Prof. Dr. Türkan Saylan bugün vefat etti. Dolu dolu bir yaşamın ardından... İçine doğduğu fırsatları hem kendi hem de insanlık için hakkıyla değerlendirmiş bir genç kız, yürekli bir aydın, seçkin bir bilim insanı, özverili bir hekim, güzel bir kadın. Bir anne. Binlerce genç kızın eğitimi için olanaklar yaratmış, yürekli bir insan hakları savunucusu.
Tığ-ı gamzelerin müşk ü bü kokmaz
Yar ela gözlerin hışm ile bakmaz
Cemalin görene Cennet gerekmez
Güneş midir doğdu yüzünden sunam
Ailesi, arkadaşları, kardelenler mutlaka onu çok özleyecek. Benim gibi, kendisini uzaktan tanımış, sevmiş, saygı duymuş pek çok insan ışığını arayacak.
Güçlü, akıllı, dürüst, şefkat dolu, yürekli bir kadın. Sakin, sevgi dolu duruşu, akıl ve bilgi dolu konuşmalarıyla bile umut ve güç veriyordu.
Yarınki 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramı biraz hüzünlü geçecek.
Bir o kadar da anlamlı.
Sevgili Türkan Saylan, yalnız ve yanlış, olağanüstü güzel ama kabul edilemez kötülüklerin boyunduruğunda, insanı ve doğası ile sonsuzca zengin ama yürek yakan yoksulluklarla içiçe ülkemizde yetişmiş, tüm dünyaya örnek olması gereken ender bir aydındı. Gerçek bir aydın. Bir Cumhuriyet kadını.
Yoksunluk içindeki pek çok yöremizde genç kızların onurlu, uygarca bir yaşama kavuşabilmeleri için eğitim olanakları sağladı. Hem de binlerce çocuk ve genç insan için başardı bunu… Geride özverili, özgüvenli koca bir dernek bıraktı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği.
Şimdi senin ismin Cenneti gezer,
Kalma bizim için yolundan sunam
Kaç aydın, onun başardıklarını başarabilir?
Yüksek makamlara oturmuş, servet, ün, ihtişam peşinde sürüklenen siyasilere bakınca…
Sahip oldukları olanakları, kimliklerini ya da eğitimlerini daha çok daha çok kazanmak, güç sahibi olmak, hırslarını doyurmak için kullanan her sınıftan, her kültürden insana bakınca…
Sormadan edemiyorum kaç kişiye kısmet olur böyle onurlu, böyle güzel bir yaşam?
Çok isterdim, zor koşullarda doğmuş, büyüyen çocuklara ulaşıp, onlar için gerçek bir şeyler yapabilmeyi. Çok isterdim, yoksul, garip insanlara ulaşıp, hayatlarına iyilikler katabilmeyi. Türkan hoca gibi olabilmeyi...
O bir ölümlüydü, öldü. Şimdi bize yakışan onun ölümünün hüznünü taşımak değil, yaşamını, insanlığını sevinçle, coşkuyla, gururla kutlamak, bayrağı teslim almaktır.
Şimdi sıra bizde. Hepimizde.
Artık sıra kardelenlerde.
*
Not:
Yazıdaki deyişler Pir Sultan Abdal’a aittir.
Uzeri kara bulutlarla ortulu ulkemizin aydinlanma tarihine, altindan bir yildiz daha eklendi.
Yeni Türkan niye sen olmayasın anne. Ben çok isterim seninde çok sevilen bir Cumhuriyet Kadını olmanı(ben biliyorum ki zaten öyle)
"kaç kişiye kısmet olur böyle onurlu, böyle güzel bir yaşam?" demissin ya Deniz'cim; bunu gorebiliyor olmamiz bile bizi ona yaklastiriyor. Gormeyenlerin sayisi da azimsanacak gibi degil cunku... Biz dogru yoldayiz, kizlar... Ne mutlu bize, onu takdir edebilecek beyine sahibiz...
Tek kelimeyle "harika". Ne guzel yazmissiniz. Simdi sira bizde. Onun isigini gelecege tasimak hepimizin gorevi.
Ellerine sağlık canım ne güzel yazmışsın.Tüm zorluklara, kösteklere rağmen biliyorum ve yürekten inanıyorum ki Türkan hocanın açtığı yoldan daha çok kardelenler geçecek .Haydi yeni kardelenler için herkes göreve
Ne kadar da doğru yazmışsın Denizcim, Türkan hocanın ardından hüznünü yaşamak degil, bayrağını teslim alabilmek zor ve güzel olan. Kendisi de öyle istemez miydi?