BM öncülüğünde hazırlanan "İmkanlarımızın Ötesinde Yaşam, Doğal Kaynaklar ve İnsanlığın Refahı" adlı bildiride, son 40 yılda, nehir ve göllerden, sulama, konut ve endüstriyel kullanım için çekilen su miktarının iki katına çıktığı belirtildi.
Dünya çapında bin 360 bilim insanının çalıştığı, Dünya Araştırmaları Enstitüsü
tarafından yayımlanan ve Türkiye Bilimler Akademisi tarafından Türkçeye çevrilen bildiride, yüzyıllar içinde ekosistemde yaşanan değişimlere ilişkin bilgilere yer verildi.
Bildirinin, su kullanımı ve barajlardaki su konusuna ilişkin bölümünde, son 40 yılda, nehir ve göllerden, sulama, konut ve endüstriyel kullanım için çekilen su miktarının iki katına çıktığı belirtilerek, ''Bunun sonucunda bazı nehirlerin suyu oldukça azalmıştır'' denildi. Bildiride, ''Hatta bir ara Çin'deki Sarı Nehir, Afrika'daki Nil ve Kuzey Amerika'daki Colorado Nehri, okyanusa kadar ulaşamamıştır. Şimdi nehirler, kabuklu deniz canlılarına, balıklara ve kuşlara yaşamlarını sürdürmeleri için besin desteği sağlayan çökeltileri daha az miktarda taşıyabilmektedir'' tespitinde bulunuldu.
Nüfusun büyük çoğunluğunun akarsulara ulaşabildiği ve temiz su kaynaklarının yüzde 40-50'sinin insanlar tarafından kullanıldığına yer verilen bildiride, 1960 ve 2000 yılları arasında rezervuar biriktirme kapasitesinin dörde katlandığı, büyük barajlarda biriktirilen su miktarının, doğal nehir yataklarında bulunandan 3 ila 6 kat fazla olduğunun tahmin edildiği belirtildi.
Bildirinin, doğadaki dönüşüm ve bozulmaya ilişkin bölümünde ise şöyle denildi:
''1950'den sonraki 30 yılda birçok alan, 1700 ve 1850 arasındaki 150 yıldan fazla oranda tarlaya dönüştürülmüştür. Bunun sonucunda şimdi dünyanın karasal yüzeyinin, yaklaşık bir çeyreklik bölümü yani yüzde 24'ü ekili haldedir.
1980'lerden beri Ekvator iklim kuşağında ve buna komşu (subtropikal) bölgelerdeki çamurlu kıyılarda, ırmak ağızlarında ve bataklıklarda sık ağaç türlerinden oluşan mangrov ormanlarının yaklaşık yüzde 35'i kaybedilmiş, dünyadaki mercan kayalarının yüzde 20'si imha edilmiş, diğer yüzde 20'si de bozulmuş veya tahrip olmuştur.''
Besin kullanımı ve düzeylerine de değinilen bildiride, biyolojik olarak kullanılabilen nitrojenin (azot) insan faaliyetleriyle, doğal süreçlerin ürettiğinden daha fazla üretildiği ve okyanuslara dökülen nitrojenin 1860'tan beri iki katına çıktığı ifade edildi.
Bildiride, fosforun daha geniş çevrelere yayılmadan uzun yıllar toprakta kalabildiğine işaret edilerek, fosforlu gübrelerin kullanımı ve tarımsal topraklarda fosfor birikimi oranının, 1960 ve 1990 yılları arasında yaklaşık üç kat arttığı belirtildi.
Deniz balıkçılığının aşırı avlanmaya maruz kaldığı vurgulanan bildiride, şunlar kaydedildi:
''İnsanlar tarafından avlanan balık miktarı 1980'lere kadar artmıştır, fakat şimdi kaynakların kıtlığından dolayı azalma eğilimi göstermektedir. Birçok denizde avlanabilen balığın toplam ağırlığı, endüstri balıkçılığının başlamasından önceki dönemde tutulabilen balık miktarının onda birinden daha azdır. İç sularda yapılan balıkçılık, özellikle yoksullara yüksek besin sağlamaktadır. Ancak bu da aşırı avlanmadan, doğal yaşam değişikliklerinden ve suların çekilmesinden dolayı azalmaktadır.''
Bildiri, BM örgütleri, uluslararası konvansiyonlar, sivil toplum kuruluşları, iş adamları ve yerel halkın katılımıyla hazırlanan ''Binyılın Ekosistem Değerlendirmesi Raporu''nun özeti niteliği taşıyor.