TRT'de yayınlanan "Bilen Parmak Kaldırsın" adlı yarışma programından, "Arthur" adlı bir çizgi filme, Londra'daki bir caminin imamından Honduras'a, BM Güvenlik Konseyi'nden elbette ki Başbakan Erdoğan'a bu hafta teğet geçenler...
TRT’nin Çocuk kanalında yayınlanan bir yarışma programında “12. Cumhurbaşkanı kimdir” sorusu şaşkınlık yarattı.
TRT’nin çocuk kanalı TRT Çocuk’ta yayınlanan “Bilen Parmak Kaldırsın” adlı yarışma programının bir sorusu izleyicileri şaşırttı. Üç çocuğun yarıştığı programda sunucu genel kültür bölümünden “12. Cumhurbaşkanımız kimdir?” sorusunu yöneltti. Yarışmacı çocuk “Abdullah Gül” yanıtını vererek puan kazandı.
Abdullah Gül’ü 12. cumhurbaşkanı yapan TRT’ye bir soru da bizden olsun:
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den sonra Çankaya’ya çıkan, kaçıncı Cumhurbaşkanı olur? 12 mi?
TRT’den başlamışken devam edelim. Zaten bu aralar TRT bir maden.
Geçen hafta TRT’nin çocuk kanalı da bir skandala imza attı. Gündüz ve akşam yayın kuşağında yayımlanan “Arthur” adlı bir çizgi filmde önceki akşam çocukların oruç tutma gerekliliği ve ilk kez tuttuğu orucunu bozan çocuğun yaşadıkları, çocuk psikolojisine uzak bir dille anlatıldı.
“Oruç tutmak, yemek yemek kadar kolay” diyerek oruç tutmaya başlayan çocuk ilerleyen saatlerde açlığa dayanamayarak orucunu bozunca gökyüzünde kanatlı bir melek belirerek “Oruçlu iken nasıl yemek yedin? Artık küçük prensesim değilsin. Sana yüz karası diyeceğim” diyerek çocuğu azarladı. Hemen ardından da çocuğun arkadaşları ortaya çıkarak, “yapamayacağını biliyorduk” diyerek küçümsediler. Hem gökyüzünde beliren meleğin, hem de arkadaşlarının kendisine yönelik tavrı nedeniyle sıkıntı yaşayan çocuk, ailesiyle konuştu.
Büyükannesi, çocuğa “yüz karası olmadığını, orucun amacının günahlardan arınmak olduğunu” anlatırken annesi de ilk orucunun sonunu kendisinin de getiremediğini söyledi.
Yaa. İşte böyle eğitime can kurban.
Bu hikayeden güncel olarak çıkarabileceğimiz sonuçlar da var: Orucunu bozarsan ülkenin kötü prensi olursun ama orucunu tutar ve tuttuğunu da herkese, özellikle gösterilmesi gereken yerlere gösterirsen iyi bir atama ile ülkenin sevilen prensleri arasına girersin.
Sonra kim tutar seni!
Londra'daki caminin yeni imami,ı şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman aynı şoföre rastlıyormuş.
Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 cent (kuruş) fazla vermiş.
İmam yanlışlığı oturunca, parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine düşünmüş
20 kuruşu geri versem mi şoföre?
Ama içinden bir ses diyormuş ki. Çok küçük bir para ve şoförün zaten umurunda da değil. Otobüs şirketine 20 kuruş ne fark eder?. Bu parayı Allahtan gelen bir hediye gibi düşünebilirim.
İneceği durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki : Paranın üstünü fazla verdiniz.
Şoför gülümsemiş ve demiş ki :
Siz camiinin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi ziyaret etmek istiyordum caminizde, İslam'ı öğrenmek için ve bilerek size fazla para verdim nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim.
İmam inerken nerdeyse bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmışcasına bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış, gözlerinden yaşlar dökülerek gökyüzüne bakmış ve demiş ki:
Allah’ım az daha İslam'ı 20 kuruşa satıyordum!
Bazılarına duyrulur.
Türkiye, sadece bölgeye değil, tüm dünyaya uzanan bir güç olma iddiasında.
BM Güvenlik Konseyi üyesi, üstelik Haziran ayında da dönem başkanı idi.
AKP hükümeti de darbeler konusunda “titiz”.
Titiz de sadece kendisine yönelik olabileceklere.
Neden mi?
Honduras konusunda AKP’den tık yok!!!
"Biz kendi medeniyetimize baktığımızda, biz farklılıkları zenginlik olarak görüyoruz. Osmanlı Medeniyetine baktığımızda farklılıklar zenginlikti. Osmanlı'dan sonra malesef burada bir zaafa uğradık. İşte bu zaafa uğramanın neticesinde işte o diğerleri, ötekiler, biz, onlar gibi yaklaşım tarzları, bizi birbirimize bağlayan o kardeşlik özelliklerinde bir zaafiyet meydana getirdi."
Sizce bu sözleri kim söylemiştir. Saşırmayın ama bu sözler Başbakan Erdoğan, İU den fahri doktorayı aldıktan sonra yaptığı teşekkür konuşmasından…
Nerede yanlışlık var, varın siz bulun.
Tarihsel mi? Sosyolojik mi? Felsefi mi? Yoksa sadece cehalet mi?
Cehalet ise kimin cehaleti?
TRT'yi ben çocukluğumda , gençliğimde hep izledim, bazen zoraki dedemin haber sevdasından bazen babamın maç merakından bazende kendi isteğimle.
Şöyle gözlerimi kapatıpta düşünüyorum devlet kanalı ne yapmalı diye:
neyseeee, bu ülkede seda sayan gibi insanlar bile milyon kişiyi tv karşısına toplayabiliyorsa, devlet kanalının tüm ülkeye faydalı olacak proğramları, doğru ,yansız ,tafasız verebileceğini söylemiyorum bile.
Zaten buraya yazıncada birşey değşmiyor ama içimde kalmasın.