A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Hoca'nın Hindisi

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 17 Mayıs 2009 06:13:09

"Çünkü onu düşünmeye alıştırmadılar. | Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi | Ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar." Nazım Hikmet Kuvayı Milliye destanında Gaziantep'in efsane kahramanı Karayılan için böyle demiş. Amacım lâfı buradan kendine Karayılan adını yakıştıran PKK liderine getirmek değil.

O karayılan ki, gazeteci Hasan Cemal’le yaptığı söyleşide bir yandan “Biz kontrol dışı bir şey yapmayız. Masum insanlara, sivillere zarar veren, meşru savunma dışındaki askeri eylemler terör sınıfına girer” derken öte yandan Diyarbakır’da dershane önünde yaşanan o korkunç patlamadan, terör eyleminden söz ederken: “Çok yanlıştır.  Biz de tasvip etmedik.  Kontrolümüz dışında oldu” diyebiliyor.  Ama konumuz ne PKK, ne de Türkiye insanının tutarsızlıkları.  Domuz eti haramdır derken domuz gibi haram yiyerek “yetim hakkı”nı işkembesine indirenler de değil.
 
Türkiye insanının –Aziz Nesin’in dediği gibi yüzde şu kadarı aptaldır demeyeceğim ama- belki yüzde doksanı düşünmeyi bilmiyordur diyeceğim.  İster size bir yaratıcının size bu aklı bahşettiğine inanın, ister insan beyninin milyonlarca yıllık evrim sonucu en gelişmiş bilgisayarın kapasitesinin çok çok üstünde bir organ haline gelmiş olduğuna inanın, düşünmek –ama Nasreddin Hoca’nın hindisi gibi düşünüyor pozu yapmanın değil- insan olmanın ilk ve ön koşuludur.  Düşünmek, dayanaksız “ben böyle düşünüyorum” demek değildir, “kara kara düşünmek”, düşünmek değil hayıflanmaktır, insan beyninde oluşan her elektrik enerjisi düşünce değildir. 
 
Düşünmek inançları düşünce imiş gibi ambalajlayıp yutturmaya kalkışmak hiç değildir.  Düşünmek, Hollywood filmlerinin, pembe Brezilya veya Türkiye dizilerinden bellekte kalanları, ya da televizyondaki filânca ya da falanca “adıbüyük”ün söylediklerini kendi düşüncesi imiş gibi tekrarlamak değildir. 
 
Düşünmek bir disiplin konusudur.  Düşünmek öğrenilen ya da öğrenilmeyen, ya da öğretilmeyen bir beceridir.  Her beceri gibi öğrenilmesi, öğretilmesi gerekir.  Ne gariptir ki, okullarda Himalayalardaki Yak öküzü sayıları, ya da kirpinin sırtındaki dikenlerin kaç tane olduğu ezberletilirken, ya da Kuran Kursundaki öğrenciye anlamadığı dilden birşeyler hıfzettirilirken düşünmek öğretilmiyor, insanımız düşünecek kıvama gelecek biçimde eğitilmiyor (bunun kasıtlı olarak yapılıp yapılmadığı ayrı bir tartışma konusu elbette).  İnsanın yaşamında yapabileceği en önemi işlerden birisi olan çocuk yetiştirmek konusunda eğitilmediği gibi.  Ehliyetiniz olmadan araba kullanırsanız cezalandırılır, belki de hapse girersiniz ama ondan çok daha önemli olan çocuk yetiştirme konusunda ehliyet mehliyet soran, arayan yok.
 
Neyse, dönelim düşünmeye.  Geçenlerde Nevruz ile ilgili olarak yazdığım yazı dizisine bir Kürt (olduğunu varsaydığım) bir okuyucumdan –imzasız- bir tepki geldi.  Önce zahmet edip bir buçuk daktilo sayfası yazmak zahmetinde bulunduğu için kendisine teşekkür ederim.  Özetle “Newroz Kürtlerin bayramıdır, kutsal günüdür, başka kimse buna sahip çıkmasın” dediğini sanıyorum.  “Sanıyorum” diyorum çünkü savını kanıtlamak bir yana, konuyla ilgisi olsun, olmasın, ağızdan dolma bir dizi klişeyi, sloganı, kalıbı alt alta sıralamış.  İmzası olsaydı kendisine “sana düşünmeyi öğretmediğimiz için hepimiz suçluyuz” diyecektim.  Ama konu bu Kürt kardeşim de değil, onun bana hatırlattıkları.
 
İnsan hayatında bir takım dönüm noktaları vardır, Nazım Hikmet’in yazının başında sözünü ettiğim Karayılan öyküsü şöyle gelişiyor:
ak bir taşın ardından
kara bir yılan
çıkardı kafasını…
Birden bir kurşun gelip
Kafasını aldı.
Hayvan devrildi kaldı…
 
Bunu gören Karayılan ömrünün ilk düşüncesini haykırıyor:
“İbret al, deli gönlüm
demir sandıkta saklansan bulur seni
ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm”
 
Ve korkak Karayılan, efsane kahramanı cesur Karayılan oluyor.  Karayılan’ın yaşamındaki dönüm noktası bu.  Hepimizin yaşamında dönüm noktası olan olaylar, kişiler, fikirler, sanat eserleri, kitaplar (kitap denen şey ben bu satırları yazdığımda halâ tarihe karışmamıştı) olmuştur.  Bu kitaplardan birisi eğitim psikolojisi uzmanı İngiliz akademisyen Robert H. Thouless adlı bir yazarın “Straight and Crooked Thinking” (Düzgün ve Çarpık Düşünme) adlı küçücük bir kitabı olmuştur benim için.  Bence her okulda zorunlu ders olarak okutulması gereken önemde bir kitaptır bu. 
 
Düşünme becerisi verilmeden okullarda kafalarımıza gerekli gereksiz tıkıştırılan bilgiler için harcanan yılların bir katresi bu kitaba verilebilse belki biraz daha düşünmesini bilen insanlar olurduk.  Düşünmemizi istemiyorlar, bizi uyutuyorlar, kafalarımızı safsatayla dolduruyorlar demek kolay.  Bu dediklerinizin hepsi doğru olsa bile bunu değiştirmek için siz ne yapıyorsunuz, bunun için okey masasında, tavlada, kumarhanede, meyhanede, televizyonun önünde, arkadaş sohbetlerinde, havrada, kilisede, camide harcadığınız zamanın onda birini harcamaya var mısınız?  Eğer varım derseniz bundan sonraki birkaç yazıda Thouless’in yukarıda sözünü ettiğim kitabından elimden geldiğince alıntı ve özetler vererek şu altmışlı yıllarımda kendimce birşeyer yapmış olmanın hazzını duyacağım.  Yoksa Mevlânâ bile “ben artık oldum” dememişken “ben oldum”, “ben bundan fazla düşünmek istemiyorum”, “daha düşüneceğim de ne olacak?” ya da “bu herif mi bana düşünmeyi öğretecek?”, “benim düşündüklerim bana yeter” diyenler gibilerdenseniz bundan sonraki birkaç hafta yazacaklarımı es geçin, neyle vakit geçiriyorsanız aynı şekilde vakit geçirmeye devam edin, keyfiniz bol olsun.  Ama ondan sonra da düşündüğünü sandığınız kişilerin peşinden gidip kendinizi uçurumun dibinde bulursanız hayıflanmayın.  Düşünce sandığınız kalıplar sizi duvara toslattığında kafanızın acıdığından yakınmayın.  Kitabın ilk birkaç bölüm başlığı şöyle:
1. Dilin değişik kullanımları
2. Hepsi ve bazısı
3. Tartışmada kullanılan bazı hileler
4. Bazı mantık yanılgıları
Umarım bu serüvene benimle birlikte yola çıkarsınız.
 
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 9.3 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

mustafa alagoz { 17 Mayıs 2009 15:00:26 }
Görüp dokunduğumuz, gözlemleyip inceleyebildiğimiz her nesne, her olay ve olgu birbirinden ayrıymış gibi görünür. Oysa bu ayrılık sadece görünüştedir. Aslında her şeyin bir birlik içinde olduğu binlerce yıldır, özellikle mistikler tarafından söyleniyordu. Üstelik onlar bunu müşahede ettiklerini de açıklıyorlardı. Artık bu hakikat bilimsel olarak da tanıtlanmış duruma geldi; kuantum fiziği yoluyla.


Duyusal düzeyde birbirinden ayrı olarak görülen nesneler düşüncelerimizin de ayrı, parçalı hatta karşıt duruma gelmesinin zemini olurlar. Görünüşteki parçalılık bir yanılgıdır, ancak bu yanılgının bir yanılgı olduğunu ancak düşünce fark edebilir. Parçalı hale gelmenin ya da birbirinden kopuk, keyfi düşünme biçiminin toplumsal ve bireysel yaşamı ne kadar sıkıntılara soktuğunu hep gördük... Parçalıymış gibi görünün olgu ve olayların aslında birbiriyle zaten ilişkili ve birbirlerine ayrılmazcasına bağlı olduğunu ancak düşünce belirleyebilir. Başka bir deyişle dağınıkmış gibi görülen süreçler alttan alta belirli bir yasalılık altında akarlar. Bunu da ancak düşünce görebilir. Descartes'in şu sözü burada hatırlanmalı: "Öyleyse, eğer kişi içtenlikle şeylerin gerçeğini araştırmayı istiyorsa, tek bir özel bilimi seçmemelidir; çünkü tüm bilimler birbirleri ile birleşik ve birbirlerine bağımlıdır: Tersine kişi daha çok usun doğal ışığını nasıl arttıracağını düşünmelidir; şu ya da bu tip skolastik sorunu çözmek için değil, ama tüm yaşam olumsallıklarında anlak, istenci doğru seçimde bulunması için aydınlatabilsin diye..."(Anlığın Yöntemi İçin Kurallar; Kural 1)


Yazı yazmak bir düşünsel serüvenin ifadesi olursa başkasının düşüncesine de bir etki yapabilir. İnsan sağdan soldan öğrendiklerini bir bahaneyle yazıya dökebilir. Ama düşünmek, yazmak, tartışmak birilerine üstünlük kurmak, ne çok şey bildiğini göstermek için değil de hayatı anlamak ve kendi bireyselliğinde dönüşüme yol açmanın arayışına dönüşürse gerçekten hiçbir duyusallığın veremeyeceği zevki veriyor. Sevgili Gündoğdu'nun bu çabasını önemli buluyorum ve konuyla ilgili olarak yazacaklarını bekliyorum. Bildik şeylerin tekrarını evirip çevirip konuşmaktansa önümüze koyduğumuz bir muamma üzerine eksik-gedik, kırık-dökük olsa da yeni fikirler üretmek daha değerli, daha doyurucu ve daha sahici oluyor.

Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







BİZİM RADYO
radyo.ayorum.com'a HOŞ GELDİNİZ
Erdoğan'ın tek hedefi iktidarını korumak…
İşçiyi Bırak Kutlasın
Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı

Hayatta kalma mücadelesinden kesintisiz şiddetin itici gücüne.
Demokrasi Krizde mi? Gözden Kaçırmamanız Gereken 5 Sarsıcı Gerçek
10 soruda Trump'ın Gazze için sunduğu barış planı
İngiltere, Avustralya ve Kanada, BM Genel Kurulu öncesi tarihi adımla Filistin’i tanıdı.
Nepal, Bangladeş ve Sri Lanka’da halk liderleri devirdi.

Türkiye'de yoksulluk sınırı 88 bin liraya dayandı.
KKM'nin ülkeye maliyeti ne kadar oldu?
ABD'de gümrük gelirlerindeki artış, Temmuz'da rekor harcamalarla yükselen bütçe açığını frenleyemedi…
Çin yapay zekayla “yumuşak gücünü” artırıyor.
Avrupa nasıl Çin'le ABD'nin arasında kaldı?

Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.
Cilt kanseri oranında dünyada başı çeken Avustralya'da güneş kremi skandalı.
Dünya Sağlık Örgütü: '7 Ağustos'ta Türkiye'de maymun çiçeği tespit edildi'
Yeni Zelanda'dan yeni turist politikası…
Dünyanın en eğlenceli 40 ülkesi seçildi.

Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN

Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…

Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

AKIL...
KISA KESİLMİŞLER, AĞUSTOS 2025
ÖZERK, FEDERAL, KONFEDERAL
MÜNİH, 30 EYLÜL
DİL DEMİŞKEN

HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum
BU VATAN

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git