A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Küheylan Üzerine

Kategori Kategori: Kul / Özerk Benlik | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Prof. Dr. M. Orhan Öztürk | 31 Temmuz 2009 06:35:37

Sanatçının en kalıcı özelliği kendi çağının ilerisinde bir düşünür, bir yaratıcı olması; bunun yanı sıra insanı, insanın özbenliğini derinliğine inceleyebilmesi, bunu sanat ürününe yansıtabilmesi. Bu yazı, İngiliz oyun yazarı Peter Shafer'in "Equus" adlı yapıtının Türkçe'ye çevirisi "Küheylan" üzerine.

1975 Şubat’ında bu yapıtın Ankara Devlet Tiyatrosu’ndaki  oynanışında,   bunalımlı genci, o zamanın konservatuvar öğrencisi, şimdilerin ünlü şov adamı,  Mehmet Ali Erbil, Dr. Dysart’ı da Kerim Afşar canlandırmışlardı.  Her ikisi de büyüleyici nitelikte oyunculuk sergilemişlerdi.

Küheylan, konusu ve dış görünüşü ile, altı atın gözlerini oyduğu için bir kliniğe yatırılan, bunalım içinde bir gençle, onun ruhsal sorununu çözümlemeye (tahlil etmeye) çalışan bir ruh hekimi arasında geçiyor.  Ama, kanıma göre, bu oyunun gerçek amacı, ne ilginç bir ruhsal bozukluğu tanımlamak, ne de bir ruh hekiminin çalışma biçimini anlatmaktır.  Bu soylu yapıt, son yıllarda sinema, tiyatro ve televizyonda sık görülen, çoğu sanat ya da bilimsel değeri olmayan bir sürü psikiyatrik konulu gösterilerden çok ayrı bir düzeydedir. Bu nedenle ilgimi çeken Küheylan'ın içeriği üzerindeki izlenimlerimi, yorumlarımı özetlemeye çalışacağım.                

Küheylan'ın yazarı, psikiyatriyi kendi dünya görüşünü, insan ve toplum eleştirisini yansıtabilmek için bir araç olarak kullanmış; kanıma göre bunda büyük bir özgünlük (orijinallik) sağlamıştır. Küheylan, insanoğlunun binlerce yıldır sürdürdüğü bireysel özgürlük ve özerklik isteği ile toplumsal inançlar, baskılar arasındaki savaşın güçlüğünü, acılığını, içinden çıkılmazlığını anlatmaktadır. Oyunda, genç Alan bir ruh hastası, Dysart da bir ruh hekimi görünümünde  insanın  ve toplumun eleştiricileridir. Aslında, bu hekim-hasta ikilisinde ana-baba ile çocuğu, öğretmen ile öğrencisi, yazar i!e okuyucusu, yönetici ile halkı, Tanrı ile insan simgeleşmektedir.  Bu simgeleştirmede, insanın kendine özgü içsel yaşamının, özgür ve özerk oluşunun çevre koşulları ile ne  denli  kısıtlandığını, çarpıtıldığını, özgürlüğün, özerkliğin nasıl yitirildiğini görmekteyiz.

Alan, çelişkilerle dolu bir aile ortamında yetişmiştir. Annesi aşırı dinci, babası dinsizdir; her ikisi de kendi inancının ya da inançsızlığının egemenliğini savunmaktadır. Birinin  dediğini öbürü yalanlamaktadır. Biri televizyonu yasaklar, öbürü izin verir.  Hastanede kalan Alan'ı birlikte ziyaret etmekten kaçınan, 'oğlumu merak edip görmeye geldim' demekten ürken, birbirine yabancılaşmış bir çifttir bunlar.  Her ikisinin de çocuklarına gerçek, içten bir sevgi ile bağlı olup olmadıkları açık değildir.  Alan, onlar için, tehlikelerden korunması, belli kalıplara sokulması, belli yasaklara uydurulması  ve belli inançların aşılanması gerekli bir varlıktır.  Anne oğlunu İncil öyküleri ile yoğururken, baba da açık bir filme kendisi gittiğinde orada oğlunu görünce hemen yasağını uygulayan bir ahlâkçıdır (!).  Her ikisinin ortak yönü tipik burjuva   örneğine   uymalarıdır.  Doktor Dysart'ın, Alan'ın yetişmesi üzerine söylediği şu sözler  düşündürücüdür : "... Doğru dürüst okuyup yazması bile yok. Fizik ya da kimyadan anlamaz ki ayağı yere bassın, resimden anlamaz ki başkasının  dünyada bulduğu güzellikleri görsün.  Bildiği bütün müzik televizyon tekerlemeleri. Bildiği bütün tarih ne yapacağını şaşırmış bir annenin anlattığı masallar. Ne eş, ne dost! Arada bir şakalaşabileceği, kendi kendini daha sağlıklı bir biçimde tanımasına yardım edecek bir tek çocuk bile yok çevresinde. Alan, günümüzün vatandaşıdır, toplumun varlığından habersiz bir vatandaş..."

Böyle bir yetişme ortamında Alan, benlik kargaşası,  yabancılaşma  ve doyumsuzluk içinde, kendine özgü bir aşk ve Tanrı geliştirir. Küheylan  onun için Tanrı olur.   Bunun da kökeninde, az çok, çocuklukta annesinin İncil'den okuduğu at öyküleri ile, gene çocuklukta bir ata binmenin verdiği tadın, özgürlüğün, güçlülüğün anısı yatmaktadır. At, yalnızca Alan'ın kendi bireysel yaşamında önemli anlamı olan bir varlık değil, aynı zamanda, çağlar boyunca, özgürlüğün, canlılığın, güçlülüğün simgesidir de. Ama, her insan gibi Alan'ın da sevmek, sevilmek, cinsel yönden doyurulmak isteyen doğal dürtüsel bir yanı  vardır. Gene kendi içinde, onun bu özgürlük, sevilmek gereksinimini doyurmak isteyen yanı i1e çatışan, gözetleyici `her yerde hazır ve nazır' bir Tanrı da vardır. Kendisini sürekli gözetleyen  gözler, gerçekte çocukluğundan beri aşılandığı, kendi benliğine sindirdiği ana-babasının ve toplumun yasakları, yargıları, inançları, korkularıdır.  Alan, "hele öp birini, gözlerim üstündedir. Hele yat biriyle, iki gözüm iki şahin gibi iner üstüne" kaygısı ile yetişmiştir.  Okulun ahırında, başka atlarla birlikte  Küheylan’ın da bulunduğu yerde, bir kızla daha sevişmeye başlarken onu gözetleyen "gözlerin" etkisi ile büyük bir çılgınlığa kapılan Alan, tanrılaştırdığı Küheylanın ve bütün öbür atların gözlerini oyar. Alan’ın, bu eyleminde, atların simgelediği ilkel aşk ve yasak nesnelerini yok etme,  iç-gözetleyicilerinden kurtulma tutkusunun yer aldığı anlaşılmaktadır.

Dr. Dysart'ın sağaltım yöntemi, Alan'a yaşantısını anlattırarak onları yeni baştan yaşatarak, tutkusunun üstesinden gelmeyi öğretmek ve amacı, ona uyumlu bir kişilik sağlamaya çalışmaktır.  

Fakat, normal uyumun  ne olduğunun tanımlanmasındaki zorluğu gören bilge kişi Dysart şöyle der : "Normal, aslı astarı olmayan bir hayalettir. Ben de bir rahibiyim onun... Bu odada gerçekten yardımcı oldum çocuklara. Kaç tanesinin korkularını giderdim.  Kaç tanesini kendi kendini yemekten kurtardım. Dert dinledim, derman verdim.  Ama kişiliklerinin bu Tanrıya aykırı gelen yanlarını da  kesip   attım,  hiç şüphesiz.  Zeus'a kurban sunulması  en fazla altmış saniye sürerdi, herhalde normallik denen şeye kurban sunulması altmış ay kadar uzayabiliyor". Doktor Dysart kendi varoluş biçiminden,  kendisini  oluşturan  değerler, inançlar ve uyum yollarından  tedirgindir; kesin güvencenin onlarda olduğundan kuşkuludur. O, alışılagelmiş  yöntemlerin ve amaçların "karanlığında" insana yaraşır bir "yol" arayan bireyin simgesidir.  Bir hekimin, öğretmenin, sanatçının, annenin, babanın, bir toplumun, bir dinin ereği kendi istedikleri ve bildikleri kalıpta insanlar yetiştirmek mi, yoksa insanların özgür, özerk gelişmelerine yardımcı  olmak mıdır? Kanımca, yazarın ortaya attığı gerçek soru budur. Kendisi bu soruyu, Dysart'ın şu sözleri ile vurguluyor : "Bir doktor  tutkuyu yok edebilir, ama tutku yaratamaz".   Dysart, Alan'ın tutkusuna imrenerek : "... Sen Argos toprağını çiğneyen insan başlı at resimlerine baka dururken, o, penceremin önünde insan başlı bir at olmaya çalışıyor..." diyor ve bir şeye aşkla, tutkuyla bağlanmanın değerini, soruyu kendine de yönelterek şöyle belirtiyor : "...Bu adam neye tapmıştır ömründe? Neyi taparcasına sevmiştir?  Tapacağın bir şey yoksa daralır, çekersin kumaş gibi. Kurtuluş yok bundan... Kendi hayatımı ben küçülttüm, ben daralttım, bir başkası bunu yapamaz sana...".

Doktorun ruhsal çözümlemesiyle artık iyileşecek olan Alan da ancak, kendine özgü tutkusunu, buna bağlı doyum kaynağını bırakarak, kalabalık içinde beklenilen uyumu yapabilen, olağan bir kişi olacaktır. Bu, insan varoluşunun kısıtlanışı, özgürlüğün ve özgünlüğün daralışıdır. "Şimdi şu keskin zincir var ağzında, hem de hiç çıkmayacak".


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?
Arnavutluk'ta Bektaşilere Vatikan benzeri oluşum hazırlığı: Bektaşi Tarikatı Egemen Devleti.

AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı
Tayland esrarı yeniden yasaklıyor.
İstanbul kirada Avrupa’nın lideri

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE
GRAFİK TASARIMCI ve İKLİM AKTİVİSTİ YASEMİN SAYIBAŞ AKYÜZ İLE SÖYLEŞİ
“…SEYDİMEN”

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git