|
|
Ağıt...Kategori: Yaşam | 7 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 23 Ocak 2009 06:08:15 Sıcak bir Melbourne sabahı, iş yerinde, masamda göz yaşları içinde yazdığım... Hiç kimseye hiç bir mesaj içermeyen, kimseye kin, öfke duymayan, yalnızca zamanın ve uzamın bir yerinde, kendi yaşamımın pek çok kaçıncı yılında, yaşadığım kırıklığı, içimdeki yangını dile getirdiğim... Bir ağıt. Gözümün yaşı, memleketime.
Anladım ki Türkiyem bir sömürge ülkesi değilmiş, Sevr günlerine geri dönmemiş, Damat Ferit paşaların dönemi kapanmış. Kurtuluş savaşını veren, emperyalizmi defeden, bağımsız, onurlu bir ülke olarak doğan Türkiyem, İslam coğrafyasının devrimler yapan, devrimler yaşayan, aydınlık kadınlarının ülkesi Türkiyem... Her taşı tarih, her avuç toprağı insan, her yaprağında binlerce hikaye... İnsanlığa bir beşik, bir sığınak, aydınlık koca bir davet. Anadolum... Binlerce yıldan alnı insanlığın akıyla çıkan... Binlerce rengarenk, ışıklı yılın başında bir inci tanesi gibi duran, canımın kökü. Işıklı yolun başında, mutlu, kardeşçe, omuz omuza, birlikte üretip hep beraber, yoksulluğu da umut gibi, zenginliği de düş gibi paylaşarak yaşamak için, birbirini daha çok daha iyi tanıyıp daha çok sevmek için yapacağı çok iş olan ülkem, ülküm... Aslında yolunu öyle bir yitirmiş ki... Yolun hiç bir yerinde değilmiş. Anladım. Canım memleketim... Kaçıp uzaklara göçtüğüm, ama içimde bir düş, bir masal, bir umut, bir yara gibi hep yaşayan, çocukluğum, köküm, gözümün yaşı, birtanem... Anladım. Aslında bir sömürge devleti bile değilmiş. Karış karış satılmış, bankalarından telefonuna, meclisinden ot bitmeyen dağlarına, limanlarından fabrikalarına... Artık bizim olmayan canım. Kan oburların saltanatında süslü bir taht.... Anladım. Bir peri masalıymış. Yamalı giysileri içinde, koca bir çınara sırtını vermiş, ak saçlı ak bakışlı bir nine anlatmış. Bütün masallar gibi başlamış. Bir varmış bir yokmuş. Koskoca bir ülke doğmuş. Yoksul, onurlu insanlar... Kimi Müslüman, kimi Hristiyan, kimi Türk Kürt Ermeni Rum... Birlikte yaşamak, birlikte üretip birlikte zenginleşmek, büyümek, sevgiyi çoğaltıp, büyülü güzellikler yaratmak için... Koca bir ülke doğmuş... Bir yangından hem de. Özgürlüğü çok seven, insanı çok seven ruhu apak adamlarla kadınlar varmış, yangının üzerinden apak melek kanatlarıyla geçmişler. Bir devrimmiş mavi bakışlarıyla dokundukları her an, düşler vermişler, koca ülkenin elleri toz yüzleri kül çocuklarına... Aydınlık günler düşlemiş çocuklar. Düşleyebilmişler çünkü. Düşlerini konuşabilmişler. Koca bir dünya içinde, dev sömürgenlere karşı durmuş, tek ve özgür çıkmışlar yangından... Onurlu, bağımsız olmuşlar, umutları kocaman, sınırları dantel, bakışları dağ, umutları mavi bir ülkeymiş ve çocukları... Ama hepsi hepsi bir küçük anmış. Tüm bu olan bitenler, zaman defterinde görünmez bir ışıklı nokta. O ışıklı noktanın bağrında, her bir çocuğun, kimi Türk Kürt Ermeni Rum Laz, kimi kız, oğlan, şehirli, köylü... Gonca güller gibi açacakları güzel günler düşledikleri bir tatlı an. Ama işte bu bir peri masalıymış. Zaman gelmiş koca ağızlı devler çıkıp en güzel en aydınlık en masum çocuklarını yemiş. Gönlü kırık bırakmış, umutsuz, eli kolu kırık bırakmış. İsyankar, öfkeli, kafası karışık bırakmış ışıklı noktanın çocuklarının çocuklarını... Gün gelmiş... koca ağızlı devler görünmez olmuş. Küçük kara sinsi yaratıklar dolaşmaya başlamış, ne insan ne hayvan, peri masalına ait olmayan, bambaşka bir uzamdan çıkmış gelmiş umut, sevgi, düş, aydınlık, onur, inanç emiciler. Ah ninem... Bu senin masalın, güzel bitir ne olur. Çocukluğum, birtanem, köküm, gözümün yaşı, memleketim... Aydınlık düşleri olsun yine, güzel günler de görsün. Peri masalının sonuna gelinmiş. Zaten bunların hepsi yalanmış. Masalcı nineyi de yemişler. Mavi gezegenin canavarları, umut, onur, inanç emiciler. Onlar bitirmiş bu masalı. Böyle koca bir ülke yokmuş. Başka bir ülke varmış, devrimleri, düşleri, yalanları, yanlışları ile kendini cüce sanan bir devmiş. Uçuk kaçık düşler kuran insanları varmış. Cüce olduklarına o kadar inanmışlar ki, sonunda cüceleşmişler. Ve bu tuhaf ülke bir rüzgarla sabun köpüğüne dönüşmüş. Yalnızca bir sabun köpüğü... Pofff! Pofff!
Yorumlarcemil eren
{ 20 Şubat 2009 15:54:40 }
sevgili denizcigim
yureklerimiz tas kesildi nevin cok guzel ifade etmis tek sozcukle aglayacak goz yaslarimiz da kalmadi orwel 1984 u yasiyoruz. bir ulke nasil bu hale gelir inanilir gibi degil amaaa bu karanliklarin ardindan dogacak gune inancimi yitirmeden bekliyorum Ataturkun dedigi gibi , belki bulunur kutaracak bahti kara magderini... comert Yıldız
{ 12 Şubat 2009 14:27:50 }
Burası Anadolu,
Acı ile sevincin hep iç içe olduğu tıpkı baklava yapımında gerekli olan tuzun katkısı gibi, hep öyle idi. Bize hep öyle ohh, ohhh , pohh, pohh çektirecek;tıpkı çektiğimiz halaylar gibi; keyif alıp ohh çektiren ve yorup poh çektiren.... Ümit Köreken
{ 27 Ocak 2009 21:29:20 }
Bir Masal...
Aydınlık günlere olan inancımızla, Güzel memleketimizi sahipsiz sanmasınlar diye, Çocuklarımıza ve onların çocuklarına, çocuklarına, çocuklarına... Anlatacağımız mutlu bir masaldır ülkemiz. Ve elbet biliyorum, Mutlu bitecektir her masal gibi... Yaşadıkça... Değerli Deniz Hanım, Derin, ince bir sızı bırakıyor içimde yazdıklarınız... Selamlarla... Ümit Hayati DOĞAN
{ 27 Ocak 2009 10:31:32 }
.....
Anadolu'yum çocuk ben Anadolu. Kurtuluş için can vermiş canan vermiş topraklarım Canlarımın kanı damlamış topraklarıma, Güneş doğarken bile kıskanmış beni Elde etmek için bir karışımı, Yapmadıklarını bırakmamışlar evlatlarıma. Ben Anadolu'yum çocuk iyi bak yüzüme. Bir sabah başka doğmuş güneş dağlarıma Mavi gözlü sarışın bir bebe emzirmiş ana, Vatan demiş, Anadolu demiş fısıldamış kulağına Büyüyene kadar o bebe Acılar çekmiş topraklarım, Ağaçlarım çiçek vermemiş, Sularım akmamış coşkulu derelerimde. Ve büyümüş mavi gözlü sarışın çocuk. Aşık olmuş topraklarıma. Anadolu demiş, Vatan demiş çıkmış yola. Ve Anadolunun gerçek sahiplerini toplamış başına Yedi düvele el ele kurtuluş demiş Ve çocuk tarihimde ilk kez Edirne'den Kars'a Bir yanda davullar zurnalar, Bir yanda Kemençeler, Bir yanda Efe'ler bayram etmiş. İyi bak yüzüme çocuk Anadolu'yum ben Anam gibi dopdolu. edip ceyhan
{ 24 Ocak 2009 16:42:33 }
Benim güzel annem; sanki sende de var bir kutsal özlem; Sana hasret sana vurgun gönlümüz,
Neredesin mavi gözlüm, Nerde nerde nerdesin dost? Bu gemi bu Karadeniz, Sarı saçlım mavi gözlüm, Nerde nerde nerdesin dost? Ararım izini Dolmabahçe'den, Bir daha dönmez mi bu yola giden? İçimde sen, gözümde sen Sarı saçlım mavi gözlüm Nerde nerde nerdesin dost? Kurban olam yürüdüğün yollara, Kara peçe yakışmıyor kullara, Uyan bak bizim hallara, Sarı saçlım, mavi gözlüm, Nerde nerde nerdesin dost? Bulutlar terinden, dağlar kokundan, Sarhoştur sevdiğim Mahzuni bundan, Bir daha gel, gel Samsun`dan, Sarı saçlım mavi gözlüm Nerde nerde nerdesin dost? Aşık Mahzuni Şerif nevin hirik
{ 23 Ocak 2009 15:22:54 }
h u n g u r
h u n g u r a g l i y o r u m . .. Nerden bulastim sizin bu sayfaya! nihat ziyalan
{ 23 Ocak 2009 14:23:19 }
DAYANILACAK GİBİ DEĞİL
Diğer Sayfalar: 1. sevgili denizkızı, nevin'in yazısının üstüne senin yazın. feleğimi şaşırdım. dayanılacak gibi değil. ne diyeceğimi bilemiyorum. dostlukla. nihat abin
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|