|
|
Boşlukta valsKategori: Yaşam | 10 Yorum | 16 Ocak 2009 15:22:01 Bu sabah başka bir insan olarak kalktım. Hani filmlerde olur ya. Bir melek gelir bir adamı, ya da kadını başka biriyle değiştirir. İçi başka, dışı başkadır. Karşısındakine bütün gücüyle aslında başka biri olduğunu anlatmaya çalışır.
Ev mis gibi kahve kokuyor, mutfağa gittim. Beyaz boş bir sayfaya hızlıca bir şeyler çizip, oklar, yazılar yazmaya başladım. Michael, “Tanrım yine mi Ergenekon?” dedi. Bu Ergenekon dünyanın bir ucunda ama benim hayatımı bile etkiliyor! Nereden başlayacağım, nasıl olacak, sessiz ve düşündürücü bir şekilde gözlerimi diktim Michael’a... Ne olursa olsun, alışkın benim konulara direk girip, yara yıkıla anlatmalarıma. Bu sessizlik onu da ürküttü. Bir çizgi çekiyorum masadaki kağıda. Çizginin tam ortasına gözümden bir damla yaş damlıyor, uğraşsan denk gelmez. Tam oraya bir nokta koyuyorum. Noktanın altına bir ok çiziyorum. Oraya intihar yazıyorum (Vazgeçmeyi temsil ediyor, insanlığımdan vazgeçme, yoksa bedenin intiharı değil). Çizginin sol tarafına bir ok çizip sol yazıyorum. Sağına da bir ok çizip yine sol yazıyorum.. Bir damla göz yaşının içinde boğuluyorum. İçimdeki isyanı solculuk adına bastırdığım sesin susturulamaz çiğliği bu nokta. Bu küçücük noktanın altında eziliyorum. Sanki koca bir kaya düşmüş üstüme, canim yanıyor. Yorgunum. Hrant Dink’in davasında ‘hepiniz Ermesiniz’ diye çemkiren avukat bozmalarına, ‘çıkar cüppeni, sen provakatörsün` diye haykıran sevgili Ümit. Onlar da o noktanın içinde büyümüş, kocaman kaya olmuş. Bense küçücüğüm. Hrant’ın ölüm haberini ilk duyduğumda çok mu üzülmüştüm sanki! E O da yazılarına dikkat etseymiş, zaten kime hizmet ettiği de belli değil diyerek meseleyi aydınlattığını sanan, bir ufacık noktayım ben. Simdi bir dağ başına çıksam ve avazım çıktığı kadar bağırsam ‘Hrant abi beni affet’ desem… Daha da küçülüyorum, Hrant abi ‘ağlama yeter’ diyor. Yokum artık… Bir çizginin tam ortasındayım. İster beğen ister beğenme Türkiye’nin tepeden tırnağa aydınlık yüzü, bir grup insan, bağımsız, sırf kendi vicdanlarında duydukları rahatsızlıktan , ya da entelektuel bir tepki olarak ‘özür diliyorum’ diyor… Tarihin karışık kara sayfalarından. En basit haliyle, özür dilemek… Bunun kime ne zararı olur? Ama yine bayraklarını alıp, apar topar mahkemelere koşan bazı adamlar bir kez daha koruyorlar Cumhuriyetimizi. Özür dilemek bir milleti nasıl aşağılar ki? Biz yerlerde sürünüyoruz. Bayrağımızı çaput ettik… Hangi çağdaş ülkede bir grup aydının silahsız, kavgasız, bir internet sayfasından en efendi haliyle özür dilemesi bunca insani sokağa döker? Ellerinde olsa, bu adamları da yargılayacaklar, mahkum edecekler, yok edecekler... Bir çizginin tam ortasındayım. Atölyeme gideceğim. Taksimden çok uzakta, belki de herkesten çok yakında. Gecenin bir saatinde fırçalarımla vuracağım kendimi bu gece. Hrant abiyi vurdukları gibi. Bayrakların kırmızı rengiyle değil, güvercinlerin beyazıyla vuracağım kendimi. Beyaz bu gün atölyemin sahibi olacak… Kölesi olacağım beyazın… Ayaklarına kapanacağım beyaz kanatlı güvercinlerin. Tam ortasında olduğum çizginin bir tarafındaki ses ‘geber’ diyor. Aynen öyle yapacağım. Tekrar doğmak için gebereceğim bu gün atölyemde. 11 Ocak 2009, Melbourne, Nevin Hirik Yukardaki yazı Agos Gazetesinde Yayınlanmıştır.
YorumlarŞahin Yılmaztaş
{ 20 Temmuz 2015 03:38:47 }
Önce "Sanal Fanzin"de Ayşegül Kocabıçak'ın öyküleriyle tanıştım." Dilsiz Annelerin Sessiz Çocukları" adlı kitabı çıkar çıkmaz aldım. İçindeki öykülere yakışacak bir kapak resmi için yıllarca aransa, bu denlisi sanırım bulunamazdı. Böylece Nevin Hirik'i de tanımış oldum. İki ayrı kıtada, iki genç Türk kadını.. Biri kalemiyle,diğeri fırçasıyla üzerimize duygularından oluşan tülden bir hüzün örmüşler. Gurur duydum, yüreklerinize sağlık..
BÜLENT
{ 12 Kasım 2009 13:52:50 }
Sevgili ablacım,kalemine güveniyorum,sen gönlünü hep mavi tut,çünkü mavi özgürlük mavi deniz.Kafatasçılara da; kimin değil neyin doğru olduğu önemlidir....demekle yetiniyorum....
Ali B.
{ 06 Nisan 2009 09:00:04 }
Sevgili deli kizim,
bu tam sensin iste.. Hep boyle ol. Kendin gibi ol. Yurekli ve tertemiz bir kalbe sahip. Yoluna devam et. Sanatcisin sen. Dunyaya adina Gul diyen zattin baktigi yerden bakmiyorsun. Soyadinin anlamini sormak? Eyvah.. Eyvah.. Hic mi utanmaz bir insan boyle bir seyi sormaya yahu? Ustelik seni de tanimiyor, kargalar inanmaz. Uzaydami yasiyor bu zat? Nevin Hirik Turk toplumunun biricik guludur de, siz ne gulusunuz , soyleyinde bilelim. Saygilarimla gul
{ 28 Ocak 2009 10:21:27 }
Bu hanimefendi madem ressammis niye kendisini Turk toplumunun 40 yil etkinliklerinde gormedik. Bir suru sanat sergileri oldu. Cok merak ettim acaba kendisi Turkiye Cumhuriyetinin yada TURK toplumunun catisi altinda hangi calismaya katilmis.
Sozde olmuyor Turkluk! Turkun Turkten baska dostu yok da ondan! Ne cok insan hak vermis hanimefendinin yazdiklarina. Hepsine sormak lazim! Nevin Hirik bu toplumda hangi calismanin icinde Turklerle calismis! Hirik hangi dilde, ne anlama geliyor? Kusura bakmayin cahilligimden soruyorum. Merak ediyorum bu yorumum sayfanizda cikacak mi. Cunku anladigim kadariyla elestiren yazilari editorunuz yayinlamiyor. Bu ne sevgi boyle. Serdal Çınar
{ 26 Ocak 2009 12:06:57 }
Sevgili Nevin
Her şeyden önce fırçan kadar kalemiyinde ne kadar güçlü olduğunu öğrendim. Seni yalnız bunun için bile yürekten kutluyorum. Kızımın, biz kimiz diye sorguladığı üniversiteye başladığı yıllarda, bende geçmişe bir yolculuk yapmıştım. Bir zamanlar sol adına basite aldığımız alt kimliklerimiz üzerine ne bedeller ödendiğini, kendini ifade edememenin insan ruhunda ne derin yaralar açtığını anladım. Birde buna resmi görüşün inkarı ve yok sayması eklenince insan kendini aynen senin gibi hissediyor. Bazı arkadaşların anladığı gibi senin yazında ben bir toprak kaygısı filan görmüyor ve Türkiyeyi en az benim kadar sevdiğine inanıyorum. Bence yapılan bir haksızlığa ve ötekileştirme anlayışına karşı onurlu bir duruş, seni kutluyorum. Ben bir Türk olmama rağmen bize yapılan katliamların özürü ne zaman dilenecek sabırla bekliyorum. Aslında özür dilemek o kadar kötü bir şey değil, bir anlamda insan ruhunu temizlemektir,l tabii anlayana. Sana bir deyişten iki mısrayla sevgilerimi gönderiyorum. Arifler özünü yoklar Cahiller kendini aklar...... Serdal Çınar deniz kizi
{ 24 Ocak 2009 02:08:54 }
sevgili nevin,
mektubunu ilk okudugumda da cok sevmistim. kendi ile hesaplasan bir genc kadin vardi orada. tum derdi kendi ile diye dusunmustum. ve demistim ki, herkes bir yerlerde bir seylere taraf. herkesin bir yerlerden bilgi, duygusal dolum kaynagi var. ama tum bu olan bitenlerin ruhuna, kendi iliskilerine ne yaptigini kimse sorgulamiyor. hep vatanimiz icin uzuluyoruz. ama asil vatanimiz yuregimize olanlara uzulmuyoruz. ne kadar cok ofke, kin, dert, kotu duygular biriktiriyoruz orada. hem de ne icin? bizim disimizda oynanan oyunlar hepsi... yuregimizi temiz ve ari tutabilirsek, kendimizi, iliskilerimizi zedelemezsek, bir gun gorev sirasi bize geldiginde - o nasil ne zaman olur bilemem ama- bir seyler yapabiliriz. yoksa yenik, ezik, yikik birer bireye donusuruz, hic de farkinda olmayiz. en acisi! son yillarda cikan etiketlerle konusmayi sevmiyorum. ulusal sol, ikinci cumhuriyetciler, milli gorusculer... benim icin bunlar cart curt. ben kendimi hala bir devrimci olarak goruyorum. eskiden ne kadar soldaysam hala o kadar soldayim. daha fazla degilse... eskiden halkima, memleketime duydugum sevgi neyse hala o. ne kadar anti emperyalist olduysam, yobazliga ne kadar karsi ciktiysam hala o.... sana baktigimda, romantik, ve devrimci bir kadin goruyorum.kendinle hesaplasman da bunu dogruluyor bana. keske, ama keske, hepimiz, tum bu olanlarin bizde yarattigi ofkeye, uzuntuye, pismanliga kapilmanin disinda, donup bir baksak yuregimize... tum bunlarin ruhumuza neler yaptigina? oyku tadindaki bu mektubun icin tesekkur ediyorum. en icten sevgilerimle, deniz kizi nihat ziyalan
{ 23 Ocak 2009 04:35:24 }
DELİK AYAKKABI
canım Nevin'im, resimlerin gibi çökerttin beni. ayrımcılığı duyumsamadan büyüdüm. çocukluğum yahudi arkadaşlarımla geçti. Adana-karasoku'da fotoğrafçıydı babaları(foto Venüs)kızınca beni de sıraya koyarak değnekle vururdu elime. şalgamcı babamla iyiydi arası. Ermeni arkadaşım Dikran'la az kafayı çekmedik Büyükada'da. Rum arkadaşım İren Kayno,Yahudi arkadaşım Roni... Sıralasam sayfalar yetmez... özlediğim dostlarımdır. Hırant Dink'in ayakkabısındaki deliği görünce ağladım. nevin'in beni çökerten yazısını okurken ayakkabısındaki delik tekrar geldi gözümün önüne. kahroldum. ah kızım! Ah! Seni kucaklayarak bağrıma basmayı çok isterdim. sydney'den dostlukla. nihat abin Halit Refik
{ 23 Ocak 2009 02:13:51 }
Nevin Hirik bu mektubunda aslinda artik ulusal soldan ayrildigini ilan etmis. Bu yuzden gozyaslari cok inandirici gelmedi bana.
Mustafa filmine gelince, Mustafa filmi cok ince hesaplanmis bir oyunun parcasidir. Can Dundar bunun malesef bir parcasi olmustur. Cocuguna Ataturk sevgisini oyle bir filmden asilayacagina inanan gotursun cocugunu. Turkiyenin gercekleri var! Olen olsun ben donmezem yolumdan!!!! Can Sureli
{ 22 Ocak 2009 05:34:59 }
Nevin hanim sizinle can dundarin mustafa filmi hakkinda tartismistik Siz Ulusal solu ve Ataturkculeri sola verdigi zarardan dolayi elestirmistiniz. .Sol kimligimizi kim bu hale getirdi.Mustafa Kemali Ataturkculer oldurdu lafi bana agir gelmisti.. . Biz simdi bu filmi seyrettik. Ben koyu bir Ataturk hayraniyim.Sizinde Ataturku secdiginizi biliyorum. Ama siz sorgulamaktan kacmiyosunuz. Bu filmi elestiren bir bakis Ataaurku anlamak biyana katili olabilir. Mustafa filmini kimse seyretmeden elestirmesin. seyredince insan kendini cok kotu hissediyor. can dundara cok haksizlik edilmis. muthis bir film. ben simdi sizin oldurmek istediginiz seyin ne oldugu dahaiyi anliyorum galiba. hrant dink turkiyeden ermenistana toprak eklemek isteseydi, bu gun hayatta olurdu. simdi bu soylediginizi de dusunucem. kendi adima galiba biraz sert cikmistim size. Mustafa filmi beni cok etkiledi. bu filmi elestirenler ataturku anlamis olamas . yziniz biraz sert sizin gibi ama en azindan neleri oldurup tekrar dogmak istediginizi anladim galiba. saygilarimla.
mustafa alagoz
{ 19 Ocak 2009 23:48:18 }
Sağdan soldan toparlanmış ödünç bilgilerle konuşmak-yazmak başkaları üzerinde yüzeysel ve geçici bir merak uyandırabilir, belki. Herhangi bir yeni olguyu veya sorunu, hazırda bulundurduğu düşünce kalıpları veya inanç ölçüleri ile algılayıp duruş belirleyen kimse aslında yeni hiçbir şey söylemiyor demektir. Dolayısıyla bu tarz söylemlerde bir içtenlik, insanın ruhuna dokunan etki, vicdanı canlandıracak bir ateş, düşünceyi sorgulamaya yönelten bir itki bulunmaz.
Diğer Sayfalar: 1. Bana göre farkında olalım ya da olmayalım tüm söylemlerin kaynağı ve hedefi birdir; insanın vicdanı; onlar vicdandan çıkar vicdana yönelir. Akıl sadece araçtır, bilgi ise malzeme. Önemli olan bu malzeme ve bu araç ile neye hayat vermek istediğimizdir. Bu yazıyı okuyunca duygulandım. Bu denli sahici, bu denli insani duyarlılık, kendi içini sakınımsızca dile getiren bir tutum insanı kendine döndürüyor, en azından ben bunu duyumsadım. Aynı konuyla ilgili yüzlerce yazı yazıldı yazılmaya devam ediyor, haberler yayınlanıyor, öneriler ileri sürülüyor; doğal olarak herkes kendi politik duruşu, aidiyet kaygısı ve "büyük" sorunlar karşısında "büyük" laflar etme fırsatı da yakalamış oluyor... Sevgili Nevin'i bu içten tutumundan dolayı kutlamak isterim. Bir insani duyarlılık şu cümlede olduğu gibi ne güzel dile gelmiş: "Gecenin bir saatinde fırçalarımla vuracağım kendimi... Hrant abiyi vurdukları gibi. Bayrakların kırmızı rengiyle değil, güvercinlerin beyazıyla vuracağım kendimi... Kölesi olacağım beyazın." Aidiyetin sınırlayıcı-tedirgin katılığı ile değil (bayrak) düşüncenin ve duygunun evrensel temizliği, dostluğu ve sevgisiyle (beyaz güvercin). İnsanın en latif enerjisi yürekten akar, akıldan değil. Akıl kök ise yürek ve vicdan çiçektir. Sevgili Hrant'ın ölümünü protesto eden kalabalıkta ben de vardım, eşi Rakel'in yaptığı konuşmayı ağlamaklı bir halde dinlemiştim. Ötekileştirmenin, ölçüsüz aidiyet duygusunun, egemenlik hırsının, kendine güvensizliğin, farklı olana tahammülsüzlüğün insanı nasıl vahşileştirdiğini tarih boyunca gördük, hala görmeye devam ediyoruz. Ama görüyorum ve hiç endişe taşımadan inanıyorum ki yaşanan tüm acılar açmakta olan ve açmaya devam edecek olan sevgi ve dostluk çiçeklerinin tohumudur. "Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara" "Ne mutlu merhametli olanlara" "Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere" (İncil-Matta;5/6,7,10) Sevgili Nevin'i bu duyarlı yazısından ve içtenliğinden dolayı kutluyorum.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|