|
|
Mardinli 'GULA-MALA'larKategori: Ayorum Güncel | 2 Yorum | Yazan: Tayfun Şahin | 09 Mayıs 2009 01:20:09 Avustralya kıtasının yerli halkı Aborjinler, tarihi, önemli olayları ya da herhangi bir işin yapılışını sözlü olarak kuşaktan kuşağa geçirmiş bir halk. Her ne kadar kıta içerisinde farklı beden ve dil özellikleri gösteren kabileler olsa da; nesilleri birbirine bağlayan 'sözlü tarih' aktarımı kıtanın ortak özelliği gibi.
Beyazların kıtaya yerleşmeleri son 200 yılda olmuş ama 17.yüzyılın başından itibaren Aborjinlerin Avrupalılarla ya da beyazlarla karşılaştıkları kabul ediliyor. Kabile hayatı yaşayan insanların beyazlarla karşılaşma anı da oldukça enteresan. Kıtanın farklı bölgelerinde, farklı karşılaşma hikâyeleri anlatılsa da, ben Kuzey Avustralya Aborjinlerinin anlattığı hikâyeyi aktarmak istiyorum sizlere.
Bu ilk karşılaşmadan sonra, yaklaşık 150 yıl boyunca, beyazlar büyük gemileriyle zaman zaman gelip gitmişler, 18.yüzyıl sonlarından itibarense gelenler gitmemeye başladığı gibi sayıları da her gecen gün artmış. 1800’lü yılların sonuna gelindiğinde artık çatışmalar da kaçınılmaz olmuş zira binlerce yıldır diğer kabilelerin toprağına izinsiz girmeyen, doğayı ve hayvanları ancak yaşamak için kullanan Aborjinlere saygısızca ve acımasızca davranıyormuş beyaz adamlar. Hatta öyle ki, bazı bölgelerde, her görülen Aborjin öldürülmeye başlanmış. Kuzey Avustralya’nın Arnhem bölgesinde yasayan Aborjinler önce ‘Hollander’(Hollandalı) kelimesinin sekil değiştirmiş hali olan ‘Ballander’ ve nihayet ‘Balanda’ diye tanımlamış ‘beyaz adam’ı. ‘Onlar’ kavramının karşısına da, kendisini tanımlamak için, ‘Yolnu’ ya da ‘insan’ demiş. Artık mücadele de ‘Balanda’ (Beyaz Adam) ile ‘Yolnu’ (İnsan) arasındaymış. Toprağı için, kadınları için ve düzeni için savaşan ‘Yolnu’ önceleri, bedeli ağır da olsa, bir kaç savaş kazanıp, ‘Balanda’yı atmış toprağından ama kısa süre sonra daha kalabalık olarak geri dönmüş ‘Balanda’. Ata toprağını bırakıp bataklıklara, çöllere doğru çekilmeye başlamış Yolnu’nun yiğit evlatları fakat bir süre sonra hiç beklemedikleri bir şey olmuş! ‘Balanda’nın yanında rengi, gözleri, saçları kendisine benzeyen adamlar görünmeye başlamış. ‘Yerli Polisi’ denilen bu adamlar Queensland Aborjinleri’nden başkası değilmiş. Tepeden tırnağa silahlı ‘Yerli Polisi’ne ‘Murri’ diyormuş ‘Yolnu’lar. Aralarından bazıları ‘Murri’lere güvenebileceklerini çünkü onların kendi insanları olduğunu söyleyip sevinecek olmuş ama beyaz adamın elbiselerini giyen ve silahlarını kullanan Murrilerin gerçek yüzlerini göstermeleri çok zaman almamış. İngilizlerin Afrika’da silahlandırıp diğer kabileleri yok ettirdiği zenci kabileler gibi acımasızca saldırmaya başlamış Murriler aynı kanı taşıdıkları insanlarına. Balanda ve Murriler o kadar ileri gitmişler ki, bir keresinde erkekleri avda olan bütün bir kabileyi kadın ve çocuk demeden öldürmüşler. Aralarından sadece, genç bir koşucu Aborjin, bataklıktaki kamışları nefes almak için kullanıp, suyun altına saklanarak hayatta kalmış. Saatler sonra bataklıktan çıkıp köyüne gittiğinde katliamın boyutlarını bir kez daha görüp, acı içinde, herhangi bir tehlike anında buluşulacak kayalıklara gitmiş ve avdaki diğer kabile üyelerine anlatmış yaşananları. Olanları dinleyen Djinan kabilesinin üyeleri hızla hareket edip, bataklık alanda kendileri gibi katledilen, sürülen, aşağılanan diğer kabilelerin erkekleriyle biraraya gelmişler. Pek çok kabilenin oluşturduğu bu büyük ittifakın erkekleri ‘Balanda’ ve ‘Murrileri’ yok etmek için hazırlıklara başlamışlar. Onları yok etmek istiyorlarmış çünkü ‘Yolnu’ların inançlarına göre her kim soğukkanlılıkla kadınları ve çocukları öldürürse onun yaşam hakkı yokmuş. Ruhu olan, kanun, düzen, adalet duyguları olan bir insanın bu kadar zalimleşip; kadınları ve çocukları öldüremeyeceğini düşündüklerinden, katliamı yapan ‘Balanda’ ve ‘Murriler’e; ‘gula-mala’ (bok insan, insan dışkısı) demişler. Mardin’in adını ilk kez duyduğumuz bir köyünde o ya da bu sebeple, savunmasız kadınları ve çocukları öldürenlerin haberlerini okuyunca ister istemez ‘gula-mala’ların hala aramızda olduklarını düşündüm. Yüzlerce yıl geçmesine rağmen ‘Yolnu’ (İnsan) olamadığımız için de üzüldüm. Ama daha acısı rakamların ne kadar önemli olduğunu fark etmem oldu. “44 yerine 4 olsaydı aynı şekilde hisseder miydik?” diye sordum kendime. Cevap olarak içten ve kocaman bir ‘Evet’ çıkmayınca ağzımdan; korkularım arttı insanlık için. Demek ki, her gün bir kişi aynı ya da benzer bir şekilde öldürülmüş olsaydı 44 günün sonunda aynı şekilde düşünmeyecektik! Demek ki, kanımızı donduran şey ‘ölüm’ değil; ‘ölümün sayıyla ifadesi’ydi. Demek ki, rakamlar insanlığımızın önüne geçmişti. Bu gerçekle yüzleşmek ağır geldi bana! Aslında ne kadar benzediğimizi anladım ‘Murriler’e ve ‘Balanda’ya. Tetiği çekmemiş olmak belki kurtardı bizi ‘gula-mala’ olmaktan ama bu katliamları yaratan, insanı değersizleştiren, parayı, tarlayı, gücü insan hayatının önüne koyan bu düzene karşı yeterince mücadele etmediğimiz için tam bir ‘Yolnu’ da olamadık esasında. Oysa merkez ve kuzeydoğu Arnhem Land’ın silahsız, bakımsız, aşağılanmış kara derili yiğit savaşçıları; Büyük Yaratıcı Ruh Wanarr’ın öğretisine uygun olarak ruhlarını, bedenlerini ve zihinlerini disiplin altına aldılar ve yaşayan her şeye saygı duyarak, toplumun ve evrenin çıkarlarını bireyin ihtiyaçlarına ve açgözlülüğüne üstün kılmak için; Murrilere ve Balanda’ya karşı yiğitçe savaştılar. Pek çoğu öldü ve geriye kalanlar bir türlü uyum sağlayamadıkları ‘medeniyet’in(!) uzağında ya da kenarında yaşamaya çalışıyorlar. Ama hala kendilerine, zalimlerin yasasına karşı mücadele ettikleri için belki, ‘Yolnu’ (İnsan) diyorlar…
Yorumlarkübra terzioğlu
{ 15 Mayıs 2009 20:33:18 }
bence hala yolnu'yuz nedenine gelince eğer takip ediyorsanız hala gündemde olan münevver karabulut cinayetinde bir yürek olabiliyorsak tüm türkiye ve hatta gurbetçi kesim bile canla başla katili arıyorsa bence hala insanız mardine gelince evet sayı hepimizi fazlasıyla etkiledi ama sadece sayımı yoksa yetim kalan çocukların durumunu düşünen insani duygularımızmı bence hala insanız özellikle türk milleti olarak.Ben buna inanıyorum.
haluk
{ 11 Mayıs 2009 12:32:54 }
ancak bukadar güzel yazı olabilr tebrikler.
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|