Özgürlük Evi raporundan Cemil İpekçi'ye, Deniz Feneri dosyasından İstanbul Emniyet Müdürü Cerrah'a, yurttaşlık numarasından NATO Genel Sekreteri'ne, 1 Mayıstan Milli Görüş'e, Obama'dan elbette ki Erdoğan'a, bu hafta gözüme takılıp kapak olmaya hak kazananlar.
“Mardin’de içki içecek turistik tesis yok. Böyle turizm olmaz” açıklaması ile geçen hafta gündeme gelen Cemil İpekçi muhafazakar çizgisinden dolayı kendisini eleştirenlere böyle yanıt verdi. “Kadın olsam türban takardım.”
Cinsel seçimine karışmayan AKP, eminim türbanına da karışmaz... Modacı değil misin, tak da yeni moda olsun. Hem de İslami kesimde erkek kadın ayrımına belki pozitif bir katkın olur.
Amerika'daki Freedom House (Özgürlük Evi) adlı sivil toplum kuruluşunun 2009 Basın Özgürlüğü raporunda, Türkiye 101'inci sırada, yine 'kısmen özgür' ülkeler arasında yer aldı.
Kısmen özgür deyimi de hep aklıma takılmıştır. Özgür olan kısım yandaş olan mı acaba?
Alman savcıya göre Deniz Feneri dosyası Türkiye’ye Türkçe olarak gönderilmiş. İlginç ki savcılarımız 65 gündür dosyayı Türkçe’den Türkçe’ye tercüme etmeye çalışıyorlar ve hala bitmedi.
"Kızına sahip çıkmazsan, kafasını keserler".
57 gün önce öldürülen ve katilinin zengin bir ailenin oğlu olduğu için bulunamadığı düşünülen Münevver'in ailesine, İstanbul Emniyet Müdürü Cerrah'tan yorum:
"Takip etselermiş kızlarını, sizin kızınız olsa, gece erkek arkadaşının evinde geç saatlere kadar kalmasına izin verir misiniz?"
Buna ne denebilir ki!
Hırsız mı girdi? Malınıza sahip olsaydınız! Kapkaççılar mı çarptı? Sokağa çıkmasaydınız! Evinizde saldırıya mı uğradınız? Kapıyı açmasaydınız!
Bu hırsızlar, katiller bir de 1 Mayıs olmasa ne güzel yönetecek İstanbul Emniyeti’ni Celal Bey’le vali bey ama…
Bir ülke düşünün yurttaşını numaralıyor! Sonra her işlemde bu numarayı soruyor.
Dahası yurttaşdan kendine ait olan ve devlet tarafından zoraki verilen numarayı öğrenmek için para alıyor.
Yabancıdan değil Türkiye’den sözediyorum.
Artık yurttaşlık numaranızı öğrenmek için para ödeyeceksiniz.
NATO Genel Sekreterliği'ne seçilen Danimarka'nın eski başbakanı Anders Fogh Rasmussen, yardımcısı olarak Danimarka'nın Ankara Büyükelçisi Jesper Vahr'ı seçtiğini açıkladı. Doğal olarak verdiği sözü tutu ve yardımcısını Türkiyeden seçti.
Hatırlayalım Erdoğan karşı çıkmıştı Rasmussen’in seçilmesine sonra koşullar karşılığında razı olmuştu. Neydi koşullar:
1. Rasmussen'in en önemli yardımcıları Türk olacaktı: Neyse canım Türk olmadı ama Türkiye’den oldu. Danimarka'nın Ankara Büyükelçisi Jesper Vahr.
2. Rasmussen karikatür krizinden dolayı İstanbul'da Müslüman dünyasından özür dileyecekti. Özür dilemedi ama zaten omzunu kırdı! Anlayacağınız Allah cezasını verdi o da özür yerine geçer.
3.ROJ TV in kapatılması için çalışacaktı. Büyük olasılıkla sözünü tutup evdeki televizyonu kapatmıştır, artık Roj TV’yi seyretmez.
Bu parıltılı başarıdan sonra TC Başbakanını kutlamak gerekiyor. Sahiden de uluslararası politikaya değişik bir bakış açısı ve denge getirdi. Mösyölerin öğreneceği daha çok şey var.
1 Mayısta Genç Siviller olarak bilinen, malum cemaatin de desteklediği yazılıp çizilen, liberal olarak bilinen grubun ‘1 Mayıs 77'de buradan ateş edenler bulunsun’ pankartı açıp eylem yaptığı yer dikkat çekti.
‘The Marmara’ İstanbul’un ortayerinde beş yıldızlı otel. Elbette Taksim’de. ‘The Marmara’da bir oda kaç para acaba?
Aptalığıma verin ama: Genç Sivillerin kullandıkları tanıtaç (logo) çok ilginç: Benim gençliğimde ABD’yi çağrıştıran ‘converse’ lastik ayakkabı değil mi?
Erdoğan çıkardığı Milli Görüş gömleğini tekrar mı giyiyor?
Son kabine değişikliği, AKP’nin önümüzdeki seçimlerde Saadet Partisi’nin oylarına göz diktiğinin kanıtı gibi durmuyor mu?
ABD Kongresi’ne bağlı Uluslarası Din Özgürlüğü Komisyonu, Türkiye’de uygulanan ‘katı laiklik’ nedeniyle halkın dinini yaşamakta zorluk çektiğini, laikliğin yumuşatılması için ABD’nin Türkiye’yi yeni yasalar çıkarılması konusunda teşvik etmesi gerektiğini kaydetip, Obama’ya şu önerileri sundu:
- Türkiye’de dinin daha özgürleştirilmesi için yasalar çıkarılması teşvik edilsin. Özellikle kadınların kamusal alanda dinlerini kıyafetleri aracılığıyla da yaşayabilmeleri için Türk yetkililerle işbirliği alanları aransın.
- Bunu yaparken Türk devletinin laik yapısının korunması ve başörtüsü takmama tercihinde bulunanların da haklarının korunması için çabalar gerçekleştirilsin.
- Her kim olursa olsun, başörtüsü takan ya da takmayan, eğitim hakkının sağlanması için çaba sarf edilsin.
Sağolsun şu Obama! 100. gününde yaptığı açıklamalardan anlaşıldığı kadar başında bu kadar dert varken bile, Türkiye’nin laikliği, Ermeni sorunu, ekonomisi, eğitimi, askeri, AB’ye üyeliği herşeyi ile ilgileniyor.
Diyorum ki Erdoğan’la bir yer değiştirseler. Türkiye’de pek bir şeyin değişeceğini sanmam ama ABD halkı ...!!!