|
|
Sakin kafa ile Şincan olaylarıKategori: Ayorum Güncel | 0 Yorum | Yazan: Ferruh Dinçkal | 22 Ağustos 2009 14:54:40 Olayları ateşli tartışmalar ortamında algılamak, yorumlamak bu çağda çok zor oluyor. O kadar çok bilgi bombardımanı var ki hangisi doğru, hangisi çakma çakılmıyor. Bir de alternative bilgi kaynaklarından noksansanız olayı yalın olarak algılamanız olanaksız.
Olaylardan on gün kadar önce China Daily isimli Çin gazetesinde çarpıcı bir haber yer aldı. Guangdong'da işçiler arasında ölümcül bir kavga olmuş. China Daily isimli gazeteye göre olay Çin'in en sanayileşmiş bölgesi olan güney doğusunda, Guangdong'da bir oyuncak fabrikasında yaşanmış. Fabrikada çalışan Uygur işçiler, yörede çalışan diğer işçilerin saldırısına uğramışlar. Baskının nedeni, Uygur’lu gençler hakkında çıkan "iki Han kızına tecavüz ettikleri" söylentisi. Söylenti internetten yayılmış, öfkeli bir grup fabrikayı sopalarla basmış. İki Uygur işçi ölümüş, yüzü aşkın kişi yaralanmış. Kısa süre sonra söylentinin asılsız olduğu, söylentiyi çıkaranın da aynı fabrikadan işten atılan bir işçi olduğu ortaya çıkıyor. Tutuklanan işçi, daha önce çalıştığı fabrikada yeniden işe alınmadığını, intikam almak için söylentiyi çıkardığını itiraf ediyor. Fabrikanın sahibi Hong Kong’lu bir milyoner. Şincan'la tek ilgisi fabrikasında çalışmak için Çin'in bu öbür ucundan, binlerce kilometre öteden 600 Uygur işçi getirmek. Çin hükümeti "zengin Doğu - fakir Batı farkını azaltmak" adına, Şincan'dan işçi getirip çalıştırmaları için patronlara teşvik verdiğinden, Hong Kong’lu bir milyoner de durumu çıkarları doğrultusunda kullanmakta. Bu haberin yayınlanmasından birkaç gün sonra Şincan'da yüz elli küsur ölümle sonuçlanan olaylar patlak verdi. Ortalık toz duman oldu. Türkiye hükümeti ve basını, 5 Temmuz olaylarından Çin'in milliyetçi politikalarını sorumlu tuttu. Batı basınının hedefi de zaten hazırdı, Çin devletinin baskıcı tutumu. Çin Halk Cumhuriyeti ise, ABD destekli ayrılıkçı Uygurları suçladı. Olayların Guangdong'daki olayları protesto şeklinde başladığını, Uygurların Hanlara saldırdığını, akabinde Hanların da Uygurları linçe kalkıştığını biliyoruz. 5 Temmuz olayları, Çin'in yakın tarihindeki en büyük toplumsal patlamalardan biriydi. Olayları anlamak için, önce Çin'in yakın tarihinde azınlık politikalarına bakmak gerekiyor. Azınlıklara yönelik 60 yıllık politikalar şöyle özetlenebilir: Anayurda bağlama, kültürel ve siyasi olarak tanıma, anti-feodalizm, pozitif ayrımcılık. 1949 devriminin ardından, Çin imparatorluğuna gevşek bağları bulunan Tibet, Şincan ve İç Moğolistan, otonom bölgeler olarak Çin'e dâhil oluyorlar. Bu bölgelerde, Çin'in tümü gibi, feodalizm karşıtı ve sosyalist doğrultuda değişimler yaşanıyor. Toprak reformu, yerel feodal yapıların dağıtılması, zorunlu eğitim gibi. Dini yönetimler tasfiye ediliyor. Hükümet bu değişimlere karşı tepkiye de sert karşılık veriyor. Öte yandan Çin Halk Cumhuriyeti, bu bölgelerde yaşayanlar dâhil tüm azınlıklarını, etnik ve kültürel birimler olarak resmen tanınıyor. Çin'de Hanlar nüfusun yüzde 91'ini oluşturuyor. Hanlar dışındaki yüzde 9, toplam 55 farklı etnik gruptan oluşuyor. Uygurlar da bunlara dâhil. Ve Çin Halk Cumhuriyeti hükümeti "azınlıklarıyla gurur duyduğu"nu her fırsatta tekrarlıyor. Çin, tarihsel olarak bu grupların kültürel ve demografik gelişimlerinin desteklenmesini resmi hedef olarak ilan ediyor. Ya pratikte? Çin bu açıdan, birçok ülkeden çok ileri. Hatta çoğu ülkede hayal bile edilemiyecek uygulamaları var. Çin banknotlarının üzerinde Çincenin yanı sıra Tibetçe, Moğolca, Tai dilinde, ve de Arap alfabesiyle Uygurca yazılı. Bu çok küçük bir örnek. Diğerlerini de bir bakalım:
Peki, herşey güzel de bu olay neden yaşandı? Yaşanan olayların gerisinde bir nedenler demeti var.
Yine de, ayrılıkçılar, tarihsel nedenler, milliyetçilik olayları anlamak için yeterli değil. Ekonomik boyut da var. Serbest pazar ekonomisinin açtığı sosyal sorunlar ya da ‘kapitalizm var’! Guangdong'daki fabrikasındaki Uygur işçilere saldıranlar, işsizlik derdindeki başka göçmen işçilerdi. Urumçi'de Hanlara saldıranlar da Şincanlı yoksul Uygurlardı. İlginç bir nokta: tutuklananlar arasında öğrenci yoktu. Sincan'da olayların o ilk gecesi saldırıya uğrayanlar ise Urumçi'nin orta-üst sınıfını oluşturan Hanlardı. Kapitalizminin yeni ürünü ya da sonucu Genç Çinliler. Çin Halk Cumhuriyeti hükümeti, işin kolayına kaçıp Hong Konglu patronlara ucuz Şincanlı işçi sağlıyor. Aslında Hong Konglu patronlardan düzgün vergi alıp Batı'ya doğrudan yatırım yapsaydı ya da teşvik etseydi bu olaylar olur muydu? En azından ABD destekli bir avuç şeriatçı yeşerecek ortam bulur muydu? Elbette küresel krizin Çine yasımalarını da gözönüne almak gerek. Peki küresel ekonominin, uluslararası gerginliğin bu olaylarda rolü ne? Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip Çin'in son yıllarda gösterdiği ekonomik gelişme, başta ABD olmak üzere batılıların Asya pazarı planlarını bozmadı mı? Ekonomik gelişmeye paralel olarak Çin, Uzak Asya'da kendi ekonomik ve siyasi gücünü yaratırken, nüfusunu Orta Asya ülkelerine yaymaya da çalışıyor. Artan enerji ihtiyacı nedeniyle Hazar Havzasının zengin enerji kaynaklarına ihtiyaç duyan Çin, bu ülkelerde Rusya'dan sonra ABD'nin karşısına çıkan bir diğer güç haline geldi. Bir de 1996 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan beraberliğiyle ile oluşturulan Şangay İşbirliği örgütü… ABD ve batıdan bakınca ibre doğuyu göstermeye başladı. Ekonomik büyüme ve silahlanma kulvarında arayı giderek kapatan Çin'in yumuşak karnı Çin'de yaşayan etnik azınlıklar ile Çin merkezi hükümeti arasındaki gerilimler. Peki, bu durumda ABD’nin Şincan-Uygur Özerk Yönetimi sınırları içerisinde yaşayan Uygur Türklerinin sorunları ile yakından ilgilenmesi demokrasi ve insan hakları için mi? Sincan-Uygur Bölgesinin bir diğer özelliği de zengin doğal kaynaklara sahip olması. 1958 yılından sonra zengin petrol ve doğal gaz yatakları keşfedildi. Bu bölgeden çıkarılan doğal gaz 4 bin kilometrelik boru hattı ile Şangay'a taşınıyor. Şincan-Uygur, Orta Asya doğal kaynaklarının Kazakistan üzerinden Çin'e taşınması için önemli bir kavşak konumunda. Kazakistan üzerinden gelen petrol boru hatları, Çin'e Sincan-Uygur Bölgesinden giriyor ve aynı bölgede Çin devlet petrol şirketi PetroChina'nın -şu anda dünyanın en değerli şirketlerinden biri- yoğun bir üretim faaliyeti bulunuyor. Çin'in en fazla pamuk ve domates yetiştirilen bölgesi olan Şincan'da, devlete ait büyük tarım işletmeleri bulunuyor. Bir düşünün petrol ve pamuğu kesebilseniz Çin tekstili ile markette savaşmak zorunda kalmazsınız. Coğrafik konumu da önemli ADB için. Sincan Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan ve Tacikistan ile komşu. Afganistan ile de küçük bir sınır bağlantısı bulunuyor. Dolayısıyla coğrafik olarak da kritik bir konumda yer alıyor. Bir diğer taraf da Uygur halkının sözcüsü olduğu iddasındaki Dünya Uygur Kongresi. 2004 yılında Doğu Türkistan Ulusal Kongresi ile Dünya Uygur Gençlik Kongresi'nin birleşmesi ile oluşan Dünya Uygur Kongresi, Münih merkezli olarak faaliyet gösteriyor. Ancak Kongrenin çalışmaları, Türkiye ve ABD başta olmak üzere İsveç, Avustralya, Fransa, Almanya, Hollanda, Kazakistan, Kırgızistan, Norveç ve Japonya'da yoğunlaşıyor. Dünya Uygur Kongresi'nin en aktif bileşeni, başkanlığını Seyit Tümtürk'ün yaptığı Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Vakfı ile yine başkanlığını Rıza Bekin'in yaptığı Doğu Türkistan Vakfı. Ancak Kongrenin faaliyetlerinin ilişkili olduğu asıl kuruluş, Uygur Amerikan Derneği. Uygur Amerikan Derneği 1998 yılında Vaşington merkezli kurulmuş bir sivil toplum örgütü. Derneğin amacı, Uygur Türklerinin zengin kültürlerinin korunması ve geliştirilmesine katkı koymak ve kendi geleceklerini özgürce belirleyebilme haklarına destek vermek olarak belirtiliyor. Derneğin Başkanlığını Rabiya Kader yaparken, son olaylar sırasında Batı basınına sık sık demeç veren Alim Seytoff da genel sekreterlik görevinde bulunuyor. Derneğin en ciddi çalışması ise 2004 yılında başlatılan Uygur İnsan Hakları Projesi (The Uyghur Human Rights Project). Proje, Uygur Türklerinin haklarının geliştirilmesi ve insan hakları bilincinin geliştirilmesini amaçlıyor. Bu çalışmanın Dünya Uygur Kongresi'nin kurulduğu günlerde başlaması ise dikkat çekiyor. Projenin donörü yani hamisi , Ulusal Demokrasi Vakfı (NED). NED’in CIA ile bağlantıları olduğu biliniyor. NED Uygur Türklerine yönelik olarak Uygur Yardım Fonu oluşturarak para topluyor. Fon hesabının adresi ise ABD. Kısaca, NED (The National Endowment for Democracy’nin ne olduğunu hatırlayalım… · NED’in Venezuela'da Chavez karşıtı eylem ve etkinlikleri desteklediği biliniyor. · Honduras'ta darbeyi selamlayan sivil toplum örgütleri de aynı vakıf tarafından finanse ediliyor. · Vakfın Küba'daki devrim karşıtı faaliyetleri ise artık gizlenme gereği bile duyulmuyor. · CIA'in Fethullah Gülen cemaatinin kontrolündeki okullara NED yoluyla kaynak aktardığı da iddia ediliyor. ABD'nin Uygur Türklerine sunduğu bu desteğin gerçek nedeni, Çin ile ilgili ekonomik, enerji, nufüs savaşı olabilir mi? Yanlış anlamayın ben sadece çıplak göz ile boyumu aşan bir analiz yapmaya çalıştım. Sömüren sarı veya beyaz olmuş fark etmez. Aptallığıma verin isterseni ama benim anladığım, beni üzen şu: Gene filler dövüşüyor çimenler ezililiyor…
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|