|
|
Kendine Önderlik Et!Kategori: Ayorum Güncel | 3 Yorum | Yazan: Tayfun Şahin | 19 Nisan 2009 05:05:33 'Hayatını örtü düşmanlığına adadı, ömrünün son döneminde örtü takmaya mecbur kaldı! Allah'ım sen her şeye kadirsin.' (Vakit Gazetesi) Ergenekon Soruşturması kapsamında evinde arama yapılan, kanser tedavisi sebebiyle saçları dökülen ve bu yüzden başını örten ÇYDD Genel Başkanı Türkan Saylan'ın fotoğrafının yanına yerleştirilmiş bir haberdi yukarıda gördüğünüz yazı.
Bu haberi okuyana kadar 2002 yılında e-mailleri deşifre edilen AB’nin Türkiye temsilcisi Karen Fogg’un görev süresi içerisindeyken çeşitli gazetecilerle ve bürokratlarla yaptığı yazışmalar üzerinde çalışıyordum. Yasal olmayan yollarla ele geçirilen e-maillerde yazılanlar yenilir yutulur cinsten değildi açıkçası. Zamanın Cumhurbaşkanı için ‘Haddi bildirildi!’ demekten, para karşılığında çeşitli gazetecilere yazı yazdırmaya; Adalet Bakanlığı’ndaki dostların(!) bazı belgeleri kendisine göndermemesinden (yazışmalardan daha önce belge temin edildiği anlaşılıyor) şifreli yazışmalara ve özel toplantılara kadar pek çok ilginç bilginin yer aldığı e-mailler, oldukça enteresan detaylar içeriyordu. Açıkçası e-mailler kadar konuyla ilgili yazılan yazılar da önemliydi benim için. Özellikle kendilerini ‘has ve acar demokrat’ olarak tanıtan ve basınımızda ‘II.Cumhuriyetçiler’ diye bilinen yazarlardan bazıları (Cengiz Çandar, Etyen Mahçupyan, Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas,..) ile Zaman, Yeni Şafak başta olmak üzere sağ basının tavrı oldukça dikkat çekiciydi. Adı geçen yazarların yazdıkları yazılarda; haberleşme özgürlüğünden, özel hayatın gizliliğine, derin devletten, AB’nin tepkilerine kadar çok geniş bir yelpazeden nasıl cansiperane Karen Fogg ve Avrupa Birliği savunusu yaptıklarını, nasıl demokrasi dersi(!) verdiklerini ortaya koyup, ardından da aynı hassasiyetleri neden bugün göstermediklerini, yine onların yazılarından yola çıkarak ortaya koymak istiyordum. Hatta kendisini II. Cumhuriyet Milli takımının Roberto Carlos’u olarak tanımlayan Cengiz Çandar’ın 02.21.2002 tarihli, ‘Devletin ayıbı mı? Derin Devlet’in Sabotajı mı?’ başlıklı yazısında “Milli’lik ve milliyetçiliği ağızlarından düşürmeyenler, Türkiye’yi AB karşısında rezil rüsva etmişlerdir. Türkiye, e-mail skandalı ile kendi ayağına ateş etmiş bir ülke görüntüsüne girmiştir.“ cümlelerindeki ‘rezil rüsva’ vurgusunun nasıl bir teslimiyetin, ezilmişliğin, yabancı hayranlığının yansıması olduğundan dem vurup; aynı yazının ilerleyen paragraflarında yer alan, “ Karen Fogg’a kimden şüphelendiğini sordum. Gülümsedi, ‘ Türkiye’deki reform ve AB karşıtları.’ dedi. Karen Fogg’un tarifine Türkiye’de günlük dilde ‘derin devlet’ deniyor. Konuya bu cepheden bakınca ‘derin devlet’in, ‘devlet’e karşı bir yıpratma savaşı içinde olduğu seziliyor.“ ifadelerinde yer alan ‘derin devlet’ tanımının Türkiye’de kaç milyon insan kapsadığını ve topyekûn hepsine birden hakaret edildiğini anlatmak istiyordum. Fakat Vakit Gazetesi’nin başta gördüğünüz haberini okuyunca vazgeçtim uzun uzun bunları yazmaktan. Vazgeçtim çünkü bu haber bana bir kez daha kimlere karşı ve ne şartlarda mücadele ettiğimizi hatırlattı. Bu ülkenin aydınlık insanlarının nasıl bir karanlıkla baş başa olduğunu anladığım için üzüldüm bir kez daha. Yobazların ‘aydın(!)’ diye yutturulmaya çalışıldığı, mazlumum diyenlerin zalim olduğu, hırsızın yavuzlaştığı, düşene bir tekmenin daha atıldığı, komşusu açken tok yatanların arttığı, fakirlerin aşağılandığı, köşeyi dönemeyenlerin adam yerine konulmadığı bir coğrafyada yaşadığımızı hatırlayınca vazgeçtim yazmaktan ‘has ve acar’ demokratların(!) nasıl ‘kendilerine demokrat’ olduklarını. Ve uzun zaman sonra haykırmak istedim avazım çıktığı kadar! ‘Anadolu’nun aydınlık evlatları yetmedi mi?’ Daha ne kadar birbirimize uzak duracağız? Ne kadar daha küslük devam edecek eski dava arkadaşlarımızla? Ne zaman bu ülkeyi kuran felsefenin yıkılmaya çalışıldığını anlayacağız ve ne zaman yeter diyeceğiz bu gidişata? Görmüyor musun? Biz sustuğumuz için azgınlaştılar. Birbirimizle kavga ettiğimiz için kendilerini güçlü görüyorlar. Kendi birliklerini sağlamak için küçücük ayrılıklarımızı gözümüze sokuyorlar! Demokrasi, insan hakları, özgürlük, modernleşme, adalet, dünyayla bütünleşme, uzlaşma, ittifak gibi güzellik barındıran her kelimenin önce içini boşaltıp sonra yeniden tanımlıyorlar. 12 Eylülcüleri destekleyenlerden demokrat yarattılar, emperyalizmin işbirlikçilerinden özgürlük havarisi çıkardılar, yobazları dindar diye pazarlıyorlar ve emin olun bizler sustukça durmayacaklar. Ne mi yapmalı? Çözüm yine sensin. Ayağa kalk ve kendine önderlik et. Yoksa yarın çok geç!
YorumlarFatih Can
{ 11 Mayıs 2009 07:39:49 }
Tayfun kardeş yazıların ve tespitlerin güzel.Fakat tartışılması ve dillendirilmesi gereken tespit ve teşhisten sonra neler yapılacağıdır kanımca.Yıllardır zaten solun çektiği bundan olmadımı.Şimdi köşebaşlarını tutanlar ve aydın diye geçinen insanlarımızı bugünlere getiren sistem uzaydan gönderilmedi bize.Amerikanın ve batının bize yönelttiği politika, verdiği görevler bu ülkede 80 ve öncesinde kimler tarafından kayıtsız ve şartsız yürütüldü bunları zaten biliyoruz.Bunlar uygulanırken kimler ses çıkarmadı gecenin içinde kaybolan çığlıklara dağıtılan beyinlere ve körelen gözlere kimler sesini çıkarmadı biliyoruz.Kökünden kazınan bir bir nesil vardı ve şu anda aydın olabilecek ve vatanı yurtsever tanımı içersinde doğru dürüst yönetebilecek halkına önder olabilecek bir nesil vardı.O yüzden bugün yapmamız gereken çok daha farklı şeyler olmalı diye düşünüyorum.Bir düşünce dönüşümü yaşadı yurdum.Fakat tersine.Bu durumda yükümüz 80 öncesinden de ağır ve vahim aslında.
phoenix-suşehri
{ 20 Nisan 2009 22:09:51 }
ellerine sağlık sayın şahin...o parantezde yazılan sözde aydınlara bence mehmet altan da eklenmeliydi.genç bakış da izledim en son bu şahsiyeti...öğrencileri tazminat davasıyla tehdit etmek ve ab ile ilişkilendirdiği lögar kapağı dışında dişe dokunur hiçbirşey söylemedi bu efendi.bu zamane efendileri elbet kemalist gençliğin birgün ayakları altında ezilecek. her devrin adamlarına ders vermeliyiz.öyle bir ders almalılar ki bu vatanın gerçek sahibinin kemalist ve demokrat türk gençliği olduğunu anlayana kadar.dersin adı:herkes için demokrasi...
NADIR
{ 19 Nisan 2009 17:53:10 }
Umarim bu herif birgun prostat olur da WC molalari arasinda Sn. Saylanin kafasina takilan gercekleri dusunme firsati bulur...
Diğer Sayfalar: 1. Bu hastalikla bazi takintilari bagdastirip vicdanlari kor eden hirslarina yenilenlere yuce yaratan Tanri mutlaka dogru yolu birgun gosterir. Ilahi adalet Savci Oz' un safsatalarina benzemez maalesef...
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|