Cemil Eren hocamızın yaşadığı çocukluk, zorlukların mücadelesiymiş. Yazdıkları iç içe geçmiş hüzünlü öyküler zinciri... Çok etkilendim... Sn Işık Kansu'nun etkileyici sesiyle geçen yıl Bartın'da dinlediğimde, o günlerin Türkiye'sinden bir ressamın "ÇOCUKLUK" yolculuğuydu. Onların yaralanmaları,mutlulukları, hüzünleri bizim ilmek ilmek örülmüş dokumuz.
Ben şu anda ilköğretimde çalışan resim öğretmeniyim Size onun yaşadığı kentten Bartın'dan sesleniyorum. Severek takip ettiğim bu sitede bir yazımı paylaşma umuduyla ...
Bartın'dan selam ve sevgilyle...
Tatil Yolculukları…
Bir düş uyandırıyor yeni güne…
Anlamını düşünmeye kalmadan,
içinde bulunduğumuz şehirden ayrılamasam da
iç yolculuklar da sarıldığım Mevlâna’nın
“Bir yerden bir yere göçmek ne iyi” sözüyle
tarifsiz güzelliklere gidiyorum.
Okulların yaz dinlencesine girmesiyle
10 -13 yaşında beş altı öğrencimle varıyorum;
bin bir türlü bitkiyle, kuşların, börtü böceğin
bağımsız yaşadığı, ışık –gölge oyununda
Bartın’a kuzeyden bakan Dallıca çam ormanına.
Bir kokunun izinde başlıyor yolculuk…
Doğumundan bugüne sevgiyle elimizde
büyüttüğümüz on beş yıldır bizi terk etmeyen
Terrier kırması, kırık beyaz tüyleri siyah badem
gözlerini örten Çaycuma’lı “Bay Fıstık”
sürüklüyor bizi, ağaçların kardeş olduğu yere.
Günün iki üç saatlik öğleden sonraki diliminde
iğne yapraklıların reçine kokusunda
toprağı solumak, iç içe geçmiş güçlü gövdelerin
aralarından anlamlandırmaya çalıştığımız
çok renkli kuş sesleriyle yürümek, açıkla koyuyu,
kısa ile uzunu, büyükle küçüğü, eskiyle yeniyi
bir arada özgürce barındıran bu dingin yerde olmak...
Soğuk kış günlerinde onları uçurup savuracak,
şiddetli rüzgarlarda kozalaklarını koruyacak
topluca direnerek yazın bereketini yaşayacak,
yaşını başını almışların eteklerine düşen yine kendi
kuru yapraklarıyla geri dönüşümü yaşayan yerde olmak…
Kalp biçiminde irili ufaklı beyaz-siyah taşları
‘Ben buldum!’ sevinciyle,kuru kabuklardan
yeni biçimler tasarlamak isteyen,karıncaları,
çekirgeleri, arıları gözlemleyip,dolu dolu açmış
iri beyaz papatyalarla minik mavi çiçeklerini
ince uzun boyuna dizmiş lavantaların fotoğrafını
kaydeden, çevresine duyarlı çocukların‘Farkında mısın?’
sorularıyla ileriyi düşünerek dolaşıyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda bu doğallığın hemen
yanı başından açılan alana, üniversite bitirmiş
insanların tasarlayıp yaşama geçirdiği
Bartın’ın her tarafından görülen, ödeme
kolaylığıyla alınan, işçiliği tartışılan çok katlı binalara,
Toki konutlarına dönüyoruz yolculuğun sonunda.
Duruşuyla, kışın kapkara duman çıkan bacalarıyla,
baz istasyonuyla yükseltilere aykırı duran
bu yapılandırmalar günümüz eğitiminin alınan
düşündürücü sonuçları gibi…
Mevlâna yüzyıllar öncesinde
“Yeni yerler görmek ne iyi” derken;
insanın içini hem temizleyen hem de
gezip gördüğü için yenileyen,
öğrenmenin iyileştirme gücüyle
söylenmiş olduğunu düşündüğüm bu özlü söz,
çocuklarımızın eğitimi içinde geçerli olmalı…
Şimdi onlar sınava odaklı günleri bir süreliğine
geride bırakıp evlerine çekildiler.
Pek çoğu saatlerce bilgisayarın yapay dünyasına
amaçsız hapsolarak değerli vakitlerini yitirebilirler.
Onları bağımlılık yaratan bu alışkanlıktan uzaklaştırıp,
dereyi, tepeyi, ağacı,kuşu yerinde göstererek,
bugünlere kadar korunan güzellikleri tanıtarak,
bir kılavuz kitapla dinlence içinde
eğlenceli yolculuklara uğurlayabiliriz.
Yaratıcı, mantıklı, özgür, sanatsal düşünmeyle,
arzuladığımız, özlediğimiz, aradığımız
sorumluluk duygusu gelişmiş ‘İnsan’a varmak istiyorsak…