|
|
Aldırma Sabahattin Ali, Aldırma...Kategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | Yazan: Haberci | 26 Şubat 2009 07:30:04 Tam 102 yıl oldu; takvim yaprakları yine böyle bir 25 Şubat gününü gösterdiğinde Gümilcine'de Sabahattin Ali doğdu. Ahmet Kaya, Edip Akbayram, Sezen Aksu, Zülfü Livaneli gibi pek çok isim eserlerini bugünlerde de yaşatırken romanları da etkisini koruyor...
Dertlerin kalkınca şaha Bir sitem yolla Allah'a Görecek günler var daha Aldırma gönül aldırma! Yüzbaşı Selahattin Ali Bey’in oğlu olarak 25 Şubat 1907’de dünyaya gelen Sabahattin Ali, yine bir güvenlik kuvveti ‘Milli Emniyet’ mensubu olan Ali Ertekin tarafından 2 Nisan 1948’de Bulgaristan sınırında öldürüldü. Babasının görevi dolayısıyla sürekli olarak şehir değiştiren Sabahattin Ali, daha sonra eserlerinde ustalıkla mekân olarak kullanacağı Çanakkale, Edremit, Balıkesir ve İstanbul’u bu dönemde tanımış, ilk eserlerini halk şiirinden esinlenerek bu dönemlerde yazmış, bu şiirler Balıkesir’de çıkan 'Çağlayan' dergisinde yayımlanmıştır. İlkokul’u yine bu şehirlerde okuyan Sabahattin Ali, daha sonra Balıkesir öğretmen okulunda ve İstanbul öğretmen okulunda okumuş, Yozgat’ta 1 yıl ilkokul öğretmenliği yapmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’nca Almanya’ya gönderilmiş 2 yıl orada kalmış, döndüğünde ise Aydın ve Konya’da Almanca dersleri vermiştir. Edebi yaşamına ise, 'Servet-i Fünun', 'Güneş', 'Hayat', 'Meşale' gibi dergilerde devam etmiş, bu arada ilk öyküsü olan 'Bir Orman Hatırası'nı 'Resimli Ay' dergisinde yayımlamış ve Nâzım Hikmet’in dikkatini çekmiştir. Nazım Hikmet Sabahattin Ali ve öyküsü için; “Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazakâr ve ileri taraflarını, iptidaî sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlâk, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz" demiştir. Konya’da öğretmenliği sırasında tek partili dönemin en büyük ıstıraplarından biri olan 'Atatürk’ü yermek' amaçlı bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanan üstat, 1932 yılında 1 yıl hapis cezası almış Konya, Sinop cezaevlerinde kalmış, Sinop cezaevinde yazdığı 'Aldırma Gönül'ü dillere destan, hapishane duvarlarının gedikli yazısı olmuştur. Cumhuriyet’in 10.yılı dolayısıyla serbest kalan Sabahattin Ali, Ankara’da dönemin bakanlarından Hikmet Baykur’dan işine geri dönebilmesi için, eski fikirlerinden vazgeçmiş olması gerektiği cevabını alınca, “Varlık” dergisinde “Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak, Mustafa Kemal’e bağlığını göstermeğe çalışmıştır. Hapishaneden çıktıktan sonra edebiyat çizgisine öyküyle devam etmiş, 'Kırlangıçlar', 'Kanal', 'Kağnı', 'Pazarcı', 'Arap Hayri' gibi öyküleriyle dikkatleri çekmiş ve bu öykülerinde Anadolu insanını küçük gören, kendilerini batılılaşmaya ve körü körüne muasırlaşmaya adayan insanları tenkit etmiştir. Üstat 1935 yılında Aliye Hanım ile evlenmiş, 1937’de kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Aynı yıl içinde yedek subay göreviyle askerliğini yapmış, 1940 yılında tekrar askere alınmıştır. 2.defa askerden dönen Sabahattin Ali, Ankara Devlet Konservatuarında dramaturgluk yapmıştır. 1937 yılında yayımladığı 'Kuyucaklı Yusuf' adlı ilk romanı Sabahattin Ali’nin Anadolu’nun ezilen, sömürülen insanlarının ıstıraplarını dile getirme amacıyla, yazılmıştır. Bu eser Modern Türk Romancılığında özgün bir yapıya sahiptir. 1940 yılında yayımlanan 'İçimdeki Şeytan' adlı romanıyla değindiği konular milliyetçi kesimin özellikle de Nihal Atsız’ın tepkisini çekmiştir. Atsız’ın kendisi hakkında yazdığı hakaret dolu yazıya dava açan Sabahattin Ali, yine aynı kesimin destekçilerinden aşırı tepki ve tehditler almış, davayı kazandığı halde tepkilerden ve tehditlerden kurtulamamıştır. Bu dönemde aldığı tehditler bir yana işinden çıkarılmasıyla büyük darbeler yiyen Sabahattin Ali, İstanbul’a gelerek sosyalist gazetelerde çalışmış, fakat bu gazetelerde çalışırken kışkırtılan halk tarafından çalıştığı gazeteler tahribata uğratılmıştır. İşten çıkmak zorunda kalan Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la birlikte 'Marko Paşa’yı çıkarmış daha sonra kapatılan dergi, 'Malum Paşa', 'Merhum Paşa', 'Öküz Paşa' gibi isimler ile çıkmış, fakat bu dergilerin hepsi de 'İsmet Paşa’yı kastettikleri için kapatılmış sonuç olarak Sabahattin Ali yine işsiz kalmıştır. İşsiz kalmasının yanında bu dergilerde yazdığı yazılar nedeniyle Paşakapısı cezaevinde 3 ay yatmıştır. Çıktığında ise 'Ali Baba' dergisinde yayımlanan 'Ne Zor Şeymiş' yazısında ;"Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi" diyerek yaşadığı güçlükleri dile getirmiştir. Sabahattin Ali’yi hapishaneden çıktıktan sonra zor günler beklemekteydi, işsiz kalmış, yazılarını yayımlayacak yer bulamamış hatta yurtdışına gitmek istediğinde pasaport dahi alamamıştı. O da pasaport dahi alamadığı bu ülkeyi bırakıp, yurtdışına kaçmak zorunda kalırken, Bulgaristan sınırında para karşılığı tutulan, Ali Ertekin adlı Milli Emniyet mensubu tarafından şaibeli bir şekilde öldürülmüştür (2 Nisan 1948). Ertekin sorgusunda, mensubiyetlerini itiraf etmiş, cinayeti kabul etmiştir. 4 yıl hapis cezasına çarptırılan Ertekin sadece birkaç hafta ceza aldıktan sonra genel af yasasından yararlanmış ve serbest kalmıştır. Şiirlerindeki mananın yanında müziği de unutmayan Sabahattin Ali, dillerden düşmeyen türkülerin, şarkıların babasıdır. Eserlerini, Ahmet Kaya, Edip Akbayram, Sezen Aksu, Nükhet Duru, Zülfü Livaneli gibi pek çok isim seslendirmiştir. Sabahattin Ali’nin eserleri günümüzde edebiyat fakültelerinde okutuluyor. Henüz 41 yaşındayken öldürülen üstat, hem ülkemiz, hem de Bulgar edebiyatında ölümsüzlüğünü koruyor. Sabahattin Ali’nin izinden gidenleri edebiyatımızda görmek mümkün. Sabahattin Ali’nin akıbetine uğrayanları hatırlatmaya gerek var mı? Kaynak : birgun.net
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|