A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Renkler, tınılar, izler

Kategori Kategori: Felsefe | Yorumlar 2 Yorum | Yazar Yazan: Deniz Günal | 12 Eylül 2009 04:33:13

Bütünlüğünü koruyan doğanın içinde, bütünlüğünü oluşturamayan insan ne kadar zavallı kalıyor. Tutunacak dal arıyor. Tutunacak dalları iyi seçemiyor. Binbir emekle, çileyle kurduğunu bir çırpıda yitirip, kendini korumasız, çaresiz, şansın, uygarlığın insafına teslim buluyor.


İnsan bütünlüğünü nasıl kurabilir?

Yasaları, değişkenliği, akıcılığı, görkemi, güzelliği, gücü, sonsuz verici hem sonsuz hem de bir çırpıda alıcı gücü olan doğanın içinde nasıl bir bütünlük içinde var kalabilir?
 
İnsan, istese de istemese de ait olduğu, içinde, birlikte var olduğu doğanın ayırdında olmadan, kendi zayıflıklarını tanımadan sınırlarını bilebilir mi?
 
Sınırlarını bilmeyen, sınırlarını doğru çizebilir mi? Doğru çizemediği sınırlarını koruyabilir mi?

 
Anlam, değer
 
 
Yol üstünde, tramvay durağında elimde kağıt bardak içinde kahve ile bekliyorum. Sağımdan solumdan arabalar akıyor, tepemde tellerden oluşmuş bir ağ var. Tramvaya elektrik veren teller, binalara giren çıkan, elektrik, telefon, bilgisayar bağlantı telleri...  İçimden geçen, ya da içinden geçtiğim göremeyeceğim, algılayamayacağım radyo, televizyon, telefon dalgalarının arasındayım. Ayrı ayrı cihazlar kullanmak gerekiyor, anlamlandırmak için şifrelerini bilmek gerekiyor her birinin. Oysa beş duyuma ek duyularım olsa, herşey bana her an görünür olsa, kimbilir belki de bataklığa düşmüş bir insanın dehşetini yaşayacağım.
 
İyi ki yalnızca beş duyum ve yalnızca bir beynim var.
 
Doğayı, insalığın tüm birikimlerini hizmetime sunmakla kalmıyor, onları zorlanmadan büyük oranda gözardı etmeme de olanak sağlıyor.
 
Gözardı etmek! Gözardı edebilmek.
 
Aşırı yüklenmeyi önlüyor. Öte yandan ne kadar yoksullaştırıcı bir seçim olabiliyor.
 
Beklediğim tramvay koca bir insanlık tarihinin ortak ürünü. Yapıldığı malzeme, tasarımı, işleyiş biçimi binlerce insanın ortak emeği ile ortaya çıkmış. Tramvayı ortaya çıkaran düşünce ise binlerce yıl boyunca nice insanın, insanlığın ortak bilgi birikiminden aldığına kendi emeğini, yaratıcılığını, deneyimlerini hatta çilesini katmasının bir sonucu.
 
Doğa nasıl sınırlarını göremediğimiz, sonsuz ve uyumlu bir bütünlük içindeyse, insanlığın bilgi birikimi de öyle, derin, sonsuz, sınırlarını göremediğimiz ama bütünlüklü bir okyanus.
 

Yol, yordam
 
 
Akşam saati. Bu an bu yer, doğanın milyarlarca yıllık yolculuğunun sonucu... Gücü, güzelliği, artan zenginliği ile görkemli bir yolculuk. Öte yandan öyle sade yasalar üzerinde sürüyor ki...
 
Üzerinde durduğum yol, beklediğim tramvay ise kendi de o görkemli yolculuğa ait insanlık okyanusundan.... Elimde tuttuğum kağıt bardağın bilgisi, içindeki kahvenin o bardakla elime ulaşması bu okyanusdan... Üzerimdeki giysiler, gözlüğüm, dudak boyam, konuştuğum dil, düşüncelerim, yarın yapacağım işler hepsi bu okyanusa ait.
 
Günümün her hangi bir anında bu okyanusu ne kadar gözardı ettiğimin onun için ne önemi olabilir.
 
Günümün her hangi bir anında doğanın görkemli yolculuğunu ne kadar göz ardı ettiğimin onun için bir önemi var mı?
 
Ama...
 
Günümün her hangi bir anında, insanlık okyanusunu anımsayıp görkemini sezebilmemin üzerimde canlandırıcı, uyarıcı bir etkisi var. O okyanusa ait olduğum bilinci yaşadığım her anı, tanıdığım her insanı, her insanlık emeğini değerli kılıyor.
 
Günümün her hangi bir anında, doğanın muhteşem yolculuğunun, sınırsız, görkemli, bir o kadar da sade bütünlüğüne ait olduğumu sezmenin, bunun ayırdına varmamın üzerimde büyük bir etkisi var. İçim dolup taşıyor o zaman. Doğru eğri iyi kötü çizebildiğim sınırlarım eriyor, sınırları olmayan doğanın bütünlüğüne katılıyor, sevinçle şefkatle minnetle doluyorum.
 
Bu yolculuğun değerini, tadını, coşkusunu diğer insanlara ulaştırabilmenin, kendi yolculuklarında keşiflere çıkabilecekleri, birbirleriyle paylaşabilecekleri ortamı yaratmanın insanlığa hizmet olduğunu görüyorum.
 
 
Yalanlar, korkular, dertler, inançlar
 
 
Hizmet...
 
Hiç bir amaç uğruna hiç kimseyi kullanmak, yönlendirmek, soymak, zorlamak, yok etmek, kınamak, küçümsemek, yok saymak değil.
 
Hizmet....
 
Hiç kimseye, hiç bir bilgiyi, inancı, düşünceyi, duyuşu, yaşam biçimini, davranış kalıplarını  dayatmak değil.
 
Hizmet....
 
İnsanlık okyanusunu çocuklarımıza açmak...  Yeteneklerine, heveslerine değer vererek... Güvenli yaşayıp, beslenebilmeleri, sevilip, biriciklikleri ile kucaklanacakları yuvalar sağlamak... İnsanlık okyanusuna ulaşabilmeleri için doğru eğitim olanaklarına sahip olacakları okullar kurmak.
 
Hizmet...
 
Barınaksız, korunmasız, beslenemeyen, eğitimsiz çocuk bırakmamak.
 
İşe hemen yanı başımızdakilerden başlamak. Kendi çocuklarımızdan. Dostlarımızdan. Komşularımızdan.
 
Hizmet...
 
Üne, mevkiye, güce, maddeye sahip olmak, kendimizi ölçülerimize göre herkesden önde, herkesden üstün kılmak için değil.
 
 
Yollar, diller, yakarışlar
 
 
Hangi dili konuştuğumuzun, hangi tanrıya nasıl yakardığımızın,  adımızın, şehrimizin, kimlerden olduğumuzun ne önemi var, insanlık okyanusunun önünde elimizde kabımızla eğildiğimizde.
 
Uzun, görkemli yolculuğunun hiç bir yerinde hiç bir yıldız ışıklarını yön seçerek yollamadı.
 
Güneşin ısısı kimsenin sırtından dönmedi.
 
Deniz sularını kimliğine bakıp da çekmedi kimsenin ayaklarının altından.
 
Kimliğimiz, malımız mülkümüz, hatta aklımızın ölçüsü ne olursa olsun, yaşam bize sunuyor. Tüm yapmamız gereken, kabımızı elimize almak, onu doldurmak. Doldurabilmek için boşaltmayı da bilmek.
 
 
Su, toprak, çamur, yakarışlar
 
 
 
Barındığımız evlerimiz, bizi geçindiren işlerimiz, toprağımız ya kayıp gidiyor ayaklarımızın altından ya başımıza yıkılıyor. Varlığımıza anlam katan insanlar yok oluyor.
 
Sınırlarımız parçalanıyor. Bütünlüğümüz çözülüyor.
 
Çünkü sınırlarımızı zaten bilgiyle, sevgiyle, emekle oluşturamamıştık. Bütünlüğümüz dayatılmıştı. İçi anlaşılmamış, deneyimlenmemiş duygular, düşünceler, zorlama inançlar, edinilmiş korkularla tıklım tıkıştı. Derme çatma kurulmuştuk.
 
Sevgiden şefkatten uzak, değerimizle kucaklanmadan paketlenmiştik yalnızca.
 
Eksik, yanlış yapılan herşey sonunda birilerinin başına geçiyor. Yapanın değil çoğu kez dayatılana zorunlu kalanın başına geçiyor.
 
Aslında o zaman zorbanın da kulun da paketleri patlıyor. Dağılıyor.
 
Çöp olup saçılıyoruz.
 
 
Cennet, cehennem, korku, yakarışlar
 
 
 
İnsan korkmamayı nasıl öğrenecek?
 
Çocuklarımıza önce, anne babalarından korkmamayı öğretebilirsek...
 
Sonra öğretmenlerinden, yöneticilerden, polisden, tanrılarından... cehennemden...
 
Anne babalar, sevgileriyle hep destek, öğretmenler şefkatli birer aydınlık kaynağı olmalı.
 
Yöneticilerse yalnızca birer hizmetli olarak görülmeli. İnsanların üstünde onlara karşın onlara emirler veren üstün bireyler değil... İnsanlara hizmet götüren, onlar için çalışmayı göze almış bireyler olarak kabul edilmeli yalnızca.
 
Tanrı, görkemli yolculuğunda doğanın, ona ait insanın, dingin bir sığınak olmalı zor anlarında, sevgi ile ışıldayan bir yıldız olmalı güzel anlarında.
 
İnsan nasıl anlayabilir, cennet de cehennem de bu dünyada kendi içinde yaşanır ancak.
 
Zorba, korkar, güvensiz, mutsuzdur.
 
Mal mülk zengini, yitirmekten korkar, daha çok isteyen bir düşküne dönüşür.
 
İktidar, korkar, yerinden düştüğünü gördüğü karabasanlarla yaşamak zorunda kalır.
 
Çalan yakalanmaktan korkar.
 
Öldüren, bağışlanmayacak bir suçla yaşamanın karanlığına mahkumdur hep.
 
Başka bir dünyada yaşanacak cennete, onu burada içimizde kurmadan ulaşabilir miyiz?
 
Korkuyla uzak durup günahdan, hırsla sevap biriktiren cimri, kıskanç, hoşgörüsüz yürekleri hangi cennet arıtabilir? Dünyanın sunduğu güzelliklere, tansıklara kör gözleri ölünce ne açacak?
 
Başka bir dünyada bizi bekleyen bir cennet yok. Onu biz kendimizle götürüyoruz ancak.
 
Başka bir dünyada bizi bekleyen bir cehennem yok. Kıskançlıktan, insanı, canı olanı sevememekten, dünyanın sunduğu güzellikleri göremeyip kendi içindeki karanlığa mahkum kalmaktan öte bir cehennem yok. Öte dünyaya cehennemi bu dünyadan kendimizle götüreceğiz ancak.
 
 
Tellerin, görünmez dalgaların, binaların, trenlerin, tramvayların, arabaların, malın mülkün içinde yalnız, garip
 
 
Yasaları, değişkenliği, akıcılığı, görkemi, güzelliği, gücü, sonsuz verici hem sonsuz hem de bir çırpıda alıcı gücü olan doğanın bütünlüğü içinde, insanlık okyanusundan bir damla olup sevgiyle ve minnetle sınırlarını çizemeyen insanlar, çok yalnızız.
 
Evrenin görkemine sırtımızı dönmüş, doğanın gücüne kör, insanlık okyanusundan uzakta birbirimize düşman, çok ama çok cahil, çok zavallı.......  çile dolduruyoruz.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 2 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Oğul { 23 Eylül 2009 19:04:39 }
Senin yazdıklarını senin gibi anlamak isterdim, ama onun içinde senin kadar olmalıyım. Ben senin anlattıklarını anlamak için çaba harcamadım, kendi anladığım şekilde kabul ettim.
Üstünde düşündüm ve ; YAŞAMAK İSTEDİĞİME KARAR VERDİM, yaşatılmak istemiyorum. Ağlamak istiyorum ama ağlatılmak istemiyorum gibi.

sevgi dolu yüreğine, kalem tutan eline sağlık anne.
Pinar Ozkan { 13 Eylül 2009 03:53:25 }
Ithaka''ya doğru yola çıktığın zaman
dile ki uzun sürsün yolculuğun.
Serüven dolu bilgi dolu olsun.
Ne Lestrigon''lardan kork ne Kiklop''lardan
ne de öfkeli Poseidon''dan.
Bunların hiçbiri çıkmaz karşına
düşlerin yüceyse gövdeni ve ruhunu ince bir heyecan sarmışsa eğer..
Ne Lestrigon''lara rastlarsın
ne Kiklop''lara ne azgın Poseidon''a.
Onları sen kendi ruhunda taşımadıkça
kendi ruhun Onları dikmedikçe karşına.

Dile ki uzun sürsün yolun.
Nice yaz sabahları olsun
eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde.
Önceden hiç görmediğin limanlara girdiğin!
Durup Fenikenin çarşılarında
eşi benzeri olmayan mallar al.
Sedefle mercan abanozla kehribar
ve her türlü başdöndürücü kokular
bu başdöndürücü kokulardan al alabildiğin kadar.
Nice Mısır şehirlerine uğra
ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden.
Hiç aklından çıkarma Ithaka''yı.
Oraya varmak senin başlıca yazgın.
Ama yolculuğu tez bitirmeye kalkma sakın!
Varsın yıllarca sürsün daha iyi.
Sonunda kocamış biri olarak demir at Ada''na.
Yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin
Ithaka''nın sana zenginlik vermesini ummadan.

Sana bu güzel yolculuğu verdi Ithaka.
O olmasa yola hiç çıkmayacaktın.
Ama sana verecek birşeyi yok bundan başka.
Onu yoksul buluyorsan aldanmış sanma kendini
Geçtiğin bunca deneyden sonra
öyle bilgeleştin ki.
Artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini Ithaka''ların....
                                          KAVAFIS
                                Cev: Cevat Capan
İnsanlık okyanusundan bir damla olup sevgiyle ve minnetle sınırlarını çizemeyen Biz yalnızlara..
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı
Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'den Avrupa'ya İmamoğlu ile dayanışma çağrısı
Yüzlerce öğrenciden ABD'yi terk etmeleri istendi.

Hindistan-Pakistan Savaşı Senaryosu
Hindistan - Yeni Zelanda: Sessiz ama Kritik Bir Ortaklık
Gazze'de gıda stokları tükendi: Açlık krizi derinleşiyor
Suriye nasıl kutsallaştırıldı? Suriyeliler umutlu olabilir mi?
Penguen ve foklara da vergi uygulaması…

Trump: Çin'den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergisi oranı % 125'e çıkarılacak
Trump yeni gümrük vergisi tarifelerini açıkladı.
Avrupa’nın en az et yiyen ülkesi Türkiye: Fiyatlar 5 yılda % 1230 arttı!
Türkiye'de ekonomi bir kez daha belirsizlik döneminde
ABD-Çin hattında ticaret savaşı: “Soğuk Savaş’tan beri görülmemiş bir rekabet”

Avrupa gözünü ABD'li akademisyenlere dikti.
Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü

JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.

Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…
Çin'in 10 yıllık yüksek teknoloji planı nasıl işledi?
Devrimsel Bir Teknoloji: Kaykay Şasi

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez
Af Örgütü: Türkiye'de yargıya müdahale derinleşti
"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2024 yılı yolsuzluk algı endeksi açıklandı!
Türkiye OECD’de gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 4. ülke

Bu sistemdeki bir kusur değil, sistemin kendisi
Post-truth dünyada adalet nedir?
1919-1922'de Bir Mayıs’lar, Gösteriler, Yürüyüşler
Türkiye halkı otokrasiye direniyor. Sessizlikten daha fazlasını hak ediyorlar.
Kakao Endüstrisinde Çocuk İşçiliği: Tadı Kadar Tatlı Değil

KURBANIM BUGÜN
KAZ DAĞI
GÜNÜN HABERİ
NE İSEN O
KILAVUZ KARGA

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git