|
Aptallığıma verin : 133 gram PirinçKategori: Aptallığıma verin | 0 Yorum | Yazan: A.Ulak | 11 Temmuz 2009 13:40:51 Bu hafta çok yoğundu dünya gündemi. G8'den Çin'e, Honduras'tan Türkiye'ye malzeme çoktu. Seçmekte zorlandım ama gene de en azından bana ve benim gibilere teğet geçenlere kısaca değindim. Bu hafta menüde Erdoğan'dan Hüseyin Çelik'e, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'dan Vatikan'a, Barbie bebekten laik T.C. Valisine bir çok konu var...
Başbakan Tayyip Erdoğan, kamu işyerlerinde çalışan 241 bin işçiyi ilgilendiren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkanması sonucu, Türk İş'e “Kusura bakmasınlar. Eğer greve gideceklerse buyursunlar gitsinler. Bana ait özel kasalarım yok.” diye rest çekti. Rahmi Koç, 2002 seçimlerinden önce, CNN Türk'te Taha Akyol'a söylediği bir söz ile, Erdoğan'ın servetini ülke gündemine sokan kişi olmuştu: "Siyaset para işidir... Tayyip Erdoğan'da olduğunu öğrendik. 1 milyar dolarları varmış, nasıl biriktirdilerse..." demişti. Erdoğan, dünyanın en zengin siyasetçi ve devlet adamlarından biri olarak biliniyor. Servetinin de 2 milyar dolar olduğu belirtiliyordu. Bugün, servetinin daha da artmadığını varsaysak, asgari ücretin net 546,48 lira olduğu ülkemizde, Erdoğan'ın serveti, ortalama bir hesap ile yaklaşık 5 milyon 600 bin işçinin aylık asgari ücretine denk geliyor. Aynı değerlerle bir asgari ücretli işçinin, Erdoğan'ın servetini edinebilmesi için, 466 bin 623 yıl çalışması gerekiyor! Döviz bazında aylık 355 dolar maaş alan işçinin yanında Erdoğan'ın bu serveti aylık 167 milyon dolar maaşa denk geliyor. Yani, 470 bin asgari ücretli işçinin bir ayda aldığı maaş! Öte yandan, DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş Sendikasının bir araştırması asgari ücret gerçeğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre günlük 63 kuruşa denk gelen ücret artışı ile 133 gram Pirinç, 12 gram Bebek Maması, 303 gram ekmek, 299 gram makarnadan yalnızca biri alınabiliyor. Asgari ücretli, aldığı zamla et almaya kalkarsa, 39 gram dana, 40 gram koyun eti, 112 gram tavuk, 56 gram balıktan birini seçmek durumunda. Eğer tercihini süt ve süt ürünlerinden yana kullanacaksa o zaman ya 0,36 lt süt, ya 59 gram beyaz peynir, ya 42 gram kaşar peynir, ya da 40 gram tereyağından birini alabiliyor. Asgari ücretli 1 kilo beyaz peynir için 4 saat, kaşar peynir için 6 saat, ayçiçek yağı için 2 saat çalışmak zorunda. Bununla birlikte 16 saatlik çalışma karşılığında 1 gömlek, 2 saatlik çalışma karşılığında 1 çorap alabiliyor. Biz de bu hesabın sonunda krizin kime teğet, kime merkezden geçtiğini anlayabiliyoruz. *** Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, önceki gün katıldığı Samanyolu televizyonunda “Günlük” proğramında, orduyu ‘site güvenliği’ne benzettip sitenin işlerine karışmamasını söyledi. Güzel de, site yöneticisi hırsız ise sitedeki oturanlar da güvenliğe para ödüyoruz güvenliğimiz nerde diyorlarsa, ya da hiç seslerini çıkarmıyorlarsa yanda ki büyük sitenin mi güvenliğine güveneceğiz? *** Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun içki reklamları ile ilgili getirdiği yeni düzenlemeye göre aşağıdakiler yapılamayacak: 1. Sinemalarda alkollü içki reklamı yalnızca 18 yaş üzerinin izleyebileceği şiddet ve korku öğelerinin ağırlıklı olduğu filmlerin sonunda yayımlanacak. Bu filmlerin sayısı yılda 2-3'ü geçmiyor. 2. Alkollü içki reklamı gıda maddeleriyle ilişkilendirilemeyecek. Yani, rakı reklamında balık ya da peynir, bira reklamında çerez, şarap reklamında yemek olmayacak. 3. Cinselliğin istismarı ile pornografi içeren ifade ve görüntüler kullanılamayacak. Hangi cinsellik? Bikinili bir kadın mı, el ele tutuşan iki genç, öpüşen bir çift mi? 4. Coğrafi işaretler kullanılmayacak. Örneğin Kapadokya bölgesi üzümlerinden üretilen bir şarabın tanıtımında Kapadokya denemeyecek, rakı reklamlarında İstanbul Boğazı ya da Galata Köprüsü gibi görüntüler kullanılmayacak. 5. Alkollü içkilerin tedavi edici özelliklere sahip olduğu, uyarıcı, rahatlatıcı, güçlendirici, üstünlük sağlayıcı etkilerinin bulunduğuna dair içerik kullanılmayacak. 6. Reklamlarda içki içmenin statü sembolü olduğu mesajı verilmeyecek. 7. 'alkol susuzluğu giderir' denmeyecek 8. İçki ilanlarının gazete ve dergilerin gençlere dönük yayın yapan sayfalarında ve eklerinde yayımlanması da yasaklar arasında. Bir kısmına katılmamak olanaksız da, bazılarına da ne denir ya da kime göre yorumlanacak bilemiyorum. Örnek mi? Artık Rakı balıktan ayrılacak! Gel de anla!! *** Size iyi bir haber. AKP’nin yine son dakkika atağı ile, AB Genel sekreterliğine alınacak 311 memur için, 50 yaş esnekliği getirildi. Bu ne demek olabilir? İyimser olarak: Kadrolaşma artık doldu genç kalmadı!!! Kötümser olarak: Babaları da artık kadrolaşacak *** Vatikan Radyosu yaklaşık 80 yıllık tarihinde ilk kez reklam alıyor. Küresel mali krizin etkileri Vatikan'ı da teğet geçmeyip vurunca, 1931'de İtalyan mucit Guglielmo Marconi tarafından kurulan ve Katolik Kilisesi'nin uluslararası yayın platformu olan Vatikan Radyosu da reklam alma yoluna gitmek zorunda kaldı. Radyo, FM bandında ve internet üzerinden 45 dilde yayın yapıyor ve Kilise'nin Hristiyan öğretilerini ve Papa'nın mesajını yayma amacı taşıyor. Merak ettiğim radyo ne gibi reklamlar alacak. Başta elektirik ve gaz şirketi reklam vermiş. Sıra prezervatife ne zaman gelecek!!! *** Halen laik olduğu kabul edilen T.C. Valisi ve eşine harem- selamlık karşılama… Amasya Valiliği’nden Hatay Valiliği’ne atanan Celalettin Lekesiz ile eşi Zehra Lekesiz, Valilik bahçesinde törenle karşılandı. Törende erkek protokol üyeleri bir tarafta, protokol eşleri de yaklaşık 20 metre uzaklıkta karşı tarafta tek sıraya girdi. Erkeklerin ellerini Vali, kadınların ellerini de eşi Zehra Lekesiz sıktı. Hatay Valiliği yetkilileri, karşılamada neden harem- selamlık yapıldığına yönelik soruları, “Bir art niyet yok. Vali Bey ile eşi, karayoluyla 700 kilometre yol kat ederek Hatay’a geldi. Vali ve eşinin yol yorgunluğunun üzerine dakikalarca protokolle tokalaşmaması için böyle bir yöntem uygulandı. Harem-selamlık bir uygulama değil, Vali eşinin yorgunluğu göz önünde bulunduruldu” diye değerlendirdi. Ne diyelim “Laik”lik Allaha kalıyor… *** Son aylardaki gelişe bir göz atarsak: - Dünyada krizin etkileri her geçen gün artıyor. - Türkiye’de ekonomi %13.8 küçülürken, bankalar %10.6 büyüdü. - Türkiye’de işsiz sayısı her geçen gün artıyor. - Çin’de yüzlerce insan öldü, ölüyor. - Hâlâ töre cinayetleri işleniyor. - Hasankeyf’in sular altında kalmasına yabancılar desteklememesine karşın, yurdum idarecisi büyük bir tarihin kaybolması için büyük çaba harcıyor. - Ergenekon davası sürüyor. İçerde 1.5 yıldır iddianameyi bekleyen rektörler, orgeneraller, gazeteciler, aydınlar var. - Hırant Dink davası sonuçlanamıyor. - Deniz Feneri davası ortada bırakılıyor. - Yolsuzluklar, ‘eşyanın tabiat’ haline geldi. - TBMM’de Milletvekilleri ile ilgili 300 ün üstünde dosya bekliyor. - TBMM’den hızla yasalar geçiriliyor gece yarılarında, ‘Su uyur düşman uyumaz’ sözünü akla getirircesine. - Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Kuzey Kıbrısta Türkiye’ye isgalci deyip İsrail ordusu ile bir tutuyor. - Dev Sol davasında silbaştan yapılıyor. - Çaktırmadan üçüncü köprü için arsalar, ormanlar, göller talan ediliyor. - Sosyolojik olarak toplum patlama noktasında. Peki Türkiye neyi tartışıyor? - Barbie bebekleri “tahrik” edici mi değil mi? - Kabe üzerinden kuş uçar mı? uçmaz mı? *** Gazeteci dövme konusunda uzmanlığı bulunan ya da korumaları bu konudaki uzmanlardan seçen Melih Gökçek, üç Anadolu Ajansı muhabirini tartakladı. Gökçek, Ankara Adalet Sarayı'na gelerek, Memur Suçları Soruşturma Bürosu savcıları ve Talimat Bürosu Savcısı Mehmet Taştan ile görüştü. Yaklaşık bir saat süren görüşme sonrası Gökçek adliyeden ayrıldı. *** Ülkenin dört bir köşesini sarmış olan cemaat örgütlenmeleri serviste gerçekten sınır tanımıyor. Cizre’de gerçekleştirilen bir konferansın davetiyelerindeki sözler işin cennet garantisi sunmaya kadar vardı. Bir süredir, Kürt yurttaşların yoğunlukla yaşadığı illerde etkinliğini artırmaya başlayan dinci gerici örgütlenmelerin Cizre’de yaptıkları bir etkinlik, vaatlerde gelinen noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. Tasavvuf Derneği adlı bir derneğin yetkilileri “Kuran'ın Işığında, Sahabelerin ve Evliyaların Yaşadığı İslam Tasavvuf ve Mutluluk” konulu bir konferans vermek için Şırnak’ın Cizre ilçesine gelirken halka dağıtılan çağrı metinlerindeki ifadeler dikkat çekti. Halka yapılan çağrıda, “Müjde!!! Allah’ın cennetine girmenin ne kadar kolay olduğunu açıklayacağımız konferansımıza tüm halkımız davetlidir” şeklinde ifadeler kullanılırken, bu tip örgütlenmelerin, insanların inançlarını nasıl kullanmaya çalıştığı bir kez daha gözler önüne serildi. *** Başbakan, başvurması durumunda sürgündeki Dünya Uygur Kongresi lideri Rabia Kadir’e vize verileceğini duyurdu. Güzel de, niçin kimse bugüne kadar Rabia Kadir’e vize verilmediğini sormuyor? Sakıncalı olduğu içinmiş. Peki kim sakıncalı ilan etti de vize vermedi, sorumlu kim? Eğer gerçekten sakıncalı ise Başbakanın lafı ile nasıl vize veriliyor? Türkiye’de yasa veya kurallar yok mu? Yoksa padişahlık geri mi geldi de benim haberim yok. Not: 1998 de Mesut Yılmaz hükümeti Çin genelgesi çıkarmış. Sanırım konuyu buna bağlayacaklar da bu genelgede vize ilgili bir durum yok. Eğer varsa 11 senedir aklınız neredeydi?
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|