A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

FELSEFE

Kategori Kategori: Felsefe | Yorumlar 3 Yorum | Yazar Yazan: Metin Bobaroğlu | 14 Eylül 2007 15:36:56

Platodan günümüze insanı felsefe yapmaya yönelten şey, onun kendisini bir aradurum içerisinde görmüş olmasıdır. İnsan kendisini çevreleyen doğa ile kendisini aşan sonsuzluk (Tanrı) arasında kalmıştır. İnsanın bu arada kalmışlığı, Plato ve Aristotelesden beri hep bir şaşkınlık ve merak konusu olmuştur. Bu merak, nesne, olgu, olay ve evren bilmecesi karşısında olduğu kadar, insanın kendi iç dünyası için de duyulmuştur. Felsefe tarihini oluşturan olumlu olumsuz tüm çözüm denemeleri, hep bu arada kalmışlığı kavramaya yöneliktir. Bu temel durumdan hareketle pek çok felsefi sav ileri sürülmüş ve çeşitli düşünce disiplinleri oluşmuştur.

FELSEFE
Plato’dan günümüze insanı felsefe yapmaya yönelten şey, onun kendisini bir aradurum içerisinde görmüş olmasıdır. İnsan kendisini çevreleyen doğa ile kendisini aşan sonsuzluk (Tanrı) arasında kalmıştır. İnsanın bu arada kalmışlığı, Plato ve Aristoteles’den beri hep bir şaşkınlık ve merak konusu olmuştur. Bu merak, nesne, olgu, olay ve evren bilmecesi karşısında olduğu kadar, insanın kendi iç dünyası için de duyulmuştur.
Felsefe tarihini oluşturan olumlu olumsuz tüm çözüm denemeleri, hep bu arada kalmışlığı kavramaya yöneliktir. Bu temel durumdan hareketle pek çok felsefi sav ileri sürülmüş ve çeşitli düşünce disiplinleri oluşmuştur.
Felsefe, insan kültürünün kökenlerinde yer alan ve onunla birlikte ortaya çıkmış bir olgu ya da görüngü (fenomen) değildir. Oldukça geç dönemlerde ortaya çıkmış ve insan kültürüne sonradan katılmıştır.
Bir başka deyişle felsefe; insan kültürünün belli bir aşamasında, insanın kendisini, evreni, içinde yaşadığı çevreyi bilmek ve anlamak için duyduğu gereksinimi karşılamak üzere başvurulan bir düşünme ve yansıma (refleksiyon) olarak ortaya çıkmıştır.
Varolanların varlığı, anlamı ve nedeni üzerine sorularla başlamış, önceleri dinin ve söylencelerin (mitos) yanıtladığı bu sorular, eleştirel bir düşünce ve gözlemin konusu yapılınca felsefe doğmuştur.
Felsefe sözcüğü Grekçe kökenlidir ve asıl anlamlarını günlük (pratik) yaşamda bulan iki sözcükten oluşur.
· Sophia, her şeyden önce beceri, yapabilme gücü ve zekâ anlamlarına gelir. Onun taşıdığı bilme ve bilgelik anlamları ikincildir.
Greklerin “Sophos”dan ilk anladıkları şey beceri ve iktidar sahibi kişi dir.
Sophist öncelikle yaşam deneyimi olan yetkin kişi demektir ve giderek bilge kişi anlamını da kazanmıştır.
· Philos ise, dost, arkadaş, seven demektir.
· Birleşik olarak da Philosoph (filo-zof), öncelikle deneyimli olmaya istekli, sonra da (yapabilmek için) bilmeye sevgi ve ilgi duyan kişidir.
· Düşünce hareketi eş deyişle Felsefe “Philo-Sophia”, günümüzde Bilgi severlik, Bilgelik sevgisi ve Bilgi dostluğu olarak da kullanılmaktadır.
İlkçağda felsefe; insanın içinde yaşadığı dünya üzerine oluşturduğu düşünceleri ve edindiği bilgiyi dile getirmekteydi.
Antikçağda felsefe:
Sokrates’e göre; Neleri bilmediğini bilmektir.
Plato’ya göre; Doğruyu bulma yolunda düşünsel çalışma demektir.
Aristoteles’e göre; İlkeler ya da ilk nedenler bilimidir.
Epikür’e göre; Yaşam bilimidir. Mutlu bir yaşam sağlamak için tasarlanmış eylemsel bir sistemdir.
Ortaçağda felsefe:
St.Augustinus’a göre; Tanrıyı bilmektir. Gerçek felsefe ile gerçek din özdeştir.
Skolastik’lere göre; Felsefe, akılla dogma arasındaki uygunluğun tanıtlanmasıdır.
Bu çağda felsefe Tanrıbilim niteliğindedir.
Yeniçağda felsefe:
Bruno’ya göre; Felsefenin görevi doğayı bilmektir.
Bacon’a göre; Deney ve gözleme dayanan veriler üzerine düşünmektir.
Descartes için; Felsefe bir bilimdir ve onu kesin bir bilim haline getirmek için geometrik yöntemi Metafiziğe uygulamak gerekir.
Leibniz’e göre; Gerçekte doğru olanı anlamaktır.
I.Kant’a göre; Bilginin nasıl olanaklı olabileceğini öğretmektir.
Hegel’de ise; Felsefe, düşüncenin kendi karşıtları ile çelişerek ilerlemesinin bilimidir.
Çağımızda diyalektik görüş felsefeyi tamamen bilimselleştirmiştir.
Artık felsefe yapmak demek, bilimsel veriler üstünde düşünmek ve onlardan kılgısal sonuçlar çıkarmak demektir.
Tasavvuf (gizemcilik):
Doğaüstü güçlerin var bulunduğu ve bunlarla ilişki kurulabileceği temeline dayanan dinsel dünya görüşüdür. Suf kökünden türetilmiş olup, gönlünü Tanrı Sevgisi ne bağlamak anlamına gelir. Gizemciliğin halka açık dinlerden ayrılığı dinsel amacı, dinsel yöntemlerle karşıtlaşan gizemsel yöntemlerle gerçekleştirmeye çalışmasıdır.
Dinler, Tanrısal yönetime uygun bir yaşamı buyururlar. Gizemcilik ise, Tanrı ile birleşme ve Tanrıda yaşama amacını güder. Amacına ulaşmak için duyusal ve ussal olandan çok, sezgi ve sevgi yöntemlerini kullanır.
Coşku, esrime (cezbe), Tanrıya ulaşma ve Tanrı ile birleşme gibi gizemci öğeler, Baküs diniyle ve Orfeusçuluğun bir reformcusu olan Pythagoras ile felsefeye girmiş, daha sonra da Platoculuk ve Yeni Platoculuk ile biçimlenmiştir.
Sonuç olarak, felsefe, usu esas alır, uslamlama ile çalışır ve bu yolla bilgiye ulaşmayı amaçlar.
Tasavvuf ise, bilgiye sezgi, sevgi ve esrime ile ulaşmayı amaçlar ve bunu bir içsel deneyimle gerçekleştirme yöntemlerini oluşturur.
Batı deyimiyle mistiklik ya da gizemcilik olarak sözü edilen tasavvuf, sırları (mister) yani bilinmeyeni, bir başka deyişle akıl ve duyumlarla bilinemeyeni bilmek amacındadır.
Bir başka görüşe göre tasavvuf; yetkinliğin ve bilgeliğin niteliği olan aklü hikmet ile gerçeği bilme yolu, mistiklik ise, içsel deneyimlerle gerçeğe ulaşma yoludur.
Bu bağlamda tasavvuf, mistik deney sonuçlarının akılda eş deyişle düşünsel olarak değerlendirilip, kavramlaştırılmasıdır.
Mistisizm, gerçek anlamda en son varlığın ilmi ve en son varlıkla birleşme deneyimidir. Gerçek mistik, Mutlağın bilgisinden söz eden değil, o gerçeğe kavuşandır.
Bu kavuşmanın kanıtı da bilmek değil olmak tır. Eş deyişle mistisizm, kuramsal (teorik) değil, eylemsel (pratik)dir.
Zekânın (entelekt) kavradığı bir şey olmayıp, organik bir yaşam biçimidir. Gerçi bu deneye ait düşünceler, mistiğin dünyasal bilincine geri döndüğü zaman anımsanıp ifade ediliyorsa da, mistik deneyin içinde ve mistik bilinçte herhangi bir düşünce yoktur.
Tarihsel süreçte “gerçeği aramak” yönünde iki yol benimsenmiştir.
· Akıl ve mantık yolu
· Arınma ve aydınlanma yolu
Akıl ve mantık yolu, bir inanç sistemine eş deyişle din ve şeriata bağlanırsa Kelâm İlmi, bağlanmazsa Felsefe olur.
Arınma ve aydınlanma yolu, dine bağlanırsa Tasavvuf, bağlanmazsa İşrak olur.
Mistik yöntemde deney kişiseldir. Kişiyi mutlu ve erdemli kılmayı amaçlasa da üretilen bilgi deneylenebilir ve belgelenebilir olamayacağından öznel (sübjektif)dir.
Bu tür bilgiler, deneyimi yapanlar için gerçek (reel) olsalar da, diğer insanlar için dogmatik önermeler olarak kalacağından giderek inanca dönüşür ve toplumda bölünme ve çatışmalara neden olurlar.
Felsefe kavramı üzerindeki çalışmamıza dönecek olursak, bu kavramın genel ve bağlayıcı bir tanımı olmadığını görüyoruz. Felsefe olarak anlaşılan şeylerin toplamına bakarak da ortak bir tanım verilememiştir. Ancak felsefenin, insanın sonsuz olanı, her şeyin “köklerini ve nedenlerini” kavrama ve elde ettiği her şeyi sorgulama yolunda sürekli bir arayış içinde olma çabası olduğu bilinmektedir.
Bu nedenle felsefe, olup biteni, varolanı ve o varolanı kendine özgü koşulları içinde çözümleyip anlamaya çalışmaktır denebilir.
Bu bağlamda Felsefe, varlık, anlam ve nelik sorunlarının, eleştirel bir yaklaşımla araştırılmasına ve varılan sonuçların sistemli (dizgeli) bir biçimde ortaya konmasına yönelik düşünce etkinliğidir.
Felsefe, varolan, düşünmeve dil arasındaki ilişkileri ve bu alanların her birini kendince inceler. “Varolan” son derece geniş kuşatımlı olduğundan felsefe her şeyi konu edinir.
Her varolan, hangi bağlamda ve boyutta olursa olsun felsefenin konusu olabilir. Eş deyişle, anlamlı olan her şey felsefenin konusudur.
Felsefenin konuları Platondan günümüze kadar hemen hemen aynı kalmıştır. Değişen şey, konulara yaklaşım biçimi ve yöntemidir.
Bir başka söylemle felsefe, anlamlarla uğraşan, neliği (bir şeyi, o şey yapan şey) anlamsal boyutta çözümlemeye çalışan bir süreçtir. Felsefe şeylerden yola çıkar, ancak kesinlikle orada kalmaz. O şeyi, o şey yapan şeyin (varlıksal değil artık bu) ne olduğunu, neliğini anlam bakımından ortaya koyar, onları anlamlı kılar, oluş biçimini ve sürecini yakalamaya çalışır. Bu bağlamda anlamın ne olduğuna ilişkin her türlü soru, felsefenin sorusudur. Anlamı nedir? sorusundaki anlam, kavramların anlamıdır. Anlamın ortamı dildir, dildeki sözlerdir, söz düzenleridir. Bir şeyi o şey yapan şey, anlamdır. Neliğe ilişkin soru, anlamına ilişkin sorudan başka bir şey değildir.
Felsefe, ne türlü olursa olsun her şeyi konu edindiğine ve varolana bir anlam verme çabası olduğuna göre, anlamın temelinin hangi düzlem olduğu büyük bir tartışma konusudur. Anlam nerede varlık kazanır?, Anlam nerede temellenir?, Anlam varolanda mı? (varlıksal boyut), düşünmede mi? (zihinsel boyut), yoksa dilde midir?. Anlamın dayanağı bunlardan hangisidir?. Felsefe bu ilişkilerin kesişme noktasında yer alır. Ancak çözümleme sürecinde zaman zaman bu boyutlardan birine ağırlık verildiği görülmektedir. Görüldüğü gibi felsefe, düşünmenin varolanla kurduğu bir tür ilişkidir.
Felsefe, önce aklın sorularına yanıt bulmak, sonra sorun çözmek, daha sonra da etkinlik olarak uğraş vermiştir. Felsefe, bir bakıma sorulara ve sorunlara her dönemde değişik yanıtlar ve çözüm denemeleri ve denemelerin yol açtığı yeni soru ve sorunların topluluğudur. Giderek felsefe kendi kendisini de konu alır ve felsefenin felsefesi ile de uğraşır. (yansımalı düşünce).
Üretilen düşünceler devirden devire bir süreklilik gösterir, böylece düşünce tarihi oluşur ve her yeni düşünce akımı tarihteki diğer felsefe akımlarına karşı eleştirel olarak kendini ortaya koymak zorunda kalır. Bu da felsefenin tarihselliğini ve bütünselliğini oluşturur. Düşünce hareketi onu üreten filozoftan bağımsızlaşarak felsefeye, bir bilgi ya da düşünce disiplini (düzeni) olarak girer ve diğer düşüncelere bakış açısı kazandırır.
Felsefi düşünüş birleştiricidir (sentetik) ve varlık hakkında birleştirilmiş olan bu bilgiye sistem, felsefe sistemi ya da dizge denir. Felsefe sistemi demek, evreni, varlığı tümüyle açıklamaya çalışan, birleştirilmiş, kendi içinde mantıkça tutarlı olan bir varlık görüşü demektir. Bu bağlamda felsefenin asıl gündemini, var olanın mantığının kavranması oluşturuyor denebilir. Varlığın hemen ardından mantığa verilen önem bunu göstermektedir. Var olanın işleyişinin nasıl bir yapıda olduğu filozofların üzerinde durduğu en önemli konudur.
Kant’a göre, felsefeyi değil, felsefe yapmayı öğrenmek; fikirleri değil, düşünmeyi öğrenmek çalışmanın amacı olmalıdır.
Sonuç olarak felsefe, sürekli bir arayış sorgulama ve eleştirme, doğruları akıl yoluyla bulmaya çalışan, bilgiyi ve bilgeliği elde etmeye yönelen özgür bir çabadır.
Felsefe, düşünce yoluyla varlığın yapısallığına ve özüne inmeye çalışan, bilinçli, bilgili ve anlamlı bir yaşamı amaçlayan kişilerin sorunudur ve asla herkesin işi değildir.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 6 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Edipceyhan { 10 Şubat 2013 14:47:11 }
Şu tanımı çok sevdim. l"Felsefe, düşünce yoluyla varlığın yapısallığına ve özüne inmeye çalışan, bilinçli, bilgili ve anlamlı bir yaşamı amaçlayan kişilerin sorunudur ve asla herkesin işi değildir."
şükrü { 18 Eylül 2009 16:21:08 }
''''felsefe .düşünce yoluyla varlıın yapısallığına ve özüne inmeye çalışan bilinçli bilgili ve anlamlı bir yaşamı amaçlayan kişilerin sorunudur ve ASLA HERKESİN İŞİ DEĞİLDİRr.'''' diye sözünü bitiren kişilerin işi hiç değildir diye düşünüyorum.
Zeytun Atur { 20 Şubat 2008 08:51:47 }
Sayin bobaroglu Felsefenin tarihsel surecler icinde gecirdiyi deyisikliyi kisa, duyarli, bir dille bize aktarmayi basarabilmistir bundan dolayi da kendisini kutlarim
Yazisinda en cok hosuma giden Kant'tan yaptigi
aktarmadir Felsefeyi deyil, felsefe yapmayi ogrenmek, Fikirleri deyil dusunmeyi oyrenmek calismanin amaci olmalidir. Bence buna okumanin ve okullarin amaci bu olamalidir demekte yarar vardir.
saygilarimla
Zeytun
Diğer Sayfalar: 1.

 




'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git