|
|
YASSAHKategori: Ayorum Güncel | 1 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 01 Mart 2009 06:01:47 Askerlik yapanlarımızın sık sık duyduğu bir sözdür: "yassah hemşerim". Anayasalar, baba yasalar, küçük yasalar icat edilmeden önce yassahları belirleyen temel, dinler olmuştur. Daha sonra Mezopotamya'da Hamurabi ile başlayıp, Roma yasalarıyla devam eden "laik" yasalar toplumu yönetmek için kullanılmıştır.
İnsanları kendi haline bırakırsan zararlı şeyler yapabileceğinden hareketle bu yasalar yasaklar getirmiştir. Ve bu yasaklar öylesine içimize işlemiştir ki o yasağın nereden ve neden kaynaklandığını bilmeden, ya da unutarak yaşamımızı o yasaklarla cendereye sokmuşuzdur. “Sınırsız özgürlük olmaz” denerek özgürlükler kısıtlanmış, insanlar bunları benimsemiş, daha da kötüsü başkalarına da bu kısıtlamaları, yasakları dayatır olmuştur. Çocuk büyütenler çocuğun bir evrede “bu nedir” sorusunu sormasının ardından “neden” sorusuna geçtiğini ve biz yetişkinlerin buna yanıt bulmakta çok kez zorlandığımızı çok iyi bilirler. Bir aile bir başka aileye kız istemeye giderler. Kız mahzenden şarap almaya gönderilir ama saatler geçer, geri gelmez. Sonunda inip bakarlar ki kız mahzende hüngür hüngür ağlamakta. Nedenini sorduklarında ölen çocuğu için ağladığını söyler. “Ben bunların oğluyla evlenirsem, çocuğun parası olmaz da anam babamla oturmak zorunda kalırsam, çocuğum olur da çocuk bu mahzene inerse, şu yukarıda sallanıp duran küp çocuğumun başına düşüp onu öldürecek. Vay, yavrum! Vay benim başıma gelenler!” der der, hüngürür. Yasakların birçoğu da bundan daha mantıklı değildir. “Ördek” lâkaplı pek alıngan bir paşanın önce “ördek”, denmesini, sonra “göl” denmesini, giderek “yağmur” denmesini, sonunda havanın bulutlu olduğundan söz edilmesini yasakladığı ne kadar gülünç ise yasalarla getirilen birçok yasağın da aynı ölçüde gülünç olduğunu çok kez fark etmeyiz. “Hava bulutlu olunca yağmur yağar, göl olur, gölde de ördek olur; demek ki sen bana ördek dedin” saçmalığı hepimizin hergün yaşamımızı kısıtlayan saçmalıklardan pek te farklı değildir. Yasağın ilk ortaya çıkış nedeni unutulmuş, ondan türetilen ikinci, üçüncü, kırkıncı dereceden yasaklar nedeni düşünülmeden yaşamımızın ortasına çöreklenip oturmuştur. En etkili yasaklar içselleştirilmiş yasaklardır. İçimizdeki polis panzerlerdeki silâhlı, coplu polisten daha etkilidir. Çok basit bir örnek: Arabaların çok olduğu, trafiğin yoğun olduğu yerlerde trafik ışıkları konur. Kırmızı ışıkta geçmek yasaktır. Bu, arabaların çarpışmasını önlemek için konmuş mantıklı bir yasaktır. Ama gecenin üçünde, yolda in cin top oynarken kırmızı trafik ışığına denk geldiğinizde durmanızın bir anlamı var mıdır? Yollara belirli bir hız sınırı konur. O sınırdan daha hızlı araba sürmek suç olur. 5 yaşındaki bir çocuk gibi “neden?” diye sorarsak yanıtı “daha hızlı gidilirse kaza yapma olasılığı artar” olacaktır. Demek ki bu yasak bir gerçeğe değil, bir olasılığa karşı konmuş bir yasak. DTP genel başkanı Ahmet Türk’ün meclisteki parti grup toplantısında Kürtçe konuşması Türkiye gündemine oturdu. Cezaevinde kendisini ziyarete gelen ve Kürtçeden başka dil bilmeyen annesinin kendisiyle Kürtçe konuşmasının yasaklandığını hatırlatan Ahmet Türk, Türkiye’nin resmî dilinin Türkçe olduğunun altını çizerek, sözlerini Kürtçe okuduğu şu şiirle bitirdi: “Bir kez yan yana oturmazsanız, Sohbet (edip), güler yüzle bakmazsanız, Diyalog kurmaz, birbirinizi anlamazsanız, Yaşamın güzelliği kalmaz” Bu dediklerine bir itirazınız var mı? Mecliste ortak ve resmî dil olan Türkçenin konuşulması milletvekillerinin ve halkın ne söylendiğini anlaması açısından doğru ve gerekli bir kural. Ama Ahmet Türk bu konuşmasını çoğunun –belki de hepsinin- ana dili Kürtçe olan parti grup toplantısında yapmış. 5 yaşındaki çocuk gibi soralım: neden yapmasın? Bir dil neden yasaklanır? Avustralya’da yaşayan bizler anadilimiz yasaklansa nasıl tepki gösterirdik acaba? “Kürtçe konuşuyorsun, demek ki sen Türkiye”yi parçalamak istiyorsun” mantığı “ördek paşa”nın mantığından daha mı geçerli? Önümüzdeki hafta Dünya Kadınlar Günü. Haftaya bununla ilgili olarak birşeyler yazacağım. Ama internetten kucağıma düşen bir görüntüden söz etmek istiyorum. İran’da çarşaflı bir “ahlâk polisi” kadının başörtülü, ama saçının ucu görünen bir kadını sopayla evire çevire dövdüğünün resmi. Çünkü İran’da kadının saçının ucunun görünmesi “yassah!” Neden? Din böyle buyurmuş ta ondan; neden diye sorulmazmış. Bunun mantığı buradaki Hilâli adlı yobazın açık sözlülükle itiraf ettiği gibi örtünmeyen kadının “kedinin önüne konan et gibi” olduğu mantığı. Bu, kadınları erkeklerin “şehveti”nden korumak içinmiş. Öte yandan Türkiye’de türbanlı kadının şuraya, buraya girmesinin yasak oluşu. Nedeni? Ben nedenini bulamıyorum. Ramazan’da sokakta birşeyler yediği görülen insanın neden dövülür? Din oruç tutulmasını buyurmuşsa sen oruç tut kardeşim ama bırak ta ben tutmayayım. Ben oruç tutmazsam senin dinin mi elden gidecek? Dinin buyurduklarından öte bir de hurafeler var. Kendine “hoca” adını yakıştıran bir sakallı zavallı, gerçekliği bile tartışmalı olan bir hadise dayanarak “Çarşamba günü kan aldırmayın, yoksa kanınız durmaz, Çarşamba günü tırnak kesmeyin, sedef hastalığına yakalanırsınız” gibisinden ahkâm kesiyor. Eline güç geçse bunları yasaklayacak, uymayanları sopalayacak. Nazım’ı anmamak ne mümkün? Yaşamak ne güzel şey TARANTA-BABU yaşamak ne güzel şey… Anlayarak bir usta kitap gibi bir sevda şarkısı gibi duyup bir çocuk gibi şaşarak YAŞAMAK... Yaşamak: birer birer ve hep beraber… Evet, “bir çocuk gibi şaşarak”… Yalnızca dünyanın güzelliklerine bir çocuk gibi ilk kez görüyormuşçasına bakarak değil, 5 yaşında bir çocuk gibi yasakları “neden” diye sorgulayarak yaşamak.
YorumlarBekir
{ 02 Mart 2009 03:51:57 }
Ne diyon sen kardesim!
Diğer Sayfalar: 1. Kurtce nasil konusurmus bizim meclisimizde! Daha biz olmedik! Turkiye'nin dili Turkcedir. Bunu konusmaktan utananlar gitsin kurtce, ermenice, arapca konussunlar. Ama bizim ulkemizde degil, kendi ulkelerinde. BU BOYLE BILINE! Sehitlerimizede sayginiz yok, onca asker oldu. Biz bu ulkeyi nasil kurduk. Kurtulus savasinda bunlar gelip bizim meclisimizde kurtce konussunlar diyemi savas verdik. Kimse untmasin bu vatan bizimvatanimiz. Bu vatanin dili bellidir. Kurtce konusamaz kardesim. Turkce bilmiyormu sanki. Biliyor. eeeee? o zaman , amaci ne! Ulu onderimiz Mustafa Kemal Ataturk'un bir sozunu sizin gibilere hatirlatmak lazim. Vatan mevzu bahisse, gerisi teferruattir!
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|