|
|
Gerçeğin Efendisi, Yüreğim neredesin?Kategori: Kültür/Sanat | 2 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 31 Ekim 2009 23:48:21 "Saygılar sana, yüce Tanrı, Gerçeğin Efendisi! Sana geldim, ey Efendim, ve kendimi getirdim buraya ki güzelliklerine bakabileyim. Biliyorum seni, adını biliyorum, bu Gerçek Meydanında seninle birlikte yaşayan, günahkarlarına gözkulak olan, ve UN-Nefer Efendinin huzurunda insanın vicdanının hesap günü geldiğinde, kanları ile beslenen 42 Efendinin adını biliyorum."
Semereli olduk, dünyayı kapladık. Dünyamızın tüm kaynaklarını sonuna dek kullanıyoruz. Üstelik birbirimizin canını, emeğini de acımadan tüketerek, hem öfkeyle, kıskançlıkla, cimrilikle ayrı ayrı kültürler yaratıyor hem de ortak bir uygarlığa yol alıyoruz. Ortak bir elektronik uygarlığa! Her şeyimizi parçacıklara dönüştürüyor, dalgalarla taşıtıyor, hiç bir şey yitirmeye kıyamıyor, parçalanıp dalgalara konabilen herşeyin kaydını tutuyor, tutamadıklarımıza yeriniyoruz. Sesin, biçimin, anlamın… yalnızlığın, inançların, korkuların, özlemlerin, dehşetin, kanın… zevkin… hazzın… binbir çeşidi parçacıklar dünyasında elimizin altında, aklımızın ucunda, yüreklerimizden uzakta… Hayatlarımız elde tutabildiklerimizle tutamadıklarımız arasında bir debelenip durma. Hırsla birbirimizi, çaresizlikle kendimizi yiyip bitirmecesine... Çoğaltıp durduğumuz bilginin içinde, yarattığımız kavramların, sürekli değiştirdiğimiz değerlerin, anlamların arasında kimiz, neredeyiz? Kurduğumuz düzenlerin, düzeneklerinin arasında çırpına çırpına ömür doldururken ne umut ediyoruz? Cenneti mi? Nasıl? Niye? Binlerce yıldır, yalvaçlarımız oldu, ermişlerimiz, ozanlarımız, bilgelerimiz… Sevdiler, söylediler, çaldılar, söylediler, şefkatle merhametle söylediler… Daha da gelenler var. Söyleyecekler. Bir yanda zorbalaşmış zavallılar silahlar yapacak, can alıp dehşet kusacak… Bir yandan ozanlar çıkacak, bize sevgi, sevinç dolu yaşamanın yolunu anlatacak. Bir canım Yunus Emre çıkacak diyecek ki… “Bir kez gönül yıktınısa Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil Bir gönülü yaptın ise Er eteğin tuttun ise Bir kez hayır ettin ise Binde bir ise az değil” Belli ki, insanlık tarihinde bilgelik de zulüm kadar eski. Eski Mısır’ın “Güne Çıkış Kitabı - PER-T EM HRU” kendisinden sonra da, nice yalvaçla, bilgeyle insanlığa iletilmeye çalışılan erdemli olmanın reçetesini, insanca yaşamanın kurallarını neredeyse 5000 yıl önce insanlık belleğine kazımak istemiş. Eski Mısır’lıların inancına göre, erdemli yaşamanın yasaları; göğün ve yerin de yasalarını saptayan, eski Mısırlılara harfleri, yazma sanatını, matematiği öğreten, adaletin simgesi, bilge Toth tarafından yazılmış aslında. Güne Çıkış Kitabı’nın, Nu Papirüsünden alınmış bir bölümüne (*) bakalım mı? Sözü gerçek olan Efendi Nu’nun mührünü tutan görevli, şu sözlerle karşılayacaktır öleni, ki Gerçek Meydanında, işlediği her günahtan ayrı kılınsın, tanrıların yüzüne bakabilsin. “ Osiris Nu, sözü gerçek olan, de ki... Saygılar sana, yüce Tanrı, Gerçeğin Efendisi! Sana geldim, ey Efendim, ve kendimi getirdim buraya ki güzelliklerine bakabileyim. Biliyorum seni, adını biliyorum, bu Gerçek Meydanında seninle birlikte yaşayan, günahkarlarına gözkulak olan, ve UN-Nefer Efendinin huzurunda insanın vicdanının hesap günü geldiğinde, kanları ile beslenen 42 Efendinin adını biliyorum. Gerçeklik içinde adın, Rehti-Merti-Nebti-Maati’dir. Gerçeklik içinde ben sana geldim, Gerçeği getirdim sana. Uzak durdum günahtan senin için. İşlemedim günah insanlara karşı. Karşı çıkmadım aileme, akrabalarıma. Davranmadım hileyle Gerçeğin Evinde. Bilmedim hiç bir değeri olmayan insanları. Getirmedim kötülük. Getirmedim öncelik haline kendim için yapılacak işleri. Öne çıkarmadım adımı şan, şeref kapmak için. Hükmetmedim hizmetlilere, küçük düşürmedim Tanrıyı. El koymadım hileyle alçakgönüllü insanların mülküne. Yapmadım Tanrıların iğrendiklerini. Kötülemedim bir köleyi ıssına. Yolaçmadım acıya. Neden olmadım kimsenin aç kalmasına. Ağlatmadım kimseyi. İşlemedim cinayet. Vermedim kimseye cinayet işleme emri. Neden olmadım kadınların erkeklerin başına belalar gelmesine. Yağmalamadım tapınak sunularını. Tanrıların pasta sunularında hile yapmadım. Uzaklaştırmadım ruhlara sunulan Fenkhu pastalarını. Yapmadım cinsel sapkınlık. Ulaştırmadım kendimi cinsel doyuma Tanrılara adalı evlerinde kentimin. Eksiltmedim dirhemleri. Eklemedim komşularımın topraklarından çalıp kendiminkine. Dikmedim göz başkalarının topraklarına. Tartıların ağırlıklarını arttırmadım, elimle bastırmadım. Çocukların ağzından sütü uzaklaştırmadım. Otlaklarından sığırları sürmedim. Tanrıların kümeslerinde kazlara tuzak kurmadım. Kendi cinsinden balıkla yem yapıp balık avlamadım. Akması gereken suyu durdurmadım. Akan suyun arkında yarıklar açmadım. Yanması gereken ateşi söndürmedim. Seçilmiş et adaklarına karşı gelmedim. Uzaklaştırmadım tanrıların topraklarından sığırları. Sırtımı dönmedim Tanrının görünümlerinde. . Ben arıyım. Arıyım. Arıyım. Benim arı adaklarım, Hensu’da oturan o yüce Benu’nun arı adaklarıdır. Görülsün, Ben Neb-nefu’nun (havanın efendisi) burnuyum, tüm insan cinsine yiyecek içecek sağlayan, Anu’daki Utchat’ın dolduruluş gününde, Pert meviminin ikinci ayında, ayın sonunda (bu dünyanın Efendisinin huzurunda). Anu’daki Utchat’ın dolduruluşunu gördüm, böylelikle bu toprakta, ya da Maati Meydanında hiç bir bela gelmesin üstüme, çünkü ben oradaki tanrıların adını biliyorum, Yüce Tanrıyı izleyen.” Bırakalım bilgi yığılsın, bırakalım sürekli yeni kavramlar, yeni tanrılar yaratılsın. Sözcükler çoğalsın. Yaşamın coşkun akışına denk çoğalsın her şey. Hükmetmeyelim insanlara, ağlatmayalım kimseyi, uzak duralım kendini bilmeyenlerden, neden olmayalım acıya, kötülük getirmeyelim... Öne çıkarmayalım kendimizi, şan şeref paye için çırpınmayalım. Görelim hükmetmek için yaşayanları, cinayet işleyenleri, cinayet işleme emirlerine binbir kılıf biçenleri... Uzak duralım onlardan. Semereli olduk, dünyayı kapladık. Dünyamızın tüm kaynaklarını sonuna dek kullanıyoruz. Apayrı kültürler yaratalım. Her an bir yerlere yeni tohumlar atalım. Her an yeni bir kültür yeni bir yüz filiz versin. Ama cana kıymadan… Emeğe saygıyla… Sevgi uygarlığında birleşmek adına…
Yorumlarcemil eren
{ 03 Kasım 2009 20:57:47 }
sevgili deniz
bu duayi british muzeum'dan cıkartip bize sundugun icin tesekkurler... insanligin, adaletin, ahlakin, onurun, insana sayginin, butun canlılarla aynı haklara sahip oldugumuzu belirten kurallari anlasilan ingilizler muzelerinde sakli tutmuslar ki her turlu kotuluk engel tanimadan yapilabilsin... Butun duvarlara buyuk buyuk harflerle yazilacak olsa da okurlar mi acaba! sagol denizcigim cemil nadir
{ 01 Kasım 2009 07:52:36 }
Balik kisacik hafizasiyla iddiasiz bir yasami surdururken, insan olan yaratik dusunen, konusan, medeni vs.vs. takilarla kendini ustun bir statude tutarak surekli bir hafiza kaybi yasayarak tarih boyunca hep ayni hatalar sarmalinda kendince savunma adina neslini tuketmek icin elinden geleni yapmis ve de yapmaktan hic geri durmamakta...Eline saglik ki bu satirlarla insani tekrar dile getirdin...
Diğer Sayfalar: 1. Tanri gelecek kusaklari korusun zira insan olarak bizim asla boyle bir koruma icin bu vurdumduymazliklar icinde yapabilecegimiz birsey gorulmuyor ufukta...
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|