kalanlar .... düşle hayat arasında
yaylayla dere, çileyle çile
baharla kış, sütle toprak
ve iki dua arasında
hüzün çiçeği olmuş
tüketmeye durmuş ömrünü
yolları toprak, evleri toprak, elleri toprak
yüzleri yeni doğan gün, yüzleri sert esen yeller, güneş
gözleri kayan yıldız, bakışları gece
elleri toprak, yürekleri toprak,
yatakları toprakmış
hüzün çiçekleri tarlada beyaz bir eşşeğe saman yüklüyor
hüzün çiçekleri dağlarda keçileri bekliyor, güneş batıyor, dağlar kızarıyor
hüzün çiçekleri keçileri sağıyor, etekleri, rengarenk başörtüsü uçuşuyor
hüzün çiçekleri dikenli mor çiçekli
hüzün çiçeği asker
hüzün çiçeği eşkiya
hüzün çiçeği gelin
hüzün çiçeği ana
Huri:
hiç bir şey yaşamamış hiç bir şey görmemişim
ne acısını bilirim ne tatlısını
çocuktum evlendim, bu dört duvar arasında doğurdum, doğurdum, doğurdum
doğurdum, doğurdum
doğurdum, doğurdum
doğurdum
hepsi de büyüdü, çoğu gitti
çok şükür öleni olmamıştır
Delal:
doğup da solumayanı, kırkı çıkmadan göçeni saymaz anam
Huri:
saymam
çile çektiresi olan doğar
çilesi olan yaşar
hep erken kalkmış
ekmek yapmış tandırda yemek yapmış
çeşmeden su almış, çamaşır yıkamış, süt sağmış,
peynir mayalamış yoğurt
bebelerini yedirmiş, giydirmiş
toprak damda kar küremiş
hep erken kalkmış
kışa odun, hayvanlara saman,
eve buğday, pazara bal
duvara sıva, çocuklara papuç, cepte tütün
tarlada, dağda, derede, bahçede
kimi de dağlarından uzaklarda amele
ölme vakti gelince, bir çığlık, bir ağıt
omuzlarda bir beyaz bulut,
bir toprağına geri dönermiş bir göğüne
solmuş bir hüzün çiçeği için ölmek
ince bir dere gibi akan zamanın şırıltısını dinleyip
dağları yalayan yel gibi hiç bitmeyen insanın çilesini unutmakmış
ama
öyle bir saçılmış ki tohumları
dere bıksa akmaktan
yel yorulsa esmekten
hüzün çiçeklerinin hikayesi bitmezmiş