etrafta kim varsa gözaltına alınıyor. listede olanları.. gözlerine kestirdiklerini.. işlerine gelmeyeni.. laf söyleyenleri.. gözünün üstünde kaşın var diyenleri.. bir bir alıyorlar içeri.. ve işin gümüşü; ne için, neden, neye dayanarak, ne suçundan, yasanın hangi maddesinden, ne tür kanıtla içeri tıktıkları da belli değil..
ergenekon ilk başladığında çiziktirdiğim bir karikatürü hatırlıyorum.
koskoca türkiye haritası üzerinde kocaman bir ergenekon binası. ve önünde cumhurbaşkanı ve başbakan. cumhurbaşkanı ötekisine:
-yahu ülkede bizden başka kimse kalmadı.. diyordu; bomboş türkiye üzerinde..
bu olay karikatür olmaktan çıktı.
sanırım artık karabasanlaşan bir gereçeğe dönüşüyor.
kanal biz’e düzenlenen baskın ve arama; sahibinin gözaltına alınması..
kanal art’eye düzenlenen baskın; sahibinin gözaltına alınması..
kanal b’ye yapılan baskı ve aramalar; sahibinin gözaltına alınması..
çydd gibi derneklere yapılan baskın ve aramalar; yetkililerin gözaltına alınması ve taciz edilmeleri...
muhalif gazetelere salınan astronomik vergi cezaları..
namuslu gazetecilerin, emekli subayların gözaltına alınması..
ve bir kısmı hayati tehlike atlatırken dahi halen tutuklu bulundurulmaları..
bir kısmının ise bu barbarlıktan dolayı ölümle tanışmaları..
bunlar hep bildikleriniz.
bir şeye halen inanan, bir şeylerden halen ümidini kesmeyen, başkaldıran ve muhalefet eden bir çok insanın hapishanelere doldurulması benim çok gerilerde kalmış bir hatıramın canlanmasına vesile oldu... (bu vesile sözünden de nefret ediyorum..)
babamın bir fabrikası var.
iç çamaşırları üretiyor.
bina dört katlı.
birinci katında ise bir erkek çorabı imalathanesi var.
makinalar o zamanlar için bile (1940-1942) döküntü ve bir an önce hurdaya çıkmayı bekliyorlar..
fakat buna rağmen süleyman usta elinde pense, tornavida, eğe, zımpara; makinaları aykata tutup, yine de dönmelerini ve çorap üretmelerini sağlıyor, canla başla.
bu arada bir tambur üzerinde yukarı aşağı çalışan iğnelerin yatakları her gün zımparalanmak veya eğelenmek gerekiyor. çorap atölyesine sık sık girip çıkan madam anastaysa süleyman ustanın bu zımparalama ve eğeleme eylemlerini hayıra yormuyor pek..
babam bir gün kapıdan girerken madam anastasya kolundan çekip kulağına eğiliyor babamın ve ağır bir rum şivesiyle:
-apti bey.. bak kuzum.. bu suleman usta var ya!.. senin makineleri yavaş yavaş bitiriyor !...
o çorap makinaları herşeye rağmen satılıncaya kadar bitmediler tabii.. satıldıkları yerde de çalıştılar.
koskoca demir, pik ve çelik bir makina törpülenmekle biter mi?
madam anastaya işte...
sanırım yetmiş milyonu da (yobazlar, gerzekler, yalakalar, numara cumhuriyetçileri, mafya bozuntuları, yiyenler, yeğenler, çalıp çırpanlar, kolluk bacaklık kuvvetleri, salya sümük cemaati, soysuzlar dışında...)
ergenekon mergenekon eğesi ile törpülemekle biteremezler.
makina bitmez..
bitmez lakin eninde sonunda da bozulur..
Benim düşünceme göre olay aslında daha farklı. Makina bozulmasından ziyade fabrikanın elden gitmesi söz konusu.Kısa bir örnekle açıklmaya çalışayım. Mevcut bir fabrika varmış. Yönetim ve işletim sistemi düzensizmiş. Fabrika sahipleri üç ortak. Zaman zaman yönetimi işi bilmeyen veya tamamiyle kendi çıkarları doğrultusunda çalışacak olan insanlara bırakmışlar. Gün gelmiş yoğun rekabetten dolayı ve yanlış yönetimden dolayı fabrika sıkıntı çekmeye başlamış. Piyasadaki rakip firmalarında baskısıyla kendilerine bir ortak daha almak zorunda kalmışlar.Aslında bu ortak rakip firmaların adamı gibi görünsede içeride tamamiyle kendi hakimiyeti için çalışmış. Dışarıdan sermaye girişi sağladığı için ve lobiside sağlam olduğu için bizim eski ortaklar bir şey diyemiyorlarmış yeni ortaklarına . Zamanla yeni ortak içerideki eski ortakların ustalarını, mühendislerini tasfiye etmeye başlamış.Bunları yapmakla hem fabrikaya kendi adamlarını yerleştirmiş, hem de sesini çıkarabilecek işçileri sindirmeyi amaçlıyormuş. Zaten piyasada çok ağır bir kriz olduğu için bir çok işçi sesini çıkarmıyormuş. Eski ortaklar zamanında da sürekli alacaklarını zamanında alamadıkları için şu anda onlar için bir problem yokmuş.Yeni ortak nemi yapmış. En son duyduğumda ortakları tasfiye etmeye başlamış.Anlayacağınız fabrika el değiştiriyormuş bu aralar. Eski ortakları düşünmüyorum pek. Biri Kemalist biri liberal biride derin devletçi. Yeni ortaksa demokrat görünüp muhafazakar olan, özgürlükçü görünüp Mc Carhtycilik yapan tam bir doğan görünümlü şahin anlayacağınız. Benim bu süreçte zoruma giden fabrikadaki işçilerin hala uyanmamış olması ve bende fabrikada işçiyim bu arada ama kızamıyorumda onlara. SENDE HATA YOK CANIM KARDEŞİM SUÇUN BÜYÜĞÜ BENDE....