|
|
Uygarlıkların beşiği Anadolu.Kategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | Yazan: A Yorum | 29 Ağustos 2009 12:13:30 Uygarlıkların beşiği İç Anadolu Bölgesi'ndeki müzeler, tarihin ilk çağlarından günümüze uygarlıkların izlerini barındırıyor. Peri bacalarıyla ünlü Nevşehir, Mevlana'nın diyarı Konya, Kurtuluş Savaşı'nın izlerini taşıyan Sivas'taki müzeler, tarihe ışık tutan eşsiz nitelikte eserleriyle ziyaretçilerini bekliyor.
Türkiye'nin peri bacalarıyla ünlü önemli turizm merkezi Kapadokya, tarihi eser yönünden çok zengin bir bölge konumunda. 1985 yılına UNESCO Dünya Mirası Listesine girip korunması gereken kültür miraslarından biri olarak değerlendirilen Kapadokya'da, l6 sit alanı, 2l4 tescilli dini yapı, 66 höyük ve tümülüs ile çeşitli uygarlıklara ait yaklaşık 16 bin tarihi eser yer alıyor. Tarihi MÖ 7000-8000 yıllarına uzanan Kapadokya'da 9 medeniyetin izlerine rastlamak mümkün. Kırşehir, Kayseri, Niğde ve Aksaray ile sınırlandırılan ve merkezi Nevşehir olan Kapadokya, tarih boyunca dinlerin ortak buluşma noktası olarak değerlendirildi. Hıristiyanlar ile Müslümanların yüzyıllar boyunca büyük bir hoşgörü içinde bir arada yaşadığı dünyanın ender coğrafyalarından Kapadokya, sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihsel değerleri ile UNESCO'nun dünya genelinde korunması gerekli kültür mirasından biri olarak dikkatleri üzerinde toplamayı başardı. Kapadokya Bölgesi'nde bugüne kadar yüzeysel araştırmalarda ve kazı çalışmalarında 66 höyük ve tümülüsün varlığı tespit edildi. Neolitik dönemden başlayarak geniş bir uygarlık arenasında Hititler, Asur Ticaret Kolonileri, Pers, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi'ni kucaklayan Kapadokya Bölgesi'nde, günümüze kadar ulaşmayı başarmış 2l4 cami, kilise, mescit, şapel, manastır, han, kervansaray ve çeşme yer alıyor. Nevşehir Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nde, bölgede yapılan kazılarda ortaya çıkartılan tarihi eserler sergileniyor. Bunlar arasında, 3 bin 232'si etnografik, çoğunluğu bronzdan yapılı 9 bin 882 sikke, 3 bin 792 arkeolojik ve 93 el yazması eser olmak üzere toplam 16 bin 499 tarihi eser bulunuyor. Benzer tarihi eserlerin yanı sıra yer sorunu nedeniyle sahip olunan tarihi varlıklardan ancak bin 500'ü Nevşehir Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nde sergileniyor, diğerleri depoda muhafaza ediliyor. Öte yandan, Osmanlı Sultanları'nın ve kadınlarının, o dönemde kullandıkları kıyafetleri de Nevşehir Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. Bu kıyafetler müzede en çok ilgi gören tarihi değerler arasında yer alıyor. Kayseri'de 1969 yılında açılan müzede eserler, iki salon ve bahçede sergileniyor. Birinci salonun girişinde Kalkolitik ve eski Tunç devrine ait çok renkli ve tek renkli seramikler ile su mermeri idoller yer alıyor. Büyük salonda ise Kültepe Örenyeri'nde 1948 yılından beri yapılan kazılarda açığa çıkartılan Asur Ticaret Kolonileri dönemine ait eserler sergileniyor. Bu eserler arasında çivi yazılı tabletler, boyalı ve boyasız, pişmiş topraktan yapılmış, yuvarlak, yonca ve gaga ağızlı testiler, vazolar, meyvelikler, silindir ve damga mühürler, hayvan biçimli içki kapları, madeni eşyalar ve kalıplar ile İmamkulu Hitit kaya kabartması mulajı önemli bir yer tutuyor. Aynı salonun güney bölümünde, Kültepe, Kululu ve diğer merkezlerden getirtilmiş Geç-Hitit devrine ait heykellere, kabartmalara ve hiyeroglif stellere yer verilmiş. İkinci salona geçişi sağlayan koridorda ise Kültepe'den çıkartılan Frig devri seramikler bulunuyor. İkinci salonda, Kayseri çevresinden toplanmış, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserler sergilenirken, bunlar arasında ziynet eşyaları, cam şişeler, mermer heykel ve heykel parçaları, bronz figürler ve Herakles Lahdi ilgi çekiyor. Türkiye müzelerinde yer alan Herakles lahitlerinin en sağlamı olduğu belirtilen Herakles Lahdi, MS 150-160 yılları arasına tarihlendirilmekte. Müzenin bahçesinde, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait mermer lahitler, mezar stelleri, erzak küpleri ve tümülüs örnekleri sergileniyor. Müzede, 9 bin 300 arkeolojik, 2 bin 269 etnografik eser, 142 tablet, 19 bin 877 sikke, 288 mühür ve 84 arşiv vesikası olmak üzere toplam 31 bin 960 eser bulunuyor. Kayseri Müzesi'nde sergilenen eserler, tarihsel gelişimi gözler önüne sermesi açısından çok önemli. Mezopotamya ve Mısır'da MÖ 4000'in sonlarından itibaren yazının kullanılmasına rağmen, Anadolu henüz bu aşamaya ulaşamamıştı. Tarihsel açıdan Kültepe'nin birinci derecedeki önemi, Anadolu'nun en eski yazılı kaynaklarının burada bulunmuş olması. Kil tabletler, Asur lehçesinde ve çivi yazısı ile yazılmış. Bu tabletlerde ticaretle ilgili detaylı bilgiler, borç alıp-vermeler, faiz, evlenme, boşanma, veraset, esir ticareti, mahkeme kararları ve beylerle yapılan yazışmalar ile mektuplar hakkında canlı bilgiler yer alıyor. Niğde Müzesi, il genelinde devam eden 6 kazı çalışmasından elde edilen eserlerle her yıl bünyesine yeni eserler katıyor.Sergilenen mumyaları ile ''Mumyalı Müze'' olarak bilinen Niğde Müzesi, 1993 yılında Avrupa'da yılın müzesi olmaya aday gösterilmişti. Kültür ve Turizm Bakanlığınca Türkiye'nin en iyi iki müzesinden biri olarak seçilen Niğde Müzesi'nde eşine ender rastlanan tarihi eserlerin yanı sıra, 5 de mumya sergileniyor. MS 10. Yüzyıla ait olduğu belirlenen mumyalar, turistlerin büyük ilgisini çekiyor.Müzede Anadolu mimarisini yansıtan ev teşhiri ve antik kalay ocağı, müzenin en göz alıcı eserleri arasında yer alıyor. Anadolu'nun en eski yerleşim alanlarından Kırşehir, tarihi eser yönünden oldukça zengin bir il. Kırşehir Müzesi'nde, mekan darlığı nedeniyle eserler değiştirilerek sergileniyor. 3 bin 200 arkeolojik, 3 bin sikke, 800 de giysiden oluşan koleksiyonuyla Kırşehir Müzesi, 300 metrekare kapalı alanda hizmet veriyor. Kaman ilçesinin Çağırkan beldesindeki Kalehöyük'te bulunan ve Japonlar tarafından yapılan kazıda ortaya çıkartılan 2 bin 400 arkeolojik eser, Kırşehir Müzesi'ne getirildi. Bu eserlerin tamamı fotoğraflandıktan sonra depolara kaldırılırken, Kaman Kalehöyük'te Japon hükümetince yaptırılan müzede de bu eserlerin bir kısmı sergileniyor. Hirfanlı Baraj Gölü kıyısında ortaya çıkartılan 8 ton ağırlığındaki Fırtına Tanrısı ile Hitit Sunağı da Kaman Kalehöyük Müzesi'ne getirilerek müzenin girişlerine yerleştirildi. Ahiliğin merkezi Kırşehir'de Ahilik Sancağı da bu müzede bulunuyor. Türkiye'nin en fazla ziyaret edilen müzeleri arasında yer alan Mevlana Müzesi'nin de bulunduğu Konya, müze turizminin merkezleri arasında yer alıyor. Topkapı Sarayı Müzesi'nin ardından en çok gelir getirdiği belirtilen ve Konya'ya gelen hemen herkesin ziyaret etmeden kentten ayrılmadığı Mevlana Müzesi, bünyesinde önemli bir hazineyi barındırıyor. UNESCO'nun 2007'yi ''Mevlana Yılı'' ilan etmesiyle yerli ve yabancı turistlerin Konya'da ilk uğradıkları yer olan Mevlana Müzesi, bugüne kadar milyonlarca ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. 1926 yılında Konya Asar-ı Atika Müzesi adı altında hizmete açılan Mevlevi dergahı ve türbenin adı, 1954 yılındaki düzenlemenin ardından Mevlana Müzesi olarak değiştirildi. Dervişan Kapısı'ndan girilen müzenin avlusunda yer alan Şeb-i Arus havuzuna para atanlar ve aslan ağızlı çeşmeden sudan içenlerin dileklerinin yerine geleceğine inanılıyor. Mevlana'nın felsefesini ve düşünce sistemini anlatan hatların bulunduğu Türbe Salonu'nun girişinde iki ayrı levhada Mevlana'nın öğretilerini insanlara anlatan iki önemli sözü yer alıyor. Levhalardan birinde, ''Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol'' yazısı, diğer levhada ise ''Gel, gel, ne olursan ol gel. İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol gel. Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel'' ifadeleri yer alıyor. Türbe Salonu'nda biraz daha ilerledikten sonra yeşil kubbenin tam altında Mevlana'nın ve oğlu Sultan Veled'in sandukalarıyla karşılaşılıyor. Mevlana'nın gök mavisi mermerden sandukasını 1565 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı biliniyor. Mevlana Müzesi'nin tavanında asılı, mermerden oyularak yapılan ve herhangi bir yerinde ekleme bulunmayan sabır taşları ise ziyaretçilerin hemen dikkatini çekiyor. Sabır taşlarını bir kişinin çocuk yaşta yapmaya başladığı ve ancak torununun bitirebildiği rivayet ediliyor. Kıbrıs'ın fethinden sonra 1571 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından müzeye hediye edilen ve 16. Yüzyılda yapıldığı bilinen 16 kollu, yüksekliği 126 santimetre, ağırlığı 73 kilogram, çapı 72 santimetre olan ve 4 parçadan oluşan dev şamdan da ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Akşehir ilçesinde Rüştü Bey Konağı olarak bilinen ve 1986 yılında kamulaştırıldıktan sonra restorasyonu yapılan bina, 5 Temmuz 2007'de Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi olarak hizmete girdi. Müzenin 2. katında bulunan canlı teşhir bölümünde Türk halk bilgesi, halk dilinde, duygu ve inceliği içeren gülmece türünün öncüsü Nasreddin Hoca'nın ''Ye kürküm ye'' fıkrasının canlandırıldığı oda ziyaretçileri tebessüm ettiriyor. Yine canlı teşhir bölümünde bir Anadolu geleneği olan ''Sıra Yarenleri'' de canlandırılıyor. Akşehir'de bulunan Batı Cephesi Karargahı Müzesi'nde ise Atatürk'ün Cumhurbaşkanı olduktan sonra kullandığı bazı özel eşya yer alıyor. 18 Kasım 1921 ile 24 Ağustos 1922 tarihleri arasında Batı Cephesi Komutanlığına karargahlık yapan müze binasında, Kurtuluş Savaşı'nın hazırlık safhasına ilişkin resmi belgelerin orijinalleri bulunuyor. Atatürk'ün yazmış olduğu Nutuk'un orijinal metninin yanı sıra, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk fotoğrafları da müzede sergileniyor. 1962 yılında bugünkü binasında hizmete giren Konya Arkeoloji Müzesi, tarihi zenginliğiyle, kente gelen çok sayıda yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapıyor.Arkeoloji Müzesi'nin görülmeye değer eserleri arasında insan figürleriyle süslenen Roma lahit mezarları yer alıyor. Roma ve Bizans çağından sunak, mezar stel ve ostotekler müze iç teşhirinde ve bahçede sergileniyor. Müzede Çatalhöyük ve Karahöyük buluntularını da görmek mümkün. Selçuklu Sultanı 2. İzzettin Keykavus devrinde Vezir Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından Alaaddin Tepesi'nde yaptırılan İnce Minare de ziyaretçilerin ilgi gösterdiği yerler arasında. 1258-1279 tarihinde yaptırılan ve 1956'da müze haline getirilen İnce Minare, 1992 yılında restore edildi. Selçuklu, beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait mezar taşlarının sergilendiği Sırçalı Medrese, Selçuklu dönemine ait çini eserlerin sergilendiği Karatay Çini Eserler Müzesi, Etnografya Müzesi ve Atatürk Evi de Konya'yı ziyaret eden tarih meraklılarının uğrak yerleri arasında yer alıyor. Aksaray Müzesinde sergilenen tarihi ve kültürel eserler, Anadolu tarihine ışık tutuyor. 1969 yılında şehir merkezinde bulunan Zinciriye Medresesi'nde kurulan Aksaray Müzesi, 2006 yılı sonunda yeni yerine taşındı. Aksaray Müzesi, etnografik, arkeolojik ve mumyalar ile üzerlerinden çıkan eserlerin sergilendiği salon olmak üzere, birbiriyle koridorlarla bağlı dört teşhir salonundan oluşuyor. 10 binin üzerinde eserin bulunduğu müzenin etnografya salonunda Aksaray'ın yakın tarihine ışık tutan kadın ve erkek giysileri, silahlar, para keseleri, çoraplar, gümüşten yapılmış takılar, banyo ve mutfak gereçleri sergileniyor. Müzede Selçuklu, Bizans, Roma, Frig ve Hitit dönemlerine ait eserler, kandil ağırlıkları, vazolar, sikkeler, heykelcikler, haçlar, takılar vazo ve kandiller dikkati çekiyor. Müzede en çok ilgiyi ise Aşıklı Höyük'te bulunan ve dünyanın en eski kafatası ameliyatının izlerini taşıyan genç bir kadına ait kafatası çekiyor. Aksaray Müzesi'nde sergilenen mumyalar da turistlerin ilgi odağı. Mumyalar salonunda 10 ve 13. Yüzyıllara tarihlendirilen Çanlı Kilise'nin içinden ve çevresinden çıkartılan çocuk ve yetişkin mumyalarının yanında bir kediye ait mumya da sergileniyor. Mumyalarla beraber gün ışığına çıkartılan cam bilezik, boncuk, metal yüzük, kolye, giysi, kefen parçaları, tarak, patik ve fes gibi kişisel eşya, elle yazılmış Grekçe İncil ve yazmalar da bu salonda görülebilir. Müzenin bahçesinde ise küp ve diğer eserler sergileniyor. Aktekke Meydanı yanında Hatuniye Medresesi ile yan yana olan ve bugünkü binasında 1980 yılından bu yana hizmet veren Karaman Müzesi'nde arkeolojik ve etnografya eserleri yer alıyor. Arkeolojik eserler bölümünde, Kalkolitik devirden Geç Bizans'a çeşitli dönemlere ait eserler sergileniyor. Etnografik eserler bölümünde ise Selçuklu'dan günümüze çok sayıda eser bulunuyor. Müze bahçesinde Roma devrine ait mezar stelleri başta olmak üzere Bizans ve Türk-İslam dönemlerine ait taş eserler yer alıyor. Karaman Müzesi, merkeze bağlı Alaçatı köyünde bulunan Canhasan Höyüğü'nden çıkan pişmiş topraktan yapılmış çanak-çömlekler, insan ve hayvan figürleri, taş baltalar, obsidyenden ok uçları, kemik kazıyıcılar, iğneler, kolyeler, bilezikler ve süs eşyasını bünyesinde barındırıyor. Özellikle Roma ve Bizans dönemlerine ait cam şişeler müzenin önemli koleksiyonları arasında. Müzede sergilenen, kimyasal maddelerle korunmamasına rağmen 14 asırdır sağlam kalan bütün haldeki genç kız cesedi, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Dünyada mumyalanmadan bu kadar uzun süre dayanabilen birkaç cesetten biri olduğu belirtilen cesedin özelliğini kaybetmesinin engellenmesi için minyatür mağara yapılması planlanıyor. Sivas'ta ulusal kurtuluş mücadelesine ışık tutacak kararların alındığı, Sivas Kongresi'nin yapıldığı tarihi bina, bugün Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi olarak hizmet veriyor. Mustafa Kemal Atatürk ve Heyet-i Temsiliye tarafından 2 Eylül-18 Aralık 1919'da milli mücadele karargahı olarak kullanılan, 5 Ekim 1892'de Sivas Valisi Mazlum Paşazade Mehmet Memduh Bey tarafından mülki idadi binası olarak yaptırıldığı belirtilen bina, Sivas Kongresi'ne ev sahipliği yapması ve cumhuriyetin temellerinin burada atılmış olmasıyla önem taşıyor. Yapıldığı tarihten itibaren okul binası işlevini sürdüren, idadi, sultani, Sivas Lisesi, Kongre Lisesi adlarıyla anılan bina, daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilerek Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi olarak hizmet vermeye başladı. Tarihi kongre salonu ve Büyük Önder Atatürk'e ait çalışma ve dinlenme odası, kongrenin yapıldığı günlerdeki haliyle muhafaza edilen müzede, kongre öncesindeki olayların, Mustafa Kemal Atatürk'ün kongre hazırlığıyla ilgili tamimlerinin ve bildirilerinin sergilendiği salon, muhaberenin temelini oluşturan telgraf odası, Sivas Kongresi'yle ilgili tutanakların yer aldığı salon, merkezi Sivas'ta kurulmuş Anadolu Kadınları Müdafa-i Vatan Cemiyeti'ne ait bildiriler ve haberleri içeren belgeler ile İrade-i Milliye Gazetesi'nin basıldığı matbaa makinesi ve bu gazeteye ait nüshaların sergilendiği salonlar bulunuyor. Atatürk ve arkadaşlarına 3.5 ay resmi karargah olarak tahsis edilen binada, Sivas Kongresi sırasında ve sonrasında kentte alınan tüm kararlara ait belgeler, Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Atatürk Özel Arşivi, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih Komisyonu ve Ateşe Özel Arşivi, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı arşivlerindeki belgelerin örnekleri de sergileniyor. Ziyaretçiler, özellikle binanın 2. katındaki Atatürk'ün o dönemde kaldığı yatak odasını, belgelerle Atatürk salonunu ve Sivas Kongresi'nin yapıldığı kongre salonunu gezerken duygulanıyor. Zemin katı etnografik eserlere ayrılan müzede Osmanlı dönemine ait kılıç, kama, zırh, miğfer, kalkan, ok, yay, tüfek, tabanca, barutlu tüfek gibi savaş aletleri, sikkeler, hat sanatıyla yapılmış levhalar, Sivas ve yöresinden kilim, seccade, zili örnekleri, Osmanlı döneminde günlük hayatta çok kullanılan sini, ibrik, kazan, matara, lenger, sahan, kevgir, şamdan gibi bakır eşyaların yanı sıra çeşme lüleleri, ağırlık ölçüleri, kilit ve kapı tokmakları, Sivas yöresine has yağlık, cepken gibi çeşitli giysiler, seccade, havlu ve bohçalar gibi çok sayıda eser de yer alıyor. Sivas'ta nisan ayında açılan arkeoloji müzesinde, Sarissa ve Kayalıpınar kazı alanlarında gün yüzüne çıkarılan çok sayıda tarihi eser sergileniyor. Yüceyurt Mahallesi'ndeki tarihi binada onarım, çevre düzenlemesi, teşhir ve tanzim çalışmalarının ardından Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi'nin deposundaki çok sayıdaki tarihi eserin taşınmasıyla açılan müzenin Orta Anadolu'nun en büyük arkeoloji müzesi olduğu belirtiliyor. Hitit şehri Kayalıpınar Harabe Ören Yeri'nde Alman arkeolog Andreas Müller Karpe ve eşi Vuslat Müller Karpe başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında bulunan Hitit tanrısına ait kaya kabartma, Altınyayla ilçesinde Hititler döneminden kalma ören yeri Sarissa buluntuları arasından çıkarılan ikiz boğa Ryhton heykeli gibi çok sayıda arkeolojik eser de müzede sergileniyor. Heykelin Fırtına Tanrısı'na içki sunulmak üzere o dönemde kutsal sayılan boğa figüründen yapıldığı belirtiliyor. Pişmiş topraktan yapılan ve ikiz boğadan oluşan heykelin boynunun altında sıvı boşaltma deliği yer alıyor. Heykelin dizi ile ön ve arka ayakları krem renginde, gövdesi ise kahverengi tonlarında. Sivas'ın Hafik ilçesinde 1916 yılında yapılan ve 1936 yılına kadar ilçede Türkiye'nin ilk anıt heykeli olarak kaldığı bildirilen Osman Gazi Heykeli'nin yer aldığı müzede, Sivas'ın Hayranlı ve Haliminhanı mevkilerindeki kazı çalışmalarında bulunan, aralarında 3 toynaklı atın da yer aldığı yaklaşık 10 milyon yıllık fil, gergedan, zürafa, sırtlan, antilop, ceylan ve at fosilleri de sergileniyor. Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde, ünlü halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu'na ait, 1982 yılında müzeye dönüştürülen ev ilgi görüyor.Ozanın doğum ve ölüm yıl dönümlerinde ziyaretçi sayısının arttığı müzede, Şatıroğlu'nun giysileri, sazı ve diğer eşyaları sergileniyor. Tokat'ta da biri vakıf müzesi olmak üzere 4 müze bulunuyor. Gaziosmanpaşa Bulvarı'ndaki tarihi Gökmedrese'de faaliyet gösteren Tokat Müzesi'nde çok sayıda kültür varlığı bulunuyor. Emekli öğretmen Halis Cinlioğlu tarafından 1926 yılında çevreden toplanan taşınır kültür değerlerinin depolanmasıyla ilk müzecilik faaliyetlerinin başlatıldığı tarihi bina, Türkiye'nin zengin müzelerinden biri olarak dikkati çekiyor. Muineddin Süleyman Pervane Bey tarafından 1277 yılında yaptırılan ve uzun yıllar medrese, daha sonra darüşşifa olarak hizmet veren, 1982 yılında müzeye dönüştürüldükten sonra yörenin arkeolojik ve etnografik eserlerinin teşhir edildiği tarihi yapı, iç ve dış görünümüyle ilgi çekiyor. Gökmedrese'nin alt kat odalarında, MÖ 3000 yılı Eski Tunç Çağı'ndan itibaren kronolojik olarak Hitit, Frig, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserler sergileniyor. Osmanlı dönemine ait el yazması Kur'an-ı Kerim'lerin de teşhir edildiği müze, halk arasında ''Kırkkızlar Türbesi'' olarak da biliniyor. Halı, kilim ve heybeler, yörenin geleneksel giysileri, takıları, aydınlatma araçları, hamam eşyaları, bakırcılık zanaatinin ürünleri bakır kaplar, kapı tokmakları, ev dokuma tezgahı, el baskısı Tokat yazması örnekleri ve baskı kalıplarının teşhir edildiği müzede, Osmanlı dönemi silahları, kılıçları ve barutlukları da yer alıyor.Müzede, çeşitli dönemlere ait mezar taşları, lahitler, sütun başlıkları, heykeller, erzak küpleri, gözyaşı şişeleri, çivi yazılı tabletler, baltalar, mızrak uçları ve sikkeler de sergileniyor. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün milli mücadele yıllarında Tokat'ta konakladığı tarihi ev, Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi'ne dönüştürüldü.Kurtuluş Savaşı başladığında Atatürk'le birlikte Bandırma Vapuru'yla Samsun'a gelen 18 kişiden biri olan Tokatlı Mustafa Vasfi Süsoy'a ait Devegörmez Mahallesi'ndeki tarihi ev, Atatürk'ün Tokat'a gelişinin 88. yıl dönümü etkinlikleri kapsamında düzenlenen törenle ziyarete açıldı.Müzede, Atatürk'ün kullandığı özel eşyalar ve diğer malzemeler sergileniyor. Tokat Mevlevihane Vakıf Müzesi'nde, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı cami ve mescitlerden elde edilen eserler sergileniyor. Eserler arasında halı ve kilimler, el yazması Kur'an-ı Kerim'ler, kitaplar, şamdanlar, sırlı seramik parçaları, parfüm şişeleri dikkati çekiyor.Binanın Mevlevihane olması dolayısıyla, üst katta sema törenini canlandıran semazen maketleri, Mevleviliğe ait sikke, tespih, kudüm, sema tahtası gibi eşyalar bulunuyor.Son 150 yıla ait arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği Latifoğlu Konağı ve Müze Evi de ilgi görüyor. Hitit uygarlığına yönelik kazılarda gün ışığına çıkarılan eserler, Çorum Müzesi'nde sergileniyor. Müze, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen 1915 tarihli binada ziyaretçilerini kabul ediyor.14 bin 281 eserin yer aldığı müzede en büyük ilgiyi çivi yazılı Hitit Kralı II. Tuthaliya'ya ait bronz kılıç, çivi yazılı tabletler, mühürler görüyor. Müzenin alt katındaki etnografya salonunda ise şehrin tanıtımı için kahvehane, leblebici ve bakırcı dükkanları maketlerle sergileniyor. Yakın döneme ait eserlerin sergilendiği etnografya salonunda Çorum yöresine ait halı, kilim, giysi ve el yazması eserler de teşhir ediliyor.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|