|
|
Nâzım, Yılmaz ve VahdettinKategori: Ayorum Güncel | 0 Yorum | Yazan: A Yorum | 12 Ocak 2009 08:50:57 Nâzım Hikmet'in vatandaşlığa iadesinden kendine imaj yaratan AKP'nin listesinde ikinci isim Yılmaz Güney. Oy için her kurnazlığı düşünen AKP, bakanlığının kayıtlarına bakmayı akıl edememiş.
AKP şimdi de yönetmen Yılmaz Güney’i “vatandaşlığa kabul edecek”. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Nâzım Hikmet’in vatandaşlığa iadesi kararının hemen ardından, “Yılmaz Güney’in de vatandaşlığıyla ilgili sorunlar varsa düzeltiriz. Başbakan tabuları yıkma, yasakları kaldırma konusunda çok kararlı. Güney’le ilgili durum da buna dahil” sözleriyle, AKP’nin itibar oyununun tek perdelik olmadığını ortaya koymuştu. Demokratikleşme ve özgürlük adına attığı göstermelik adımlarla, bir yandan sürdürdüğü zamlı, ekonomik krizli, emek karşıtı, işbirlikçi ve arabulucu politikalarıyla hızla yol alan AKP, “durmak yok yola devam” diyor. AKP hükümeti “Yılmaz Güney’in de sorununu çözeriz” diyerek kararlılığını ortaya koyuyor. Ancak kayıtlar, AKP’nin hevesinin kursağında kalacağını gösteriyor. Güney’e ilişkin Milli Savunma Bakanlığı’nın 25 Mayıs 1982 tarihli 1982/86-2 sayılı kararnamesinde, “403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 25. maddesinin 1. fıkrasına 2383 sayılı kanunla eklenen (g) bendi uyarınca, Bakanlar Kurulunun 06/12/1982 gün ve 82/5762 sayılı kararı ile Türk vatandaşlığı kaybettirilmiştir. 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 25. maddesinin 1. fıkrasına 2383 sayılı kanunla eklenen (g) bendi, 3808 kanunla kaldırıldığından, 13.04.1993 tarihinde Türk vatandaşlığının kaybı kararı iptal edilerek, nüfus kütüklerindeki kaydı canlandırılmıştır. 09/09/1994 tarihinde de ölüm kaydı işlenmiştir” ifadesi yer alıyor. AKP’nin özgürlük açılımında “sıradaki gelsin” gayretiyle listesine kattığı ikinci isim zaten vatandaş çıkınca, “dünyadan haberi olmayan” AKP’nin oy kurnazlığı da boşa gidiyor. Özgürlük açılımı tartışmalarının ilk gününde, Kültür Bakanı Günay, “yasaklardan kurtulup, 12 Eylül’ün örttüğü şalı kaldırıp, Türkiye’nin yetiştirdiği bütün renkleri ve değerleri kucaklayacaklarını” söylese de, AKP özgürlük açılımıyla kendi yasakçı anlayışının üstünü örtmeye çalışıyor. Nâzım Hikmet ve Yılmaz Güney’i tekrar vatandaş ilan edebilmekle övünen AKP, kendisi gibi düşünmeyen günümüz yazar, sanatçı ve bilim insanlarını cezalandırmaya devam ediyor. Yazar Nedim Gürsel, “Allahın Kızları” kitabı yüzünden yargılanırken, son bir yılda aralarında evrim savunucularının ağırlıklı olduğu, resmi kurumların da bulunduğu binden fazla internet sitesi engellendi. 1 Mayıs’ta emekçileri gaza boğan, muhalif seslerin yükselmesine izin vermeyen ve bu konuda tahammül sınırı oldukça düşük olan AKP, bu icraatlarında hız kesmiyor… Yılmaz Güney, 12 Eylül döneminde kendi dergisi Güney’deki yazılarından dolayı 100 yıla yakın ceza istemiyle yargılanıyordu. 1981’de Isparta yarı açık cezaevinden izinli olarak ayrıldı ve yurtdışına kaçtı. Kurgusunu tekrar yaparak Cannes Film Festivali’ne katıldığı “Yol” filmiyle ödül alan Güney’e, Türkiye’den gelen kutlama, vatandaşlıktan çıkarılması oldu. 1983’te Kenan Evren döneminde vatandaşlıktan çıkartılan Yılmaz Güney, son yıllarını Paris’te geçirdi ve 1984’te yaşamını yitirdi. Nâzım'la barıştık sıra Vahdettin'de! Zaman gazetesi, Nâzım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkartılması kararının geri alınmasını, Sultan Vahdetin gibi isimlere ve ABD'de yaşayan Fethullah Gülen'e pay çıkarmak için fırsat bildi. Zaman gazetesi, dünkü Pazar ekinde, Nâzım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkartılması kararının Bakanlar Kurulu tarafından geri alınması vesilesiyle "Elbet bir gün barışacağız" başlıklı bir yazı yayınlayarak, komünist şair hakkındaki karardan Fethullah Gülen'e pay çıkarmaya çalıştı. Yazıda, komünist olduğundan yıllarca hapis yatan ve yine yıllarca memleketinden uzakta yaşamak zorunda kalan Nâzım Hikmet, benzer şekilde vatandaşlıktan çıkartılan ve ülkesinden uzakta yaşamak zorunda bırakılan Yılmaz Güney ile ülkesini işgal edenlerle işbirliği yaptığından dolayı ülkeden kaçan Sultan Vahdettin, 1924'te halifeliğin kaldırılmasıyla birlikte sürgün edilen Halife Abdülmecid ve Osmanoğulları ailesi ve Saidi Nursi, "aynı zihniyetin mağdurları" olarak gösteriliyor. Ancak, Zaman'ın amacı, Nâzım Hikmet üzerinden yalnızca geçmişe dönük olarak birilerine "iade-i itibar" kazandırmak değil. Asıl kiminle "barışılmasının" istendiği şu ifadelerden daha net anlaşılıyor: "Devletin barışması gereken daha pek çok isim var böyle. Onların bir iade-i itibara ihtiyacı yok belki; ancak düşüncenin üzerindeki kısıtlamaların bütünüyle tarihe karıştığını göstermek, biraz da geçmişte devlet eliyle yapılan hataların kabulüyle mümkün olacak". Yazıya ipuçları da serpiştirilmiş. Örneğin, bu gelişmenin kimlerle "kucaklaşmak" anlamına geleceği konusunda kullanılan tanımlama, doğru adresi işaret ediyor: "Cumhuriyet'in gözü yaşlı çocukları!"
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|