|
|
DALDAN DALAKategori: Ayorum Güncel | 2 Yorum | Yazan: Muammer Toprakcı | 02 Eylül 2009 08:01:25 Önce bir özür; Türkiye'ye gelmenin hayhuyu içinde geciken yazı için... Sonra bir teşekkür; değerli dostum Nihat Ziyalan'ın geçen yazıya yaptığı katkı ve değerlendirme için... Kybele eğer basından takip ettiyseniz, sonunda Marsilya'ya vardı ve ermeni diasporasının, ermeni asıllı Marsilya Belediyesi Başkan Yardımcısının tüm engelleme ve provokasyon girişimlerine karşın büyük ilgi gördü.
Arkadaşlarımıza kalan etaplarda başarılar diliyor ve bir kez daha, başta Osman hoca olmak üzere tüm ekibi yürekten alkışlıyorum... Sevgili okurlar, iki gün önce yazabilseydim 30 Ağustos Zafer Bayramı’mıza değinecektim.Yine de birkaç satır yazmadan geçemeyeceğim: Size tavsiyem,bir tatilinizi Zafer Haftası’na denk getirerek Türkiye’ye gelin ve 25 Ağustos gecesi Afyon Şuhut’tan Kocatepe’ye yapılan yürüyüşe katılın. Gece yarısı başlayan yürüyüş ve tırmanma yaklaşık 4.5-5 saat sürüyor ve 26 Ağustos 1922’de topçularımızın taaruzu başlattıkları 5.30 da Kocatepe’de oluyorsunuz. Önceleri katılım az oluyordu ama son yıllarda neredeyse tüm üniversitelerimizden gençler yürüyüşe katılıyorlar. Aynı duyguları paylaşan yaşlısı,genci binlerce insanın arasında o günlere gidiveriyorsunuz. Askerlerin yardımları, hazırlanan küçük yiyecek paketleri, üşürseniz hemen yetiştirilen battaniyeler sizi duygulandırıyor ve tepeye vardığınızda Nazım’ın o güzelim dizelerini mırıldanmaya başlayıveriyorsunuz: “Sarışın bir kurda benziyordu Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı Yürüdü uçurumun başana kadar,eğildi durdu Bıraksalar ince uzun bacakları üstünde yaylanarak Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı...” Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyorum... Sevgili okurlar, bugün 1 Eylül, Dünya Barış Günü... İşte size rakamlarla uygarlık(!) tarihi: 18. yüzyıl:68 savaş,4 milyon ölü... 19. yüzyıl:205 savaş,8 milyon ölü... 20. yüzyıl:275 savaş,115 milyon ölü... 1480 ile 1800 yılları arasında her üç yılda bir savaş çıkarken, 1800 ile 1944 yıları arasında her iki yılda bir savaş çıktı. 1944’den günümüze mi? Her yıl... Ama en az bir savaş... Ne diyordu değerli yazar Bernard Shaw? “Başka uluslara üstünlük kurmanın peşindesinizsiz siz. Kullandığınız silahlar, ateş ve zehir; açlık ve yıkım; bilimin elindeki tüm silahlarla yok etme!.. Birbirinizi öylesine bir terör ortamı ile kısıtlamışsınız ki, hiçbir vahşet sizi kendinize getirip, ’ölürüm de bu işi yapmam’ dedirtemiyor. Görülecek binbir iş var kendi ülkelerinizde. Bunlar yüzyıllardır yapılmadan duruyor ama ateş ve zehir hep gündeminizde. Alçaklık bu değilse nedir alçaklık?.. Umudum kalmadı artık sizden. İnsanoğlu siyasal bir yaratık olarak bitmiştir. Onu ortaya çıkaran güçler daha iyi birşey yaratmak zorundadırlar...” (Gülen Düşünceler. Derleyen Şakir Eczacıbaşı. İyi Şeyler Yayınları) Son günlerde sık sık Ruhi Su dinliyorum. Bir türküde diyor ki: “Hakikat kervanı geçti gidiyor Can gözünü açıp görebildin mi?” Can gözüyle görebilmek... Küçücük bir azınlık var, olanı biteni cam gözle değil can gözüyle gören, görebilen... Onlara da ne mi kalıyor?.. Acı çekmek... Ne diyor ozan Erboy Kara? “Getir meyhaneci doldur kadehimizi içeceğiz gece delice yaşımızda bir eylül bıraktık arkamızda kapat şu müziği bıktık bu ağıtlardan bir ölülerimiz mi eksik masamızda çağır şu çiçekçi kızı bir gül versin bize ya da karanfil ille de kırmızı...” (Seslerin Sesi.Kora Şiir) Barış için mücadele edenler büyük acılar çektiler.Bir başka Eylül’ün,12 Eylül’ün,zindanlara tıktığı sonunda beraat etseler de yıllarca hapislerde çürüttüğü Barış Derneği’mizin kurucularını saygıyla anıyorum. Başkan değerli ağabey Mahmut Dikerdem’in şahsında kaybettiklerimizin üzerlerine ışıklar yağsın, yaşayanlara uzun ve sağlıklı bir yaşam diliyorum. Gelin biz sonunda acı çekmek te olsa onların başlattığı mücadele yolunda yürüyelim,can gözümüzü hep açık tutalım, can gözüyle görüp, can kulağıyla dinleyip, can bilinciyle anlamaya çalışalım, haksızlık ve adaletsizliklere karşı direnme azmimizi hiç yitirmeyelim... İnsanlığın barışçı evlatlarının örgütlü savaş karşıtlığı, insanı, doğayı, dünyayı, evreni korumanın tek çaresi... Tamam,şimdi galip gelen azgın saldırganlık... Ama buna karşı bireysel ve toplumsal direnişin de ne kadar cesur ve etkili olduğunu da bu uğurda mücadele edenler bize kanıtladılar... Onların yolunda yürümeye devam edelim... 1 Eylül Dünya Barış Günü’nüz kutlu olsun...
Yorumlaraykut yazgan
{ 11 Eylül 2009 15:07:35 }
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? 'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Mehmet Akif Ersoy ... ellerinize sağlık s.akdağ
{ 04 Eylül 2009 20:43:32 }
sayın muammer toprakçı elazığda türkçe öğretmeni olarak görev yaptınızmı?benim öğretmen olarak tanıdığm muammer toprakçımısınız acaba.saygılar
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|