırlarında vermez miydi? DEVLET İNSANDIR... telefonlarımız dinleniyor,facebook üyeliklerimizle bilgilerimiz depolanıyor,msn görüşmelerimiz kaydediliyor,mesajlarımız mesaj merkezlerinde toplanıyor vs. 1-telekominikasyon iletişim başkanı özrükabahatinden büyük şeklinde başbakanın dinlediğini ifadeediyor ve bu savla birkarşı duruş sergileme çabası içinde.biz buna KOLTUK SEVDASI diyoruz. 2-türk telekomu satmışsın araba adam hükümetistediği anda istediği dinlemelerin yapılmasın kolaylık yapabilir.kimgüvenir yemende beniarkadan vuran araba! 3-wodafone var zaten ...yazmak bile istemiyorum. 4-turkcell...bu şirkete gelince sabancının koçun andıçlandığına dair asılsız haberler piyasada,doğana yapılan baskı ortada...gelen ağam giden paşamdiyebilir. 5-diğeroperatör...yazmayane gerekvar.belkiyazdıklarımdüzmantık olabilir amaolmadığınıda kimse kanıtlamadı. bence facebook öyle yansıtıldığı gibi birsosyalleşme ortamı olmaktan çıkmışbüyük ihtimalle abdordusunun ve abdli toplummühendislerinin kullnadığı bir istihbarat ağına dönüştü. neyse eskiden ne güzel sadece porno dergiye bakıyorduk gençliğimizde.gençlik bitincede çöpe gidiyorlardı.şimdi naneyi yedi gençlik ne rahat telefon aşna fişneleri,ne rahat erotikfilmindirme:),indirde gör 25 sene sonra karşında:)saygıyla phoenix-suşehri
{ 13 Kasım 2009 10:19:52 }
Artık bu yazının içeriğini Türkiye'de sanırım sadece sağır sultan ve akp şakşakçılığını Tanrının bile üstünde tutanlar hariç herkes kabul ediyor.Unuttum bir de Tanrıya bile duymadıkları biad duygusuyla bağlı nur talebeleri..Bir zamanlar komünist düzene dini gerekçelerle karşı tutum sergileyen tarikatvari finans ve siyaset yapılanmaları şimdi komünist düzenin tüm antidemokratik yöntemlerini ülkede kullanarak insan olmanın en önemli gereklerinden iletişim özgürlüğünü,özel hayat gizliiğini altüst eden bir tutumu ısrarla uyguluyorlar.kapitalizmin de insanı sadece tüketen bir hayvana dönüşen yönünü ön plana alarak bireysel düşünceyi parmaklıklar arkasına atarak özgürleşmesini engelliyorlar.kısacası düşünmeyen,korkak,aptallaştırılmış,küresel oyunun farkında olmayan,son derece şüpheci,ezilen,dilenci vaziyetine getirilmiş,bitik bir halk...bu halkı ancak rte gibi demokrasi kılıfında totaliter bir rejime doğru götürmekte olan siyasetçiler idare eder.rte nin uygulamalarının ne olduğuna multaka tarih karar verecek;ama bu uygulamaların yanlışlığını tümdünyaya ve gelecek nesillere aktarmakda bahsettiğim o bitik halkın üstüne vazife...artık tek birlider gelsin o bizi peşinden sürüklesin devirleri geçmiştir.öyle bir lider çıkarsa defteri iki günde abd tarafından birşekilde dürülür ve etkiside en kral 1 ay sürer;o nedenle artık bireysel dik duruşların birleştiği bir yasal yapılanmaya ihtiyaçvardır.bunun adı da siyasal partidir.cumhuriyet mitinglerinde atılan sağcılar mhp ye solcular chp ye sloganı hala bence geçerliliği korumaktadır.evetsüper olmayacaktır belki herşeyama enazından türkiye tekrar kendine gelmeanlamında bir geçişdönemine ihtiyaçduymaktadır ve önümüzdeki en iyi alterrnatifde budur.ben eski bir mhp sempatizanı olarak artık oyumu chp den yana kullanma kararı verdim;çünkü hayat aslında benim ne birmhpli ne bir chpli ne de bir başka partili değil kemalistolduğumu bana öğretti.bugün tüm vatanperver fikirlerin en azından ilk seçimde bu iki siyasi partiçevresinde birleşmeleri zorunludur.bu iki partinin uygulamaları ile ilgili fikir farklılıklarım olsa da bektaşiyle ilgili birkısa anonimola bana bunun doğru olduğunu anlatıyor.bektaşi birgün şarap üreticisi bir köye gider.köylüler en güzel şarabıseçmek yerine en kötüsünü seçmek isterler ve bektaşiden yardımisterler.bektaşinin önüne en kötü on seçilmişşarapgelir ve son kararı onun vermesi istenir.bektaşi ilk şarabı içer enkötüsübu der.ya bektaşidiğerlerini içmeden neden bu kararı verdin diyesorarlar.yanıt nettir:BUNDAN KÖTÜSÜ OLMAZ!o nedenle akp ninalternatifi olmadığını söyleyen insanlara bir uyarı:BUNDAN KÖTÜSÜ OLMAZ!
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|