A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Gülen cemaati'nin şifreleri

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: A.Ulak | 11 Ağustos 2009 03:31:21

"Ergenekon" davası ile birlikte Gülen cemaati ve Kemalist kesim arasındaki tarihsel mücadele farklı bir boyut kazandı. Aslında bu süreçte iki temel dinamiğe dikkat etmek gerekiyor. Birincisi, Kemalizm'in 1990 sonrasında, önceki dönemlerin tersine topluma yönelik yapılanmaya doğru gitmesi, yani devletten kopmasa bile özerkleşme sürecine girmesidir.

Kemalist kesim, ulusalcı duruşunu bir taraftan korurken, diğer taraftan da Atatürk sembolü üzerinde serbest piyasada Cumhuriyetin kuruluş günlerine öykünmesi, Post-Kemalist sürecin dinamiklerini ortaya çıkardı. Aynı süreçte çeşitli sivil toplum örgütleri de eğitim alanında yaygınlık göstermeye başladı.

İkincisi ise, İslami kesimde özel olarak Gülen cemaatinin eş zamanlı süreçte Post-İslam’ın temel dinamiklerinden biri haline gelmeye başlamasıydı. Post-İslam’a anlamını veren esas yönü ise, cemaatin son zamanlarda, özellikle de kendisini sivil toplum hareketi şeklinde sunma çabası ile kendine has etik değerleri (ekonomik ve sosyal alanda) post-modernleşmenin sunduğu imkanlarla yoğurarak neo-dinsel kolektif kimlik inşasında aramak gerekir.

YEŞİL KUŞAK PROJESİ VE CEMAAT

Öncelikle cemaatin yükselmesinde etkili olan nesnel faktörleri görmekte fayda var. Bunlardan birincisi ABD’nin Sovyetler Birliği zamanında Orta Asya’ya kadar uzanan ve komünizme karşı İslam’ı alternatif gösteren Yeşil Kuşak Projesi’dir. Bunun Türkiye’deki ayağı, 12 Eylül’den sonra dini toplumun her alanına yayan bir devlet politikası oldu.
Diğer İslami hareketler gibi Gülen cemaati de bundan oldukça nasiplendi ve Nakşibendilikten, Said-i Nursi ve Mevlana gibi çeşitli öğretileri sentezleyip siyasal görünümünü ikinci plana iten esasında insani değerler ve rasyonelleşme üzerinden örgütlenen bir ağ oluşturmaya başladı.

Neo-liberal politikaların sosyal devlet anlayışı törpüleyen yönleri, kırdan kente göç eden kitleleri devlet odaklı formel dayanışma mekanizmalarından mahrum bıraktı ve cemaat gibi aktif dayanışmayı sağlayan mekanizmaların egemenliğine terk etti.
 
Yeni kapitalist dünyadaki temel eşitsizliklerin derinleşmesinin tersine sosyal devlet anlayışının gerilemesi ve bunun sonucunda Türkiye’de ortaya çıkan boşluğu en iyi şekilde cemaat doldurmaya çalıştı.

 
Cemaatin bugün devlet içinde örgütlenmesinin gereğini ise onun içsel özelliğinde aramak gerekir. Elisabeth Özdalga, İslamcılığın Türkiye Seyri (İletişim, 2006) adlı eserinde, modernleşme sürecinde, genişleyen bürokrasi ve diğer faktörlerin de etkisi ile dinin heterodoksi (sufilik, şeyhlik vb gibi daha yakın ve duygusal bağlar) yapıdan Ortodoks görüşlerin hâkim olduğu bir anlayışa doğru kaydığı yönünde haklı bir yorumda bulunur. Böylece şehirde ekonomi-politik açıdan din çeşitli sosyal sınıfların ve statü gruplarının etkisi ile daha kararlı bir hal almış olmaktadır.
 
Bu süreçte birinci rolü devlet uygulamaya çalışmış olsa da cemaatlerin etkisi de önemli ölçüde sürmüştür ve hatta artmıştır.

"EYLEMCİ DİNDARLIK"

Nur Vergin’in Ereğli’de yaptığı araştırmada (1973) sanayi tesislerinin kurulması ile birlikte sosyal değişimde köylülerin gelenekselci yönleri ile modern davranışları bir araya getiren Nakşibendi tarikatına katılmaları ile sonuçlandığını görüyoruz. Yine Işık ve Pınarcıoğlu’nun Sultanbeyli’nin kuruluş sürecini betimledikleri Nöbetleşe Yoksulluk (2002) adlı çalışmalarında da, gecekondulaşma süreçlerinde etkili olan patronaj ilişkilerde kim öncülük etmişse onun ideolojik-dinsel egemenliğinin hüküm sürdüğü ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla devlet, sosyal devlet olma sorumluluğunu nasıl cemaatlere bırakmışsa, kentleşme sürecini de piyasaya bıraktığı için benzer sosyal yapılaşmanın farklı alanlarda tezahür etmesine de neden olmuştur.
Özdalga, aynı eserinde cemaati farklı kılan üç yönüne dikkati çeker.
Bunlardan birincisi, eğitimin örgütlenmesidir.
İkincisi Max Weber’in “siyasi örgütlenmeden kurtuluş” olarak adlandırdığı cemaatçi dinin etkileri ile ilgilidir.
Üçüncüsü ise Türkiye toplumunun demokratikleştirilmesi ile orantılı olarak şiddet karşıtı ve çileciliğe dayalı bir ideoloji geliştirmiş olmasıdır. Bundan dolayı da Protestanlık gibi İslam’ın misyonerliğini kendine görev bilmektedir.
 
Özdalga’nın “eylemci dindarlık” olarak tanımladığı Gülen’in ise “aksiyon insanı” dediği, siyasi olmayan, kişinin gündelik ve mesleki hayatında en iyisini başarmakla görevlendiren, sürekli iş halinde olmasını savunan ve bunu da hizmet ve hayırseverlik duygusunun motivasyonu ile sağlayan ama aynı zamanda kontrol edilen eylemsellik bu misyonerliğin itici gücü niteliğindedir.

AKSİYON NEDİR, ZAMAN NEDİR

Cemaatin nasıl bir kolektif bilince sahip olduğunu kendi yayın organlarının sembolik anlamında dahi yakalanabilir.
 
Her biri bir “puzzle”ın parçaları gibi işlev görürken bir araya getirildiklerinde ise kolektif bilinç ve kimliğin bütününü yansıtırlar.
“Aksiyon” isminin gerekçesini zaten yukarıdaki ifadelerden çıkarılabilir.
 
“Zaman” ise, toplumda çok yaygın olarak bilinen ve olumlu anlamlar yüklenilen ata sözleri düşünüldüğünde ve cemaatin “eylem insanı”nın sebatkar, kararlı tutumunun zamanla mükafatlandırmayı da içeren anlamı dikkate alındığında arka plandaki imge anlaşılacaktır.
 
Cemaatin “aksiyon insanı”nın eğitimden ticarete, siyasetten sosyal alanın her boyutuna kadar bir “Sızıntı”yı bu minval içinde taşıyor oluşu da bütünün başka bir parçasıdır.

ÇYDD'DEN NEDEN RAHATSIZLAR

Cemaatin siyasi olmayan “toplumsal eylemselliği” daha çok eğitim ve ticaret alanlarındaki faaliyetlerinde görmekteyiz.
 
Bilimi bir çeşit ibadet dili olarak gören cemaat, İslam’ın geleneksel iman özelliğine uygun davranışlardan çok iman-ötesi (ki bu kişin toplumda yaptığı iyi işler dolayısıyla örnek bir “temsil” birey olmasını içerir)  fikirlere göre hareket eder.
 
Cemaat tabanının talep edeceği militan eylemselliği, Allah adına hayır işleri yapmak ile bu dünyanın militanca reddi ve yeni bir sosyal düzenin kurulması için barışçı bir politika oluşturma çabası ile dengelemeye çalışmıştır. Okul içi/dışı tüm davranışlar bu yönde birer örnek olması gerektiği için devletin formel eğitim anlayışına da alternatiftir.
 
Bunun bir nedenini Şerif Mardin’in bir metafor olarak belirttiği, “öğretmen”in tarihsel olarak “imam” karşısındaki yenilgisinin gerekçesi olan “iyi”, “güzel” ve “doğru” hakkında İslami kesimin ve özel olarak da cemaatin her açıdan sosyalleşme süresince cevap olabilmesinde aramak gerekir.
 
Cemaatin dinsel hayatla sosyal ve çalışma hayatını birleştiren etik değerler ortaya koyması bu açıdan önemlidir. Başarılı öğrencilerin kaldığı yurtlardaki sosyalleşme süreçleri ve Işık Evleri gibi mekânlar bu kimliğin bütünleştirici faaliyetleridir.

Buna karşın ÇYDD’nin de burs verdiği öğrenciler ile her hafta sonu çeşitli etkinlikler düzenleyerek kendi anlayışı çerçevesinde bir sosyalleşme ağı sunması, bu açıdan cemaati ciddi anlamda rahatsız etmesi son derece anlamlıdır.

DÖRT YANDA MÜCADELE

İlk dönemlerde Kemalistlerle olan mücadele, siyasi alandan çok kültürel ve kamusal alanla ilgiliydi. Günümüzde ise siyasi, kültürel, kamusal ve ekonomik alanlarda da çetin mücadelenin yaşandığı görülüyor. Kendi felsefesine uygun olarak açık siyaset yapmak yerine toplumda oluşturduğu ağ ilişkileri ile gücünü kullanmaya çalışan cemaat, kamusal alanın şekillendirilmesinde sessiz ama önemli bir güç olarak varlığını hissettiriyor.
 
Yetiştirmiş olduğu kadroların bürokraside yükselmesi, Emniyet gibi kritik yerlerde yaygınlık kazanması, AKP’nin hükümetten iktidara doğru kaymasına paralel olarak, cemaatin de devletleşme yönelimi içinde olduğunu gösteriyor.
 
Bu açıdan derin devletin de bir değişim sancısı çektiği biliniyor. Örnek olarak, toplumsal eylemlerde sarkık bıyıklı polisler yerini badem bıyıklı polislerin alması verilebilir!!

Tüm insanlığı kuşatan evrensel sevgi, dindarlık, alçakgönüllülük, özeleştiri, siyasi olmayan toplumsal eylemcilik ve profesyonellik (eğitim) gibi ortak değerlerin aktörü olarak gören cemaat yandaşları aslında insani değerlerin insani bir sorumlulukla değil, cemaat sayesinde farkına varılan bir tutum olduğu izlenimi ortaya çıkarmaktadırlar ki o derece cemaatle bu değerler özdeşleştirilmektedir.
 
Dolayısıyla bu ortak değerler cemaatin amaçları doğrultusunda amaç olarak değil, araç olarak kullanılmaktadır. Toplumun cemaatin eğitim kurumlarını kaliteli, cemaati de bu açıdan hoşgörülü bulma yönündeki yanılgısının altında ise ortak değerlerin amaç olarak görülmesi yatmaktadır.
 
Cemaat böylelikle her kutuplaşma ve çatışmanın çözümü olacak toplumsal barışın kendi egemenliği altında gerçekleşebileceği düşüncesini beslemektedir.

LAİKLİK YANILGISI

Üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da Gülen okullarının laikleşme eğilimi gösterdiği yolundaki yanılgıdır. Oysa laiklik eğitimin veriliş şekli ile değil, yetiştirmiş olduğu bireylerin toplumdaki davranışları ile ilgilidir.
 
Laik eğitimin verilmesi formel eğitim dışında laik davranıldığı sonucunu çıkarmaz. Asıl önemli taraf, sosyalleşme sürecinin nasıl şekillendirildiğidir.
 
Laik birey, hiçbir güce bağlı kalmadan bağımsız düşünebilme ve davranabilme yetisine sahiptir.
 
İnsani değerleri cemaat sayesinde kazanan bireyin ne derece laik ve özgür olduğu tartışmaya açıktır.
Bu noktada cemaatin hümanist açıdan yorumu da yanlış ve eksik bir yorumdur.

KAYNAK : Ercan Geçgin | Odatv.com |10 Ağustos 2009

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

eflatun acaroglu { 27 Ağustos 2009 03:37:46 }
Devlet olarak kurumsallasamayan toplumlar, Fetullah GULEN gibi dini-yari feodal SERMAYE SAHIBI dini liderlerin soylemlerinin etkisinde kalarak orta cag karanliginda geriye dogru yol alirlar.
Orenkeleri pek coktur.
Fetullah Gulen'in gelisim surecine bakalim bir.
Asya uretim tarzindaki cozulme, ve bu cozulmeyi besleyen kulturel dinsel evrensellesme biciminde boy gostererek 7. yuzyilda baslayan medenilesmeye, devletlesmege ve giderek demoratiklesmege baslayan Turkler, tam da gelisme ve donusme asamasinda henuz kendilerini koruyacak siyasal kurumlasma asamasina gelemeden Arap-Islam ordularinin korkunc saldirilariyla karsilastilar.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







radyo.ayorum.com'a HOŞ GELDİNİZ
Erdoğan'ın tek hedefi iktidarını korumak…
İşçiyi Bırak Kutlasın
Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı
Papa Françesko yaşamını yitirdi.

10 soruda Trump'ın Gazze için sunduğu barış planı
İngiltere, Avustralya ve Kanada, BM Genel Kurulu öncesi tarihi adımla Filistin’i tanıdı.
Nepal, Bangladeş ve Sri Lanka’da halk liderleri devirdi.
Trump’ın yanıltıcı iddiaları!
Bir pedofil MAGA'yı nasıl bozdu?

Türkiye'de yoksulluk sınırı 88 bin liraya dayandı.
KKM'nin ülkeye maliyeti ne kadar oldu?
ABD'de gümrük gelirlerindeki artış, Temmuz'da rekor harcamalarla yükselen bütçe açığını frenleyemedi…
Çin yapay zekayla “yumuşak gücünü” artırıyor.
Avrupa nasıl Çin'le ABD'nin arasında kaldı?

Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.
Cilt kanseri oranında dünyada başı çeken Avustralya'da güneş kremi skandalı.
Dünya Sağlık Örgütü: '7 Ağustos'ta Türkiye'de maymun çiçeği tespit edildi'
Yeni Zelanda'dan yeni turist politikası…
Dünyanın en eğlenceli 40 ülkesi seçildi.

Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN

KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…

Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

AKIL...
KISA KESİLMİŞLER, AĞUSTOS 2025
ÖZERK, FEDERAL, KONFEDERAL
MÜNİH, 30 EYLÜL
DİL DEMİŞKEN

Kayyum
BU VATAN
HAFIZA-İ BEŞER
AMEN...
BASTİLLE

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git