|
|
Uyusun da Büyümesin.Kategori: Ayorum Güncel | 0 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 18 Nisan 2009 06:35:44 UNESCO her yılı insanlık tarihindeki önemli kişilere adıyor. 2002 Nazım Hikmet yılıydı. 2009 yılı, doğumunun 200. yıldönümü dolayısıyla Charles Darwin'e adandı. Ayrıca Birleşmiş Milletler 2009 yılını Uluslararası Astronomi Yılı ilan etti. Yeryüzünden gelip göçen çok önemli insan arasında tarihin akışını değiştiren, insanın dünyaya bakış açısını etkileyen kişiler o denli de çok değil.
Bunlardan birkaçı Einstein, Marx ve Freud ise bir tanesi de kuşkusuz Darwin’dir. İnsanoğlu çevresini incelemeye başladığından bu yana açıklayamadığı olayları bir “ilâhi güç” ile, bir “yaratıcı” ile açıklamaya çalışmış, bilimin açıklayabildiği alanlar genişledikçe “yaratıcı” yoluyla açıklanan şeyler azalmaya başlamış. Kendilerinin bu ilâhi gücün yeryüzündeki temsilcileri olarak tanıtan kırallar, papalar, şeyhülislâmlar ve bilumum din adamları (pek din kadını olmamış zaten) ya otoritelerini sarsan buluşları yapanları asmış, kesmiş, yakmış, derisini yüzmüş ya da aslında bu buluşların savunuculuğunu yaptıkları inanç sistemi ile çelişki içinde olmadığını göstermek için bin takla atmışlar. Bu bilim adamlarından üzerine en çok şimşek çekenler de astronomi ya da biyoloji ile uğraşanlar olmuş. Dünyanın evrenin merkezinde olmadığı ya da insanın bir yaratıcı tarafından çamurdan veya bir başka hammaddeden “yaratılmış” olmayabileceğini ileri sürenler, çıkarları efsanelerin sürdürülmesine bağlı olanlar tarafından hedef gösterilmiş, acı çekmişler. 400 yıl once engizisyona çekilen Galile, yakılan Giordano Bruno, bugün yadsınamaz gerçekleri kabul etmek zorunda kalan Vatikan’ın artık özür dilemek zorunda kaldığı saygın kişiler olmuşlardır. Son ekonomik kriz birçok insanı Marx’ı tozlu tarih raflarından indirip yeniden incelemeye itmiş, din sömürücüleri aslında Einstein’ın dediklerinin yaratıcı kavramıyla çelişmediğini haykırır olmuşlar. Dinlerin insancıkları kontrol altında tutmak için koyduğu yasaklar Freud tarafından kökünden sarsıldığı için Freud’un dediklerine köhnemiş yaftası takılır olmuş. Din sömürücülerinin Darwin ile baş edebilmeleri bu kadar kolay olmamış, 150 yıl önce Evrim Kuramını yayımlayan Darwin dincilerin boy hedefi olagelmiştir. İstatistiklere göre Evrim Kuramının doğru olmadığını düşünen insan oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında Türkiye ve ABD gelmektedir. (ABD halkı arasında evrime inanlar yüzde 10 iken bu rakam Amerikan bilim adamları arasında yüzde 55). Türkiye’nin büyük çoğunluğunun Müslüman, ABD’nin büyük çoğunluğunun Hıristiyan olması kayda değer. Orta Doğu dinlerinin aslında aynı çizgi üzerindeki Sayın İbrahim dinleri olduğunun ve aslında birbirleriyle çelişmediklerinin altı çizilmelidir. Daha düne kadar Evrim Kuramını okullarda öğreten öğretmenlerin yargılandığı ABD ile TÜBİTAK kurumunun Bilim ve Teknik dergisinden Darwin’in sansürlenerek çıkarılması bence bu gerçeği bir kez daha vurguluyor. Çünkü dünya üzerindeki yaşamı Darwin’in kuramı ile açıkladığımızda bu kuram bazı dincilerin dediği gibi “Tanrı’yı kapının eşiğinden içeri sokmuyor”. İncil’de insanların hayvanlardan ayrı ve üstün olduğu savı, Orta Doğu dinlerindeki Adem ile Havva masalı güme gidiyor. Orta çağlarda halklara dayatılan “insanlar hayvanlardan üstte, ama meleklerden ve Tanrı’dan alttadır ve hükümdarlar hükmetmek için yaratılmışlardır” savı tarihin çöplüğüne atılıyor. Öte yandan evrim gerçeğinin inkâr edilemeyeceğini farkeden biraz daha akıllı dinciler aslında bunun dinsel öğretilerle çelişik olmadığını öne sürüyorlar. Yazıcıoğlu Ahmed Bican efendi, 1453'te yazdığı, devrinde çok okunan, hattâ sonraki yüzyıllarda bile çoğaltıldığı bilinen eseri Dürr-i Meknun'da (saklı inciler) şunları söylüyor; "Dünya Adem'e gelinceye kadar ıssız kalmadı. Her devir ki yedi bin yıldır. Bir mahlûk gelirdi, Haktealâ onlara emr ü nehyi (kuralları, yasakları) bildirirdi. Sonra isyan üzere onları tebdil edip (dönüştürüp) bir mahlûk dahi getirirdi derler". Bir başka bölümde ise kıtaların ve atmosferin oluşumu anlatılmaktadır; "Bu rub-u meskûn (karalar) su yüzünde şol gemi gibi çalkanırdı. Bir yerde karar etmezdi. Su yüzünde karpuz gibi... Haktealâ bu yerlere teskin vermek için dağlar yarattı. Pes bu yerler onunla daha sâkin olmayıp harekâtın komadı. .. Sevhail nam (adlı) melek, Firdevs-i alâ derelerinden lacivert renginde bir gök taşı çıkardı, sırça parmağına yüzük gibi geçirdi. Getirip bu yerin etrafına koydu. Taş bu yeri ihata eyledi (çevreledi)..." Bildiğim kadarıyla Ahmet Bican Efendi bunları yazdığı için cezalandırılmamış. “Bilim ve Teknik”te Darwin’i yasaklayanlar ne yazık ki 550 yıl önceki dincilerden daha gerideler. Birkaç yıl önce Shanavas adlı bir Müslüman yazar, aslında Darwin’in evrim kuramını Kuran’dan aldığını iddia ediyor. Hıristiyanlar “intelligent design” adı altında evrim ile “yaratılış”ı birleştirmeye çalışıyorlar. Düşünce özgürlüğü maskesi altında okullara bu masalları koymakta ısrar ediyor, insanların kafalarını daha küçük yaştan bu masallarla dumura uğratmaya çalışıyorlar. İnsanların istedikleri masala, efsaneye, hurafeye inanma özgürlükleri olduğunu hep savunurum. Ancak bunları akılcı düşünce, bilimsel araştırma ve gelişme yolunda engel olarak dayatmaya da kimsenin hakkı olmamalıdır. Bu “kime hizmet ediyor”, “kimin çıkarına yarıyor” sorularını sürekli sorulabilmelidir. Çocukların kafasına havrada, kilisede, camide, kilisenin Pazar okullarında, ya da Kuran Kursları, İmam Hatip okullarında bunlar sokulurken “malı kimler götürüyor” sorusunu sormayacak, ya da soramayacak duruma getirildiklerinin ayırdında mısınız? Din derslerinin “seçmeli” olduğu iddiası akran veya mahalle baskısının ağır bastığı Türkiye gibi ortamlarda ne yazık ki bir aldatmacadan öteye geçemiyor. Çin’in 18 yaşına gelinceye kadar çocuklara din eğitimi verilmesini yasaklaması bence üzerinde durulmaya değer. Avrupa’nın 400 yıl önce Galile’ye ve Bruno’ya reva gördüklerini Müslümanlık bugün dayatma durumunda. Pardon, kaç yıl gerideyiz demiştiniz?
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|