|
|
Kuralsızlık Şehri İstanbul!Kategori: Yaşam | 9 Yorum | Yazan: Tayfun Şahin | 15 Mart 2009 12:57:09 Adına şiirler, kitaplar yazılan, imparatorluklara başkentlik yapan, aşığını acımasızca kendine bağlayan Şehr-i İstanbul maalesef kuralsızlık üzerine kurulu. İstanbul'un taşını toprağını altın yapan belki de bu ilkel düzen. Zalimin, zorbanın huzur içinde yaşarken, sıradan insanın heran ölüm, dayak, kapkaç, taciz korkusuyla yaşamaya çalışması da bu ilkellik düzeninin sonucu...
İnsanlar kuralsızlığın egemen olduğu bu şehirde acımasızlığını, hırslarının sınırsızlığını, ilkelliğin nasıl arzulandığını görür hale geliyor. Çünkü İstanbul’un Taşı Toprağı Altın ve herkes kendi hakkına düştüğüne inandığı altını almaya uğraşıyor. İşte, bu hakkı olduğuna inandığı altını alma çabası, İstanbul’u ilkelleştiriyor, huzursuzlaştırıyor, çirkinleştiriyor. Ama hemen herkes, aynı düşüncede olduğu için, bu normal görünüyor. Yani minibüsçü 14-15 yolcuyu mal sahibi için, ayaktaki 5-6 yolcuyu kendi geçimi için alıyor, balık istifi yapmasını ise İstanbul’un taşının toprağının altınlığıyla açıklıyor. Taksici keza, neden olduğu anlaşılmaz, yüzbinlerce dolar verdiği plakanın parası çıksın diye uzun uzun dolaştırıyor bizi. Mekan sahibi hava parası olarak verdiği tonla paranın peşinde. Her sokağı parsellemiş değnekçiler bile, o sokak için ödediği artık kan mı, can mı, para mı bilinmez, onun derdinde. Ama hepsi, İstanbul’un o taşında toprağında gizli altının peşinde. Peki sorun ne o zaman diyebilirsiniz, herkes kazanıyorsa? Evet pekçok kişi kazanıyor İstanbul’da ama ne pahasına? İstanbul, beyefendilerini kaybediyor. Memur ahlakını, köylü kültürünü kaybediyor. Şehir çürümeye başlıyor sonra. Bütün yüksek binalarına, şatafatlı ışıklarına rağmen şehir çürüyor! Ve çürüyen şehir, insanları da çürütüyor. Maalesef bizler de kendimizi, her yanı saran bu ahlaksız, ilkellik düzeninden çok fazla koruyamıyoruz. Aslında herşey devletin tercihleriyle ilgili... Devlet ne zaman gücünü kullanmaktan, yani devlet olmaktan vazgeçerse, bazı şehirlerin de taşı toprağı altın olmaya başlıyor. Bir başka deyişle, devlet elini Ankara’dan çekerse oranın da hem taşı, hem toprağı altın olur. Basitçe şöyle anlatayım. Devlet, egemenlik hakkına dayalı olarak, ilgili kurumlarca kanun yapıyor, sonra da bunu uyguluyor. Kanun demek, ne demek? Sınır demek! Yani güçlü bir el ya da devlet diyor ki: “ Ey vatandaş, şirketler, yabancılar, benim sınırlarımdaki herkes! Bu kurallara uy! “ Kurallara uy, dediği zaman bir güç; orada taş toprak altın olmaz herkese. Mesela İstanbul’un sokakları, Ankara’nın sokaklarından daha fazla altın ihtiva eder. Çünkü Ankara’da her sokağı kafana göre işgal edemezsin. Mazallah, gariban değnekçi gidip validen, bakandan park parası falan ister, yaygara kopar sonra! İstanbul’da devlet yoktur! Olmadığı için adam hemşehrilerini alır, der ki; ‘ Bu sokak benim. Her araba 5 YTL park parası verecek.’ Ne oldu? Taş, toprak altın. Başka bir adam örneğin, sucuk yapacak! Geldi İstanbul’a izinsiz, ruhsatsız, açtı dükkanını, en kalitesiz yağ, et, baharat falan yaptı sucuğu pazarda, orda burda sattı. Vergi var mı? Yok ! Herhangi bir yatırım; makine, teçhizat, Bağ-kur, o, bu? Yok. Oldu mu, taş toprak altın yine? Sonra, başka bir sülale gelsin, ama gözü kara! Çevirsinler bir arazi, yapsınlar evleri, belediye göz yumsun oy alacağım diye, memur görülsün, birileri memnun edilsin falan, ne oldu? Taş toprak altın oldu. Peki, kanun olsa ne olurdu İstanbul’da? İş’te o zaman herkese altın olmazdı. Kanuna, nizama uyana altın olurdu sadece. Ama öte yandan, sıradan insan, yani kanunlardan, devletten başka güvenecek yeri olmayan insan daha huzurlu, daha mutlu yaşardı. Garson, gelip bir şey içmek isteyip istemediğimizi sorardı durmadan çay servisi yapmak yerine. Minibüs olmazdı zaten ama olsa da, herkes oturarak seyahat eder, araç her 10 metrede bir durmazdı. Ya da hesap sorabilirdik birilerine yanlış yaptıklarında. Eğer kanun hakim olsaydı İstanbul’da; kim olduğu belli olmayan kara giysili adamların egemenliği biterdi ve sen daha huzurlu dolaşırdın sokaklarda. Maalesef kanun yok ve olmadığı için; korku içinde yaşayıp gidiyoruz bu şehirde.
Yorumlarilker KARA
{ 13 Nisan 2009 18:20:51 }
Ben demiştim ne işin var memurluk eğitiminde diye! Artık köşeler daha keyifli olacak benim için
Bütün güzelliklerin ve kahpeliklerin üst düzey olduğu bu şehirde şansımıza yaşıyoruz ne yazıkki! Etrafımız dikenlerle sarılı. Herkese bol şanslar.. Tebrikler BAŞKAN.. hale yenal
{ 09 Nisan 2009 11:12:23 }
bence siz soruna çözüm bulmuşsunuz..uygulamayıda bizzat devlet yapsın.alkışlıyorum..
Volkan KK
{ 07 Nisan 2009 12:57:38 }
Sohbet her zaman keyifliydi ama okumak da çok keyifli. Tebrikler
ozan goray
{ 25 Mart 2009 01:51:54 }
/sarmis yine ufuklarini bir inatci duman, /bir 'ak' karanliktir gittikce artan./ baskisi altinda silinmis gibi cisimler,/ bir tozlu yogunluktan olusmus tum resimler/
(fikret) kongar "turkiye"nin toplumsal yapisi'nda curume olgusunu, kentlere goc surecinde arazi yagmasi ile toplumun tum katmanlarina sirayet eden bir hasar olarak inceler. onerme makul gozukuyor. on yillar boyunca suregiden kente goc / iscilesme surecinde, kalacak yeri olmayan yoksullar yerlesim yerleri disindaki gecekondu bolgelerine gitmisti. yoneticilerin vurdumduymazligiyla, vizyonsuzluguyla birlesince; carpiklik ve plansizlik inanilmaz akil almaz boyutlara ulasti. (belki de, %47'lik secim sonuclarinin akil almazligiyla kosut). zamanla bu mahalleler buyuyup genisledi, kentleri boydan boya kapladi. ve bu is kalacak yer-yol-su-elektrik-is kavgasi olmaktan cikti, ciddi bir rant mucadelesine donustu. oy kaygisiyla birbiri ardina imar aflari cikarildi, iki odali gecekondular buyudu, yukseldi, sira sira apartmanlara evrildi. erken davrananlar yer kapatip semirdi. nufus olarak da cogunlugu ele geciren bu bolgeler politik hareketler icin onemli bir oy deposu haline geldi. 12 eylul'e kadar bu bolgelerden cesitli sol gruplar da, sag gruplar da beslendiler. bazi aileler cocuklarini sag ve sol gruplar arasinda bolusturerek her iki yonden gelebilecek menfaatlere de yakin olmaya calistilar. cetelerin, mafya gruplarinin yayilmasi, organize olmasi buradaki arazi paylasimiyla beraber meydana geldi. ornegin, cakici'lar bu gecekondu bolgelerinden birinde rizeli arazi mafyasi olarak baslamislardi kariyerlerine, tayyip yine gecekondu bolgesinde yetisti ve belediye baskani secildigi donemde dahi imar izni olmayan bir evde surduruyordu yasamini. 12 eylul ardindan bu bolgelerdeki politik yapi da buyuk bir degisime ugradi, uzerinden silindir gecmis diger gruplar bir kenarda kivranirken, orgutlenmesine goz yumulan islamci hareket (ozellikle 90'larla birlikte) ciddi bir atilim yapti. kisacasi, yurdumuzda curume politikaya, askeriyeye, ekonomiye, egitime, devlet kurumlarina nasil sizdiysa, toplumun katmanlarina da oyle sizdi ve yayildi. tayfun sahin'in canli kaleminden istanbul'a iliskin satirlari okumak ufuk acici, us bileyici. 'bin kocadan kalan el degmemis dul'umuz, kavgamizin sehri ve simdilerde han-i yagmanin sahnesi. bu da gecikmis bir dost merhabasi olsun benden. bir de kucuk not. kucuk bir ayriligimiz var yazar ile, istanbul'un devlet noksanligindan oturu bu sikintilari yasadigi gorusune katilmiyorum. keza, ankara'da devlet var oldugu icin durumun daha parlak oldugu onermesine de. mamak, altindag, tuzlucayir da ankara'dir. yolsuzluklar, hava kirliligi, su sorunu, issizlik ankara'nin da canina batar. hatta ankara pek cok acidan istanbul'dan daha acinacak durumdadir. kanimca aslolan, devletin ve toplumun neredeyse tum katmanlarina yayilmis kesif curuk kokusu. bu olmali bizim burun direklerimizi sizlatan... ASUMAN & MURAT GONULKIRMAZ
{ 18 Mart 2009 09:09:13 }
"Ah Istanbul Istanbul olali ' Herhalde orda yasanan gercekler hic bu kadar acik ve net bir sekilde vurgulanmadi o gozlerini kapayip bunlari gormezden gelenler bu yaziyi okusunda is isten gecmeden bir seyler yapsinlar. Takipciniz Devam
goksu
{ 18 Mart 2009 05:56:19 }
tamamamadirrrrr
ali baba
{ 18 Mart 2009 05:43:31 }
iste anlatim farki iste objektif bakis aslanlarin olmadi ortamda sirtlanlar kral kesilirlermis ist da oyle bir sehir aslansiz sirtlanlarin yasadigi birsehir herkes gucuyeteni parcaliyor umarim senin gibi aslanlar olur da sirtlanlarin sonu gelir devam kocum benim
ümran değer özsoy
{ 16 Mart 2009 07:29:55 }
istanbulu okadar güzel anlatmışsınki... kelimeler kifayesiz kalmış desek yeridir bence. ama bu sorun bir arkadaşımızın dediği gibi bu sadece istanbulun değil tüm türkiyeyi ve dünyayı ilgilendirecek bir mevzudur.. sanırım bu yazıyı yetki sahibi birileride mutlaka okuyup geregini ve gerekenleri yapacaklardır. teşşekürler yazılarının devamını bekliyoruz... Ibrahim
{ 16 Mart 2009 02:32:02 }
Guzel bir konu olmus.. ama malesef bu konu sadece istanbulun degil buyuyen her sehrin sorunu.. Insanlara kolay para (tasin topragin herseyin altin olmasi) pesinde... ama kimse demiyorki calisarak (altini arayip, bulup, kazip, cikararak) kazanalim..
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|