A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Dominik Cumhuriyetinde Bir Uçak Kazası : 7 Şubat 1996

Kategori Kategori: Sergi | Yorumlar 8 Yorum | Yazar Yazan: Pınar Özkan | 06 Şubat 2009 15:10:26

7 Şubat, Birgenair çalışanları için heyecanların, sevinçlerin, maceraların bittiği, seslerin yerini acıtan bir sessizliğe bıraktığı gün. 13 yıl geçti. Biz yaşlandık. Onlar GENÇ, GÜZEL, İYİ KALDILAR... Bugün arkadaşlarımızı anmak için ben de bütün kalbimle şehitlikte olacağım.

6 Şubat Akşamı

Akşam 21.00 suları. Uçağımız Boeing 767 ile Puerto Plata'ya iniş yapıyoruz. O ana kadar bir Alman disiplini içinde sessiz ve ciddi oturan Alman yolcularımız “hoşgeldiniz” anonsunun sonunda söylenen dışardaki hava sıcaklığını duyar duymaz alkış ve tezahürat tufanı koparıyorlar. Haksız değiller. Berlin ve Hamburg’un morartıcı soğuğundan sonra, İzlanda ve Kanada’nın uyuşturan soğuğunda konaklamış, sonunda özledikleri sıcağa kavuşmuşlardı.
 
Terminale yakın bir yere gelip park ediyoruz. Ön ve arka kapıya merdiven yanaşıyor. Ön kapıyı açmamla yüzüme nemli sıcak hava vuruyor. Aşağıda bekleyen yer personeline, teknisyenlerimize el sallıyorum. Neşe içinde yolcularımızı uğurluyoruz.
 
İyi eğlenceler, dönüşte görüşmek üzere…
 
Merenge dansını öğrenmeden dönmeyin sakın!
 
Harika bir tatil geçireceklerine eminiz, üç yıldır bu uçuşları yapıyoruz. Dönüşlerinde o Alman ciddiyetinden eser kalmamış, yanık tenleriyle, hoplaya zıplaya gülücükler saçarak gelirler uçağa.
 
Boş kabin denetimini yapar yapmaz ön tarafta toplanıyoruz. Pilotlarımız hala kokpitte teknisyenlerle konuşuyor. Uçağımızda küçük bir hidrolik arızası var. Diğer uçağımız Boeing 757 biraz ilerde park etmiş duruyor. Bir sonraki uçuşa hangi uçak konacak konuşuluyor. Uçuş ekibi henüz otelden gelmemiş.
 
Evden ayrılalı uzun zaman oldu, ekibimle1,5 aydır Almanya- Kanada arası uçuşlar yaptık. -10 derece Berlin ve Hamburg soğuğu ile -20 derece Newfoundland soğuğu arasında gidip geldik. Yakıt almak icin iniş yaptığımız İzlanda’nın ise soğuğunu hatırlamak bile istemiyorum. Aşağıdaki teknisyenlerden biri kargodan çıkarılan büyük bavullarımızı işaret ediyor. Hepimizin bavulu şiş, yanlarında ek küçük torbalar var. Dışarda gezemediğimiz için anlaşılan hayli alışveriş yapmışız.
 
Belçikalı kaptanımız Du Bois kokpitten çıkıyor. Hadi artık otele gidiyoruz çok yorgunuz.
 
Merdivenlerden inince uçuşa gidecek 3 genç teknisyenimizle karşılaşıyoruz. Bizi görünce şaşırıyorlar.
 
Nerdesiniz ya siz? Ahmet Erdem kaptanla B757 ekibi değil miydiniz?
 
Evet İstanbul'dan öyle çıktık ama bir  ay sonra B767'ye aldılar bizi, kaptan Du Bois'in ekibi olduk, Almanya- Kanada uçuşlarına devam ettik. Ahmet kaptan başka bir ekiple eşleşip B757 ile Kanada- Dominik bacağına geçti.
 
B757'yi burda büyük bakıma aldık, diyorlar.
 
Üçü de neşeli, haberi veriyorlar hemen.
 
Almanya'dan sonra bütün ekibi İstanbula çekiyorlar, eve dönüyoruz.
 
Hepimiz çok heyecanlanıyoruz.  Gerçekten mi? Ne güzel...!
 
Uzun süreli uçuşlardan sonra eve dönüyor olmak çok sevindiricidir. Kaldığımız yerler Karaip adalarının cennet güzelliği de olsa özlem ağır basar. Ailemize, sevdiklerimize, ülkemize dönmek isteriz. Eve dönülür, özlem giderilir, kalış bir haftayı geçince uçuş özlemi başlar bu kez. Kulağımız telefon zilinde, yeni bir uçuş tebliğini beklemeye koyuluruz.
 
İyi uçuşlar, yolunuz açık olsun. Herkese selam söyleyin.
 
El sallayarak uzaklaşıyoruz. İçimizde bir burukluk, keşke biz de dönüyor olsaydık.
 
Ekip arabasına biner binmez sürücüden havalandırmayı kapatmasını rica ediyoruz. Kemiklerimizin ısınmaya ihtiyacı var. Arabada çalan merenge müziğinin ritmiyle kıpır kıpır oturduğumuz yerde oynayarak otele varıyoruz. Kızlardan biri saatine bakıyor.
 
Animatörlerin yaptırdığı Çukulata Dansına yetiştik onu yapmadan yatmayalım arkadaşlar!
 
Hepimiz bu öneriye katılıyoruz. Evet ! iyi fikir biraz daha ısınmış oluruz.
 
Ekip planlamada görevli arkadaşlarla son telefon konuşmamda sormuştum.
 
Ekibimi ya İstanbul ya da Kanada- Dominik bacağına çekebilir misiniz? Soğuktan bunalıma gireceğiz!
 
Biraz daha sabredin ilk fırsatta çekeceğiz.   
 
Yeni ayın uçuş programını gördüğümde annemleri arayıp hemen müjdeyi vermiştim.
 
İstanbul’a henüz gelemiyorum  ama soğuk ve kasvetten kurtuluyorum, Dominik'e geçiyorum anneciğim.
 
Evdekiler artık eski tepkileri vermiyorlar, en son nerede olduğumuzu bilmelerí yetiyor.
 
Ağır valizlerimizi çekerek artık yazlık evimiz gibi gördüğümüz otelimizden içeri giriyoruz.
Resepsiyon önünde kokpit ekibi anahtarlarını teslim ediyor. Ahmet kaptan değil mi o? Koşarak yanına gidiyorum.
 
Ahmet kaptanım hayrola uçuşa mı?
 
Önündeki kağıdı imzalayıp bize dönüyor.
 
Evet uçuşa! Oradan da eve gidiyorum. Aslında siz benimle pass gelecektiniz sonra ekip planlama sizi yedek tutmaya karar verdi.
 
Merak ediyorum.  Peki kabin ekibiniz kim? Neredeler?
 
Dün Buenos Aires yatısından gelen ekip, öbür otelde kalıyorlar, götürüyorum onları artık dönmeleri gerekiyormuş. Evrenesoğlu kaptan da bizimle geliyor. Meksikalı kokpit burada kalacak.
 
Ooo çift kaptanlı canavar ekibiz desenize!
 
Ahmet kaptana sarılıyoruz. Evrenesoğlu kaptanla ikinci pilotumuz Aykut bey bizi getiren ekip arabasındalar, camı itip el sallıyorlar.
 
Renginiz sarı gözüküyor biraz güneşe çıkın!
 
Öyle yapacağız artık! Size iyi uçuşlar.
 
Kaptan Du Bois oda numaralarımızı not ederken öbür otelde bir ekibin daha olduğunu, Meksikalı kokpitle eşleştiğini, bizim yedek ekip olduğumuzu, bu durumda bir hafta uçuş çıkacağını zannetmediğini söylüyor.
 
Peki n’apacağız?
 
Bize bakıp alaylı sırıtıyor. Deniz kabukları toplayın, sahildeki hindistan cevizi ağaçlarını saymayı deneyin, o da olmadı burnunuzu kaşıyın! Son sözünü uygulamalı gösteriyor, kahkahayı patlatıyoruz.
 
Kızlardan biri hemen programı yapıyor. Bakın bir hafta güneşlenip bronzlaşıyoruz sonra da bir Arjantin uçuşu çıkıyor bize, bir haftada orda  kalıp Tango öğrenip geliyoruz. Nasıl?
 
Harika bir program merenge, salsayı hallettik şimdi sıra tango da.. Keyfimiz yerine geliyor. Elimizde kalın miflonlu pardesülerimiz ağır bavullarımızı çekerek odalarımıza çıkıyoruz.
 
Önce yüksek topuklu ayakkabılarımı fırlatıp bir yorgunluk kahvesi yapıyor, balkona çıkıyorum. Ilık, hafif esintiye tutuyorum yüzümü. Son 1,5 aydır başıma sardığım atkılar geliyor aklıma, atkısız dışarı çıkamadığımız ülkeler,... İyi ki oralarda doğmamışım. Sonra, Concord uçaklarının zenginleri taşıdığı tanınmış Karaip adalarından biri olan Kalipso adası Barbados'da, uçuş çıkmadığı için 15 gün kaldığımız geçen yılı hatırlıyorum. Pilotlarımız telefonlara sarılıp sıkıldık yahu! çekin bizi buradan eve gitmek istiyoruz! demişler, biz kabin ekibi de destek vermiştik. Sonraki hafta bir uçuş  bulunmuş, Azor adalarında  konaklayarak maceralı bir yolculukla varmıştık eve. İstanbula dönmek yine cazip gelmişti işte..
 
Kahve keyfimi bitirirken burnuma bir damla düşüyor, gökyüzü bulutlanmaya başladı yağmur indirecek, bizimkiler uçakta son hazırlıkları bitiriyor olmalılar, yarım saate kadar kalkış yaparlar. Okyanus üzerinde gece uçuşlarını sevmiyorum, kaybolmuşluk hissi veriyor bana.
 
Büyük bavulumu açıp anorak ve yün kazakları bir kenara iterek el yordamıyla ince bir gecelik
çıkarıyorum. Ilık duşun ardından yatağa atıyorum kendimi. Aşağıda çalan müzik seslerine hızlanan yağmur sesi ekleniyor. Arada iki şimşek patlıyor, ayaklarımın sızısına rağmen uykuya dalıyorum hemen.
 
 
7 Şubat, Sabah
 
Başucumdaki telefon çalıyor. Saate bakıyorum. 7.30. Akşam uçuştan geldiğimizi biliyorlar kim arıyor ki bu erken saatte?   Arayan otelin müdüresi Ana.
 
Pinar uyuduğunu biliyorum ama kalkman gerekiyor.
 
Niye! çok yorgunum Ana.
 
Akşam uçağınız kalktıktan hemen sonra denize düştü kurtulan yok!
 
Ne diyorsun sen ne biçim şaka bu!
 
Pinar şaka değil uçağınız düştü diyorum, kapat telefonu odana geliyorum.  Hemen geliyor.
 
Öbür oteldeki ekip gece öğrendi, kaptanınız da biliyor. Geceden beri herkes havaalanında, telaştan kimse sizi aramamış. Televizyonda haberler vermeye başladı. Ekibini toplayıp hemen söylemen gerek, suan Türkiye'de öğle saatleri, aileleriniz haber bekliyordur. İstanbuldaki ofislerinizin telefonları sürekli meşgul çalıyor.
 
Üzerime bir elbise geçirip kahvaltı salonuna iniyorum. Nasıl harekete geçmem gerektiğini beceremiyor, bir süre öylece masada oturakalıyorum. Salonda tek tük insanlar var. Garsonlar uzaktan bana bakıp gözlerini siliyorlar, hiçbiri yaklaşmıyor. Demek ki doğru, onlar da biliyor.
 
Ana tekrar geliyor yanıma. Seni arıyorum niye burda oturuyorsun? Gel ofisime gidelim, aileni ara merak ediyorlardır. Sonra kızları toplamalısın.
 
Ofisine gidiyoruz. Istanbuldaki ev numaramı soruyor,  çeviriyor ev cevap vermiyor. İki ablamı arıyorum onlardan da cevap yok. Yakın arkadaşları deniyor sonunda birine ulaşıyorum. Karşımdaki ses hızlı konuşuyor takip etmekte zorlanıyorum.
 
Sen nerdesin? Ailene ulaşamıyorum büyük olasılık havaalanına gittiler, ofislerinizin telefonu kitlenmiş durumda.  İpek iş yerinde fenalık geçirmiş, iş arkadaşları Reuter ajansını arayıp kaza ekibinin isimlerini almışlar, senin soyadın yok yalnız ekipteki kızlardan birinin daha adı Pınar.
 
Sesimin titremesine hakim olamıyorum.
 
Dilek’çim bizim burda işimiz çok, sen lütfen annemlere ulaşıp iyi olduğumu söyler misin?
 
Ekibimle odamda toplanıyoruz, kızlar tüm güçlerini kullanarak ailelerini arıyorlar. Akşam kabin ekibiyle karşılaşmadığımız için tam olarak kimlerin olduğundan emin değiliz, sadece kabin amiri ve bir  kişiyi biliyoruz. Öbür oteli arayıp birilerine ulaşmaya çalışıyoruz. Kimse odasında yok.
 
Uzun, suskun bir bekleyiş başlıyor. Akşama doğru kaptan Du Bois havaalanından dönüyor. Amerikan ve Dominik sivil havacılığının araştırmalara başladığı haberini veriyor. Dominik televizyonunda sadece bu haber var. Haberlerden kabin ekibinde bir de Dominik’li hostesimizin olduğunu, uçuşa giden uçağımızın zannettiğimiz B767 değil de B757 olduğunu öğreniyoruz.  Biraz sonra da Puerto Plata’daki ofisimizden odasına dönen Amir arkadaşım Arzu'dan akşamki uçuşa giden bütün kızların isim listesini alıyorum. Biz burdan kokpit ekibini uğurlarken onlar aynı saate kabin ekibini yolcu etmişler.
 
 
Sonraki Günler
 
Uzun ve uykusuz geçen gecenin ardından odalarda sessiz bekleyişler devam ediyor. Pilotlar ve teknisyenler havaalanındalar. Akşamüzeri telefonum çalıyor. İstanbul’dan Kabin Hizmetleri Müdürümüzün yorgun ve kısılmış sesini işitiyorum. Orada çok zor saatler geçirdiklerini, ailelerle bağlantı halinde olduklarını, Türk Sivil Havacılığının da devreye girdiğini, bir yandan televizyoncu ve gazetecilerin sıkıştırdıklarını anlatıyor. Kara kutu için Amerika'dan robot denizaltı yola çıkmış.
Hepimize büyük sorumluluk düşüyor diyerek söylemek istediği konuya giriyor.
 
Uçağın parçaları su yüzüne çıkmaya başlamış, araştırma ekipleri buldukları herşeyi limana getirmeye başlamışlar.
 
Evet televizyondan izliyorum, diyorum. O, yumuşak tondaki konuşmasına devam ediyor.
 
Sizden isteğimiz son görevinizi yapmanız, limana gidip bu çalışmalara katılmanız gerekiyor.

Anlıyorum,
diyorum. Gerçekten de ağır bir görev.
 
Akşam haberleri bu gece saat 10.00'da Puerto Plata'daki eğlence kulüplerinin ve otellerin 15 dakika müziklerini kapatarak sessiz bir anma yapacaklarını söylüyor. Akşam 10.00' a doğru ilk kez odamdan çıkıp sahile yürüyorum. Kumsalda oturup denize bakıyorum. Üç yıldır seyrettiğim deniz, kumsal ve kıyıdaki eğlence yerleri çok tuhaf görünüyor gözüme. Dışarda yaşam devam ediyor. Derken, sahilde ışıklar loşlaşıyor, müzik sesleri kesiliyor. O acıtan sessizlik kaplıyor ortalığı.

Elimde tuttuğum bir dal çiçeği minik dalgaların üzerine bırakıyorum.

 
Sonraki günler öbür otelde kalan arkadaşlarla biraraya geliyoruz. Arkadaşlarımızı nasıl uğurladığımızı konuşuyoruz. Ahmet kaptanla ikinci pilotumuz Aykut Gergin'in Istanbul'a dönecekleri için nasıl sevinçli olduklarını, Arjantin'den dönen ekibin orayı çok beğendiklerini, nişanlılarına, ailelerine aldıkları hediyeleri gösterdiklerini, birlikte yaptığımız uçuşları anlatıyoruz... Herkesin heyecanla anlattığı bir anısı var. Ne çok şey paylaşmışız.
 
Çıkarma çalışmaları yavaşlıyor, kara kutu bulunuyor.
 
Pazar günü kilisede yapılan anma törenine katılıyoruz. Puerto Plata halkı çok üzgün, oldukça fakir olan bu ülkenin insanları orada kurulan havayolu şirketinde iş bulduklarında çok sevinmiş, canla başla çalışmaya başlamışlardı. Onlar işlerini, biz arkadaşlarımızı ve işimizi kaybetmiştik.
 
Kazanın üzerinden bir hafta geçmişti bile. Ekiplerin dönmesine karar verildi. Meksikalı pilotlarımız ülkelerine döndüler ancak bizi Avrupanın herhangi bir şehrine götürecek uçak ve yer bulmak sorun oluyordu. Bavullarımız hazır halde otelde bekler olmuştuk.
 
Bir akşamüzeri  gelen haberle apar topar oteli terkettik. Ana ile çabucak kucaklaşmış, otel personeline el sallayıp ekip arabasına binmiştik.
 
İstanbul'a dönüyorduk. Evet dönüyorduk.
 
Bir gün bu şekilde döneceğimizi nereden bilebilirdik. Yol boyunca içimizden veda ediyorduk sevdiğimiz Puerto Plata’ya, bu güzel insanlara ,muz ağaçlarına, kumsallara, merengeye ve arkadaşlarımıza... 
 
Ne yazık ki çoğunu burda bırakmıştık.
 
Havaalanına vardığımızda apronda bekleyen tek uçak Swissair’e doğru koştuk. Uçak bütün yolcularını almış bize de zar zor yer ayarlanmış. Acele etmemiz gerekiyordu, uçağın kalkışı gecikecekti yoksa.
 
Kaptan Du Bois önden uçağa binip kokpite girip pilotlara teşekkür etti. Ön kapı kapandı, uçak hareket etti. Swissair'in hostesleri el çantalarımızı kendi dolaplarına yerleştirdiler. “Kabin ekibi, kalkış için yerlerinizi alın.” anonsu geldi. Eğilip birbirimize baktık. Uçak pistte koşmaya başladı. Gözlerimi kapattım. Engel olamadığım gözyaşlarım, yağmur damlaları gibi ardı ardına üniformama düşüyordu.
 
 
Bu kazada 149 Alman yolcu ve 11 kişilik mürettebat hayatını kaybetti.
 
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 4 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Eserr { 29 Kasım 2016 12:54:59 }
Levent Bey politika ile ne alakası var ne istediler o insanların naaşlarından tam olarak açabilirmisiniz?
Levent Erdem { 25 Ocak 2016 16:24:38 }
Pinar Hanim,

Ben Kapt. Ahmet Erdem'in oglu Levent, aradan 20 yil gecti ama sanki her sey dun gibi. Konusacak, soyliyecek cok sey var ama siz cok guzel yazmissininz. Oncelikle kendi adima tesekkur ediyorum. Ahmet Erdem yasasaydi, Pinarrrrr cok guzel olmus derdi eminim.

Resat Taner bey, kaza arastirma kurrulunun bir uyesi olarak soyliyebilirimki, pilotlarin naaslarina ulasildi, ama bazi politik nedenlerden dolayi su uzerine cikarilirken tekrar denizin dibine birakmaya karar verdiler. Bize de
kokpitin zincirlerini nasil biraktiklarinin vidyosunu izlettirdiler. Anliyacaginiz, 3 pilotun'da naasi Atlantik Okyanus'unun 7300 feet altinda hala oylece duruyor.

Saygilarimla,
Levent Erdem
Reşat Taner { 26 Mart 2015 14:07:07 }
Merhabalar, Pınar Hanım acaba uçuş ekibinin cenazeleri bulunabilmiş miydi?
takdiri ilahi { 11 Mart 2014 22:34:27 }
bu olay benide cok üzdü ALLAH rahmet eylesin   mekanları cennet olsun . fakat şu bir gercekdir ki bu olayın belgeselini izledim keşke izlemeseydim fakat izledim bu olay yada buna benzer olaylar kader sisteminin icinde olan olaylardır O pitot tüpüne giren ARI aslında kadere karşı görevini yapiyor habersizce ALLAH bu insanların kaderini bu şekilde belirlemiş ALLAH hepsinden razi olsun ve hepsininde günahlarını affetsin YAKINLARINA ALLAH sabır versin ve şunu asla unutmasınlar yakınları HERKEZ BİR GÜN ÖLECEK AMMA İYİ AMAM KÖTÜ ALLAH istemeseydi elbette olmazdı bu olay biliyorum r   söylemesi kolay ama sabır edin inşallah herşey ALLAHIN izniyle olduguna boyun bükün lütfen ALLAHA emenet olun saygılarımla
celal kızılkaya { 13 Kasım 2013 10:58:55 }
Pınar hanım bizi duygulandırdınız , mekanları cennet olsun . :(
zeynep kızıltan { 17 Şubat 2009 15:05:17 }
merhaba pınar hanım..bugün kahvaltımı yaparken tw kanallarını hızlı hızlı geçiyordum ve natıonal geografic kanalında bu uçak kazasının belgeselinde durdum ve dehşet içinde izlemeye başladım..çok etkilendim ve kaptanın türk olduğunu duyunca nedense daha bir içim titredi,moralim bozuldu ve belgesel bitince uzandım,uyuyakalmışım.rüyamda ahmet erdem i ve o zor anlarını sanki ordaymışım gibi gördüm ve ağlayarak uyandım.çok etkilemişti bu olay beni çok hemde aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen..sonra bilgisayarımı açıp araştırmaya başladım.ve bu link çıktı.yazınızı okudum.ne zor hayatlat yaşıyorsunuz her biriniz.bi o kadarda güzel ve heyecanlı fakat hep tehlikede.bu uçağı küçücük aptal bir sineğin düşürmüş olması..bu kader mi?neyse..içimden yamak geldi,bunları sizlerle paylaşmak geldi..başınız sağolsun..NUR İÇİNDE YATSINLAR..hoşçakalın..iyi uçuşlarr
Ela Uluhan { 07 Şubat 2009 12:18:07 }
Okuduktan sonra, "Canım arkadaşım, neyse ki sen geri dönebildin; neyse ki şimdi sana göz yaşı dökmüyoruz" gibi bencil, acımasız, giderek hastalıklı düşünceler içinde buldum kendimi. Utandım.
Gidip dönemeyen tüm yolcuları ve uçuş ekibini tek tek sevgiyle, saygıyla anıyorum. Huzurla, ışıklar içinde yaksınlar. Pay edildiğinde geçmez, ama biraz hafifler; geride kalanların acılarını paylaşıyorum.
Beatrice Selma Berkman { 06 Şubat 2009 20:27:31 }
Pinarcim,
Hepimize hatirlattigin icin tesekurler,cok hissi ,   icten ve kalitel bir yazi Iki gun once esimle oglumuza anlattik resimlere baktik ve o da cok uzuldu,Turkiye''de olsayidik anma torenine giderdik,aslinda su anda oturdugumuz yerinin bir kac saat mesafede oldu kaza ve okyanusa baktigim zaman inanki onlar aklima geliyor banada soyleyebilecegim tek sey kaliyor,
NUR ICINDE YATSINLAR!
Sevgi ile kucakliyoruz,
Selma,Tolga ve Hasmet Berkman
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git