Edip öğretmeni, Hizan'ın bir dağ köyünde verdiği eğitim mücadelesini, küçük öğrencilerini, köylülerini 2007 Aralık ayından bu yana okuduğumuz öyküleri ile tanıyoruz. Bu öykülerin sonuna yaklaştık artık. Edip öğretmen şimdi asker. Manisa'da askerlik yapıyor. Mayıs ayında askerliği bitecek.
Ahlât ya da yaban armudu: Gülgillerden; kendi kendine yetişen ve üzerine armut aşılanan bir ağaç. Yemişi iyice olgunlaştıktan sonra yenir. Zehirli hayvan sokmalarında filizleri dövülüp, konur.
Tam da okulun önünde. Acaba özellikle mi okul bu ağacın yanına yapıldı yoksa ağaç mı okulun önünü seçti?
Çocuklara çok benzer. Tek farkı kendi kendine yetişmesi. Çocuklar kendi kendine yetişemez.
Yaban armudunun yemişleri olgunlaşınca yenir. Çocuklar da büyüyüp eğitimlerini tamamlayınca olgunlaşırlar, meyvelerini vermeye başlarlar.
Bir öğretmen için en mutluluk verici yaban armudu ağacı, öğrenimini başarı ile tamamlayan, hayatta kendine bir yer edinen öğrencisidir.
Anne, babalar için en tatlı ahlat ağacı, büyüdüğünde anne babasına sahip çıkan, başarısıyla onları gururlandıran yavrusudur.
Vatan da bir annedir. Can, hayat, kimlik, onur verir. Çocuklarını besler, korur, var olmasını sağlar.
Vatanını seven vatanına katkısı olan bireylerdir belki de, hem öğretmenleri hem anne babaları için en tatlı yemişleri sunan yaban armutları.
Edip öğretmen, sık sık yaban armudunu anlatır öğrencilerine. Sakın dallarını kırmayın, yaban armudu deyip de geçmeyin, der.
Çayını demleyip yaban armudunun mis kokulu yapraklarının gölgesinde içmek başka bir keyif verir ona.
Geçen bahar dört dalından birini kesip, başka bir armut fidesi aşıladı. Meyvesi daha güzel olur belki, çocuklar da bu dişleyemedikleri sert armut yerine onu yerler diye düşünmüştü.
Kabul etmedi yaban armudu. Dallarında, kollarında başka bir ağacın olmasını istemedi. Belki de aslını yitirmekten korktu.
Haksız mı?
Birini kabul etseydi diğer bahar tüm dallarını kesip başka meyveler aşılayabilirdi. Yaban armudu olmazdı artık. Başka bir şey olurdu.
Kökleri, başka ağaçların dallarına özsuyunu yürüten, başka ağaçların meyvelerini olgunlaştıran, bir garip bir zavallı yaban armudu olurdu.
Köyden ayrılma zamanı gelmiştir. Son kez okullarının önündeki yaban armudunu anlatır Edip öğretmen. Ağılözünün küçük yaban armutlarına, der ki:
Yaban armudu deyip de geçmeyin. Sakın dallarını kırmayın. İyi bakın ona.