A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

LABORAM EXERCENS (İnsan emeği üzerine)

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 08 Şubat 2009 04:59:42

Kapitalizmin son krizi, başbakanımız Rudd'ın deyimiyle "köktenci kapitalizm"den hayır gelmeyeceğini acı bir biçimde ortaya koydu. "Devlet bu işe karışmasın, devlet bu işlerden anlamaz, piyasa denen tanrı herşeyi halletmeye muktedirdir" diyenler, iflâs eden dev şirketler, her zaman kötüledikleri devletten medet umup avuç açtılar.

ABD’de yeni başkan “sizi kurtarırım ama ancak benim –devletin- koyduğum koşulları kabul ederseniz bunu yaparım diyerek yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir ‘kurtarma paketi’ni parlâmentodan geçiriyor.  

Sovyetlerin çöküşünü sosyalizmin iflâsı olarak görenler artık ‘yontulmuş kapitalizm’i savunur oldular.  Bir yanda işlemezliğini tarihin kanıtladığı Sovyet usulü sosyalizm, öte yanda vahşi kapitalizm... Sosyal demokratların çözüm olarak sunduğu yontulmuş kapitalizm gerçek bir çözüm mü peki? Kapitalizm doğası gereği, bu krizi atlattıktan sonra yine “devlet bize karışmasın, kural koymasın biz yine piyasa adlı tanrıya tapınmaya devam edelim” demeyecek mi?

1929 ile 1939 arası süren “büyük çöküntü”den sonra ne oldu?  1970’lerde güçlenen “yeni liberaller” tornistan edip bugünkü çöküşün temellerini atmadı mı?  İngiliz İktisatçı Keynes’in o zamanki çözüm formülü şimdi de uygulanıyor, ekonomiye bol miktarda para sürülüyor.  1933’te başa geçen ABD Başkanı Roosevelt, altyapı yatırımlarına büyük para dökerek, sonra da II. Dünya Savaşının beslediği silâh sanayii sayesinde krizi atlattı.  Oysa bugün Irak savaşı, bırakın ekonomiyi kurtarmayı, bugünkü krizi tetikleyen nedenlerden birisi.  Rudd, Keynes’in formülünü uygulayıp borca girerek yatırım yapma yolunu seçiyor.

Peki bu sistem, bu krizler, bu çöküntüler kaçınılmaz mı?  Eğer kapitalizmin insan doğasına en uygun sistem olduğuna iman etmişseniz, “gülü seven dikenine katlanır” deyip kabulleneceksiniz.  Ama gülü koklayanlar farklı, ötesine berisine diken batanlar farklı.

Marx’ı yalnızca farklı bir ekonomik sistemin babası olarak görenlerin atladığı çok önemli bir nokta var.  O da kapitalist üretim ilişkilerinde emeğin meta haline gelmesi ve insanın ürettiği şeye yabancılaşması ve kendini tümden güçsüz hissederek anlamsızlık ve mutsuzluk içinde kıvranması.  Kişi başına milli geliri çok yüksek ülkelerde mutsuzluk oranının yükselmesi, intiharların artması bunun bir göstergesi.

Kuzey İspanya ile Güney Fransa arasında Pirenelerde Bask halkı var.  İki vilâyeti Fransa’da, 5 vilâyeti İspanya sınırları içinde.  Nüfusu yaklaşık 3 milyon.  Uzun bir süre dili, kültürel kimliği bastırılmış, eritilmeye çalışılmış bir halk.  Bugünlerde İspanya’daki bölümünde özerk bir yönetim var.  1931’de ilân edilen laikliğe karşı kilisenin tepkisiyle başlayan ve 1933’den 1939’a kadar süren İspanya iç savaşından Faşist yönetim galip çıkarken Bask bölgesi büyük sıkıntılar çekmiş.  Faşist yönetimler kural olarak milliyetçiliğe sırt dayadığından Bask halkı ezilmiş.  Faşist Franko rejiminin ikinci yılında, iş savaşı kaybeden Cumhuriyetçilerin safında dövüşen genç bir Katolik papaz, José María Arizmendiarrieta, Mondragòn kasabasına geliyor ve herşeyin temellerinin eğitim olduğu inancıyla 1943’te demokratik yönetime dayalı bir “Politeknik Okulu” kuruyor.  Dini kullanan faşist yönetime karşı Katoliklerin “emeğin sermayeden üstün olduğu” ilkesine içten inanan papazın kurduğu teknik okulun genç mezunları 1956’da ilk kooperatifi, 1959’da “İşçi Halk Bankası”nı kuruyorlar.  Banka kooperatif üyelerine ucuz kredi sağlıyor ve daha sonra yeni girişimleri finanse ediyor.  Daha sonra bu kooperatifler bir araya geliyorlar ve üyelerine sağlık sigortası ve emeklilik fonları sağlıyorlar.  Kooperatiflerin ürettiği mallar kooperatif üyelerine indirimli satılıyor, süpermarketlerinin kârları kooperatife geri dönerek yatırım için kullanılıyor. 

Süpermarketlere kooperatifin kamyonları mal taşıyor.  Mondragòn’da, şu anda 4,000 öğrencisi olan bir kooperatif üniversitesi kuruluyor.  Kooperatif üyesi bir işletmenin işleri iyi gitmiyorsa, işçi çıkartma yerine üyeler aldıkları ücreti azaltıp kimsenin işsiz kalmamasını sağlıyorlar.  İşler daha da kötüleşirse çalışanlara kooperatif yapısı içinde başka işler bulunuyor.  Kooperatif üyesi olmayan ve batan şirketler, kooperatifleşme koşulu ile kurtarılıyorlar.  1980’lerde giderek artan “küreselleşme” eğilimine karşı kooperatifler birleşerek (MCC) Mondragòn Kooperatifler Şirketi’ni oluşturuyorlar.  Şu anda 150 kooperatif şirketten oluşan MCC, imalât, mühendislik, perakende satış, finansman ve eğitim gibi çeşitli dallarda etkinlik gösteriyor.  Süpermarket’i Eroski İspanya’nın en büyük yerli gıda pazarlamacısı.

Üye kooperatiflerin seçtiği 650 kişilik Kongre bir yönetim kurulu seçiyor.  Her işletmenin bir işyeri kurulu var, bu kurulun seçimle seçilen başkanı çalışanları temsil ediyor ve o işyerinin müdürü ile birlikte o kooperatifi yönetiyor.  Dünyanın en başarılı kooperatif hareketi bugün halâ canlı ve gelişmeye devam ediyor.  Başarısının sırrını uzmanlar şöyle açıklıyor:
  1. Kooperatiflere yalnızca çalışanlar üye olabiliyor ve herkesin tek oy hakkı var.
  2. Yönetim Kurulunun yanısıra mâlî denetimle görevli bir Denetim Kurulu ve iş güvenliği, ücretler ve sosyal güvenlik konularında yetkili bir Sosyal Kurul var.
  3. Her yeni çalışan-üye iki yıl içinde kooperatife 5.000 dolar katkıda bulunuyor.
  4. En yüksek ücret, en düşük ücretin 4,5 katından fazla olamıyor.  Buna bir tek doktorlar itiraz ettiği için kooperatifin henüz bir hastanesi yok.
  5. Kooperatifin kazancının bir kısmı ücretlere gidiyor, bir bölümü çalışanlar emekli olduğu zaman kendisine veriliyor.
  6. Hisseler alınıp satılamıyor.
Evet, “köktenci kapitalizm”, “yontulmuş kapitalizm” ve “sosyalizm”in yanısıra bir de Mondragòn var.  İnsan emeğine saygılı, yabancılaşmaya karşı.  1940’ta kurulup, 1946’da iğdiş edilen ve sonunda 1954’te kapatılan köy enstitüleri devam etseydi acaba Mondragòn’daki benzer bir gelişme Türkiye’de de yaşanır mıydı diye düşünmeden geçemiyor insan.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git