A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

President Ömer Bongo ile Bangui Uçuşu (1)

Kategori Kategori: Anılar | Yorumlar 2 Yorum | Yazar Yazan: Pınar Özkan | 29 Nisan 2009 13:06:05

Air Gabon'un bize vereceği üniforma için aylar önce ölçülerimizi vermiştik. Umudu kesip unutmuşken haber geldi hazırmış. Havaalanına gidip aldık. Mavi yeşil ve sarı renklerden yapılmış, fularında logoları papağana benzeyen o kuşlardan var. Etekler biraz uzun ama rahat, Gabonlu ve Fransız ekibin giydiklerinden farklı bir üniforma, sanki bize torpil geçilmiş. Heyecanla odalarımızda deniyoruz.

Yarın Fildişi'ne uçuşum var giyerim der demez telefonum çalıyor. Arayan kaptan Du Bois. Yarınki Abijan seferini başka uçak yapacakmış.

Yani uçuş yok mu?
 
Var diyor. Kızlardan birini daha al yanına Gabon cumhurbaşkanı Ömer Bongo'yu Orta Afrika Cumhuriyetine götüreceğiz.
 
Sahi mi? Şaşırıyorum. Afrika ülkelerinin devlet başkanlarınınn çok zengin olduğunu duymuştum peki bu adamın kendi uçağı yok mu?
 
Gülüyor Du Bois. Air Gabon'da uçtuğunu unutuyorsun. Şuan bizim uçağımız onun sayılır, B767 ile gitmek istiyorum demiş. Var mı itirazın?
 
Yarınki uçuş heyecanıyla erkenden yattım. Sabah yeni üniformamı giydim, saçlarımı özenle topladım, makyajımı tamamladım.
 
Uçuş arkadaşım Nilüfer kapıyı tıklatıyor. Açar açmaz bir süre birbirimizi süzüyoruz.
 
Çok yakışmış..
 
Sana da..
 
Aşağıya iniyoruz. Du Bois ve Bonte kapıda bekleyen ekip arabasına binmek üzereler anahtarlarımızı verip arabaya yöneliyoruz. Oturur oturmaz iki pilottan da “ooo” sesleri geliyor.
 
Yeni üniformalarınız hiç de fena değilmiş!
 
İlk uçuşunu yapacak yeni hostes edasıyla kırıtıyoruz. Teşekkürler!
 
Genelde uçuşlara tek başıma gidiyorum. Yalnız olmak pek keyifli olmuyor. Bugün yanımda Nilüfer
olacak, memnunum. 
 
Ekip arabamız havalanına doğru yol alıyor. Pilotlar uçaktan, teknik konulardan sohbete dalmışken biz de Nilüfer'le Ömer Bongo'yu karşılama provası yapıyoruz. Hakkında hiçbirşey bilmiyoruz. Nasıl biri? Yanında kimler olacak? kaç kişi gidiyor? Uçağa girdiğinde herhalde Fransızca “Hoşgeldiniz Ekselansları”  dememiz gerekiyor. Ne de olsa resmi dilleri. Yoksa Gabon dilinde mi hoşgeldiniz desek? “Mbolo”. Bir sürü kabile dili var. Hangi aileden geliyor acaba? Bizim Gabonlu hostes ve stewardlarımız en yaygın kabile olan Fang'lerin dilini konuştuklarını söylemişlerdi. Bir de Bantu ve Batakeler var.
 
Havaalanına varıyoruz. Pilotlar uçuş rotalarını gösteren evrakları almak üzere ofise uğruyorlar.  Biz devam ediyoruz. Uçağımız apronda hayli açığa parketmiş. Catering arabası, yakıt arabası, teknisyenler, telsizli yer görevlileri hepsi başında. Ön  merdivenin hemen önünde başlayan uzun bir kırmızı halı göze çarpıyor. Biraz açıkta üniformalı kalabalık bir bando takımı bekleşiyor. Uçağın burun tarafının altında askerler eşliğinde kameralı, fotoğraf makineli bir gurup toplanmış. Arabamız uçağa fazla yaklaşmadan indiriyor bizi. Küçük valizlerimizi çekerek ön merdivenden çıkıyoruz. Kırmızı halı tahmin ettiğimden cok daha uzunmuş.
 
Afrikaya geldiğimden beri uçağı hiç böyle temiz görmemiştim her taraf pırıl pırıl. Kokular sıkılmış, çok şık koltuk başlıkları konmuş, içerisi buz gibi serinletilmiş.
 
Her zaman uçtuğumuz Gabon'lu stewardların hiçbiri ortalıkta gözükmüyor. Tanımadığımız hostesler dolaşıyor kabinde. Bugünkü kabin ekibinin hepsi kadın sanırım. Fransız hostes Andrea ve Amir Elizabeth yemekleri teslim alıyorlar. İkisi de pür makyaj kırmızı rujlarıyla dikkat çekiyorlar. İçeri girdiğimizi gören Elizabeth parlak taşlı siyah gözlüklerini düzeltiyor hafif şaşkınlıkla bakıyor bize.
 
Nerdeyse tanıyamadım sizi!  Bu aylardır beklediğiniz yeni üniformanımız mı?
 
Gülümsüyoruz. Evet, Air Gabon hiç olmazsa President'ın uçuşuna yetiştirdi!
 
Çantalarımızı dolaba yerleştirip işe koyuluyoruz. Onlar kabin için yüklenen yemekleri kontrol edip sayımını yaparken ben kokpit yemeklerini inceliyorum. Bu her zaman yaptığımız birşey. Sivil havacılık kuralları gereği kaptan ve ikinci pilotun yemekleri tamamiyle birbirinden farklı olmak zorundadır. Biri tavuk isterse öbürü balık veya eti seçer. Biri yemekten dolayı hastalandığı takdirde diğeri uçağın kontrolünü alır.
 
Arka kabinden genç bir steward çıkageliyor, kendini tanıştırıyor bize. Ekipteki tek erkek bu açık renkli melez çocuk.  Elizabeth ekiple kısa toplantısını yapıyor,  herkese numaralarını veriyor.
 
Uçuş ekibinde tam bir askeri hiyerarşi vardır. Amir bir numaradır. Arka kabinden sorumlu kişi iki numara olur. Hostes veya stewardlar deneyimlerine göre diğer numaraları alırlar. Her numaranın sorumlu olduğu bölge ve yapacağı iş bellidir. Oturacağı yer ve sorumlu olduğu çıkış kapıları da bu numaralarla belirlenmiş olur. 
 
Catering arabası uzaklaşıyor ön galley kapısını kapatıyoruz. Yakıt alımı da bitti biz hazırız. Elizabeth hoşgeldiniz içeceklerini vereceği kristal bardakları parlatıyor.
 
Dört kişiler mi?
 
Evet eşlerinden biri, iki de özel koruması var.
 
Trolley de duran diğer 10 kişilik yemeği gösteriyorum. Sanırım diğerleri askerleri, diyor.
Birden dank ediyor!
 
Bir dakika! Eşlerinden biri mi dedin?
 
Öyle dedim. Ömer Bongo'nun 30'un üzerinde karısı olduğu biliniyor.
 
Nasıl yani? 30 tane first lady mi var şimdi?
 
Elizabeth parıltılı taşlı gözlükleriyle yüzüme bakıyor, kocaman kırmızı rujlu dudaklarını aralayıp beyaz inci dişlerini gösteriyor. Şaşkınlığımla eğlenircesine kıkırdıyor.
 
Hadi Elizabeth dalga geçme benimle!
 
Ben gayet ciddiyim. Ömer Bongo müslüman.
 
Gözlerim iyice açılıyor.
 
Hani Gabon hristiyan bir ülkeydi. Sen de hristiyansın değil mi?
 
Evet öyleyim ama müslüman kabileler de var. Mösyö Bongo öyle bir aileden geliyor.
 
Uçağa çıkalı yarım saati geçti. Uçağın çevresini bordo kepli silahlı askerler çevirmiş. Bando takımı kırmızı halıya yakın arkalı önlü hizalanmışlar. Kokpitin altında televizyoncu ve gazetecilerin sayısı artmış. Uçak hazır, hepimiz President Ömer Bongo'yu bekliyoruz.
 
Arka kabine yürüyorum. Nilüfer melez steward Brian'la sohbet halinde. Uçuş boyunca arkada boş koltuklarda ne yapacaklarını soruyor.
 
Dergi, kitap okuyun nasılsa arkayan gelen olmaz.
 
Ön galleyde Andrea, Elizabeth ve ben bardak parlatıyoruz. Boarding ile ilgili bir haber yok.
 
Andrea yeşil gözlü, sarışın güzel bir Fransız kız. Biraz da onun bilgilerini yoklamak üzere kulağına yaklaşıyorum.
 
Bongo'nun 30 karısı olduğunu biliyor musun?
 
Öyleymiş. Kadınlara düşkün olduğu konuşuluyor. Çok da zengin.
 
Sayısız sarayı ve mülkiyeti varmış. Fransa'da da çok sayıda villası olduğunu duydum.
 
Kaptan kokpitten çıkıp yanımıza geliyor. Henüz bir haber yok! Bari bir kahve içelim.
 
Du Bois'ya Banqui'de hangi otele gideceğimizi soruyorum.
 
Görevliler bizi nereye götürürse. Herhalde devlet başkanı Patasse'nin otellerinden veya saraylarından birine. Akşama dönüyoruz zaten.
 
Nasılsa yorgun olmayacağız. Acaba birkaç saat dışarı çıkıp gezme fırsatımız olur mu?
 
Pek heveslenme Pinar diyor Du Bois. Aklımdan geçenleri okumuş gibi.
 
Kahvesini yudumluyor. Böyle diplomatik uçuşlarda ekibin dışarıya çıkmasına izin verilmeyebilir,
ayrıca bu ülke çok tehlikeli, uçtuğumuz diğer Afrika ülkelerine benzemez.
 
DC8 uçağımızla haç seferlerini yaparken iki kez Bangui'ye inmiş hacıları alıp Cidde'ye götürmüştük. Afrika deneyimli İzlandalı kaptanımız Magnisson burda halkın sefalet içinde yaşadığını, zengin mahallelerini askerlerin koruduğunu, aç insanların yaklaşıp askerlere yalvararak ordaki çöpleri karıştırmak istediklerini gördüğünü anlatmıştı.
 
Du Bois kokpite dönüyor. Bonte'nin kahvesini yapıp kokpite giriyorum. Aralarında Fransızca konuşuyorlar. Orta Afrika Cumhuriyetinden bahsettiklerini anlıyorum. Afrikada büyümüş olan Bonte her zamanki şakacı, herşeyi alaya alan haliyle kahvesine uzanıp sırıtıyor. Arkalarına oturup konuştuklarınızdan bana da biraz anlatır mısınız diye soruyorum. Bonte alaylı halini sürdürüyor.
 
Eee Pinar Orta Afrikayı mı merak ediyorsun? Orda insanlara yapılanlar var ya! senin Benin'li büyücülerin yaptıkları masum kalır.
 
Bozuluyorum. Suratımın değiştiğini farkedince ciddileşiyor. Orta Afrika Cumhuriyeti diye söze başlıyor.
 
Orası.. Diktatörlerin elinden kurtulamayan dünyanın görmek istemediği hatta tanrının  unuttuğu, hapishaneleri, işkenceleri ve tecavüzleri bol olan bir ülke. Niye mi böyle? En zengin altın ve elmas yatakları orda çünki!
 
Dikkat ve ilgiyle dinlediğimi izleyen Bonte ağzından kaçırıveriyor. Arkadaki stewardın babası  oralı bir gazeteci, hapse atılıp işkencede öldürülmüş!
 
Du Bois kulaklığını düzeltip kuleye birşeyler söylüyor, Bongo'nun havalanına girdiğini anlıyoruz.
Dışarda bir hareketlilik göze çarpıyor. Bando takımı kırmızı halıya yaklaşıp tekrar hizalanıyor.
Halının kenarlarına askerler diziliyor hemen önlerinde takım elbiseli bazı adamlar yeralıyor.
Bayraklı siyah bir araba aprona giriyor. Bando çalmaya başlıyor.
 
Elizabeth merdivene çıkıp uçağın açık kapısının önünde duruyor. Ben girişte pilotlarla beraber karşılamak üzere yerimizi alıyoruz.
 
Önde bir koruma arkada Ömer Bongo ve eşi takım elbiselilere selam vererek kırmızı halıdan uçağa doğru geliyorlar. Arkalarında diğer bir koruma takip ediyor. Askerlerin arkasında duran televizyoncu ve fotoğraf makineli gazeteciler çekimlerini yapıyorlar.
 
Merdiven tepesine varan Bongo ve eşi dönüp kalabalığa el sallıyorlar. Tekrar uçağa dönüyor Elizabeth'i selamlayıp içeri giriyorlar. Bongo'nun eşi genç, güzel yüzlü, kocaman kalçalı bir Afrikalı. Bongo'nun tepesinden bakıyor. Fransızca hoşgeldiniz diyoruz. Başkan bize İngilizce merhaba diyor gülümsüyor. Topuklu ayakkabılarım sayesinde  ondan  uzun durduğumu farkediyorum. İçeri geçerken Bongo'nun pantolon paçalarının altındaki dolgu topuklu ayakkabıları dikkatimi çekiyor. Gabon'un pígmelerin anavatanı olduğunu hatırlıyorum.
 
Andrea konukların yerleşmesine yardımcı olurken pilotlar kokpite dönüyorlar. Elizabeth'le aşağıdaki kalabalığa gülümseyerek ön kapıyı kapatıyoruz. Arka kapıdan alınan askerler orta bölümde yerleşiyorlar.
 
Merdivenler çekiliyor, motorlar çalışıyor, piste doğru hareket ediyoruz. Yuvarlak camdan arkada bıraktığımız kalabalığa bakıyorum. Kalabalık hiç kıpırdamadan öylece duruyor. Etrafta inen kalkan hiç uçak yok. Kabinde Elizabeth'in Ekselansları sözüyle başlayan kısa anonsu duyuluyor.
 
Bangui'ye uçuş süremiz birbuçuk saat. Iyi uçuşlar.
 
Piste varır varmaz hızlanıp havalanıyoruz. İniş takımları yerine kapanırken televizyondaki akşam haberleri gözümün önüne geliyor:
 
Devlet Başkanı Ömer Bongo Orta Afrika Cumhuriyeti Başkanı Felix Patasse ile görüşme yapmak üzere bugün Bangui'ye gitti.
 
Görüntüde bizim uçak. Kamera ön kapıya yavaş çekimle yaklaşıyor. President ile eşi el sallıyorlar. Ardından uçağın pistte hızlanıp havalanış anı.
 
Ön giriş kapısının hemen önünde oturduğum yerden birinci sınıfın pencere kenarında oturan konuklarımızı izliyorum. Pencereden geride bıraktığımız Libreville'e bakıyorlar. Ön ve arka sırada korumalar oturuyor. Uçakta yolcu sayısı cok az olduğu ve hiç bagaj olmadığı için dik tırmanıp istenilen yüksekliğe çabuk ulaşıyoruz. Pilotlar havanın iyi olacağını söylemişlerdi ama bazen
beklenmeyen ani türbülanslara yakalanıyoruz. Umarım bu kısa uçuş sakin geçer zira zengin bir ikram menümüz var.
 
Kemer ışıkları sönüp düz uçuşa geçer geçmez kabin ışıklarını yakıp perdeleri kapatıyoruz. Kokpitin isteklerini sorup galleye geliyorum. Elizabeth'le Andrea, peynir tabakları, meyva tabakları yok büyük kadeh, küçük kadeh, su bardağı, tepsideki sunum gibi detaylarla uğraşırken ben kokpitin kahvelerini hazırlıyorum.
 
Bu protokol servisinin yerine 200 tane ekonomi yolcusuna servise çıkmayı tercih edeceklerini adım gibi bildiğimden bu arada yarım ağızla “kızlar size nasıl yardımcı olabilirim? lütfen söyleyin” demeyi de ihmal etmiyorum.
 
Kahvelerini alan pilotlar kabin ısısını soruyorlar. President hala ceketiyle oturuyor biraz ısıtmamız iyi olabilir yanıtını duyduktan sonra kendileri için menüde ne var onunla ilgileniyorlar. Göbekli Bonte'ye karşın her zaman formunu korumayı bilen Du Bois az pişmiş et ve salata alacağını beyan ediyor ve her zamanki gibi ilk yeme sırasını yanındakine veriyor.  Sevinçle öyleyse diyor Bonte et ve salata dışındakilerin hepsini bana getir! Fransızca konuşup gülüşüyorlar.
 
Galleye dönüyorum iki hostes başlangıç tepsilerini sunmuşlar şimdi ana yemek tepsilerini hazırlıyorlar. Orta ve arka kabinde durumlar nasıl bakmakta fayda var. Perdeyi aralayıp konuklarımıza gülümseyerek arkaya doğru yürüyorum. Orta kabinde askerler bir bölgede toplanmış sessizlik içinde içeceklerini yudumluyorlar. Geri kalan ekip arka galleyde yemek servisi  için  tepsileri  hazırlıyorlar. Ekmekleri dizen Nilüfer beni görünce Türkçe konuşmanın keyfini
çıkarıyor 
 
Gariban askerler, tüh tüh pek de sıskalarmış!
 
Ön tarafta nasıl olduğumuzu soruyor. Ben ve kokpit iyiyiz diyorum.
 
Ön galley tahmin edersin bardaklar tepsiler karmakarışık!  Birbirimize gülümsüyoruz onların yerinde olmadığımıza memnunuz. Dönüp Bonte'nin yemeğini hazırlasam iyi olur.
 
Orta kabini geçip ön tarafa yaklaşırken kokpitten iki sinyal sesi geliyor. Bonte çok acıkmış olmalı.
Belki de birşey soracaklar. Perdeyi sıkıca kapatıp kokpite yöneliyorum.
 
Birden  içerden gelen sesle irkiliyorum. Kapıyı açar açmaz kuvvetli alarm sesiyle beraber yanıp sönen kırmızı ışığı görüyorum.
 
Fire alarm!  (yangın alarmı !)
 
 
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Dursun Sefertaş { 03 Mayıs 2009 15:01:23 }
Aşkolsun filmin en heyecanlı yerinde de kesilmez ki..
Elâ Uluhan { 02 Mayıs 2009 10:05:56 }
Eee, sonra, peki sonra? Devamı ne zaman? Ne zaman? [:p)]
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git